Okuyan insan; ama gerçekten okuyan insan, okumanın
hakkını veren insan, düşüncenin namusuna sadık kalan ve düşünce ile savaşan
insan, önce insan der. Çünkü insan yoksa hiçbir şeyin var olamayacağını bilir.
İnsanın, dünyanın anlamı olduğunu, her şeyin de insanla anlamlı olduğunu
düşünür. Bu sebeple onun için birincil değer İNSAN’dır. Birisi İNSAN değilse
şayet, onun milliyetinin ve dininin de zerre miskal kıymet-i harbiyesi yoktur.
Okuyan insan; asla ve kata dini ya da din dışı hiçbir
terör örgütünün ağına düşmez. Çünkü aklını kiraya, ipoteğe vermez, kendi
kullanır. Aklını kullanmaya cüret ve cesaret eder. Aklını kiraya vermenin,
köleliğe davetiye çıkardığını bilir. Ne bir şeyhe teslim eder aklını ne de bir
lidere. Ve ne de herhangi bir maddeye.
Okuyan insan; devletinin, ülkesinin, milletinin ve
insanlığın kaderi üzerine kendi kendine sorular sorar ve sorularına cevaplar
arar. Bulduğu cevapları mezkûr olguların hayrına kullanır. Gerektiği zaman
devletine kızar, milletine kızar, insanlığa kızar, ülkesinden çıkıp çok
uzaklara gitmek ister. Çünkü ne devlete tapar, ne millete tapar, ne insanlığa
tapar, ne ülkeye tapar, ne şeyhe tapar, ne lidere tapar. O yalnızdır ve
sahipsizdir, sahibi sadece Allah’tır.
Okuyan insan; neslin korunması için neler
yapılabileceğini düşünür. Bozukluklar varsa tespit eder ve tedavi yöntemleri
üretir, üretilen yöntemlerin uygulanması yönünde gayret eder. İşte gerçek
sadakat ve ihanet ayrımı da burada tezahür eder. Sadakat gibi görülen şeyin
ihanet olabileceği, ihanet gibi görülen şeyin sadakat olabileceği burada
belirir.
Okuyan insan; önce haysiyet, sonra kişilik, sonra kimlik
der. Haysiyetsiz insanın kişiliği olmayacağını, kişiliği olmayanın ise
kimliğinin hiçbir şey ifade etmeyeceğini bilir. Çünkü haysiyetsiz insan her
şeyi kirletir. Kimliği, dini, değeri vs.
Okuyan insan; ilk evvelde güven arar, kendisi güven verir
çünkü. Güvenin olmadığı yerde insanlığın da olamayacağına inanır. Dünyada
güvenden daha kıymetli bir değer olmadığına inanır. Ne kimlik sahibi diye
peşinen güvenir birine ne de din sahibi diye. O testlere inanır. Okuyan insan
test eder çünkü. Analiz eder, senkronize ve analitik düşünür.
Okuyan insan; ama gerçekten okuyan insan, okumanın
hakkını veren insan, düşüncenin namusuna sadık kalan ve düşünce ile savaşan
insan, asla ve kata ihanet etmez. Çünkü ihanet edecek hiçbir nedeni yoktur.
Vicdanı buna müsaade etmez. Zira o, herhangi bir teşekkülün hâkimiyeti adına
değil, hakikatin hâkimiyeti adına savaşır. Okuyan insan için ne bir cemiyetin,
ne bir cemaatin, ne de bir partinin hâkimiyeti önemli değildir, hakikatin
hâkimiyeti önemlidir. Adaletin ve ahlakın hâkimiyeti önemlidir.
Okuyan insan; hissiyatlı, hassasiyetli, haysiyetli ve
mesuliyetli insandır. Hissiyatı, onun kötülük yapmasına kesinlikle izin vermez.
İnsanı yücelten de zaten hissiyatıdır. Hissiyatsız insan vahşi hayvan gibidir.
Acımaz, merhamet etmez, şefkati yoktur. Hak hukuk tanımaz. Maddeye, güce sahip
olduğu zaman ezer geçer. Ezilip geçilen insan suçsuzmuş, günahsızmış zerre
umursamaz.
Okuyan insan; bağımsız ve bağlantısızdır. Yalnızca
Allah’a bağlıdır. O, kervanla birlikte yürüyor olsa da, yalnız yürüyordur yine
de. Çünkü o birlikte yürümenin yozlaştırdığına inanır, ki yozlaştırıcıdır da.
Zira dünya da kaliteli bir kalabalık görülmemiştir.
Okuyan insan; savaştan değil barıştan taraftır. Çünkü o
tek bir insanın bile lanet bir savaşta kaybolup gitmesinden kahrolur. O
insanlar yaşasın ister. İnsanlar yaşama sevincini duyumsasın ister.
