Dostlarım! Bir olgunun olaylaşma boyutunu olgunun ve
olayın dip derinliklerine kadar tetkik ve tahlil edelim. Şimdi hepimiz insanız.
Herbirimizin bir kafası, bir kalbi var. Kafamızda düşünce, kalbimizde duygu
taşırız. Bunun gerçekliğini kesin olarak hissederiz. Doğru mu? Herkes bir yerde
kendi hayatını yaşar ve kaderine, düşüncesi ve duygusu yardımıyla etkide
bulunur. Doğru mu? Kaderlerimizin bir yerde birbirine eklemli olması farklı bir
mevzu. Birbirimizden bazı yönlerden elbette farklıyız. Ki, bu durum varoluş
kaidesi mucibincedir. Doğru mu? Benzerliklerimizde elbette olabilir ve
normaldir. Doğru mu? Hiçbirimiz diğerimizin kulu da, kölesi de değil. Doğru mu?
Bendeniz burada düşünce boyutuna temasta bulunacağım. Farklı düşünebiliriz ama
benzerliklerimiz olabilir. Keza aynı düşünebiliriz ama farklılıklarımız
olabilir. Doğru mu? Bu özelimiz midir? Doğru mu? Şimdi herhangi birimizin,
herhangi birimize düşünce diktesinde bulunması normal midir? Nezaket boyutunu
geçiyorum, hürriyet kaidesince bile bu kabil değildir. Doğru mu? Öyleyse dikte
ettiğimiz düşüncenin, dikte edilen şahıstan geri dönmesi normal midir? Doğru
mu? Bu sebeple karşımızdaki şahsa kızabilir miyiz? Bu ahlaki midir? Değildir.
Doğru mu? Karşımızdaki şahıs bir insandır ve bizden farklıdır. Doğru mu? İnsana
icbara lüzum yoktur, ikna dururken. Doğru mu? Öyleyse otururuz, konuşuruz,
teati yaparız, ikna etmeye çalışırız, düşüncemizi beyan ederiz, kitap tavsiye
edebiliriz ve tüm bunlar gayet tabiidir ve insanidir. Doğru mu? Amma velakin o
insan bizden farklı düşündüğünü beyan ederse, ya da biz bunu sezersek, yahut
zamana bırakır ama zaman içerisinde de bize yönelimi olmadığını fark edersek
veyahut bizimle benzerlikler taşıyor olduğu halde bu benzerliklerin süreç
içersinde kaybolmaya yüz tuttuğunu ihsas edersek, o insana küsmek, kin tutmak,
onu düşman bellemek, ondan nefret etmek insan oluşa sığar mı? Doğru mu? Elbette
bir insana düşüncelerinizi ikna yoluyla benimsetmek ya da onunla aynı düzlemde
buluşmayı sağlayabilmek ne yücedir. Ama olmuyorsa da zorlamak ne kadar
ahlaksızcadır ve erdemsizliktir. Bizim insanlık ödevimiz; karşımızdaki insana
düşüncemizi icbar ile kabul ettirmek, kabul etmeyince de küsüp gitmek ve hatta
onu düşman bellemek değildir, olamaz. Otururuz, yeriz, içeriz, konuşuruz, fikir
teatisi yaparız ve yine dostça ayrılırız hatta yeniden dostça buluşuruz. Çok
zıt kutuplar olsak bile, düşüncelerimizin dostluklarımıza darbe vurmasının önüne
geçebiliriz. Bu bizim kafa, kalp ve ruh kalitemize bağlıdır. Ama maatteessüf
hayatta olan şey bu değildir, ne acıdır ki tam tersidir. Birbirimize benzememiz
mi yoksa farklılıklarımızı zenginliğimiz bilip tadını çıkarmak mı akıl karıdır
ve ahlakidir? Ve dostluk, dostunu kendine kul, köle kılmak mıdır? Birbirimize
motomot benziyorsak dostluk bile keyifli değildir, zevk vermez dostlarım!
