İran'daki molla rejimi Amerika'nın eseri

İsmail Hakkı CENGİZ - 29.05.2017

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Ne alaka, diyorsunuz!

Alaka derinde…

İran’da, en azından 1920’lere uzanan bir demokrasi-muhalefet kültürü var.

Bunu nereden biliyoruz?

1920’lerde maliye ve dışişleri bakanlığı yapan Muhammed Musaddık’ın (1882-1967), 1925’te, Rıza Pehlevi’nin kendisini “şah” ilân etmesine karşı çıktığı için siyasetten ayrılmak zorunda kaldığından.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında İran üzerinde hâkim olan İngiltere, Nazilere sempati duyduğu gerekçesiyle, 1941’de Rıza Pehlevi’yi tahtından indirip, oğul Muhammed Rıza Pehlevi’yi başa geçirir. Tabii İngiltere’nin derdi petroldür. İngiliz ve İran ortaklığı olan “Anglo-İran Petrol Şirketi’, İran’a neredeyse hiçbir şey vermiyordu. Bu da İran halkını haklı olarak çok kızdırıyor ve halk petrol şirketinin millileştirilmesi için öfkeli mitingler yapıyordu.” (Ayşe Hür, Radikal, 05.04.2015)

x   x   x

“ŞAH” REJİMİNE RAĞMEN DEMOKRASİ İŞLİYOR

1949 yılında yapılan genel seçimlerde liderliğini Musaddık’ın yaptığı Milliyetçi Cephe önemli bir başarı sağladı.

İngiltere ile petrolün adil paylaşımı konusunda yapılan görüşmelerden sonuç çıkmayınca, Musaddık, petrolün millileştirilmesi için önerge verdi. Önerge 20 Mart 1951’de kabul edildi. Böylece, “İngilizlerin petrol üzerindeki imtiyazları kaldırılmış oldu. Millileştirme kararı Musaddık’ın zaferiydi. Halk tarafından çok sevilen, kesinlikle rüşvet yemeyen Musaddık, yaklaşık bir ay sonra başbakanlığa getirildi.” (dunyabulteni.net, 23.08.2013)

Bu gelişmelerden, İran’da, 1950’lerde iplerin parlamentoda olduğu, Şah’ın yetkilerinin sembolik düzeyde kaldığı anlaşılıyor. Yani “işleyen bir demokrasi” var.

İran petrolü üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek İngiliz Başbakanı Churchill’i çılgına çeviridi. Musaddık’ı indirmenin yolarını arıadı. Tek başına indiremeyeceğini görünce, ABD’den yardım istedi. “Dönemin ABD Başkanı Truman reddetti. Fakat 20 Ocak 1953’te işbaşına gelen Eisenhower İngiliz teklifini kabul etti.” (Ayşe Hür)


Ulusal Kanal'dan...


Şah’ın desteğiyle, Amerikan ve İngiliz ajanları milyonlarca dolarla İran’a geldi. Musaddık’ın muhaliflerine ayaklanmaları için büyük rüşvetler verildi ve kitleler sokaklara döküldü. Gösterilerde çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi öldü.

“Şah, Musaddık’ı görevden alıp, yerine General Fazlullah Zahidi’yi getirmeye çalıştı. Bunun üzerine Musaddık yanlıları sokaklara döküldü ve Şah Roma’ya kaçtı. Musaddık’ı devirmek için yapılan ilk darbe girişimi başarısız olmuştu. Ancak birkaç gün sonra generaller ülkedeki kargaşaya son vermek iddiasıyla darbe yaptılar. Musaddık, bakanlar ve etrafındakiler tutuklandı. Roma’ya kaçmış olan Şah Muhammed Rıza Pehlevi ise üç gün sonra İran’a döndü. Yakın zamanlara kadar Amerika’nın bu darbeyle ilişkisi kanıtlanmış değildi. İlk olarak 2000 yılında, eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından kabul edildi. Barak Obama da 4 Haziran 2009’da, Mısır’da yaptığı konuşmada bu ilgiyi resmen doğruladı.” (Dünya Bülteni, 23 Ağustos 2013)

Musaddık’a darbe yapılmayıp siyaset tabii akışına bırakılsaydı, belki de bugün İran’da, Asya’da örnek gösterilen bir demokratik rejim işliyor olacaktı.

1953’teki darbe, 1979’daki karşı darbenin tohumlarını atmış ve bugünkü rejimin yeşermesine zemin hazırlamıştı.

Ayetullahlar, molla rejimlerini Amerika’ya borçlular.

Amerika’nın “şeytan” diye nitelediği ve 38 yıldır mücadele ettiği İran rejimi, bizzat ABD’nin kendi ürünüdür.

 

x   x   x

Günün fotoğrafı, Radikal'den…

Yıl 1951, Time Dergisi Musaddık'ı "yılın adamı" seçiyor.


Tarih: 29.05.2017 Okunma: 852

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?