İlk evvelde şunu kesinkes bileceksin. Laubalilik
yapmayacaksın, lakayt olmayacaksın. Lafta kalmayacak hiçbir şey. Ciddiyetli ve
samimi olacaksın. Sen insansın. Sen insansın. Sen insansın. İnsan olarak
yaratıldın. Bileceksin bunu, anlayacak ve hissedeceksin. Aklın var biliyorsun.
Gözün var görüyorsun. Kulağın var duyuyorsun. Kalbin var hissediyorsun. Gövden
var ayaktasın. Elin var uzanıyorsun. Ayağın var yürüyorsun. İraden var
direniyorsun. İhtiyarın var seçiyorsun. Sorumlusun. Sorumluluğunu hiçbir
kimsenin üzerine atamazsın. Öyleyse insan gibi yaşa!
Şerefli yaratıldın. Şerefsizsen, şerefsiz yaratıldığın
için değil, şerefsiz olmayı seçtiğin içindir. Şerefli yaratıldın, akıl verildi,
iraden ve ihtiyarın var. Nefsini kontrol edecek, nefsinin dizginlerini eline
alacaksın ve asla bırakmayacaksın. Nefsinin oyuncağı olursan, şerefini
kaybedersin. Öyleyse her an nefis murakabesi yapacaksın ve şerefli yaşayacaksın.
Şerefinden taviz vermeyeceksin. Çünkü o sende var ve var olanı korumalısın, bir
kez kaybettin mi bir daha asla kazanamazsın. Bu yüzden şerefine sahip çık!
Sen, seni değiştirmezsen; Allah seni değiştirmez. Önce
sen, aklını, iradeni, ihtiyarını kullanacaksın ve kendini temizleyeceksin,
çünkü kirlisin, kafanda kirli, kalbinde kirli. Ama bunda yani temizlenmekte
samimi ve dürüst olacaksın. Eğer sen yüreğini ortaya koyup kendini değiştirmeye
yönelik hiçbir hamle yapmazsan, Allah; sana, değiş diyerek, tabir caizse
‘’ol!’’ diyerek değişimini sağlamayacaktır. Çünkü O, sana, bunu yapman için
akıl, irade, ihtiyar verdi. Bu yüzden önce değiş! İç âleminde, kafanda ve
kalbinde bir devrim yap!
Eyleminle söylemin bir olacak. Kafanla inanıp, kalbinle
acımasız olmayacaksın. Dilinle inanıp, eyleminle adileşmeyeceksin. Tenakuz arz
etmeyecek, bilakis insicam içerisinde olacak; eyleminle söylemin. Yani sahtekâr
olmayacaksın. Özünle sözün bir olacak. Dilin bir şey söyler, ayakların başka
yöne giderse olmaz. Elbette her konuştuğunu yapmak çok zor olabilir, burada
işin içine imkânlar ve şartlar girebilir ama bazı şeyler vardır ki
yapılabilirdir ve bu yapılabilir şeyleri sadece dille ifade etmeyeceksin, ifade
ediyorsan yapacaksın adam gibi. Bu yüzden, konuşma, eylem yap!
Güvenden asla ve kata taviz vermeyeceksin. Çünkü
güvenildiğin kadar varsın. Herkes senden kesinlikle emin olmalı. Kendinden emin
olunan insan ol. Sen insan satma, özünden emin ol, özün senden emin olsun,
bırak o zaman, emin olmayan varsın olmasın. Kendinden emin olmayanlar emin
olmazlar. Senden olmasa da satma insanları. Bu durum senden topluma sirayet
edecek ve toplum, muazzam bir güven adası olacaktır. Güvenilmeyen, yok
hükmündedir. Güvenin olmadığı yerde, olan ve olabilecek hiçbir şey yoktur.
Güvenilmiyorsan, bitmişsindir. Kendisinden çekinilen insandan ancak kaçarlar.
Öyleyse kendinden emin olunan ol!
Asla ve kata, insanlık ahlakına mugayir davranmayacaksın.
Ahlakın diğer adı tabir caizse utanmaktır. Yani toplum içerisinde yaşarken en
basit örnekle, insanların hak ve hukuklarına, namuslarına saygı göstermektir.
