Ben, Peygamberin getirdiği
Kur'an'da anlatılan ve bizi yaratan Allah'a inanıyorum; dünya nimetlerine
erişmek için bizlerce yaratılan Tanrı'lara değil. Ben, inandığım Allah'ı
seviyorum ve korkmuyorum O'ndan. Çünkü O, beni seviyor ve anlıyor ve O'nunla
istediğim gibi konuşabiliyorum. Ama yarattığınız Tanrı'lardan çok korkuyorum ey
insançocukları. Çünkü korkularınızla yaratıyorsunuz onları ve korkularınızla
kontrol ediliyorsunuz onlar tarafından. Yaratan Allah'ı biliyorum ama yaratılan
Tanrı'ları bilmiyorum. Yaratan Allah'ın bir tek Peygamberi ve tek bir kitabı
oluyor ama yaratılan Tanrı'ların ise sürüyle sahte peygamberleri kol geziyor
yeryüzünde ve her birinin elinde bir kitap bulunuyor. Yaratılan Tanrı'larınız
çok zalim ve acımasız ama yaratan Allah, adil ve merhametli. Yaratan,
yarattıklarına benzemiyor ama yaratılanlar, yaratanlardan bile daha korkunç.
Yaratan Allah; benzersiz, büyük, adil, ahlaklı, merhametli, doğrunun yanında,
özgürlükçü, seviyor, yarattığına değer veriyor. Yaratılan Tanrı'lar ise tıpkı
yaratanların kopyası hem de kötü bir kopyası, çok küçükler, yaratanlardan daha
zalimler, ahlaksızlar, yalancılar, merhamet hisleri yok, yaratanlarına bile
değer vermekten acizler, yanlarında zincirleri var. Yaratan Allah
yarattıklarına emsalsiz nimetler vermiş, akıl vermiş, sorumluluk yüklemiş ve
özgürlük lütfetmiş. Yaratılan Tanrı'lar ise nimetleri kendilerine ayırmışlar,
akılları çalmışlar, sorumluluğu iptal etmişler, zincirli köle kılmışlar
kendilerini yaratanları. Yaratan Allah yoksulları gözetiyor, verdiğinin
paylaşılmasını emrediyor. Yaratılan Tanrı'lar ise, zalim ve acımasız
kompradorların yanlarında duruyorlar ve onlara paylaşmamalarını, sürekli
biriktirmelerini, biriktirdikleri ile güç elde edip, zayıfları kendileri adına
yola sokmalarını emrediyorlar. İşte hep bu yüzden küçüksünüz ey insançocukları!
Yarattığınız Tanrı'ları büyültüp, yaratan Allah'a asi geldiğiniz müddetçe de
küçük olarak kalmaya devam edeceksiniz. Ve yaşamak nedir asla bilemeyecek,
zavallı bir böcek gibi ezileceksiniz.
SÖZLER:
""Güneş eğer ışık
yayamıyorsa, geceden şikayete hakkı yoktur. Aydınlık insan da böyledir.
Aydınlık bir insan da, aydınlığını, eğer sözlerine, eylemlerine, tavırlarına,
velhasıl hayatının tüm boyutlarına yansıtamıyorsa, umut veremiyorsa, mutlu ve
güzel yarınlar için düş kurduramıyorsa, güneşli güzel günler vaat edemiyorsa
şikayete hakkı yoktur. Aydınlık halkası, halkla kurduğun irtibata ama bu irtibatı
nasıl kurduğuna bağlıdır. Bu sebeple, halkla, seviyeli, kaliteli ve mütevazı
bir irtibat kurulmalıdır. Yoksa boş konuşmakla, kuru gürültü ile, tepeden
bakmayla, toplumdan uzaklaşmayla, kitleleri tecrid etmeyle, sadece kendini
haklı görmeyle, sürekli şikayet etmeyle aydınlık halkası uzamaz. Bir de
halkalar birbirine sımsıkı kenetlenmiş olmalıdır ve her şartta ve koşulda bu
böyle olmalıdır, hiçbir sebep ve kuvvette bu kenetlenmeyi asla çözememelidir.
Güneş doğmuyorsa, suçlu, doğması için gerekeni yapmayandır. Geceyi gündüze
çeviren güneş, eksiksiz ve kusursuz işlemler sonucunda ve insicamlı işleyiş
sayesinde doğmakta ve karanlığı yarıp gündüzü müjdelemektedir. Hiçbir büyük iş,
aleladelikler ve tesadüfler sonucunda tezahür etmez asla. Her şey sen de başlar,
sen de biter! ""
Bendeniz
""Evet, sözleriniz
önemli olabilir dostum! Olmalıdır da. Çünkü insan sözüdür bir yerde. Ve
herkeste dinleyebilir sözünüzü ama önce hareketlerinize bakılır. Ki bendeniz
öyle yaparım her zaman. Hareket yoksa söz boştur. Bu yüzden hareketlerinize
dikkat ediniz. Çünkü hareketleriniz sadece sizi ilgilendirmez, düşüncelerinizin
yansıması olarak görüleceğinden düşüncenizi hatta düşüncenizi etkileyen devasa
düşünce sisteminizi ve o düşünce sistemine sahip milyonlarca insanı ilgilendirir.
