Bir fikir, karar, tercih,
tavır doğru ise, onu iyice sindireceksin, yaşama aktaracaksın ve orada sabit
duracak, yerini asla terk etmeyeceksin. Ahmakça böğürmekle hiçbir şeyin
olmadığı, olmayacağı, insanlık tarihinin kanıtladığı bir hakikattir. Misal; 'sömürüye
karşı durmak', insanlığın, hakikatin, adaletin gereğidir ve bu düşünce
kesinlikle doğrudur, öyleyse hiçbir şartta ve koşulda, büyük düşünceden bir cüz
olan bu düşünceden dönmeyeceksin, böyle bilecek, inanacak, yaşayacaksın.
Önkoşulsuz, amasız savunacaksın bu düşünceyi. Bunu yapmıyorsan susacaksın ve
böğürmeyeceksin. Olgular üzerinde derinlemesine düşüneceksin, olayları çok iyi
okuyacaksın ve gerçeği berrak şekilde göreceksin. Ondan sonra ulaştığın gerçeğe
bağlı kalacaksın ve kendini ona göre konumlandıracaksın. İnanmadığın şeyi
savunamaz, yaşama aktaramaz ve gerçekleştiremezsin. Bedelsiz de, ödülsüz de
hayat yoktur. Geçelim!
Bu devasa dünyanın kirli,
kanlı ve karanlık düzeninin, insan öğüterek dönen çarkı, maalesef çıkar üzerine
müesses olmuş ve çıkarcı kafalarla döndürülmüş her daim. Bu yüzden de hep fayda
sağlayacak şeyler muteber görülmüş. Fayda sağlamayacak bir şeye de zerre itibar
edilmemiş. İki opsiyon sunulmuş insanlara; ya bozuk düzenin bozuk bir çarkı
olup, çıkarların doğrultusunda yaşayacaksın ve çarkın bozukluğundan
nemalanacaksın ya da düzenin bozukluğuna inat, doğru bir çark olacaksın ve
bozuk düzenin düzelmesi uğruna kendini feda edeceksin ve inadına erdemlere
sarılarak yaşayacaksın, kaybetsende çarkın doğru dönmesi için çizgini kaybetmeyeceksin.
Elbette böyle bir durumda dehşetli bir dilemma yaşamak ağır bir yazgıdır.
Varlık sorunu bir yanda, diğer yanda ise olabildiğince reel bir hayat. Arafta
kalmamak kabil değil! Zira ne kadar insanca yaşarsan o kadar acıya maruz
kalıyorsun, ne kadar insanlık dışı yaşarsan da o kadar tatlı bir hayatın
oluyor. Burada da sorgulama başlıyor. Ne ağır bir sorgulamadır bu! Devletine
sadakatli olursun ama ihanetin en ağırına muhatap olursun. Çalışırsın ama en
değersiz sen olursun. Bir toplumsal teşekkülde hakkı, hukuku, hakkaniyeti
gözetirsin ama zulme maruz kalırsın. Vazifeni bihakkın ifa etme derdinde
olursun ama ilk soykırıma uğrayan sen olursun. Güzel düşler beslersin, büyük
ülküler taşırsın kafanda ama hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. İşte böyle bir
şey bu dünyanın kahpe düzeni! ''Bozuk düzenin doğru çarkı olmaz'' demiş Hızır Paşa.
Hemen yukarıda ki sözde
dünyanın çarkından söz etmiştik değil mi? İşte bu çark her zaman tembeller için
döner. Çalışmadan kazanan, başkalarının emeğini sömüren, sermayesini faiz yoluyla
sürekli iddihar ettiren, kirli ve kanlı sermayesiyle insanlık üzerinde zımni
egemenlik kuran zalimler için döner. Her şey çalışanların aleyhinde işler.
Çalışanlar, yaşayamadan, sürünerek ölür giderler. Haklarını asla alamazlar.
Asla itibarları olmaz. Çarkı bu minvalde dönen bir dünyada çalışmak;
yoksulluktan, açlıktan ve hastalıktan başka bir şey kazandırmaz maalesef. Bu
durum, çalışan insanlık adına kötü bir yazgıdır. Yatarak kazananların aksine,
kan, ter ve yaş akıtarak kazananlar, ömürlerini, sabahın köründen gece
yarılarına dek çalışıp didinerek tüketir, çirkefin ve aldatmacanın içinde
sürünür, kahrolur ve bu böyle devam eder. Yaşamak sevincinden mahrumdurlar ya
da mahrum bırakılırlar. Öte yanda ise, yatarak kazananlar; çalışanların çektiği
çileler sayesinde, çatlayıncaya dek, yer, içer, eğlenirler, ta ki kusuncaya,
aksırıp tıksırıncaya değin. Ve elbette bu meyanda bu dördüncü tür yaratıklar,
çalışanların boynuna köpekler gibi tasma takarlar, bedenlerini mütemadiyen
zincirli tutarlar, çalışanları bitmeyen bir cehalet içinde bırakırlar ve
sürekli korku içinde yaşatırlar, ki tatlı yaşamları sonsuza dek sürsün. Peki
çalışanlar bu mezellet ve meskenetten nasıl kurtulabilirler? Elbette giriş
kısımında ifade ettiğimiz şekilde bir bakış ve duruş sahibi olarak. Bilakis
fasılasız sayıklamalarla, ahmakça şekvalarla, böğürüp durmakla iştigal edip,
kendi kendilerini avuturlar.
SÖZLER:
""Büyük dostluklar
kurmalı insan, pazarlıksız dostluklar. Güçlü dostları olmalı insanın. İyi günde
sarıp, zor günde bırakmayacak. Hep destek beklemeyecek, destek bulamadığında
terk etmeyecek, dostunda bazen aciz kalabileceğini bilecek dostları olmalı
insanın. Dostluk güzeldir, dostsa en özeldir. Ve dostla güzel hatıralar
biriktirmeli. Birgün ardına baktığında o hatırlarla gülümsemeli insan. İnce,
derin, tatlı ve muzip bir gülümseme bırakmalı acıyla örülmüş hayata ve öyle
hatırlanmalı. Dostları olmalı insanın!""
Bendeniz
""Zaferi sunan
etken; sayı değil cesarettir. Yiğit olan, yüreğine güvenir ve gerekirse yalnız
direnir, güçsüzleri kalkan yapmaz. Cesaret ve daha fazla cesaret, cesaretle son
bulur esaret. Kurtuluş, kimseyle gelmez, kendine duyduğun inançtır kurtaran
seni.""
Bendeniz
""Eğer bir gün
susarsam,
Bu, artık söylenecek hiçbir
şey kalmadığı içindir;
Her şey söylenmiş,
Hiçbir şey söylenmemiş olsa
bile.""
Samuel Beckett
""Kopacaksın adsız
ve ruhsuz kalabalıklardan. Ufuksuz iştahlarıyla yavanlaşmış ve kendini beğenmiş
insanlardan uzaklaşacaksın!""
Cemil Meriç
‘’’’Eğer bir yalanı
yeterince uzun, yeterince gürültü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar
inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar
etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.’’’’
Adolf Hitler