Okuyan insan; yapmamayı yapamaz, yapmazsa yanar. O,
bilinmekten yana değildir. Bilinmemesini, görünmemesini umursamaz. Çünkü derdi
bilinmek ve görülmek değildir. Onun derdi uyuyanların uyanmasıdır ve karanlığın
aydınlanmasıdır, cehaletin yerini bilginin, bilincin almasıdır. Hakkın haklıya
teslim edilmesidir.
Okuyan insan; münhasıran hakikate bağlıdır. Çünkü
özgürlüğün anasının ve insanca yaşamanın garantisinin hakikat olduğunu bilir.
Yalanın, yaşama sevincinin katili olduğuna inanır, bu yüzden de politikacılara
ve şeyhlere asla ve kata inanmaz. Aldatılmayı asla tolere etmez okuyan insan,
tiksinir böyle bir şeyden. Aldatılmasının ve yaşama sevincinin çalınmasını da
asla affetmez.
Okuyan insan; jurnalden, gammazdan tiksinir. Çünkü böyle
müptezel ve pespaye davranışların, insani davranışlar olmadığını bilir. Ancak
haysiyetsiz ve karaktersiz tipler böyle ucuz yollara yeltenirler. Çünkü
inanacakları, inandıkları bir ışıkları yoktur, kendilerine güvenleri yoktur. Ama
bekledikleri yal vardır, mama vardır ve yal peşinden koşarken, dalkavukluk
ederken, yaltaklık, yalakalık yaparken jurnal, gammaz meşru bir yöntemidir
haysiyetsiz ve karaktersiz sünepeler için.
Okuyan insan; asla zalim olamaz, zulümden tiksinir. Çünkü
onda vicdan oluşmuştur artık, yaptığı okumalar neticesinde. Her şeyi vicdan
terazisinde tartar. Derin bir vicdanı vardır. Bu yüzden yaraları ağırdır,
acıları büyüktür. Haksızlık karşısında susamaz. Susturulabilir ama yine de
susmaz o. Zalimlerin esiri olmaz. Hakikati bir şekilde ifşa eder.
Okuyan insan; adalete iman etmiştir. Adaletin, her şeyin temeli,
önkoşulu, varoluş anlamı olduğunu muhakkak olarak idrak etmiştir. Adaletsiz
zalimler isterse kendinden olsun, onun diyeceği şudur; zulüm bizdense, ben
bizden değilim! Zalimin milliyetine ve dinine bakarak karar veremez okuyan
insan.
Okuyan insan; ahlaklıdır. Ahlakı çok boyutlu olarak
değerlendirir. Bireysel ahlak, toplumsal ahlak tefriki yapmaz. İkisinin
birbirini beslediğine inanır. Bireyselde ahlaksız olan birinin topluma mal
olunca ahlaklı olacağına inanmaz. Çünkü ahlaksızlık damarlarında kan gibi
dolaşmaktadır onun.
Okuyan insan; vicdanın emirlerine tabiidir. Vicdanın
emirlerinin çiğnenmesinin, yeryüzünü yaşanmaz kılacağını bilir. O gücün,
servetin emrinde olamaz ve bunların peşinden koşamaz. O her an vicdanın sesine
ayarlamıştır kendisini.
Okuyan insan; adalete, uhuvvete, hürriyete, müsavata
inanır. İnsanlığın huzurunun ve mutluluğunun kaynağının bu olgular olduğunu
düşünür.
Okuyan insan; merhametlidir. Merhametin olmadığı bir
dünyanın, İnsansızlaştırılmış ve hayvanlığa terkedilmiş bir dünya olduğunu
bilir.
Okuyan insan; merak eder, düşünür, sorar, sorgular.
Bunlarsız, yaşamın anlamsız olduğunu ve ömrün yaşanmamış sayılacağını düşünür.
Okuyan insan; yaşamın özüne sevdalıdır. Maddeyle
prangalanmış bir yaşama ve zincirlenmiş bir insana karşıdır o ve böyle bir
şeyin yaşamı zehirlediğini düşünür. Özgürlüğüne düşkündür okuyan insan,
esaretten tiksinir. Yaşamın su gibi akıp gitmesinden yanadır.
Okuyan insan; putlar edinmez. Çünkü putların, insanı
insandan çaldığına inanır. İnsanlardan, kavramlardan, maddelerden putlar
edinmez o.
Okuyan insan; kula kulluk etmeyi reddeder. Böyle bir
şeyin insanı düşüreceğini ve süründüreceğini bilir. O kulun kulu olmaktan
tiksinir. Çünkü kendine benzeyen bir kula kulluk etmek kadar rezilce bir şey
yoktur. Bu yüzden kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, neye sahip
olursa olsun, kendine benzeyen biri insanlığa nahak yere zulmediyorsa,
haksızlık yapıyorsa, ona vurmakta, onu tenkit etmekte ve onu terk etmekte
tereddüt etmez asla ve kata. Zulüm benden diye zulmü tensip ve tasvip edemez.