Bu sebeple sadece kendinizin kaybedip, kazanacağınızı düşünerek hareket etme
gibi bir lüksünüz yok. Nihayetinde nasıl bir kayıp yaşayacağınızı unutmayın.
Bütün kaybettiği zaman parça da kaybeder. Hayatta hep böyle olur ve oluyor!
İnsanları hareketlerinizle etkilersiniz ancak. Ya çekersiniz ya da itersiniz.
İtmeye hakkınız yok. Buna hakkınız yok dostum! İnsanlar tek tek kaybedilirler
ve kazanılırlar. Lütfen dostum, hareketlerinize dikkat ediniz. Umut olun, ışık
olun. Yanlış yapanı da en hafifinden uyarmayı ihmal etmeyin. Zira kimsenin,
bütüne ihanete hakkı yoktur. Bu boş bir istek değildir dostum! Ve bu istek
herkes içindir. Lütfen düşüncenizin temsilini iyi yapınız.""
Bendeniz
""Hey insançocuğu!
Her şey sende başlamıyor mu? Sen de bitmiyor mu her şey? Niçin anlamıyorsun
bunu? Türkü gibi, şiir gibi yaşamak varken, niçin ruhunu kaba maddeyle tutsak
kılıyor ve ruhunun ışığını boğuyor, direnişini darbeliyor, inancını
pasifleştiriyor, kaderini aklınla çizmiyorsun? Değer mi? Bırak kendini! Yaşamak
güzel şey iken, niçin yaşamayı unutuyorsun ve başkalarına bırakıyorsun? Kim
yaşar seni, sen kendini yaşayamazsan? Baksana bir gökyüzüne nasılda özgürlük
yağdırıyor! Baksana bir doğaya nasılda barışın türküsünü söylüyor! Baksana bir
toprağa nasılda mümbit, sana vermek için senden hareket bekliyor! Dinlesene
ruhunun terennümlerini, duysana sana neler fısıldadığını! Niçin kendi
karanlığında boğuluyorsun? Baksana her şey gülümsüyor sana, yaşamak bile! Oysa
sen her şeyle zincirlemişsin kendini! Kır zincirlerini, yeninden aktive et
içinde ki gücü, inan kendine! İnan ki, inancın hareket doğursun, hareketin
güneş olsun ve o güneş görkemli yarınları sunsun!""
Bendeniz
""Doğruları
arıyorsun doğru mu? Doğru ve doğruları buluyorsun, biliyorsun ama niçin
yaşamıyorsun? Böyle olunca doğruların varlığı ne ifade eder? Doğrulara
ulaşıyorsan, bildiğin yanlışları terketmeli değil misin? Doğruları yaşayarak
egemen kılabilir ve doğru insanların çoğalmasını sağlayabilirsin, doğruların
edebiyatını yaparak değil. Sen kendine inancını yitirmişsin. Sen bitmişsin. Sen
tükenmişsin. Ölmüşsün sen insançocuğu! Nasıl mutlu yarınlara kavuşacaksın,
bulduğun ve bildiğin doğruları yaşamazsan? Seni mahveden bu değil mi? Hayır,
doğru şuysa, yaşasana şunu. Dönüp durmasana! Kararını verdiysen ve doğru verdiysen,
verdiğin yönde uygulasana kararını. İçin kıpır kıpır değil mi yaşamaktan yana?
Öyle olsunya, zor mu bu? Böyle olmayınca ne oluyor? Özünü değiştirmeyen ama hep
kabuk değiştirerek her daim mevcudiyetini muhafaza etmeyi beceren ve başaran
egemen burjuvazinin kıskacında böcek gibi eziliyorsun. Yaşamak diye bir şey
olmuyor. Ömrün sürünmekle geçiyor. Gökten güneş yağıyor ama sen bir türlü
aydınlığından nasipdar olamıyorsun. Çünkü çarkın içinde eziliyorsun ve sen de
ezmek istiyorsun, çarkın adil dönmesi için doğru olmayı tercih etmiyorsun. İşte
sen busun insançocuğu! Yani yaşamayı hak etmiyorsun, çünkü hak etmek için
hiçbir şey yapmıyorsun.""
