Bana maddeyle ve güçle gelmeyin. İnsani kusurlarımla
gelmeyin. Dünya nimetleriyle beni vurmak istemeyin. Ben dünyadayım ama dünyada
değilim. Ben dünyada dolaşıyorum ama yaşamıyorum. Bu yüzden dünya dokunamaz
bana. Belki toprağa girerim ama ruhumu asla yenemezsiniz, öldüremezsiniz. Ömrüm
boyunca yenilmedim dünyaya. Eğilmedim dünyanın önünde hiçbir zaman. Verdiği
acılar karşısında yılmadım ve yıkılmadım. Bademada yenilmeyeceğim,
eğilmeyeceğim ve yıkılmayacağım. Elbette bu dünyanın yapay yasalarına metazori
uyacağım ama ruh boyutunda asla benimsemeyeceğim, o, insanı çiğneyen, ezen,
sömürten ve nihayet öldüren lanet olası yasaları. Ta ki o yasalar insanlığı
temel alasıya ve insanı yaşatasıya değin. Tüm insanlık birleşse bile, benden
koparabileceği yegâne şey, zaten bir gün kopup gidecek olan canımdır. O da hoş
gelmiştir yuvasına, hoş gidecektir yuvasından. Bana insanlıkla gelin. Bana
dokunabilecek ve benim hissedeceğim yegâne şey; insanlıktır. Ben sadece
insanlığı severim, sadece insanlığı. Ben makama, güce, şöhrete, servete saygı
duymam asla, insanlığa saygı duyarım ve insanlığın önünde eğilirim sadece. İnsanlığın
varsa sahip oldukların da değerlenir ama insanlığın yoksa sahip olduklarını
kaybedince bir hayvan kadar bile değer göremezsin. Bu yüzden insan ol, sadece
insan ve insanlık ilkeleriyle yaşa. Bana sadece ama sadece insanlığınızla
gelin. Çünkü ben herkese insanlığımla gidiyorum. Bugüne değin, benim yüzümden
acı çekmiş, benim yüzümden hakkı gasp edilmiş tek bir kişi yoktur şu
yeryüzünde. Çünkü ben bu dünyaya benzerlerime acı çektirmeye gelmedim, ben
kötülük tohumları ekmeye gelmedim. Elimden geliyorsa acıları azaltmaya ve
iyilik tohumları ekmeye geldim. Ben uyumaya da gelmedim, uyanmaya ve
uyandırabilirsem uyandırmaya geldim, zira bir gün ebediyen uyuyacağım zaten.
Ben ölen şeyleri sevmem. Kendim öleceksem, ölen şeyleri sevmem kadar mantıksız
bir şey olamaz. Ben ölümsüz olanı severim. Ben ruhu severim, insanlık ruhunu. Ben
aldanmaya ve aldatmaya da gelmedim. Bu yüzden aklını kullanmayıp aldanan,
aldatılan ve bu yolla insanlığın acı çekmesine sebep olanları de sevmem.
Korkmam da ben, çünkü kaybedecek hiçbir şeye sahip olmadım, olmayacağım.
Yeryüzüne kopmaz kökler salmadım. İşte bu sebeplerle yenemezsiniz beni,
yenemeyeceksiniz, bana boyun eğdiremeyeceksiniz. Eğilmeyeceğim, yenilmeyeceğim,
yıkılmayacağım dünyaya! Allah namerde muhtaç eylemesin, başımı dünyanın önünde
eğdirmesin. Allah ile aldatanların şerrinden Allah’a sığınıyorum. Âmin.
SÖZLER:
‘’’’Zamanın, mekânın, makamın prangalarından kurtul ve
sür atını sonsuzluğa son sürat diyor gönül. Üç kuruşluk dünyaya minnet etme,
eğilmesin başın diyor eğilmeye değmez başlar önünde. Git düşlerinle baş başa
kal, kendinle eğlen, kendinle gül, kendinle ağla, kendinle kal, kendine kal,
kulun kula kul olmadığı, hiçbir şeyin kirletilmediği ve kirletilen her şeyin
temizlendiği düşlerinde ki dünyaya koş diyor. Kurtul yalanlardan ve
yılanlardan, yalnız, yalansız ve yılansız bir köşe bul bırakıver kendini diyor.
Sökül yerden, yüksel göğe kuşlar gibi. Özgürce çırp kanatlarını. Sıkıyor bu
saçma hayat. Boğuyor lüzumsuz ciddiyet. Öldürüyor samimiyetsiz suratlar. Yaşamı
çalıyor aptalca bağımlılıklar. Ağır ağır ölüyorsun, yaşamın içinde yaşamayarak.
Kalbin yaşamak diyor, kafan yaşamak diyor ama yaşayamıyorsun yaşayabilmenin
mümkün olduğu yaşamın içinde. Bir an duyguların sonsuzluğa uçuyor, kayboluyor
gibi oluyorsun, tüm gövden tüy gibi hafifleyiveriyor. Ama duygular yere
düşünce, ağırlığı çöküveriyor üstüne, yaşamın katı gerçekliğinin. Oysa
bırakıversen kendini sonsuzluğun kucağına uçup gideceksin, kurtulacaksın seni
sımsıkı saran prangalardan ve kolayca bırakabileceksin her şeyi geride. Bir gün
mutlaka…’’’’
Bendeniz
‘’’’Ben karşımdakilerle konuştuğumu düşünürken aslında
kendimle konuştuğumu fark ettim birden, gecenin ortasında. Evet, aslında
karşımdakilereymiş gibi hitap ediyormuşum gibi ama kendime hitap ediyormuşum,
bende ki benle konuşuyormuşum. İnsanlığın sağır olduğunu çok geç anladım.
