ÖĞRETMEN ANLAMAK
‘’’’Babam beni gökten yere
indirdi, öğretmenim beni yerden göğe yükseltti.’’’’ NAPOLYON
Öğretmeni anlayacaksınız.
Anlamanız eyleminizle olacak, dilinizle değil. Her gün onun olacak, bir gün
değil. Bir gün hatırlanıp, bir yıl unutulmayacak öğretmenler. Samimiyetin
yegâne alameti eylemdir. Zira nutuklar karın doyurmuyor ve yenmiyor. Aldanmak
isteyenlere, nutukla karnı doyanlara, boş lafları yiyenlere diyecek sözümüz
yoktur. Öğretmenlik fedakârlıktır, feragattir, diğerkâmlıktır. Öğretmenler
insanlığın en hakiki mimarlarıdırlar. Öğretmenin eseri paha biçilemez. O,
görünmeyen hazinelerin kâşifidir. Öğretmenler köle değildirler. Çünkü onun
eseri ya heptir ya da hiç. Öğretmen sabır ve vicdan temelli çalıştığından
vazifesi sonsuz ağırdır. O, yanar yanar yanar, ta ki yanmasınlar çocuklar diye.
Kalplerin ve kafaların besini ondadır. Aydınlık, umut, inanç, yarın onlardadır.
Onlar kutsal insanlık kavgasının yılmayan neferleridirler. Bağımsızlık onların
şiarıdır. Onlar, kendilerini bir mum gibi tüketirlerken sürekli üretmektedirler.
Ürettikleriyle yeni bir dünya kuran yegâne insandır öğretmen. Kalbi ve
kafasıyla, insan üretir o. İstese de, istemese de vicdanının sesini dinler ve
yapması gereni muhakkak yapar. Yapmazsa yanar. Yapmamayı yapamaz. O, yapmasam
da olur diyemez, zaten demez de. Bir çocuğa öğretmek, bir çocuğu eğitmek, bir
çocuğu terbiye etmek, bir çocuğa karakter ve kişilik kazandırmak çok zor, çok
çetin, bir o kadar ulvi bir iştir. Meşakkatlidir. Yorucudur. Her çocuğu kendi
çocuğu gibi bilir o. Bu yüzden de vicdanı sürekli aktiftir. Şefkat ve merhamet
abidesidir. İşte bu yüzden öğretmen derin ve yüce bir saygıyı sonuna kadar hak
etmektedir. Bunu ifade etmek değildir dürüstlük, hak ettiği saygıyı dürüstçe
sunmaktır dürüstlük. Üst düzey bir yaşama standardını sonuna kadar hak
etmektedir ve bu hakkı AMA’sız sunulmalıdır kendisine. Ona ne sunulursa
sunulsun sonuna kadar helaldir. O, ekmeğini, teriyle, yaşıyla, kanıyla ve
emeğiyle kazanmaktadır ve sonuna kadar helaldir kazandığı. O emeği sömürülecek
zavallı bir köle değildir. Onun itibarı hiçbir şekilde, hiçbir sebeple
düşürülemez, düşürülmemelidir, düşürttürülmemelidir. Çünkü onun düşüşü
insanlığın düşüşü demektir. Onun düşüşü; bayrağın, vatanın, milletin ve
devletin düşüşüdür. Onların kalplerini asla yaralamamak, kırmamak gerekir ve bu
bir insanlık ödevidir. Öğretmen, medeniyetin ve payidarlığın supabıdır. Tam
Bağımsız Türkiye’nin, hürriyetin ve aydınlığın diğer adı olan Cumhuriyetin ve Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin payidarlığının gerçek mimarları, gerçek ruh sanatkârları
olan öğretmenlerdir. Öğretmenler, Peygamberi misyonun en gerçek
mümessilleridirler. Öğretmenlerimize her boyutta hak ettiği konumu sunmayan
herkes utanç içinde yaşamalıdır. Ve yazıklar olsun, öğretmenlere, sonsuzcasına
hak ettikleri gerçek değerini vermeyen herkese. Tüm saygıdeğer, vefakâr, cefakâr
öğretmenlerimizi derin ve kalbi saygıyla selamlıyorum.
ÜCRETLİ ÖĞRETMEN
Şimdi bendeniz İslam’ın
müntesibiyim değil mi? Öyleyse Allah’a inanıyorum değil mi? Öyleyse O’nun
gönderdiği Peygambere ve O Peygamberin getirdiği Kitaba da inanıyorum değil mi?
Öyleyse bendenizin bir sorumluluğum var değil mi? Zulme ve adaletsizliğe hayır
deme yükümlülüğüm var değil mi? Aldatılmaya çendan manevi boyutta direnme hakkım
var değil mi? İşte bu yüzden nereden geldiyse aklıma, akşam akşam geldi işte.
Senin isteğine bağlı olmuyor ki aklına bir şey gelmesi. Aklıma gelen şeyi Kitap
ile olumsuzlayabilirseniz sözüm yok, boynum kıldan incedir.