Bendeniz
""Aldatılıyor
musun? Uyutuluyor musun? Güdülüyor musun? Sömürülüyor musun? Yaşamın
lezzetlerinden mahrum kalıyor musun? Hakkını alamıyor musun? Saygı görmüyor
musun? Sevilmiyor musun? Kompradorların kölesi misin? Kim sorumlu bunlardan?
Ben mi sorumluyum? İnsan mısın? İnsanım diyorsan şikâyete hakkın yok. İnsanım
diyorsan, sorunlarını çözecek tüm yetilere sahipsin. Sadece insan olduğunun
farkında olman ve insan gibi yaşaman yeter bunun için.""
Bendeniz
‘’’’Tabiatta ki edebiyatı
göreceksin, felsefeyi anlayacaksın, sanatı sezeceksin, türküyü dinleyeceksin,
şiiri okuyacaksın. Gökyüzüne bir defa baksana dostum. Hadi be dostum!
Anlayacaksın! Hayal kuracaksın be dostum! Hayalin yoksa nasıl koşacaksın?
Yapacaksın bunları dostum! Yapmalısın bunları dostum! Bilincin uyanacak, sen
uyanacaksın. Uyanacak ve ışık gibi parlayacaksın. Güneşi kalbinde doğuracaksın
ve güneşe aklınla uzanacaksın. Birey olacaksın! İradeni kendi ellerine
alacaksın. Kararını özgür iradenle verecek, kaderini verilen akılla çizeceksin.
Kabul et dostum; yanılgılar içindesin, yanlışlar içindesin, debeleniyorsun.
Bilincin uykuda, sen uykudasın. Aldanıyorsun! Aldanmayacaksın dostum!
Özleyeceksin, seveceksin dostum! Yoksa nasıl varolabilirsin? Nasıl direnç
bulabilirsin kendinde? Hayat senin dostum! Yaşayacak sensin. Ah be dostum! Oku,
oku, oku, lütfen oku dostum! Bilincin aydınlansın ve aydınlanan bilincin hayatı
aydınlatsın, aydınlanan hayat sana doğruları anlatsın. Hadi be dostum!’’’’
Bendeniz
‘’’’İradesi kendi ellerinde
olmayan, kendi aklını kullanarak karar verebilme sorumluluğu taşıyamayan ve
öngörüsüz olan birinden hiçbir şey bekleyemezsiniz. Çünkü o düğmeyle
yönlendirilen biyonik bir robottur.’’’’
Bendeniz
‘’’’Bazı şeyleri daha
derinden anlayabilmek ve hissedebilmek için, dinden beslenen düşüncelerinizi ve
dinsizlikten beslenen düşüncelerinizi bir kenara bırakın ve çırılçıplak bir
insan olarak bakın olaylara. Çünkü peşin düşünceler, önkoşullanma yaratırlar ve
olaylara bakışınızı önyargıyla darbeleyip sizi yanıltabilirler ve sizi yanlış
yapmaya yahut yapılan bir yanlışı kabullenmeye sevkedebilirler.’’’’
Bendeniz
‘’’’Duygusal kopuşlar; en
acı, en ağır, en keskin kopuşlardır. Çünkü ruhun, ruha ihanetinin
sonucudur.’’’’
Bendeniz
EKSTRA SÖZLER:
‘’’’Nasıl şarkı
söyleyebilirsin, ağzın ekmek doluysa?
Dua etmek için elini nasıl
kaldıracaksın, avuçların altın doluysa?’’’’
Halil Cibran
‘’’’Bana: ‘-Doğru
düşünüyorsun ama bunları söyleme!’ Diyen adam, adeta namussuzluk tavsiye ediyor
demektir ama o aptal adam bunun farkında değildir.’’’’
Sabahattin Ali
""Eğer insanları,
düşündüklerine inandırırsanız, sizi severler. Gerçekten düşündürürseniz, sizden
nefret ederler.""
Don Marquis
""Ne gülüyorsun
deli gibi?" Deriz ya, aslında psikolojik problemi olanların %90'ı
somurtur. Aklınızda hiçbir şey yoksa gülümseyin, herkes "Ne
düşünüyorsunuz?" Diye merak eder. Gülümsemek zeka
belirtisidir.""
Ahmet Şerif İzgören
""Kendi sevdasına
düşmüş biri olarak ölmek istemiyorum.""
İsmet Özel
""Alışkanlık
zincirleri önce hiç hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar
güçlü olur.""
Arthur Schopenhauer
""Şüphe etmek,
düşünmektir.""
Descartes
""Kur'an'da
"sabretmek" kötülüğe katlanmak, haksızlığı sineye çekmek değil;
kötülüğe ayak diremek, haksızlığa karşı koymak anlamına gelir.""
