UMURSAMIYORUM...

Özgür DENİZ - 09.09.2017

Bakınız arkadaşım! İster kızın ister kızmayın. İster umursayın ister umursamayın. Umurumda bile değilsiniz! Gerçeğin, yüzünüze vurulmaması bir nezaket icabıdır. Ki, bunu bile anlamayacak kadar cahilsiniz. Cahilsiniz arkadaşım, caaa-hil! Söylesem de cahilsiniz, söylemesem de cahilsiniz. Bendeniz de bu gerçeği ifade ediyorum münhasıran. Kusura bakmayın da demeyeceğim! Müfteri değilim, saygısız değilim, karşımda ki mücerret gerçeği müşahhaslaştırıyorum münhasıran. Bu, bendeniz biliyorum anlamına gelmez. Zira bendeniz her zaman şunu açıkça ifade ettim; bendeniz hayatın öğrencisiyim, öğreniyorum, bendeniz bilginin cahiliyim, okumanın uşağıyım, arıyorum, bendeniz bir yolcuyum bilgi yolunda. Bu yola ömrümü adamışım ömrümü. Bir terim, yaşım, kanım, emeğim var bu yolda. Ben maddeyle yaşamadım ki, zaten hürriyetimi ve tam bağımsızlığımı da buna borçluyum. Çünkü korkmuyorum ki, niye korkayım ki? Hayır, bilmiyorum demekten niçin imtina edeyim, korkayım? Bilmemek ayıp değil, küçüklük değil. Zira bildim demek basitliktir, sığlıktır, sekterliktir, ahmaklıktır. Kimsin sen, neyi biliyorsun, neyi bileceksin ki? Bilgi nedir, yaşın ne? Bilgi seni aşar arkadaşım. Bilgi insanlıkla ölçülür, insanla değil. Bilgi deryadır, bilgin damla bile değildir deryada. Haaa, ama bir şeyi de konuştum mu en dibine kadar konuşurum, bunu yapamayacaksan da yaklaşma, zira gömülürsün, acımam gömerim. Çünkü sığlığı, sekterliği, dar kafalılığı, alıklığı sevmem. Mutlaka bir derinlik ararım. Tüm detayları konuşurum, sorarım, sorgularım. Ta ki, her şey sarih ve beliğ olarak tezahür edinceye değin. Çünkü ben putçu değilim, şeyleri putlaştırıp tapmam. Sorgulayamayacağım hiçbir şey, soramayacağım hiçbir soru yoktur. Putun varsa, zaten seni muhatap alıp konuşmam bile. Konuşmamı da öyle sığ bir yerde bitirmem, dibe dalarım. Buna yüreğin yetiyorsa geleceksin. Yetmiyorsa kazık gibi oturacaksın oturduğun yerde, haddini ve hududunu bileceksin. Bi şey olmalı, bişey bulmalıyım derim. Bulamıyorsam, bu da seviyeni gösterir. Evet, gömülürsün ve bunu ifade etmekte küstahlık değildir. Çünkü haddini bileceksin. Zaten konuşman çapını muhakkak deşifre edecektir. Ben katıyım arkadaşım. Nezaketimde sorun olmaz ama en katı, en sert, en keskin gerçeği söylemekte tereddüt etmem. Yaş, cehaleti asla örtmez. Yaşlılık ayrı bir şeydir, tecrübe ayrı bir şeydir. Nice yaşlı insan olur, kupkuru odun gibi olur. Nice yaşlı insan olur demi derya olur. Nice genç insan vardır bildiği vardır, nice yaşlı vardır hiçbir şeyden çakmaz. Bu muhakkak ihsas edilir. Açıkça söylesekte, söylemesekte bu budur.  İşte bu sebeple, bilmiyorsanız öğreneceksiniz. Hayatın kanunudur bu! Öğrenmiyorsanız biliyorum demeyeceksiniz. Bilmiyorsanız ama biliyormuş gibi gözükürseniz ve ahkâm keserseniz komik olursunuz. Bilmiyorsanız bilmiyorsunuzdur, bu ayıp değildir. İlla bilmiş gözükmek ne kazandırır ki insana? Bilakis zavallı duruma düşürür. Çünkü bu belli olur. Bilmemek değildir ayıp olan, öğrenmemektir ama öğrenmediğin halde biliyormuş gibi ahkâm kesmektir. Bil ki, hayat bir öğrenme sürecidir. Düşersin kalkarsın. Denersin yanılırsın yeniden denersin. Yaparsın bozarsın yeniden yaparsın. Farz-ı misal 50 yıl bir binada yaşayıpta, o binayı en ince detaylarına kadar öğrendiğini sanıp ahkâm kesersen aptal derler sana. Bunu yüzüne demezler belki ama mutlaka derler. Okumuyorsun okudum diyorsun ama boş konuşman okumadığını gösteriyor, neyi saklıyorsun? Niye utanıyorsun ki, okumuyorsan okuyacaksın. Asıl utanç; okumadan okuduğunu söylemektir ve konuşmanda dibe vurmaktır. Ki illa konuşacaksan, bir sözün olacaksa da zaten okuman önkoşuldur. Boş lafa karnım yok arkadaşım! Bilgi meydanı oyun meydanı değildir ve bu meydana çıkmaya cesaretin olmalı, cesaretini de bilginden almalısın. Oyun meydanında gücün kifayet eder sana top oynamak için belki ama bilgi meydanı bedensel gücün kifayetsiz kaldığı bir meydandır. Haydi arkadaşım önce akıttığın teri, yaşı, kanı, verdiğin emeği görelim. Bu hayat bedelsiz hiçbir şey vermez. Bedelsiz aldığını sanırsın, ahmaklığın sadır olur komik duruma düşersin.

