İNANMAK
“”Gözlerimin derinliklerinde görmediğim, kalbimin
derinliklerinde hissetmediğim, aklımın derinliklerinde algılayıp anlamadığım
hiçbir şeye inanmadım ve de inanmam ve dahi bademada inanmayacağım. Bugüne
kadar da böyle yaşadığım için hiçbir zaman aldanmadım. Aldanmağım içinde kahir
ekseriyetle ötelendim. Yaşasın onurlu yalnızlık! Çünkü sadece aklıma ve
hislerime güvendim. Lanet okuyorum, bu dünyanın, sahtekârlık fışkıran, ucuz
hesaplarda boğulmuş, yozlaşmış, koflaşmış, bencilliğin buzlu sularında donup
kalmış, bana dokunmayan bin yaşasıncı, dalkavukluktan dolayı kimliksizleşmiş ve
kişiliksizleşmiş, insanlık toprağını kirletmiş, güvensizlik bataklığında
çürümüş ve kokuşmuş, yalandan başka hiçbir şey olmayan iğrenç ve tiksindirici
ilişkilerine.””
DEVLET
“”Bir devletim olsun istiyorum. Devletimin
istihbaratçıları, emniyetçileri, askerleri olsun istiyorum. İstihbaratçılar,
emniyetçiler, askerler öyle insanlar olsunlar ki istiyorum. Demir bir
disiplinle, çelik iradeyle, sarsılmayan kararlarla varlıklarını ispat etmiş
olsunlar istiyorum. Onların varlıklarıyla yer sarsılsın, gök çöksün istiyorum.
Onların yokluklarında ki varlıklarıyla bile nizam kendiliğinden sağlansın
istiyorum. Onların varlıklarına şahit olunmasını bırakın, varlıklarını
hissedenler, korkudan tir tir titresinler, icap ediyorsa altlarına kaçırsınlar
istiyorum. Devletimin o çocukları ki; çocuk hırsızlarını, çocuk
tecavüzcülerini, katilleri, teröristleri, gaspçıları, sokak serserilerini vb.
tutuklayıp beslemesinler istiyorum. Bu pislikler ki, besleneceklerine güvenip
daha fazla pislik yapmaya cüret edemesinler istiyorum. Devletimin bu çocukları,
bu pisliklere karşı tarihin şahit olmadığı acımazsızlığı göstersinler
istiyorum. Bir devletim olsun istiyorum; tek bir evladına, haksız yere acı çektirmesin,
tek bir evladının zulme maruz kalmasına müsaade etmesin istiyorum. Bir devletim
olsun ve ben, onurla, gururla, şerefle, ulvi duygular ve düşüncelerle benim bir
devletim var diyebileyim istiyorum.””
EKMEK
KAVGASI
“”Bir hançer gibi saplanır kalbime, şatolarda yaşayanlara
inat, bir simitçinin, kara kışta ve buz tutan soğukta, yaşamak uğruna ekmek
kavgası vermesi.””
GÜNAH
‘’’’İnsanın günah işlemesi insan olmaklığının
neticesidir. Elbette ki bu durum günahı masumlaştırmaz ve tolere edilebilir
kılmaz. İnsan bazen masumiyetin kurbanı olur ve bu masumiyet onu şeytanın
tuzağına düşürür. Masumiyetin kurbanı olup şeytanın tuzağına düşen bir
günahkâr, ne kadar da zor gelse de, huzur-u ilahi de diz çöküp mağfiret
dilemelidir. Ruhunu utançtan kurtarmanın, vicdan azabını dindirmenin yolu
budur. İnsana, günahını kabullenmek zor gelse de, kabullenip af dilemesi ruhunu
utançtan ve vicdanını azaptan kurtaracağı içinde gövdesinde ki en büyük ve
acıtan ağırlığı kaldırıp atacaktır.’’’’