Zaten utanmıyorsan dilediğin gibi yaşarsın ama insan gibi yaşar mısın, mesele
budur. Ahlak öldüğü zaman da, ne sen kalırsın ne de insanlık. İnsanları bir
anlamda diri kılan, ayakta tutan, var kılan; ahlaklarıdır. Ahlakın tükenmiş
olması, ruhun çürüdüğünü gösterir ki, ruh çürüdüyse varolmak muhaldir. Bu
yüzden ahlak yasalarını çiğneme!
Hiçbir şartta ve koşulda adaletten ayrılmayacaksın. Bilakis
yer sarsılır, gök çöker, ruh harap olur, gövde yıkılır ve insan ölür, millet
ölür, devlet ölür. Adalet; toplumun mayasıdır. Birliktir adalet, kardeşliktir. Kuvvettir,
payidarlıktır ve varoluşun mutlak önkoşuludur adalet. İnsanın şerefine ve
haysiyetine saygıdır. Adaletsizlik görülmez, hissedilir. Bu yüzden de inkârı
imkânsızdır. Zaten bir insan olarak gayemiz ve gayretimiz de adalet yurdu inşa
etmek değil midir, insanlık toprağında? İnsan adaletle insandır. Vatan adaletle
vatandır. Millet adaletle millettir. Devlet adaletle devlettir. Adalet yoksa,
ne insan, ne vatan, ne millet, ne de devlet vardır, faraza vardır, bu kuru bir
varlıktır, anlamdan ve amaçtan yoksun ve sahipsiz kalmaya mahkûm. Adaletsiz bir
mevcudiyet, tiksindirici bir mevcudiyettir. Bu yüzden adi değil, adil ol!
Hiçbir şartta ve koşulda zulmetmeyeceksin. Çünkü zulmeden
insan, insanlıktan çıkmış vahşi bir yaratıktır. Psikolojini, sosyolojini bahane
edemezsin zulme ve zulmünü onaylatamazsın temiz vicdanlara. Temiz bir vicdan ne
zulmeder ne de onaylar zalimin zulmünü. Suçlu ile suçsuzu kati surette, her ne
pahasına olursa olsun, tefrik edeceksin. Tek bir insan bile, masum olduğu halde, acı
çekmeyecek. Çünkü bunu hiçbir temiz vicdan, insan olan insan, tolere edemez. Zira
mutlak masumiyet karinesine sahip olduğu halde acı çeken yüreğin acısı, acı
çektiren yüreğe zehir olur. Suçluyu bağışlamak yani zalime merhamet, suçsuza
yani mazluma zulümdür. Hele suçlu insanın bağışlanıpta, suçsuz insanın suçlu
muamelesi görmesi vicdanın katledilmesidir, insanlığın tükenişidir ve her şeyin
bitişidir. Zulmünün önünde ki en büyük barikat; mazlumun yerine kendini koyup
onun ruh halini hissedebilmeyi başarabilmektir. Bu yüzden zalim olmaktan kork!
Midene hiçbir şartta ve koşulda bir gram dahi olsa haram
girmeyecek. Çünkü midelerin haramla dolu olması, insanlığı kirletir. Kirlenen
insanlıktan temiz eylemler bekleyemezsiniz. Çünkü haram yemek demek, yetim
hakkı yemek demek ve bunun ne demek olduğunu insan olan insan bilir. Kul
hakkına el uzatmayacaksın, uzanacak elini kıracaksın ama uzatmayacaksın. Teri,
yaşı, kanı ve emeği sömürmeyeceksin ve sömürülmesine müsaade etmeyeceksin.
Birinin hakkını başka birine verdiğin zaman, hakkı olmayan hakkı kedisine
verdiğin insanın hayatını harama mahkûm edersin. Bunu yapamazsın değil,
yapabilirsin ama yapabildiğin halde yapmamaktır adam olmak. İnsan demek,
yapabildiği her şeyi yapan demek değildir. Zaten haramdan imtina etmeyecek
kadarsan, insan olamayacak kadarsındır da. Ne haramla yaşa ne de haramla yaşat.
Midesine bir gram haram girmeyen insan, dünyaya meydan okuyabilir ancak. Bu
yüzden harama el uzatacak kadar düşme, düşük olma!