Dücane Cündioğlu
“"Ben olsam Müslüman
Doğudaki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine,
Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”"
Aliya İzzetbegoviç
""Kendi
mutluluklarını, başkalarının mutsuzlukları üzerine inşa edenler, en tehlikeli
kişilerdir.""
T.S Eliot
""Çok tesbih
çekenlerden ziyade, ümitsizlik ile yıpranan yetimin yüzünü ümit ile güldürenler
affedilecek.""
Nurettin Topçu
""-İsyan
olmasından korkmuyor musun?
-Hayır. Her zaman fakirlerin
yarısını, diğer yarısını öldürmeleri için kiralayabilirsin.""
Gangs of New York Filminden Bir Replik
""Aldanışımızdan,
yanlışa ve yalana maruz bırakılışımızdan ve güdülüşümüzden biz
sorumluyuz.""
İsmet Özel
""Zalimlerin
çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.""
Victor Hugo
""İyice bilin ki,
bir değil bin kez ölmem gerekse de, doğru bildiğimi söylemekten
vazgeçmeyeceğim.""
Sokrates'in Savunması
""Bilgeliğin, ak
saçların bilgeliği olsun;
Fakat kalbin, masum
çocukların kalbi olsun.""
Friedrich Schiller
""Her yandan
düşünmeyin itaat edin diyenlerin seslerini işitiyorum. Aydınlanma; kişinin
kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir.""
İmmanuel Kant
""Düşünceleriniz
neyse hayatınızda odur. Hayatınızın yönünü, gidişatını değiştirmek
istiyorsanız, düşüncelerinizi değiştiriniz.""
Shakespeare
İNSANLAR VE HAYVANLAR
Dünyamızda canlılar içinde
en etkin olan üç varlık var. İki ayaklı insan, dört ayaklı hayvan, kanatlı uçan
kuş.
Yaşamın çoğu alanında
insanlar başkasını tanımlarken ya da kendisinin tanımlanmasında bazı hayvan
isimleri kullanır. Ya kızar kızdırılır, ya da sevinir sevindirir. Hayvan türü,
bu tanımlamada önemlidir?
Bunun yanında insan doğası
itibariyle ya kendi cinsinden ya hayvanlardan derste alır.
Dişi aslan
Hayvanlar bir gün, Kim daha
çok çocuk doğurabilir? Diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip
danışırlar.
Sen kaç çocuk
doğurabiliyorsun, diye sorarlar aslana. Bir, diye yanıtlar dişi aslan. Fakat
ben aslan doğururum.
Dersimiz; Nitelik nicelikten önemlidir.
Yengeç ile annesi
Neden böyle yan yan
yürüyorsun yavrum? Diye sorar anne yengeç çocuğuna. Düzgün yürüsene, der.
-Pekâlâ anne, der çocuk.
-Sen önümden düzgün yürü,
ben seni takip ederim.
Dersimiz: hareketler sözlerden önde gelir.
Aslan, Koyun, Sırtlan ve
Tilki
Aslanın biri, bir koyunu
yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.
Eve, diye yanıtlar koyun.
Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar.
Daha sonra Sırtlana seslenip
yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.
Hayır, diye yanıtlar sırtlan
korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.
Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı
soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;
-Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o
yüzden burnum koku almıyor.
Dersimiz: akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz.
Kazlar ve Turnalar
Kazlar ve turnalar, bir gün
aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark
ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar
ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.
Dersimiz: yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.
Hasta geyik
Yaşlı bir geyik hasta düşer
ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya
başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin
ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu
güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik
hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra
açlıktan ölür.
Dersimiz: Bazen iyi şeyler paylaşıldıkça bitebilir,
elimizdekinin değerini bilelim.
Farelerin toplantısı
Bir gün fareler bir araya
gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek
çok fikir öne sürülür. Hiç biri kabul görmez.
En sonunda genç bir fare
kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken,
farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla
onaylanır.
Bu arada, bir köşede
sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok
zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. Fakat, der.
Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?
Dersimiz; İyi plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek
ayrıdır.
İnsanlar İnsan olduğunu:
Çocukken; Masal'lardan,
Büyüyünce; Kitap'lardan,
İhtiyarlayınca da
arkalarında kalan yaşamlarından öğrenirler.
Aydınlar, siyasetçiler,
gazeteciler, akademisyenler topluma borçludurlar. Bir işin ne olduğunu, nasıl
yapılabileceğini biliyorken bir başkasının yapamadığını görüp susmaları
kendilerini yetiştiren o topluma ve insanlığa ihanettir.
Tarih; haini de kahramanı da
yazar.
Günün Sözü: Okumayan, düşünmeyen, ders almayan insanın
zararı büyük olur.
Nurullah AYDIN-17 Nisan 2017-ANKARA