Anladığımdaysa boşa anlattığımı duyumsadım. Belki de insansız bir dünyada
yaşıyordum. Yahut ne insanlık vardı ne de ben. Veyahut ben vardım, insanlık
duvardı ya da insanlık unuttu ve ben bende kalakaldım. Belki bende yokum,
yitiğim ama var sanıyorum karanlıkta kalan varlığın ortasında, varolmanın ne olduğunu
bile bilmeden. İnsanlığa anlattığımı sandıkça kendime anlattım ama anlamadım,
geç oldu anlamam. Bana duyguyu yüklemişler, bu yüzden acılarım ağır oluyor.
Karşımdakiler kuru mantıkla karanlığın ortasında kalmışlar, bu yüzden duyguları
betona gömmüşler. Ağaçlar, kuşlar ve rüzgâr anlıyor benim dilimden ve ben
onların dilinden anlıyorum. Her şey doğada. Doğa dürüst ve cömert. İnsanda her
şey kayboluyor. İnsan da, insan da yok. Belki bir gün güneşte duyacak ve
anlayacak beni ve ateşini ve aydınlığını dökecek dünyaya, kimi yanacak, kimi
ebedi aydınlığa erişecek. Onlar konuşuyorlar mı ki diyorsunuz, bu adam hangi
kafada diyorsunuz ama kalbiniz ölmüş, kafanız hangi kafa? Ben doğanın
parçalarında kibir görmedim, ama insanlığın parçalarında yüce gönüllülükten
eser yok.’’’’
Bendeniz
‘’’’Böyle boş bir dünya için, öyle dolu kutsal bir kalbi
kırmaya değer mi? Geçip gidiyoruz rüzgâr gibi, durup üşütmeye değer mi? Yağsak
yağmur gibi şenlendirsek, çamur olup kirletmeye değer mi?’’’’
Bendeniz
""Ya bir kerecik doğal, samimi, dürüst olmayı
denesek şu iğrenç dünyada insançocukları olarak nolur? Ölür müyüz? Şu lanet
olasıca -maddeye-makama-servete-güce-şöhrete- tapmasak. İnsan olmayı denesek.
Namusluca yaşasak. Yok etmek için değil yaşatmak için, düşürmek için değil
kaldırmak için, biriktirmek için değil paylaşmak için, birbirimizin kuyusunu
kazmak için değil birbirimize yardımcı olmak için varolsak nolur? Ölür müyüz?
Yok ya vallahi biz adam olamayız, bu ülkede bir milim ileri gidemez. İşte bu
yüzden biz önce insan olmayı öğrenmeliyiz.""
Bendeniz
‘’’’İnsançocukları; gözlerinin dikine giderek, düz
mantıkla düşünerek, münhasıran dünyanın tadına varmaya çalışarak, kendilerinden
başka kimseyi umursamayarak ve maddi-manevi bir konfor bataklığında yaşadıklarını
fark etmeyerek yaşadıkları için, huzursuz olmadan ve acı çekmeden yaşayıp
gidiyorlar. Nasıl böyle yaşayıp gidiyorlar diyorsun sadece, öylece bakıyorsun,
bu bir şaşkınlık değil, çünkü şaşkınlık yaratacak kadar derin değil, acıyarak
bir bakış sadece. Aksi yönde yol alıp varlığın farkına varmaya çalıştığında ve
fark ettiğinde bir şekilde farklılaşıyorsun ve her şeyi bırakıp çekip gitmek
istiyorsun, çünkü içinde olduğun hayatı bir küçümseme duygusu oluşuyor içinde,
böyle bir hayatı tolere edilebilir görmüyorsun. İşte uyumsuzluk ve zıtlaşma
burada başlıyor.’’’’
Bendeniz
‘’’’Ömrü boyunca, hiçbir insana, hoşlanmadığı şekilde
hitap etmemiş ve tek bir insanın bile kalbini incitmemiş olan Hz. Muhammed
(sav), insanlara da şu öğüdü vermiştir; ‘’insanlara hoşlanmayacakları şekilde
hitap etmeyiniz.’’ Güzel ahlakı ikmal etmek için gelen ve bunun için geldiğini
bizatihi söyleyen ve güzel ahlakı ikmal eden Hz. Muhammed (sav), ahlaken
insanlık ailesinin en üstün insanı idi. Tabi bu en üstün ahlak; adaleti,
hürriyeti, sevgiyi, merhameti, cesareti, erdemi, ilmi, hayâyı, şefkati, vicdanı,
anlayışı, paylaşmayı, saygıyı ve bilumum ulvi davranış tarzlarını, bilumum
güzel hasletleri ihtiva ediyordu. Biz ne yaptık peki? Mütemadiyen O’nun güzel
ahlakından, üstünlüğünden bahsedip durduk ama aklımıza O’nun güzel ahlakını
örnek alıp o ahlakı pratiğe taşımayı ve eylemlerimize temel yapmayı hiçbir
zaman beceremedik. Ki haddizatında her şeyde böyle değil miyiz? Konuşuruz,
gürültü çıkarırız, haykırırız, bitevi anlatırız ama asla ve kata yapmayız.
Yalan mı? Hakikat serttir ve acıdır!””
Bendeniz
""Unutmayın! Kaderinizi kendiniz çizersiniz ve
kararlar alırsınız bunun için ve aldığınız bir karar tüm hayatınızı
değiştirebilir. Bu yüzden bir karar alırken gerekirse günlerce ve gecelerce o
bir karar üzerinde düşünmelisiniz. Zira geri dönüşü olmayan bir hayat
yaşıyorsunuz. Akıl niye verildi?""
Bendeniz
‘’’’Bir insanın kalbinde yeni bir köşe açabilirsem, boşa
yaşamamış olacağım.’’’’
Halil
Cibran