 

SÖZLER:

 

‘’’’Ali Şeriati’nin kaç kitabını okudun arkadaşım? Nurettin Topçu’yu bilir misin? Cemil Meriç’in ismini duydun mu hiç? Muhammed İkbal’i tanır mısın? Seyyid Kutup kimdir? Kimdir Mevdudi? Marks’ın kitabını eline aldın mı hiç? Lenin’i tanır mısın? Niçe, Proudhon, Spinoza, Schopenhauer ne söyler? Necip Fazıl’ın kaç kitabını okudun? Sezai Karakoç diye bir ismi duydun mu? Peyami Safa ne söyler? Remzi Oğuz Arık kimdir? Arvasi ne der? Nazım Hikmet kimdir? Dündar Taşer, Galip Erdem kimdir? Sartre’ı ve Camus’u duydun mu? İncil’i eline aldın mı hiç? Tevrat’ta ne yazar? Vs. vs. vs. ve sonsuz vs. Hadi bırak tüm bunları kendi kitabın olan Kur’an’ı Kerim’i kaç kere şöyle namusluca okudun, tertil, tedebbür, taakkul ile? Şimdi bu sözlerimi ‘’kendini bir şey sanmak’’ olarak telakki edeceksin değil mi? Sözlerim açık ya da kapalı bu söylediğinin zerresini ihtiva ediyorsa dünyanın en şerefsiz, en haysiyetsiz insanı benim. Anladın mı şimdi odun kafalı arkadaşım? Önce okuyacaksın. Okudum demeyeceksin, zira okumayanın okumadığı mutlaka belli olur. Sarih bir şekilde hissedilir bu. Yüze vurulmaz ama kalp ihsas eder. Bu meyanda sözlerim asla ve kata namusluca okuyanlara, ilmini şerefiyle taşıyanlara, gerçekten bilenlere, sözü taşıyabilenlere, fikrin namusuna sadık kalanlara değildir. Umarım anlaşılırım!’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Politika konuşmayı bilgi sanan zevatlar var. Kahve muhabbeti tarzında normal insanların ağzıyla politika konuşmayı bilgi zannediyorlar. Bilginin çok farklı bir şey olduğunu bilmiyorlar. Politik kişilikler üzerinde konuştular mı, politika üzerine bir iki sığ fikir hatta fikir bile olmayan bir iki laf ettiler mi allame zannediyorlar kendilerini. Oysa gerçek politikayı bilseler bırakınız küçük dillerini, büyük dillerini yutarlar bilmiyorlar.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Hayatın, sorulan sorulara doğru cevap vermeli kardeeeş! Bir gün sorularla muhatap olacaksın. Hayatın, sorulan sorulara verdiğin cevaplarla tenakuz arz ettiği zaman bitersin. Cevapları ağzın değil hayatın verecek zira.  Bunu hiç unutma olur mu kardeeeş!’’’’

 

Bendeniz

 

""Sen, insan kal dostum! İnatla diren. Bırak kötülük yapsınlar. Sen yapma. İnsan bu desinler. Çünkü günahları bırakmaz insanı. Gölge gibi takip ederler. Ve kutulamazsın. Kutulabilseydin ölümle kurtulurdun, orda bile cehennem bekliyor seni! Öyleyse insan kal dostum! Bırak sen iyi kal, insan kal, kötülüğü yapan yapsın. Pişirdiğin yemek senin önüne gelir, başkasının önüne gitmez.""

 

Bendeniz

 

""İnsan, kendi öz varlığına layık olan hayatı kendisi seçer. Her insan kendi özel, özgün hayatını kendisi belirler ve o hayatıyla, hayatlar içinde varolur. Çünkü bu tamamen kendi iradesine, tercihine bağlıdır. Belki başaramaz bunu. Ama ister. İstemesi bile, istediğine layık olduğunu gösterir. Çünkü istemediğine karşı bir iç isyanı olur. Bu içsel isyan, onun insanca yaşamı istediğinin göstergesi olduğundan, başaramaması onun için hiçbir şekilde negatif bir duruma delalet etmez. Ama insanca hayata yönelik bir iç isyanı yoksa, bu durum, onun, yaşadığı hayata layık olduğunu gösterir, istediği kadar layık olmadığını ifade etsin. İstekler, bir tavrı koşul kılar zira.""

 

Bendeniz

 

""Var olmak demek soru işareti demek, soru işaretlerinin bitmesi ise ölüm.""

 

İsmet ÖZEL

 

‘’’’...Ve her şey bitecek

Ve sen de öleceksin

Bu dünya da ölecek

Bu yüzden,

BAŞINI HEP DİK TUT!"’’

 

Aliya İzzetbegoviç

Tarih: 09.09.2017 Okunma: 732

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?