MUHTELİF MESELELER...

Özgür DENİZ - 05.11.2017

İNANMAK

 

“”Gözlerimin derinliklerinde görmediğim, kalbimin derinliklerinde hissetmediğim, aklımın derinliklerinde algılayıp anlamadığım hiçbir şeye inanmadım ve de inanmam ve dahi bademada inanmayacağım. Bugüne kadar da böyle yaşadığım için hiçbir zaman aldanmadım. Aldanmağım içinde kahir ekseriyetle ötelendim. Yaşasın onurlu yalnızlık! Çünkü sadece aklıma ve hislerime güvendim. Lanet okuyorum, bu dünyanın, sahtekârlık fışkıran, ucuz hesaplarda boğulmuş, yozlaşmış, koflaşmış, bencilliğin buzlu sularında donup kalmış, bana dokunmayan bin yaşasıncı, dalkavukluktan dolayı kimliksizleşmiş ve kişiliksizleşmiş, insanlık toprağını kirletmiş, güvensizlik bataklığında çürümüş ve kokuşmuş, yalandan başka hiçbir şey olmayan iğrenç ve tiksindirici ilişkilerine.””

 

DEVLET

 

“”Bir devletim olsun istiyorum. Devletimin istihbaratçıları, emniyetçileri, askerleri olsun istiyorum. İstihbaratçılar, emniyetçiler, askerler öyle insanlar olsunlar ki istiyorum. Demir bir disiplinle, çelik iradeyle, sarsılmayan kararlarla varlıklarını ispat etmiş olsunlar istiyorum. Onların varlıklarıyla yer sarsılsın, gök çöksün istiyorum. Onların yokluklarında ki varlıklarıyla bile nizam kendiliğinden sağlansın istiyorum. Onların varlıklarına şahit olunmasını bırakın, varlıklarını hissedenler, korkudan tir tir titresinler, icap ediyorsa altlarına kaçırsınlar istiyorum. Devletimin o çocukları ki; çocuk hırsızlarını, çocuk tecavüzcülerini, katilleri, teröristleri, gaspçıları, sokak serserilerini vb. tutuklayıp beslemesinler istiyorum. Bu pislikler ki, besleneceklerine güvenip daha fazla pislik yapmaya cüret edemesinler istiyorum. Devletimin bu çocukları, bu pisliklere karşı tarihin şahit olmadığı acımazsızlığı göstersinler istiyorum. Bir devletim olsun istiyorum; tek bir evladına, haksız yere acı çektirmesin, tek bir evladının zulme maruz kalmasına müsaade etmesin istiyorum. Bir devletim olsun ve ben, onurla, gururla, şerefle, ulvi duygular ve düşüncelerle benim bir devletim var diyebileyim istiyorum.””

 

EKMEK KAVGASI

 

“”Bir hançer gibi saplanır kalbime, şatolarda yaşayanlara inat, bir simitçinin, kara kışta ve buz tutan soğukta, yaşamak uğruna ekmek kavgası vermesi.””

 

GÜNAH

 

‘’’’İnsanın günah işlemesi insan olmaklığının neticesidir. Elbette ki bu durum günahı masumlaştırmaz ve tolere edilebilir kılmaz. İnsan bazen masumiyetin kurbanı olur ve bu masumiyet onu şeytanın tuzağına düşürür. Masumiyetin kurbanı olup şeytanın tuzağına düşen bir günahkâr, ne kadar da zor gelse de, huzur-u ilahi de diz çöküp mağfiret dilemelidir. Ruhunu utançtan kurtarmanın, vicdan azabını dindirmenin yolu budur. İnsana, günahını kabullenmek zor gelse de, kabullenip af dilemesi ruhunu utançtan ve vicdanını azaptan kurtaracağı içinde gövdesinde ki en büyük ve acıtan ağırlığı kaldırıp atacaktır.’’’’