SÖZLER:
""Bütün büyük düşünceler, yürürken akla
gelir.""
Nietzsche
Yol değildir yaşamak,
Yolda olmaktır.
İçinde ben varsam bu yolun,
Bir anlamı vardır.
Başkaları cehennemdir,
Dikkat et!
Ve kendini yalnızca
Kendinde yok et.
Unutma!
Böyle oldun mu bulursun,
Gerçek huzuru elbet…
Yol değildir yaşamak,
Yolda olmaktır.
Her nerdeyse geçmişin,
Bir tekme savur.
Ve parçala,
Zamanla idrakına giydirilen
Deli gömleklerini bir çırpıda.
Kasketini başına örtüp
Hiç bakma etrafına.
Çek git bu diyarlardan
Ve sakın unutma,
Ancak budur yaşamak!
Ölüm göğsüne bindiğinde,
Dönüp bakma arkana.
Bu 'korkaklık, döneklik'tir, de kendine.
Yakılan gemiler aşkına
Geç tüm denizleri!
Ve unutma!
İşte ancak
budur yaşamak.
Ya yolda olmak
Ya yolda ölmek…
Jean
Paul Sartre
""Ey kardeşim Hamide! Hangi şeyden dolayı özür
dileyeyim? Allah için yaptığım bir amelden dolayı mı? Vallahi şayet ben
Allah'ın dışında birisi için bu ameli yapmış olsaydım özür dilerdim, fakat ben
Allah için yaptığım bir amelden dolayı özür dilemeyeceğim. Ey Hamide!
Kesinlikle şu hususta emin ol ki, eğer benim ömrüm bitmişse idam hükmü
uygulanacaktır. Yok eğer ömrüm bitmemişse idam hükmü kesinlikle
uygulanamayacaktır. Benim özür dilemem, ecelimin ne bir an geriye bırakılmasına
ne de bir an gecikmesine yarar sağlamayacaktır.""
Seyyid
Kutub
""Türk deyince, akla, bir karakter, bir vasıf,
bir duruş, bir hayatiyet, bir hayâ, bir haysiyet, bir asalet gelir. Soy,
sülale, kavmî taallukat gelmez. Gelir, gelmelidir diyenler, duydukları ve
hissettikleri Türk korkusundan aklını kaybedenlerdir.""
İsmet
ÖZEL
""Dostum azdır diye üzülüyorsan teselliyi
düşmanlarının çokluğunda arayabilirsin. Kişinin felaketi istediği sayıda (veya
hiç) dosta kavuşamayışında değil, düşman olunamayacak kadar silik bir hayat
çizgisi takip edişindedir.""
İsmet
Özel
""-Türk genciyim- diyor, Batının bütün
düşüklüklerine meftun. -Alparslan'ın torunuyum- diyor, düşmana düşmanınki kadar
perişan kinle karşı koyuyor. -Yunusların varisi- olduğunu söylüyor, Hakk'a
hizmet sevdasıyla benliğinden geçerek iddiasız itaata gönül vermesini
bilmiyor...""
Nurettin
Topçu
""Toplumu sevmezdim, çünkü sevilecek hiçbir
yanları yoktu, menfaat uğruna başlarını eğmiş kitlelerdi. Kaçık ve saldırganlar
arasında yaşıyorduk, derin bir uykudaydık. Bir protesto yürüyüşüydüm tek
başıma!""
Charles
Bukowski
"''İnsan ırkının eğitimini bugüne kadar sanki gardiyanlar
ile cellatlar yönetmiş gibi görünüyor!''"
Friedrich
Nietzsche
""Irkınız ve vatanınız insanlığınızdan önce
geliyorsa, sizler birer ölüsünüz demektir...""
Piyanist
""Toplumun geri kalmışı, insanlarını yeteneğine
göre değerlendiremeyen toplum demektir.""
İlber
Ortaylı