ÖDEV
“”Bendeniz insan olarak varolmuşum ve insan olarak
yaşıyorum mümkünler dairesinde, elimden geldiğince, gücümün yettiğince, dilimin
döndüğünce. Peki bendenizin insan olarak ödevim nedir? Kimsenin hakkını gasp
etmemek. Selam vermek ve selam verilirse mukabelede bulunmak. İnsanlığa ihanet
etmemek. Adalet dağıtma mevkisinde isem adil davranmak. Ahlak kurallarını
çiğnememek. Hürriyetimi korumak. Hakikati söylemek. İnsan olarak insanlık hak
ve hürriyetlerimi korumak. Bir adres sorana doğru adresi göstermek. Kimsenin
yaşamına müdahale etmemek. Herkese insan olduğu için ama insan olarak yaşayıp
yaşamadığına bakarak davranmak. Kimsenin özel hayatıyla ilgilenmemek. Bundan
gayrı kimsenin nefsi arzu ve isteklerine cevap vermek benim ödevlerim içine
girmez. Birilerinin şöyle yapalım, böyle yapalım gibi kendi dünyasına ait
tercihlerine olumlu cevap vermek zorunda kalmak benim ödevlerim arasına girmez.
Birilerinin istediği zaman da istediği yere gitmek benim ödevlerim arasına
girmez. Birilerinin isteklerine bana gücenmesinler diye illa olumlu yanıt
vermek zorunda kalmak benim ödevlerim arasına girmez. Bir birey olarak hiçbir
kimsenin, hiçbir dostumun kölesi değilim. Özgür bir bireyim ve kendi hayatımı
istediğim gibi yaşama hürriyetine sahibim.””
DEVRİM
“”Önce bir Zihniyet ve Sevgi Devrimi yapmalıyım küçük
dünyamda. Samimi, ciddi, tutarlı olmak zorundayım. Bir şeyi istiyorsam, isteme
iradesini müşahhas olarak göstermeliyim, düşüncem eyleme dönüşmeli. Boş lafla
hayat yürümez. Eğer insan gibi yaşamak derdim varsa, haysiyetli ve namuslu
davranmak zorundayım kendime karşı. Düşünce ve Duygu Ülkelerini taşıyorum koca
gövdemde. Bilincim ölü. Aklım kayıp. Nefretin sultası altındayım. Büyük insan
olmak için bu olmazsa olmaz önkoşul. Yani zihniyet ve sevgi devrimi. Sonra ben
niçin varım, niye insan olarak varım, niçin ve nasıl yaşamalıyım diye
sormalıyım. Özgürlüğe gerçekten sevdalı mıyım, adaleti gerçekten mi istiyorum,
ahlaka gerçekten mi tarafım diye sormalıyım sonra. Peki bunları gerçekten
istiyorsam, bunlar nasıl olacak ve olması için bendeniz ne yapmam gerekiyor
diye düşünmeliyim. Bunlar olduğu zaman ve benim üzerimde uygulandığı zaman
tahammül edebilir miyim, edebilecek miyim diye sorgulamalıyım kendimi. Bilakis
her şey boştur, hikayedir, anlamsızdır. Laf ebeliği ile hiçbir şey olmaz, hayat
yaşanmaz.””
YAŞAMAK
“”Yaşamak demek imkân demektir. İmkân demek umut
demektir. Allah sana yaşamayı vermişse gönül toprağına umut tohumunu da koymuş
demektir. O umudu tutuşturmak senin elindedir.””
HAZİNE
“”Üzerinde durduğun hazinenin farkında olmazsan, farkında
olmadan kölelik tasmasını geçirirler boynuna. Tasmayla dolaştığının farkında
bile olmazsın.””
AHLAK
“”Maalesef toplumumuzdaki bazı insanlar hatta baya
insanlar ahlaksız oldukları için, onları onore ettiğiniz zaman, onları
yüceltici şekilde davrandığınız zaman rahatsız oluyorlar. Onore edilenin,
kendini onore edene karşı ahlaksız davranışlar sergilemesi ne garip! İstiyorlar
ki, rencide edici, rezilce, ahlak dışı davranılsın. Çünkü öyle alışılmış ki,
yani toplum olarak öyle alışmışız ki, rencide edici, rezil, ahlaksız şekilde
davrandığınız, bunu ahlaksızlığın tam anlamı bağlamında anlamayın, ki zaten
anlıyorsunuz ne denilmek istenildiğini, zaman onurlu davranışlar sergileniyor.