 

ÖDEV

 

“”Bendeniz insan olarak varolmuşum ve insan olarak yaşıyorum mümkünler dairesinde, elimden geldiğince, gücümün yettiğince, dilimin döndüğünce. Peki bendenizin insan olarak ödevim nedir? Kimsenin hakkını gasp etmemek. Selam vermek ve selam verilirse mukabelede bulunmak. İnsanlığa ihanet etmemek. Adalet dağıtma mevkisinde isem adil davranmak. Ahlak kurallarını çiğnememek. Hürriyetimi korumak. Hakikati söylemek. İnsan olarak insanlık hak ve hürriyetlerimi korumak. Bir adres sorana doğru adresi göstermek. Kimsenin yaşamına müdahale etmemek. Herkese insan olduğu için ama insan olarak yaşayıp yaşamadığına bakarak davranmak. Kimsenin özel hayatıyla ilgilenmemek. Bundan gayrı kimsenin nefsi arzu ve isteklerine cevap vermek benim ödevlerim içine girmez. Birilerinin şöyle yapalım, böyle yapalım gibi kendi dünyasına ait tercihlerine olumlu cevap vermek zorunda kalmak benim ödevlerim arasına girmez. Birilerinin istediği zaman da istediği yere gitmek benim ödevlerim arasına girmez. Birilerinin isteklerine bana gücenmesinler diye illa olumlu yanıt vermek zorunda kalmak benim ödevlerim arasına girmez. Bir birey olarak hiçbir kimsenin, hiçbir dostumun kölesi değilim. Özgür bir bireyim ve kendi hayatımı istediğim gibi yaşama hürriyetine sahibim.””

 

DEVRİM

 

“”Önce bir Zihniyet ve Sevgi Devrimi yapmalıyım küçük dünyamda. Samimi, ciddi, tutarlı olmak zorundayım. Bir şeyi istiyorsam, isteme iradesini müşahhas olarak göstermeliyim, düşüncem eyleme dönüşmeli. Boş lafla hayat yürümez. Eğer insan gibi yaşamak derdim varsa, haysiyetli ve namuslu davranmak zorundayım kendime karşı. Düşünce ve Duygu Ülkelerini taşıyorum koca gövdemde. Bilincim ölü. Aklım kayıp. Nefretin sultası altındayım. Büyük insan olmak için bu olmazsa olmaz önkoşul. Yani zihniyet ve sevgi devrimi. Sonra ben niçin varım, niye insan olarak varım, niçin ve nasıl yaşamalıyım diye sormalıyım. Özgürlüğe gerçekten sevdalı mıyım, adaleti gerçekten mi istiyorum, ahlaka gerçekten mi tarafım diye sormalıyım sonra. Peki bunları gerçekten istiyorsam, bunlar nasıl olacak ve olması için bendeniz ne yapmam gerekiyor diye düşünmeliyim. Bunlar olduğu zaman ve benim üzerimde uygulandığı zaman tahammül edebilir miyim, edebilecek miyim diye sorgulamalıyım kendimi. Bilakis her şey boştur, hikayedir, anlamsızdır. Laf ebeliği ile hiçbir şey olmaz, hayat yaşanmaz.””

 

YAŞAMAK

 

“”Yaşamak demek imkân demektir. İmkân demek umut demektir. Allah sana yaşamayı vermişse gönül toprağına umut tohumunu da koymuş demektir. O umudu tutuşturmak senin elindedir.””

 

HAZİNE

 

“”Üzerinde durduğun hazinenin farkında olmazsan, farkında olmadan kölelik tasmasını geçirirler boynuna. Tasmayla dolaştığının farkında bile olmazsın.””

 

AHLAK

 

“”Maalesef toplumumuzdaki bazı insanlar hatta baya insanlar ahlaksız oldukları için, onları onore ettiğiniz zaman, onları yüceltici şekilde davrandığınız zaman rahatsız oluyorlar. Onore edilenin, kendini onore edene karşı ahlaksız davranışlar sergilemesi ne garip! İstiyorlar ki, rencide edici, rezilce, ahlak dışı davranılsın. Çünkü öyle alışılmış ki, yani toplum olarak öyle alışmışız ki, rencide edici, rezil, ahlaksız şekilde davrandığınız, bunu ahlaksızlığın tam anlamı bağlamında anlamayın, ki zaten anlıyorsunuz ne denilmek istenildiğini, zaman onurlu davranışlar sergileniyor. Ama ne kadar onore edici, yükseltici davranırsanız, o kadar rezilce davranışlar sergiliyorlar. Ve bu durum insanın ne kadar düştüğünün de en açık göstergesidir. Maalesef ruhen çürümüşüz.””