İşini doğru düzgün yapacaksın. Tüm samimiyetinle mücadele
vereceksin. Çünkü işler doğru düzgün yapılırsa, hayatın ilerleyişi de doğru
düzgün olur ve mağduriyet tezahür etmez. Elbette kusurların, eksiklerin,
hataların olabilir ama olabildiğince samimi olacaksın. Zira samimiyet,
kusurları, hataları ve eksikleri tolere eder. Yeter ki sen tüm samimiyetinle
işini doğru yapmaya çalış. Çünkü işini namusluca yapmazsan insanlığa ihanet
etmiş olursun. İnsanlara yardımcı olmaya, onların işlerini kolaylaştırmaya
çalışacaksın. Kendini Kaf Dağında görmeyeceksin. Öyleyse işine odaklan ve
namuslu çalış!
Asla ve kata kibirlenmeyeceksin. Kendini dev aynasında
görmeyeceksin. Senden büyük Allah var ve Allah kibrin hasmıdır. Unutma ki;
zayıfsın, acizsin, muhtaçsın. Ne yeri delebilirsin ve ne de başın göğe
değebilir. Zira sen bir insansın. Ki, kimsin ki kibirleneceksin? Dünyanın en
kuvvetlisi misin? Dünyanın en zengini misin? Dünyan en şöhretlisi misin?
Dünyaya niza veren, tüm insanlığa hükmeden bir yere mi sahipsin? Faraza böyle
olsun, öleceksin, demek ki ölümden kurtulacak kadar güçlü değilsin, öyleyse
haddini ve hududunu bileceksin. Bu yüzden kibrin varsa, bir an evvel
arınmalısın!
Paylaşacaksın. Çünkü hakikatte senin olan hiçbir şey yok
ve senin olduğunu sandığın şeyler üzerinde hakkı var hakkı olması gereken
insanların. Bu yüzden paylaşmaktan korkmayacaksın. Sevgiyi de, acıyı da, derdi
ve kederi de, sahip olduğun maddi değerleri de paylaşacaksın. Çünkü
paylaşılmayan şey kirlenir. Paylaşmak temizleyicidir. Ve çoğalmaktır paylaşmak,
kopmaz kökler salmaktır yeryüzüne. İnsan bile paylaşarak çoğaltır kendini. Biz
azaldığını sanırız ama her şey çoğalır paylaşmakla. Paylaşmayı bilmediğimiz
için azalmaktayız azar azar. Bu yüzden paylaş, korkma azalır diye, sen bilmeden
çoğalır paylaştığın!
Seveceksin. Çünkü sevildiğin için, sevilmen için ve
sevmen için halkedildin. Sevgi, kardeşliğin mayasıdır. Sevgi, birliğin
zamkıdır. Sevgi kuvvettir. Hayat sevgiden mütevellittir. Sevgi korkunun
celladıdır. Bu yüzden sevmekte cimri olmayacaksın. Gerekirse bol keseden
dağıtacaksın sevgini tüm sevgisiz yüreklere ve sevgiye muhtaç gönüllere. Bu
durum, sevgiyi değersizleştirmez, bilakis muhtaç olanların yeniden doğmalarına
vesile olur. Çünkü sevgi yaratıcıdır. Bu yüzden sev ve diril sevgiyle, dirilt!
Okuyacaksın. Çünkü okumak için insansın. Okuyacaksın ki,
insanlığını bilesin ve nasıl yaşayacağını anlayacaksın. Okuyabildiğin için
sorumlusun. Okuyan bir varlık olduğun için, aklın, iraden ve ihtiyarın var ve
bunlara sahip olduğun için okuyabiliyorsun, okumak zorundasın. Biteviye
okuyacaksın. Okumak; cehaleti alır ve geride aydınlık kalır. Cehaletin olduğu
yerde aldanma vardır. Cehaletin olduğu yerde zulüm, kan ve gözyaşı vardır.
Cehaletin olduğu yerde kölelik, zillet, miskinlik vardır. Cehaletin olduğu
yerde zifiri karanlık vardır. Bilginin olduğu yerde ise umut, inanç, aydınlık
ve hürriyet ve hayat vardır. Okumazsan, meydan okuyamazsın kötülere ve
kötülüklere karşı ve köle gibi yaşarsın. İnsan gibi ve hürriyet içinde
yaşayabilmen için okuman önkoşuldur. Bu yüzden oku!