Ama ne kadar onore edici, yükseltici davranırsanız, o kadar rezilce davranışlar
sergiliyorlar. Ve bu durum insanın ne kadar düştüğünün de en açık
göstergesidir. Maalesef ruhen çürümüşüz.””
AÇLIK
TOKLUK
“”-Komşusu açken tok yatan bizden değildir.- Bu bir
insanlık umdesidir. Bu bir kutsal ahlak yasasıdır. Bu ahlakın tecessüm etmiş en
yüce ve yüksek halidir. Bugün nice aç yatan karınları doyurarak yatacak imkana
sahip çok insan vardır. Ama o imkanlar seferber edilmemektedir,
değerlendirilmemektedir. Yemin ediyorum hakikat budur ama iş eyleme gelince bin
bahane bulmakta pek mahiriz. Elbette insanlık ödevini tereddütsüz yapanlarda
vardır ve Allah onlardan razı olsun. Aç bir karnın tok yattığını düşünebiliyor
musunuz? Bu ne büyük bir sevinçtir, mutluluktur. Ama bunu hissetmeniz gerekir,
bilmeniz değil. Zira ancak hissedebilirseniz, bu sevince ve mutluluğa sizi
ulaştıracak eylemi yapabilirsiniz. Bilakis nutuk çekersiniz. Kasalarda ve
keselerde haybeye duran ve hiçbir işe yaramayan, sadece böbürlenme vesilesi
olan, hiçbir yaraya merhem olmayan mülkün hesabı muhakkak sorulacaktır. En
başta söylediğimiz ilkeyi dilimize pelesenk edip temcit pilavı gibi tekrar edip
durmanın kime ne faydası vardır? Konuştuğun kadar adamsan konuştuğunu yapacak
kadar da adam olmalısın. Konuştuğunu yapacak kadar adam değilsen konuşmakla
adam olamazsın.””
VAROLUŞ
“”Mevcudiyetimizi muhafaza etmek, varoluşumuzu
gerçekleştirmek ve varlığımızı payidar kılmak için canlarından feragat eden
Emniyet ve Ordu mensuplarını saygıyla selamlıyorum.””
EKSTRA
‘’’’Adaletin, ahlakın ve hürriyetin bulunduğu yerlerde,
milletvekilleri ve bakanlar az maaşlı, mütevazı ve çok mesuliyetli olmalıdır.
Bugün devlette en yüksek makam olan milletvekilliğini kabilse maaşsız ve
ikbâlsiz, şöhretsiz bir makam haline getirmek lâzımdır. Onun ancak ahlâki
şöhreti olabilir. O makam, şöhret makamı değil, mesuliyet makamıdır.’’’’
Nurettin
Topçu
‘’’’Hiçbir beklentisi olmadan insanlara yardım etmemiş,
onların acılarını, ıstıraplarını, yüklerini paylaşmamış kişilerle yola
çıkma!’’’’
Farabi
‘’’’Sözcükler bir adamın zekâsını gösterebilir ama
amacını gösteren eylemleridir.’’’’
Benjamin
Franklin
‘’’’Kimin ne okuduğu, kitap okuyup okumadığı kendi
bileceği iş. İnsanların ne yaptıkları beni ilgilendirmiyor, nasıl
yaşayacaklarını söylemek bana düşmez. Ama benim üzerimde söz hakkı olan
insanlar söz konusu olunca durum farklı. Onların okumalarını istiyorum, çünkü;
sınırlı, vasat hayalleri benim kabuslarıma dönüşebilir.’’’’
Yann
Martel
‘’"Hiçbir şey saklamadan hayatımı apaçık önüne
serdim. Bu yüzden çözemiyorsun beni."’’
Rabindranath
Tagore
‘’’’Bir süre sonra insanlar pek de umurunda olmuyor.
Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun. Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını
umursamıyorsun. Yorulunca kendi kabuğuna çekilip o küçük dünyanda yalnız
yaşamayı öğreniyorsun. Anlık mutluluklar yaşayıp derin hüzünleri tek başına
atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor. Siz buna yalnızlık
diyorsunuz ben ise huzur.’’’’
