Bakınız arkadaşım! İster
kızın ister kızmayın. İster umursayın ister umursamayın. Umurumda bile
değilsiniz! Gerçeğin, yüzünüze vurulmaması bir nezaket icabıdır. Ki, bunu bile
anlamayacak kadar cahilsiniz. Cahilsiniz arkadaşım, caaa-hil! Söylesem de
cahilsiniz, söylemesem de cahilsiniz. Bendeniz de bu gerçeği ifade ediyorum
münhasıran. Kusura bakmayın da demeyeceğim! Müfteri değilim, saygısız değilim, karşımda
ki mücerret gerçeği müşahhaslaştırıyorum münhasıran. Bu, bendeniz biliyorum
anlamına gelmez. Zira bendeniz her zaman şunu açıkça ifade ettim; bendeniz hayatın
öğrencisiyim, öğreniyorum, bendeniz bilginin cahiliyim, okumanın uşağıyım,
arıyorum, bendeniz bir yolcuyum bilgi yolunda. Bu yola ömrümü adamışım ömrümü.
Bir terim, yaşım, kanım, emeğim var bu yolda. Ben maddeyle yaşamadım ki, zaten
hürriyetimi ve tam bağımsızlığımı da buna borçluyum. Çünkü korkmuyorum ki, niye
korkayım ki? Hayır, bilmiyorum demekten niçin imtina edeyim, korkayım? Bilmemek
ayıp değil, küçüklük değil. Zira bildim demek basitliktir, sığlıktır,
sekterliktir, ahmaklıktır. Kimsin sen, neyi biliyorsun, neyi bileceksin ki?
Bilgi nedir, yaşın ne? Bilgi seni aşar arkadaşım. Bilgi insanlıkla ölçülür,
insanla değil. Bilgi deryadır, bilgin damla bile değildir deryada. Haaa, ama
bir şeyi de konuştum mu en dibine kadar konuşurum, bunu yapamayacaksan da
yaklaşma, zira gömülürsün, acımam gömerim. Çünkü sığlığı, sekterliği, dar
kafalılığı, alıklığı sevmem. Mutlaka bir derinlik ararım. Tüm detayları
konuşurum, sorarım, sorgularım. Ta ki, her şey sarih ve beliğ olarak tezahür
edinceye değin. Çünkü ben putçu değilim, şeyleri putlaştırıp tapmam.
Sorgulayamayacağım hiçbir şey, soramayacağım hiçbir soru yoktur. Putun varsa,
zaten seni muhatap alıp konuşmam bile. Konuşmamı da öyle sığ bir yerde bitirmem,
dibe dalarım. Buna yüreğin yetiyorsa geleceksin. Yetmiyorsa kazık gibi
oturacaksın oturduğun yerde, haddini ve hududunu bileceksin. Bi şey olmalı,
bişey bulmalıyım derim. Bulamıyorsam, bu da seviyeni gösterir. Evet, gömülürsün
ve bunu ifade etmekte küstahlık değildir. Çünkü haddini bileceksin. Zaten
konuşman çapını muhakkak deşifre edecektir. Ben katıyım arkadaşım. Nezaketimde
sorun olmaz ama en katı, en sert, en keskin gerçeği söylemekte tereddüt etmem.
Yaş, cehaleti asla örtmez. Yaşlılık ayrı bir şeydir, tecrübe ayrı bir şeydir.
Nice yaşlı insan olur, kupkuru odun gibi olur. Nice yaşlı insan olur demi derya
olur. Nice genç insan vardır bildiği vardır, nice yaşlı vardır hiçbir şeyden
çakmaz. Bu muhakkak ihsas edilir. Açıkça söylesekte, söylemesekte bu
budur. İşte bu sebeple, bilmiyorsanız
öğreneceksiniz. Hayatın kanunudur bu! Öğrenmiyorsanız biliyorum demeyeceksiniz.
Bilmiyorsanız ama biliyormuş gibi gözükürseniz ve ahkâm keserseniz komik
olursunuz. Bilmiyorsanız bilmiyorsunuzdur, bu ayıp değildir. İlla bilmiş
gözükmek ne kazandırır ki insana? Bilakis zavallı duruma düşürür. Çünkü bu
belli olur. Bilmemek değildir ayıp olan, öğrenmemektir ama öğrenmediğin halde
biliyormuş gibi ahkâm kesmektir. Bil ki, hayat bir öğrenme sürecidir. Düşersin
kalkarsın. Denersin yanılırsın yeniden denersin. Yaparsın bozarsın yeniden
yaparsın. Farz-ı misal 50 yıl bir binada yaşayıpta, o binayı en ince
detaylarına kadar öğrendiğini sanıp ahkâm kesersen aptal derler sana. Bunu
yüzüne demezler belki ama mutlaka derler. Okumuyorsun okudum diyorsun ama boş
konuşman okumadığını gösteriyor, neyi saklıyorsun? Niye utanıyorsun ki,
okumuyorsan okuyacaksın. Asıl utanç; okumadan okuduğunu söylemektir ve
konuşmanda dibe vurmaktır. Ki illa konuşacaksan, bir sözün olacaksa da zaten
okuman önkoşuldur. Boş lafa karnım yok arkadaşım! Bilgi meydanı oyun meydanı
değildir ve bu meydana çıkmaya cesaretin olmalı, cesaretini de bilginden
almalısın. Oyun meydanında gücün kifayet eder sana top oynamak için belki ama
bilgi meydanı bedensel gücün kifayetsiz kaldığı bir meydandır. Haydi arkadaşım
önce akıttığın teri, yaşı, kanı, verdiğin emeği görelim. Bu hayat bedelsiz
hiçbir şey vermez. Bedelsiz aldığını sanırsın, ahmaklığın sadır olur komik
duruma düşersin.