Aklını, kesinlikle ve kesinlikle, asla ve kata, hiçbir
şartta ve koşulda, her ne sebeple olursa olsun başkasına ipoteğe vermeyeceksin,
başkasının cebine koymayacaksın, başkasının avuçlarına bırakmayacaksın, başkasına
teslim etmeyeceksin. Akıl, sana, kullanman için verildi ve kendin kullanacaksın.
Çünkü aklınla insansın ve aklın olduğu için sorumlusun. Ve aklınla itibar
sahibisin. Aklını başkasına teslim ettiysen, akılsız birinden hiçbir farkın
olmayacaktır. Başkası her kim olursa olsun asla ve kata fark etmez bu. Allah,
hiçbir kimseyi üstün yaratmamıştır. Bu yüzden aklını kendin kullanacaksın,
sadece kendin. Çünkü düşünürken, merak ederken, severken, üzülürken, araştırırken,
analiz yaparken, üretirken ve kaderini çizerken o akıl sana lazımdır. Sorarken,
sorgularken, cevaplar ararken o akıl sana lazımdır. Değerlendirme yaparken,
kıyaslama yaparken, senkronize düşünürken o akıl sana lazımdır. Okurken o akıl
sana lazımdır. Aklını veren, cehaleti, zilleti, miskinliği, pisliği satın alır.
Bu yüzden aklına sahip çık ve kullan onu!
Her ne pahasına olursa olsun, asla ve kata, hatalarının,
yanlışlarının, kusurlarının yüzüne karşı söylenmesinden gocunma. Ki, bunu ancak
dost yapar, öyleyse dostun sözü acı gelse de tahammül edeceksin. Söyleyene de
zımni ya da aşikâr eziyet etme. Bırak söylesinler insanlar. Otur, konuştur,
dinle, konuş ve her şeyi yüz yüze hallet. Ki, asaletin, necabetin, insanlığın
baki kalsın. Hem böylece yanlışlarını, kusurlarını, hatalarını bilirsin ve
onlardan dönme fırsatı bulmuş olursun. Kimse arkandan konuşmasın, böyle
yaparsan konuşamaz da, konuşursa da o bir şerefsizdir. Hayatta ki en önemli
temel ilkelerden biridir: hakikatle yüzleşmek ve seni hakikatle yüzleştirene
kin duymamak. Bilakis gönüllerde kalan gerçekler gün gelir hayatını cehenneme
çevirebilir. Ve yine gün geldiği vakit, aşikâr edilen hakikatler, aşikâr edeni
riyakâr yapmaz. Binaenaleyh, güçlüyken, hatalarının, yanlışlarının,
kusurlarının yüzüne söylenmesine müsaade et ki, güçten düştüğün vakit yine
saygınlığını muhafaza etmiş ol. Kendi açımdan olayı izah etmek istiyorum biraz
da, naçizane: Hayat sahasında ki konumum ne olursa olsun, birlikte çalıştığım
ve iletişim halinde bulunduğum tüm arkadaşlarıma, dostlarıma, sair insanlara
hep şunu söylemişimdir: Eğer bende, ahlaka ve adalete aykırı bir hata, kusur,
yanlış görürseniz, benden size yönelen bir zulme şahitlik ederseniz, nezaket
çerçevesinde yüzüme karşı söyleyebilirsiniz, dil ve üslup varsa sorun yoktur.
Ki, siz ayrılıp gitseniz ve ben kalsam da ya da ben ayrılıp gitsem ve siz
kalsanız da, ardımdan, ne zalim, ne adaletsiz, ne ahlaksız, ne adi insandı
demeyesiniz. Sonsuz rahat olunuz, hatamı, kusurumu ya da yanlışımı yüzüme
söylediğiniz de, benden size karşı asla ahlaksız, adaletsiz, zalimane bir tavır
sergilenmeyecektir. Zira bilirim ki, siz benim herhangi bir hatamı, kusurumu,
yanlışımı yüzüme söylediğiniz de, benden size zulüm, ahlaki olmayan tavır ve
adaletsizlik yönelecekse, asla böyle bir şeye tevessül etmezsiniz ve muhakkak
herhangi bir ayrılıkta ardımdan konuşursunuz ve bunda haksız da olmazsınız.