Yalanlayamıyorsanız, olumsuzlayamıyorsanız elhak doğru demekten başka çareniz
yok. Yalanlayamıyor ama zırvalıyorsun, söylediklerin saçma sapan şeyler ve tümü
yanlış diyorsanız, size diyeceğim hiçbir şey ama hiçbir şey yok. O zaman bu
milletin aklı var mı diye sorarım ve tüm samimiyetimle de olduğundan yana şüphe
duyarım. Öyleyse inandığım Kitabın emrine uymakla sorumluyum değil mi?
Susarsam, Kitabıma ihanet etmiş olurum ama susmazsam sorumluluğumu ifa etmiş
ama ihanette etmemiş olurum değil mi? Şimdi; Ücretli Öğretmen diye ne menem bir
şey olduğu belli olmayan bir şey var değil mi? Var. Şimdi; bu insanları bir ana
doğurdu değil mi? Doğurdu. Süt emzirdi, besledi, ağlayınca ağladı, gülünce
güldü, başarınca sevindi, kaybedince üzüldü, düşünce kaldırdı, hastalandığı
zaman korktu, elini hiç bırakmadı, büyüttü, okuttu, nice okullara gönderdi
değil mi? En son dört yıl üniversite okuttu, yemedi yedirdi, giymedi giydirdi,
adeta varlığını varlığına armağan etti değil mi? Dört yıl üniversite okudular,
nice zorluklarla okudular, gece gündüz çalıştılar, tıpkı benzerleri gibi aynı
süreçten geçtiler değil mi? Görevlendirildikleri yerlerde benzerlerinden farklı
bir iş yapmıyorlar, aynı teri, aynı yaşı akıtıyorlar, aynı emeği sarfediyorlar,
aynı duyguyla ve düşünceyle çalışıyorlar değil mi? Aynı sorumluluğu taşıyorlar,
gündüz kalkıp gidiyorlar, görevleri bitmeden dönemiyorlar değil mi? Askerlik
yapıyorlar, vergi veriyorlar, ülkelerine ve milletlerine hizmet ediyorlar ve
sadıklar değil mi? Ve bunlar da insan değil mi? Peki, bunlar niçin
benzerlerinden çok çok çok az ücret alıyorlar? Fark nedir? Farkı izah edebilir
misiniz? Adalet nedir? Ahlak nedir? Vicdan nedir? İnsan nedir? Bizim görevimiz
nedir? Vicdanımı sızlatan bir durumdur bu, hatırladıkça ve düşündükçe! Sadece
içimde kalmasın, insanlık vazifemi ifa etmiş olayım istedim. İnsanların
aldanmaktan derin bir haz aldıklarını ve adam yerine konmamaktan tahminsiz bir
mutluluk duyduklarını düşünüyorum naçizane, maateessüf. Zira ezilmekten,
aldatılmaktan, adam yerine konmamaktan hazzetmeyen bir insanı, hiçbir kimse ne ezebilir,
ne aldatabilir ve ne de adam yerine koymamazlık edebilir. Yeter ki, ben insanım
desin, aklını kullansın.
EKSTRA
“”Her bir insan olarak siz
kendi durumunuzu değiştirmeden, Allah sizin durumunuzu değiştirmeyecektir. Her
türlü değişimin temeli içsel değişimdir.””
KUR’AN
‘’’’Hayatın bedel ödetmediği
ve bedel ödeterek pişirmediği insanların güleryüzüne aldanmayınız. Çünkü onlar
ödemedikleri bedeli ödetmek için yaşarlar.
İnsanlık çizgisi üzerine
sağlam basana, şeytanın tuzakları hiçbir şey yapamaz.
Yürüyemeyeceğin yola çıkma,
baş koyamayacağın davaya gönül bağlama. Kavga yolu çetindir, yufka yüreklilerle
yürünmez bu yolda.
Gaye adalettir. Uçan kuşun
kanadına, bir daldaki yaprağa, akan suya, çiçeğe durmuş tomurcuğa, bir çocuğun
avuçlarına adalet yazamıyorsan, adalet diye haykırman boşunadır. Adalete inanmıyorsan, inandığın adaleti
uygulayamıyorsan, adaletten söz etmek düşüklüktür, münafıklık alametidir.
İnsanlık ailesi içinde
münafıktan daha çirkin ve iğrenç kimse yoktur.’’’’
Bendeniz
‘’’’Herkes bilir ki, burada
mütemadi olarak öğretmenlerimizin apolojilerini yapmışımdır naçizane. Şimdi bir
tespit yapmak istiyorum, öğretmenlerimize karşı nezaketsizlik yapmadan. Bir
kere de olsa çendan iğneyi batırmak istiyorum. Eğer öğretmenlerimiz yaşamın her
boyutunda birbirlerinin itibarlarını sarsmasınlar, kendi saygınlıklarını
korusunlar, maddi-manevi boyutta kendi kendilerini düşürmesinler, birbirlerine
sımsıkı sarılsınlar, şerefimle temin ederim ki hiçbir kimse kendilerinin yani
öğretmenlerimizin itibarlarını sarsamazlar, onları düşüremezler.’’’’
Bendeniz