Fyodor
Mihayloviç Dostoyevski
“”Türkiye’de hangi sebeple ve hangi tarzda olursa olsun
devletin emrine giren kişi şahsi işini, ikbal beklediği işi, milletini terk
etme pahasına ilerletebiliyor. İlerletmeye konu ettiği bu iş, ister bir
ideolojik dâvâ olsun ister şahsi servetini artırmak olsun.””
İsmet
ÖZEL
NEFSİMMİŞ
MEĞER
Yıllardır kendimi, güyâ tanırdım;
Sanık ben,
Yargıç ben,
Hep aklanırdım.
Şeytanı,
En büyük
Düşman sanırdım;
Ondan da beteri... Nefsimmiş meğer...
Gönlümü,
Hevaya kaptıran oymuş,
Şuûru
Şehvete saptıran oymuş,
Tutkuları,
Putlar yaptıran oymuş,
En sinsi düşmanım... Nefsimmiş meğer...
Övgü dolu
Sözlerine kanmışım;
''Kalbin temiz'' demiş,
Gerçek sanmışım.
Hakk'ı ancak,
Zor günümde anmışım,
İçimdeki nankör.. Nefsimmiş meğer...
Öyle
Sevdirmiş ki, dünyayı bana;
Saraylar kurmuşum, üç günlük cana.
Hevâ heves
Denen,
Çöplükten yana
Beni sürükleyen... Nefsimmiş meğer...
Meyhâne meyhâne, hayâl kurmuşum,
Çamurlu yollarda, yalpa vurmuşum,
Adresi hep, münâfıktan sormuşum;
Koynumdaki yılan... Nefsimmiş meğer...
Dalmışım...
Her akşam cümbüşle meşke,
Kalmamış
Dilimde,
Riyâdan başka.
Bir kadehlik,
Ömrü olan bir aşka;
Beni kul eyleyen... Nefsimmiş meğer...
Tutkuya döndükçe giyim markası,
Yerde paspas olmuş hayâ hırkası.
Kuşatmış kaleyi şeytan fırkası;
İçimdeki casus... Nefsimmiş meğer...
Ne kadar soyarsa, insan bedeni;
O kadar
Olurmuş,
Güyâ medenî.
Bu afyonu,
Bir çağdaşlık nedeni,
Diyerek yutturan... Nefsimmiş meğer...
İkbâl
Korkusuyla, kıstırmış beni,
Kur'ân
Kapısına,
Küstürmüş beni,
Zulüm
Karşısında, susturmuş beni;
Nefsimin zâlimi... Nefsimmiş meğer...
Namaza,
''Bayramlık''
fetvâsı veren,
Kullukta,
“Mevlid''i yeterli gören,
Farz dururken, nâfileyi gösteren;
Dalâlet rehberi... Nefsimmiş meğer...
Ağzım bağlı,
Güya oruç tutmuşum,
Haramları, gözlerimle yutmuşum.
Seher vakti, yorgan döşek yatmışım;
Secdeye musallat... Nefsimmiş meğer...
Bağ bahçede, hasat vakti gelince;
Hesaplar yapmışım, inceden ince,
Lâkin, Allah için zekât denince;
Elimi bağlayan.. Nefsimmiş meğer...
Vermişim,
''Ne cömert'' desinler diye;
Üç beş çürük çarık, güyâ hediye.
Arkasından, dilenmişim medhiye;
Bu alkış delisi.. Nefsimmiş meğer...
Komşuda
Katık yok,
Ben tok yatmışım,
''Tembel'' demiş, gıyâbında çatmışım,
Şevkât dersi vermiş, nutuk atmışım;
Bu sahtekâr maske... Nefsimmiş meğer...
Kur'ân ehli görmüş, küçümsemişim,
Üstelik
Cür'etle ''Yobaz'' demişim.
Nice kul hakkını, böyle yemişim;
Oysa gerçek yobaz..
Nefsimmiş meğer...
Necip
Fazıl Kısakürek
“”Son mahkemeyi bekleme, kendini her gün
yargıla.””
Albert
Camus