 

AÇLIK TOKLUK

 

“”-Komşusu açken tok yatan bizden değildir.- Bu bir insanlık umdesidir. Bu bir kutsal ahlak yasasıdır. Bu ahlakın tecessüm etmiş en yüce ve yüksek halidir. Bugün nice aç yatan karınları doyurarak yatacak imkana sahip çok insan vardır. Ama o imkanlar seferber edilmemektedir, değerlendirilmemektedir. Yemin ediyorum hakikat budur ama iş eyleme gelince bin bahane bulmakta pek mahiriz. Elbette insanlık ödevini tereddütsüz yapanlarda vardır ve Allah onlardan razı olsun. Aç bir karnın tok yattığını düşünebiliyor musunuz? Bu ne büyük bir sevinçtir, mutluluktur. Ama bunu hissetmeniz gerekir, bilmeniz değil. Zira ancak hissedebilirseniz, bu sevince ve mutluluğa sizi ulaştıracak eylemi yapabilirsiniz. Bilakis nutuk çekersiniz. Kasalarda ve keselerde haybeye duran ve hiçbir işe yaramayan, sadece böbürlenme vesilesi olan, hiçbir yaraya merhem olmayan mülkün hesabı muhakkak sorulacaktır. En başta söylediğimiz ilkeyi dilimize pelesenk edip temcit pilavı gibi tekrar edip durmanın kime ne faydası vardır? Konuştuğun kadar adamsan konuştuğunu yapacak kadar da adam olmalısın. Konuştuğunu yapacak kadar adam değilsen konuşmakla adam olamazsın.””

 

VAROLUŞ

 

“”Mevcudiyetimizi muhafaza etmek, varoluşumuzu gerçekleştirmek ve varlığımızı payidar kılmak için canlarından feragat eden Emniyet ve Ordu mensuplarını saygıyla selamlıyorum.””

 

EKSTRA

 

‘’’’Adaletin, ahlakın ve hürriyetin bulunduğu yerlerde, milletvekilleri ve bakanlar az maaşlı, mütevazı ve çok mesuliyetli olmalıdır. Bugün devlette en yüksek makam olan milletvekilliğini kabilse maaşsız ve ikbâlsiz, şöhretsiz bir makam haline getirmek lâzımdır. Onun ancak ahlâki şöhreti olabilir. O makam, şöhret makamı değil, mesuliyet makamıdır.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Hiçbir beklentisi olmadan insanlara yardım etmemiş, onların acılarını, ıstıraplarını, yüklerini paylaşmamış kişilerle yola çıkma!’’’’

 

Farabi

 

‘’’’Sözcükler bir adamın zekâsını gösterebilir ama amacını gösteren eylemleridir.’’’’

 

Benjamin Franklin

 

‘’’’Kimin ne okuduğu, kitap okuyup okumadığı kendi bileceği iş. İnsanların ne yaptıkları beni ilgilendirmiyor, nasıl yaşayacaklarını söylemek bana düşmez. Ama benim üzerimde söz hakkı olan insanlar söz konusu olunca durum farklı. Onların okumalarını istiyorum, çünkü; sınırlı, vasat hayalleri benim kabuslarıma dönüşebilir.’’’’

 

Yann Martel

 

‘’"Hiçbir şey saklamadan hayatımı apaçık önüne serdim. Bu yüzden çözemiyorsun beni."’’

 

Rabindranath Tagore

 

‘’’’Bir süre sonra insanlar pek de umurunda olmuyor. Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun. Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun. Yorulunca kendi kabuğuna çekilip o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun. Anlık mutluluklar yaşayıp derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor. Siz buna yalnızlık diyorsunuz ben ise huzur.’’’’