Çünkü sizlere, hatalarımı, yanlışlarımı ve kusurlarımı söyleyebilecek güveni
vermemişimdir. Ve sizlerde herhangi bir ayrılıkta yanımdayken dile
getiremediğiniz kötülüklerimi ardımdan söyleceksinizdir. Bu sizi ne hain, ne ahlaksız,
ne de riyakâr yapmaz elbette ve benimde size söyleyebileceğim hiçbir söz
olamaz. Hayatın çok önemli bir umdesidir bu. Maalesef, insanların, bizde
gördükleri yanlışları yüzümüze söylemelerine imkân vermiyoruz. Söyledikleri
zaman, nasıl böyle bir şeye cüret eder, ne yapmak istiyor, kime çalışıyor,
benim yanlışımı söylemek senin haddine mi diyerek o insanlara karşı zalimane
davranıyoruz, onlara zımnen ya da aşikarane her türlü ahlaksızlığı,
adaletsizliği, zulmü reva görüyoruz ve artık bir daha hiçbir kimsenin
yanlışlarımızı dile getirmelerine imkân tanımıyoruz. Ve insanlar herhangi bir
ayrılık durumunda, kendilerinin ya da bizlerin ayrılmaları durumunda, bunu dile
getirince de hemen o insanlara yafta vuruyoruz. Yüzüne karşı söyleyemediğini
arkasından mı konuşuyorsun ve benzeri laflar ediyoruz. Bunu yapamayız, buna
hakkımız yok. Ayrılık durumlarında şerefsiz, alçak, namussuz bir insan olarak
anılmak istemiyorsak, insanların rahat ve özgür olmalarına ve bizim karşımızda
sonsuz rahatlıkta konuşmalarına imkân tanımalıyız. Söylediğim şeyi hepimiz
yapıyoruzdur. Burada suçlu, herhangi bir sebeple yüzüne karşı konuşmaktan
çekindiğimiz kişidir. Ve bu sebeple hainde, riyakârda, namussuzda olmayız. Eğer
böyle yapmayacaksak, o zaman yüzünüze karşı hakkı haykırmamıza, yanlışınızı
söylememize müsaade edecek, imkân tanıyacaksınız. Size güvenecem. Söylediğim
takdirde bana herhangi bir alçakça tavır sergilemeyeceğinize kesinlikle inanmam
gerekir. Zımnen ya da aşikâr. Bu yüzden bırak insanlar sizin karşınızda sonsuz
rahat olsunlar, nezaket çerçevesinde ve muayyen bir üslup temelinde
hatalarınızı, yanlışlarınızı ve kusurlarınızı yüzünüze karşı söyleyebilsinler.
Arkanızdan konuşmalarından daha iyidir. Öyleyse hakikatten korkma!
İnsan namusu için yaşar ve namusuna göz dikildiği vakit,
dikilen gözleri oyar. Kimsenin namusuna göz dikmeyeceksin.
Namussuzlaşmayacaksın. Çünkü seninde bir namusun var. Namusuna göz dikilmesini
ister misin? İnsan namusu için yaşar ve namusu kadar vardır. Namusun yoksa yani
namussuzsan, var gibisindir ama yoksundur. Namusunu kaybettin mi, bir daha asla
kazanamazsın. İnsanın, kaybedince bir daha asla ve kata bulamayacağı ve onsuz
bir hiç olacağı şeyler vardır. Namus böyle bir şeydir. Bu yüzden namusuna sahip
çık ve namusları, namusun bil!
Kardeşlik hukukuna riayet et. Kardeşliği asla bozma. Zira
kardeşlik demek kuvvet demektir, umut demektir, inanç demektir, birlikte
direniş demektir, kavganın gücü demektir. Bir kardeşin varsa, bir bekleyenin
vardır, sana uzanmış bir el vardır, yüreğinde umut vardır, zorluklarda doğacak
güneş vardır. Paylaşmak vardır ve ne güzeldir kardeşle paylaşmak, kardeşçe
paylaşmak. Ne güzeldir bir sofrada birlikte oturmak, kırlarda dolaşmak, doğacak
güne birlikte uyanmak ve ne güzeldir kavgaya sırt sırta girmek. İşte bu yüzden
kardeşliğin değerini bil ve kardeşine ihanet etme!
Ahde vefa göster, dosta vefa göster. Dostunu asla satma,
satmayı hayal bile etme, hayal etmeyi bile hayal etme, böyle yapacak kadar
alçalma, dostunu kendin bil, kendini dostun bil. En zor zamanda dostuna kapını
açmakta tereddüt etme. Kavgada dostunu bırakıp kaçma. Bırakıp kaçacağın ve
bırakıp kaçacak dostlar edinme. Öyle dostların olsun ki, onun için vereceğin
başa zerre acıma, çünkü gün gelecek o da başını vermekten imtina etmeyecektir.
