Kaybedecek tek bir insanımız olmadığı, böyle bir
lüksümüzün bulunmadığı halde çok kolay kaybediyoruz insanımızı. Yemin ediyorum
çok kolay kaybediyoruz. Umurumuzda bile olmuyor. Üç kuruşluk dünya için feda
ediyoruz değerlerimizi ve insanlarımızı. Daha çok kazanmak, daha yükseklere
tırmanmak için çıldırıyoruz, ruhumuzu satmaktan imtina etmiyoruz. Nice yürekler
çığlık atıyor ama ne duyuyoruz ne de hissediyoruz. Çünkü aklımız gitmiş,
vicdanımız bitmiş, bilincimiz ölmüş. Değerler yok oluyor, insanlık yerlerde
sürünüyor. Duygumuz tükendiği, hissiyatımız öldüğü için tüm bunları deli
saçması olarak telakki ediyoruz. Vallahi böyle olmuş, billahi böyle olmuş,
tallahi böyle olmuş. Sadece şöyle gözlerinizi kapatıp ruhunuzun derinlerine
inip hissetmeniz yetecek böyle olduğunu anlamaya. İyilik yapanı ahmak yerine
koyuyoruz, kurnazlığı, kötülüğü marifet sanıyoruz, akıllılığın böyle davranmak
olduğunu düşünüyoruz. Birinin elinden hakkını aldık mı buna sevinecek kadar
çıldırıyoruz. İyilik yapana aşağılıkça davranmayı bir halt yaptık sanıyoruz.
Allah’ın sofrasından, Allah’ın kullarını kovmaya cüret ediyoruz ve oturdukları
yerden kaldırmaya çalışıyoruz. Allah’ın verdiği hakkı, Allah’ın kulundan almayı
kendimizde hak olarak görüyoruz. Nasıl yapıyoruz bunu, nasıl içimize siniyor
yaptıklarımız? Böyle yapınca da camdan şeffaf olan kalpleri tuz buz ediyoruz ve
tuz buz olan kalpleri öldürüyoruz. Hiç mi duygu taşımıyoruz? Hiç mi
hissetmiyoruz? Hiç mi düşünmüyoruz? Vicdanımız hiç mi sızlamıyor, aklımız hiç
mi bizi sarsmıyor? Yani nasıl becerebiliyoruz bunu? Yüreğimiz nasıl kaldırıyor?
Dünyaya nasılda tapıyoruz? Yoksa Allah’ın yasalarına muhalefet eder hale mi
geldik? Ölen kalpleri, ölüler dünyasına sürgün ediyoruz adeta. Sürgün olan
kalpleri bir daha kazanamıyoruz. Elbette kazanılıyorlar ama diriltmek için
varolan kalpleri, öldürmek için var olanlar kazanıyorlar ve yine öldürmek üzere
kodluyorlar o masum ve temiz ama sürgün edilerek öldürülmüş kalpleri. Peki, biz
ne kazanıyoruz, düşünüyor muyuz? Dünya hangimize yetmedi de, yetsin diye
insanları harcamaya tevessül ediyoruz? Niye geldik bu dünyaya? Niçin yaşıyoruz
burada? Kimiz biz, kimdik biz, kim olduk biz ve nasıl böyle olduk biz? Veyl
olsun, veyl olsun, veyl olsun bize, bizlere!
SÖZLER:
‘’’’’İnsanın zekâsına da inanmıyorum, dürüst olduğuna da
inanmıyorum, kalbinde sevgi taşıdığına da inanmıyorum, iyilikten yana olduğuna
da inanmıyorum, ahlaksızlığı lanetlediğine de inanmıyorum, adaletten yana
olduğuna da inanmıyorum, hakikati aradığına da inanmıyorum. Ben insana
inanmıyorum! Ya da şöyle; insanım diyenlerin, insanım derken ki samimiyetlerine
inanmıyorum.’’’’
Bendeniz
‘’’’Sevin. Sevmekten vazgeçmeyin. İnadına sevin kardeşim
ya. Göreceksiniz yeni bir dünya yarattığınızı fark edeceksiniz. Gönül bahçenize
bahar gelecek, rengârenk çiçekler açacak. Ilık rüzgârlar esecek, güzel
yağmurlar yağacak gönül bahçenize. Her şey bir anda değişecek. Güneş başka
doğacak, sabah başka olacak, siz bambaşka bulacaksınız kendinizi. Zor değil be
kardeşim ya. İnanın zor değil ya. Hem sevginin zoru mu olurmuş? Cebinizden o
sımsıkı tuttuğunuz paranız çıkmayacak merak etmeyin, sırtınıza taş
yüklenmeyecek rahat olun. Sadece seveceksiniz ya, sadece seveceksiniz. Hem
Allah demiyor mu ki; ‘’zorlaştırmayın kolaylaştırın’’ diye? Sevince kolaylaştırmak
için gayret edeceksiniz, zorlaştırmak ve insanların hayatlarını cehenneme
döndürmek için değil. Sevin, sevin, sevin kardeşim, sonsuzcasına sevin. Sevgi
karanlık dünyanıza ışık olacak. Sevgi, nefretten kararan kalplerinizi pir-ü pak
eyleyecek. Sevgi sizi yeniden yaratacak. Haydi sevelim, sevgiyle dolalım.’’’’
Bendeniz
‘’’’Küsmedim, küsmem, küsmeyeceğim sana sevdiğim. Sen de
küsme, sev beni, sevdiklerimi sev, sevenlerimi sev bir de. Bir de unutma; seven
korur sevdiğini. Büyük, tahmin ötesi büyük bir gürültünün içinde ürpertici bir
sessizlik ya da sessiz bir ürperticilik. Korkunç bir dünya!’’’’
Bendeniz
‘’’’Ne bu vatan harap olur, ne bu devlet yıkılır, ne bu
millet yok olur. Hey çocuk! Ölme olur mu? Nedenlerin var…’’’’
Bendeniz
""İmrenme: Onun var, benim de olsun!
Kıskançlık: Benim var, onun niye olsun?
Özgecilik: Benim var, onun da olsun!
Geniş yüreklilik: Benim yok, bari onun olsun!
Çekemezlik: Benim yok , onun da olmasın!
Bencillik: Onun yok, yine de benim olsun!
Olmuşluk: Onun yok, varsın benim de olmasın!""
Dücane
Cündioğlu
‘’’’Afrika’daki, insanların karınlarını biz doyuruyoruz,
zihinlerini emperyalistler.’’’’
Atasoy
Müftüoğlu
‘’’’Bugünün değerini anlamadan yarını bekleyen bu
insanlar, dünün geçtiğini ve yarının belki de hiç gelmeyeceğini
bilmiyorlar.’’’’
Douglas
Burton
‘’’’Akletmek, Müslümanlar tarafından terk edildi, bu
yüzden sefil hale düştüler.’’’’
İbn-i
Haldun
‘’’’Gaflet cennetinde yaşamaktansa, idrak cehenneminde
yanmayı tercih ederim.’’’’
Dücane
Cündioğlu
‘’’’Bilgelik kendi kendimizi yenmektir, oysa cehalet
kendi kendimize yenilmektir.’’’’
Sokrates
‘’’’Şehir, halkın hep birlikte yalnız kaldığı bir
yerdir.’’’’
Prochnow