 

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

 

“”Türkiye’de hangi sebeple ve hangi tarzda olursa olsun devletin emrine giren kişi şahsi işini, ikbal beklediği işi, milletini terk etme pahasına ilerletebiliyor. İlerletmeye konu ettiği bu iş, ister bir ideolojik dâvâ olsun ister şahsi servetini artırmak olsun.””

 

İsmet ÖZEL

 

NEFSİMMİŞ MEĞER

 

Yıllardır kendimi, güyâ tanırdım;

Sanık ben,

Yargıç ben,

Hep aklanırdım.

Şeytanı,

En büyük

Düşman sanırdım;

Ondan da beteri... Nefsimmiş meğer...

 

Gönlümü,

Hevaya kaptıran oymuş,

Şuûru

Şehvete saptıran oymuş,

Tutkuları,

Putlar yaptıran oymuş,

En sinsi düşmanım... Nefsimmiş meğer...

 

Övgü dolu

Sözlerine kanmışım;

''Kalbin temiz'' demiş,

Gerçek sanmışım.

Hakk'ı ancak,

Zor günümde anmışım,

İçimdeki nankör.. Nefsimmiş meğer...

 

Öyle

Sevdirmiş ki, dünyayı bana;

Saraylar kurmuşum, üç günlük cana.

Hevâ heves

Denen,

Çöplükten yana

Beni sürükleyen... Nefsimmiş meğer...

 

Meyhâne meyhâne, hayâl kurmuşum,

Çamurlu yollarda, yalpa vurmuşum,

Adresi hep, münâfıktan sormuşum;

Koynumdaki yılan... Nefsimmiş meğer...

 

Dalmışım...

Her akşam cümbüşle meşke,

Kalmamış

Dilimde,

Riyâdan başka.

Bir kadehlik,

Ömrü olan bir aşka;

Beni kul eyleyen... Nefsimmiş meğer...

 

Tutkuya döndükçe giyim markası,

Yerde paspas olmuş hayâ hırkası.

Kuşatmış kaleyi şeytan fırkası;

İçimdeki casus... Nefsimmiş meğer...

 

Ne kadar soyarsa, insan bedeni;

O kadar

Olurmuş,

Güyâ medenî.

Bu afyonu,

Bir çağdaşlık nedeni,

Diyerek yutturan... Nefsimmiş meğer...

 

İkbâl

Korkusuyla, kıstırmış beni,

Kur'ân

Kapısına,

Küstürmüş beni,

Zulüm

Karşısında, susturmuş beni;

Nefsimin zâlimi... Nefsimmiş meğer...

 

Namaza,

''Bayramlık''

fetvâsı veren,

Kullukta,

“Mevlid''i yeterli gören,

Farz dururken, nâfileyi gösteren;

Dalâlet rehberi... Nefsimmiş meğer...

 

Ağzım bağlı,

Güya oruç tutmuşum,

Haramları, gözlerimle yutmuşum.

Seher vakti, yorgan döşek yatmışım;

Secdeye musallat... Nefsimmiş meğer...

 

Bağ bahçede, hasat vakti gelince;

Hesaplar yapmışım, inceden ince,

Lâkin, Allah için zekât denince;

Elimi bağlayan.. Nefsimmiş meğer...

 

Vermişim,

''Ne cömert'' desinler diye;

Üç beş çürük çarık, güyâ hediye.

Arkasından, dilenmişim medhiye;

Bu alkış delisi.. Nefsimmiş meğer...

 

Komşuda

Katık yok,

Ben tok yatmışım,

''Tembel'' demiş, gıyâbında çatmışım,

Şevkât dersi vermiş, nutuk atmışım;

Bu sahtekâr maske... Nefsimmiş meğer...

 

Kur'ân ehli görmüş, küçümsemişim,

Üstelik

Cür'etle ''Yobaz'' demişim.

Nice kul hakkını, böyle yemişim;

Oysa gerçek yobaz..

Nefsimmiş meğer...

 

Necip Fazıl Kısakürek

 

“”Son mahkemeyi bekleme, kendini her gün yargıla.””

 

Albert Camus

Tarih: 05.11.2017 Okunma: 746

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?