BOZUK DÜZENİN DOĞRU ÇARKI OLMAZ...

Özgür DENİZ - 04.05.2017

Bir fikir, karar, tercih, tavır doğru ise, onu iyice sindireceksin, yaşama aktaracaksın ve orada sabit duracak, yerini asla terk etmeyeceksin. Ahmakça böğürmekle hiçbir şeyin olmadığı, olmayacağı, insanlık tarihinin kanıtladığı bir hakikattir. Misal; 'sömürüye karşı durmak', insanlığın, hakikatin, adaletin gereğidir ve bu düşünce kesinlikle doğrudur, öyleyse hiçbir şartta ve koşulda, büyük düşünceden bir cüz olan bu düşünceden dönmeyeceksin, böyle bilecek, inanacak, yaşayacaksın. Önkoşulsuz, amasız savunacaksın bu düşünceyi. Bunu yapmıyorsan susacaksın ve böğürmeyeceksin. Olgular üzerinde derinlemesine düşüneceksin, olayları çok iyi okuyacaksın ve gerçeği berrak şekilde göreceksin. Ondan sonra ulaştığın gerçeğe bağlı kalacaksın ve kendini ona göre konumlandıracaksın. İnanmadığın şeyi savunamaz, yaşama aktaramaz ve gerçekleştiremezsin. Bedelsiz de, ödülsüz de hayat yoktur. Geçelim!

 

Bu devasa dünyanın kirli, kanlı ve karanlık düzeninin, insan öğüterek dönen çarkı, maalesef çıkar üzerine müesses olmuş ve çıkarcı kafalarla döndürülmüş her daim. Bu yüzden de hep fayda sağlayacak şeyler muteber görülmüş. Fayda sağlamayacak bir şeye de zerre itibar edilmemiş. İki opsiyon sunulmuş insanlara; ya bozuk düzenin bozuk bir çarkı olup, çıkarların doğrultusunda yaşayacaksın ve çarkın bozukluğundan nemalanacaksın ya da düzenin bozukluğuna inat, doğru bir çark olacaksın ve bozuk düzenin düzelmesi uğruna kendini feda edeceksin ve inadına erdemlere sarılarak yaşayacaksın, kaybetsende çarkın doğru dönmesi için çizgini kaybetmeyeceksin. Elbette böyle bir durumda dehşetli bir dilemma yaşamak ağır bir yazgıdır. Varlık sorunu bir yanda, diğer yanda ise olabildiğince reel bir hayat. Arafta kalmamak kabil değil! Zira ne kadar insanca yaşarsan o kadar acıya maruz kalıyorsun, ne kadar insanlık dışı yaşarsan da o kadar tatlı bir hayatın oluyor. Burada da sorgulama başlıyor. Ne ağır bir sorgulamadır bu! Devletine sadakatli olursun ama ihanetin en ağırına muhatap olursun. Çalışırsın ama en değersiz sen olursun. Bir toplumsal teşekkülde hakkı, hukuku, hakkaniyeti gözetirsin ama zulme maruz kalırsın. Vazifeni bihakkın ifa etme derdinde olursun ama ilk soykırıma uğrayan sen olursun. Güzel düşler beslersin, büyük ülküler taşırsın kafanda ama hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. İşte böyle bir şey bu dünyanın kahpe düzeni! ''Bozuk düzenin doğru çarkı olmaz'' demiş Hızır Paşa.

 

Hemen yukarıda ki sözde dünyanın çarkından söz etmiştik değil mi? İşte bu çark her zaman tembeller için döner. Çalışmadan kazanan, başkalarının emeğini sömüren, sermayesini faiz yoluyla sürekli iddihar ettiren, kirli ve kanlı sermayesiyle insanlık üzerinde zımni egemenlik kuran zalimler için döner. Her şey çalışanların aleyhinde işler. Çalışanlar, yaşayamadan, sürünerek ölür giderler. Haklarını asla alamazlar. Asla itibarları olmaz. Çarkı bu minvalde dönen bir dünyada çalışmak; yoksulluktan, açlıktan ve hastalıktan başka bir şey kazandırmaz maalesef. Bu durum, çalışan insanlık adına kötü bir yazgıdır. Yatarak kazananların aksine, kan, ter ve yaş akıtarak kazananlar, ömürlerini, sabahın köründen gece yarılarına dek çalışıp didinerek tüketir, çirkefin ve aldatmacanın içinde sürünür, kahrolur ve bu böyle devam eder. Yaşamak sevincinden mahrumdurlar ya da mahrum bırakılırlar. Öte yanda ise, yatarak kazananlar; çalışanların çektiği çileler sayesinde, çatlayıncaya dek, yer, içer, eğlenirler, ta ki kusuncaya, aksırıp tıksırıncaya değin. Ve elbette bu meyanda bu dördüncü tür yaratıklar, çalışanların boynuna köpekler gibi tasma takarlar, bedenlerini mütemadiyen zincirli tutarlar, çalışanları bitmeyen bir cehalet içinde bırakırlar ve sürekli korku içinde yaşatırlar, ki tatlı yaşamları sonsuza dek sürsün. Peki çalışanlar bu mezellet ve meskenetten nasıl kurtulabilirler? Elbette giriş kısımında ifade ettiğimiz şekilde bir bakış ve duruş sahibi olarak. Bilakis fasılasız sayıklamalarla, ahmakça şekvalarla, böğürüp durmakla iştigal edip, kendi kendilerini avuturlar.

 

SÖZLER:

 

""Büyük dostluklar kurmalı insan, pazarlıksız dostluklar. Güçlü dostları olmalı insanın. İyi günde sarıp, zor günde bırakmayacak. Hep destek beklemeyecek, destek bulamadığında terk etmeyecek, dostunda bazen aciz kalabileceğini bilecek dostları olmalı insanın. Dostluk güzeldir, dostsa en özeldir. Ve dostla güzel hatıralar biriktirmeli. Birgün ardına baktığında o hatırlarla gülümsemeli insan. İnce, derin, tatlı ve muzip bir gülümseme bırakmalı acıyla örülmüş hayata ve öyle hatırlanmalı. Dostları olmalı insanın!""

 

Bendeniz

 

""Zaferi sunan etken; sayı değil cesarettir. Yiğit olan, yüreğine güvenir ve gerekirse yalnız direnir, güçsüzleri kalkan yapmaz. Cesaret ve daha fazla cesaret, cesaretle son bulur esaret. Kurtuluş, kimseyle gelmez, kendine duyduğun inançtır kurtaran seni.""

 

Bendeniz

 

""Eğer bir gün susarsam,

Bu, artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir;

Her şey söylenmiş,

Hiçbir şey söylenmemiş olsa bile.""

 

Samuel Beckett

 

""Kopacaksın adsız ve ruhsuz kalabalıklardan. Ufuksuz iştahlarıyla yavanlaşmış ve kendini beğenmiş insanlardan uzaklaşacaksın!""

 

Cemil Meriç

 

‘’’’Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.’’’’

 

Adolf Hitler

Tarih: 04.05.2017 Okunma: 1051

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?