SÖZLER:
‘’’’Ali Şeriati’nin kaç
kitabını okudun arkadaşım? Nurettin Topçu’yu bilir misin? Cemil Meriç’in ismini
duydun mu hiç? Muhammed İkbal’i tanır mısın? Seyyid Kutup kimdir? Kimdir
Mevdudi? Marks’ın kitabını eline aldın mı hiç? Lenin’i tanır mısın? Niçe,
Proudhon, Spinoza, Schopenhauer ne söyler? Necip Fazıl’ın kaç kitabını okudun?
Sezai Karakoç diye bir ismi duydun mu? Peyami Safa ne söyler? Remzi Oğuz Arık
kimdir? Arvasi ne der? Nazım Hikmet kimdir? Dündar Taşer, Galip Erdem kimdir?
Sartre’ı ve Camus’u duydun mu? İncil’i eline aldın mı hiç? Tevrat’ta ne yazar?
Vs. vs. vs. ve sonsuz vs. Hadi bırak tüm bunları kendi kitabın olan Kur’an’ı
Kerim’i kaç kere şöyle namusluca okudun, tertil, tedebbür, taakkul ile? Şimdi
bu sözlerimi ‘’kendini bir şey sanmak’’ olarak telakki edeceksin değil mi?
Sözlerim açık ya da kapalı bu söylediğinin zerresini ihtiva ediyorsa dünyanın
en şerefsiz, en haysiyetsiz insanı benim. Anladın mı şimdi odun kafalı
arkadaşım? Önce okuyacaksın. Okudum demeyeceksin, zira okumayanın okumadığı
mutlaka belli olur. Sarih bir şekilde hissedilir bu. Yüze vurulmaz ama kalp
ihsas eder. Bu meyanda sözlerim asla ve kata namusluca okuyanlara, ilmini
şerefiyle taşıyanlara, gerçekten bilenlere, sözü taşıyabilenlere, fikrin
namusuna sadık kalanlara değildir. Umarım anlaşılırım!’’’’
Bendeniz
‘’’’Politika konuşmayı bilgi
sanan zevatlar var. Kahve muhabbeti tarzında normal insanların ağzıyla politika
konuşmayı bilgi zannediyorlar. Bilginin çok farklı bir şey olduğunu
bilmiyorlar. Politik kişilikler üzerinde konuştular mı, politika üzerine bir
iki sığ fikir hatta fikir bile olmayan bir iki laf ettiler mi allame
zannediyorlar kendilerini. Oysa gerçek politikayı bilseler bırakınız küçük
dillerini, büyük dillerini yutarlar bilmiyorlar.’’’’
Bendeniz
‘’’’Hayatın, sorulan sorulara
doğru cevap vermeli kardeeeş! Bir gün sorularla muhatap olacaksın. Hayatın,
sorulan sorulara verdiğin cevaplarla tenakuz arz ettiği zaman bitersin.
Cevapları ağzın değil hayatın verecek zira.
Bunu hiç unutma olur mu kardeeeş!’’’’
Bendeniz
""Sen, insan kal
dostum! İnatla diren. Bırak kötülük yapsınlar. Sen yapma. İnsan bu desinler.
Çünkü günahları bırakmaz insanı. Gölge gibi takip ederler. Ve kutulamazsın.
Kutulabilseydin ölümle kurtulurdun, orda bile cehennem bekliyor seni! Öyleyse
insan kal dostum! Bırak sen iyi kal, insan kal, kötülüğü yapan yapsın.
Pişirdiğin yemek senin önüne gelir, başkasının önüne gitmez.""
Bendeniz
""İnsan, kendi öz
varlığına layık olan hayatı kendisi seçer. Her insan kendi özel, özgün hayatını
kendisi belirler ve o hayatıyla, hayatlar içinde varolur. Çünkü bu tamamen
kendi iradesine, tercihine bağlıdır. Belki başaramaz bunu. Ama ister. İstemesi
bile, istediğine layık olduğunu gösterir. Çünkü istemediğine karşı bir iç
isyanı olur. Bu içsel isyan, onun insanca yaşamı istediğinin göstergesi
olduğundan, başaramaması onun için hiçbir şekilde negatif bir duruma delalet
etmez. Ama insanca hayata yönelik bir iç isyanı yoksa, bu durum, onun, yaşadığı
hayata layık olduğunu gösterir, istediği kadar layık olmadığını ifade etsin.
İstekler, bir tavrı koşul kılar zira.""
Bendeniz
""Var olmak demek soru işareti demek,
soru işaretlerinin bitmesi ise ölüm.""
İsmet ÖZEL
‘’’’...Ve her şey bitecek
Ve sen de öleceksin
Bu dünya da ölecek
Bu yüzden,
BAŞINI HEP DİK TUT!"’’
Aliya İzzetbegoviç