Ederse insanlıktan çıkar.
Okuyan insan; dosttur, hiçbir dostu, bana ihanet ettin
diyerek karşısına çıkamayacak kadar dosttur.
Okuyan insan; cömerttir. Cömertliğin çoğalmak olduğunu
bilir. Çünkü şeylerin kendisine ait olmadığını bilir. Verirken, kendisine ait
olmayanı verdiğinin farkındadır. Bu yüzden de tereddütsüz vermekten imtina
etmez.
Okuyan insan; asla kibir taşımaz. Kibrin insanı
alçaltacağını ve Allah’a düşman yapacağını bilir. Her şeyden önemlisi her
halükarda ölümü tadacak bir cana sahip olduğunu bilir.
Okuyan insan; mütevazı olur. Zira yüksekliğin,
yükselmenin, insan olmanın ve kalmanın ve insanca yaşamanın burada olduğuna
inanır.
Okuyan insan; isyan sahibidir. İnsani olmayan her şeye
isyan etmenin varoluşun önkoşulu olduğuna inanır. Ve böyle bir şeyin insan
kalmakta direnmek olduğunu düşünür.
Okuyan insan; sömürüye düşmandır. Çünkü kendine ait
olanın metazori gasp edilmesine evet diyemez.
Okuyan insan; Anti-Emperyalisttir. Beyni de, yüreği de
insani ve özgürleştirci bir devrimden yanadır.
Okuyan insan; teri, yaşı, kanı, emeği kutsal bilir. Çünkü
insan, bunlarla insanlaşır.
Okuyan insan; ama gerçekten okuyan insan, okumanın
hakkını veren insan, düşüncenin namusuna sadık kalan ve düşünce ile savaşan insan,
mazluma umut, zalime korkudur.
Okuyan insan; kesinlikle aşağılık ve adi bir müfteri
olamaz. Çünkü kendisinden tiksinti duyulmasından asla ve kata hazzetmez.
Okuyan insan; yaptığı her işi büyük bir özveriyle,
samimiyetle, fedakârlıkla ve yüksek disiplin anlayışı içinde yapar.
Okuyan insan; septiktir. Çünkü şüphe olmadan hakikate
varmanın muhal olduğunu bilir. Şüphe olmasaydı zalimler ebedileşirlerdi. Şüphe
olmasaydı yalanlar hakikat gibi algılanırdı. İnsanlığı yalanla yönetmek
kolaylaşırdı. Her şeye bir bahane bulunur ve insanlar kolayca aldatılırlardı.
Okuyan insan; asla haram yiyemez. O, midesi haramla
beslenip doyanın insanlıktan çıktığını düşünür. O kul hakkına, yetim hakkına el
uzatacak, göz dikecek kadar şerefsiz, haysiyetsiz, kişiliksiz ve kahpe
değildir. Bunu yapan, kim olursa olsun hiçbir önemi yoktur. Bunu yapanın
kimliği, dini, milliyeti zerre miskal önemsizdir.
Okuyan insan; mülk, makam, şöhret derdinde olamaz.
Kişiliğini de bu olgulara ulaşmak adına satamaz. O münhasıran mazlumların adına
kavga verir.
Okuyan insan; ama gerçekten okuyan insan, okumanın
hakkını veren insan, düşüncenin namusuna sadık kalan ve düşünce ile savaşan
insan, büyük insanlık için varolur, yaşar ve savaşır. Tek bir insanın bile
gülümsemesi, onun yaşama sevincini çoğaltır. Tek bir mazlumun umutlu olduğunu
hissetmesi bile, yaşamak adına en büyük değerdir onun için. Sömürücülerin
kahrolduğunu, mazlumların güldüğünü, hakikatin ve hürriyetin egemen olduğunu
görmek, onun bu dünyada ki cennetidir.
Okuyan insan; son tahlilde; sonsuz masum, sonsuz doğal,
sonsuz samimi, özünde sonsuz yalnız bir insandır işte. Allah’tan başka sahibi
olmayan bir insandır.
EN SON TAHLİLDE; okuyan insanın; kalbinde imanı,
vicdanında isyanı, dilinde duası vardır. Bu yüzden, imanından, isyanından, ÖZELLİKLE
de duasından hazer edilmelidir okuyan insanın. Duasından derken olumsuz
duasından hazer edilmelidir. Çünkü bilinçli olarak, farkında olarak, adaletsiz
olarak, ayrımsız olarak gadre uğramış, hakkı gasp edilmiş, acımasızca
zulmedilmiş, ezilmiş bir insanın yapacağı dua herkesi korkutmalıdır.
‘’’’HER ŞEYİ SORGULAYIN!’’’’
Karl Marks