Bir bedende iki ruh olabilecek dostlar edin. Tıpkı Hz. Muhammedin dostu Ali
gibi dost ol. Yatağına yat ve ölümüne yat. Düşman gelmeden ruhunu teslim et ki,
o ruh, özgürlüğünde öyle yücelsin ki, ateşleri korkutsun. İyi gün dostu olma.
Dost dosta kara günde ihtiyaç duyar unutma. Dostluğa sadakat ve dosta güven;
adamlığın şiarıdır. Dünyadaki en önemli değerlerden biri dostluktur. Dost,
kendini bile emanet edebildiğindir. Bu
yüzden dost ol ve dosta yol bul!
Dil yani üslup, insanın karakteridir, kişiliğidir.
Görünmeyeni görünür kılandır dil. İçeridekini dışarı aktarandır, bu yüzden de
gerçek insanı yani gerçek seni ortaya çıkarandır. Binaenaleyh, insan üslubudur
denilmiştir. Dilinin temizliğine sonsuz özen göstereceksin. İnsanlara hitap
ederken olabildiğince hassas olacaksın. Kalp kırmaktan hatta incitmekten,
cehennem ateşinden korkar gibi korkacaksın. Alışveriş yaparken, bilgi
paylaşırken, iletişim kurarken adam gibi konuşacaksın. Cıvıtmayacaksın,
cıvıklaşmayacaksın. Seviyeni düşürmeyeceksin. Argo kullanmak, saçma sapan
konuşmak, adice hareketler yapmak, karşındakine laubali şekilde davranmak ve
seviyeni düşürüp, karşındaki insanı zımnen düşürmeye yeltenmek adamlık
değildir. Ciddiyetini muhafaza edeceksin, eylemlerinle ve söylemlerinle. Pislik
akmayacak dilinden. Olabildiğince nezaketli olacaksın. İnsanlara karşı
olabildiğince mütevazı olacaksın, saygılı davranacaksın, tek bir kalbi
incitmeyeceksin. İnsanların isteklerine edeplice cevap vereceksin. Birisi bir
şey istediyse, seni adamdan sayıp istemiştir, bunu fırsat bilip, isteyeni
düşürmeye çalışmak düşüklüktür. Sabredeceksin ama kötü söz söylemeyecek,
edepsizce davranmayacaksın her ne pahasına olursa olsun. Bu yüzden diline sahip
çık, dil ya esir kılar ya hür, ya zillete düşürür ya da yüceltir!
Her insan saygıdeğerdir ve onurunun zedelenmesine müsaade
etmez ya da onurunun zedelenmesini istemez. Bulunduğun yere güvenerek,
dayanarak hiçbir insanın onurunu zedelemeye hiçbir kimsenin hakkı yoktur, ki
böyle bir hakta olamaz zaten. Faraza bir dilenci bile olsa aynıdır bu. Zaten
insan evladı bir insansan böyle bir şeye tevessül edecek kadar alçak
değilsindir. Amirsen memura, zenginsen fakire, güçlüysen zayıfa, astsan üste,
üstsen asta saygıda, sevgide kusur etmeyeceksin. Ki tefrik etmek bile yanlış
haddizatında. Zira insanız ve insan olan, insanlığını insanca göstermelidir.
Herkes, haddini, hududunu, sınırını bilmelidir. Bulunduğun yer, malik olduğun
imkânlar seni büyütmez ve senin büyüklüğünü de göstermez. Geçici olan şeylerle
de büyüklük taslanmaz. Sahip olmadıklarınla da küçülmezsin. İnsana insan olduğu
için değer vereceksin. İnsanları asla ve kata kimliklerine ve yaşam tarzlarına
göre değerlendirmeyeceksin. Kimsenin kitabına, dostuna, müziğine, düşüncesine
vb. müdahale etmeyeceksin ve bunlara göre o kişiye tavır belirlemeyeceksin.
Çünkü bu haddin değildir ve hududunu aşmaktır. Zira herkes sınırlarını bilmek
kaydıyla özgürce yaşama hakkına sahiptir. İnsanların saygınlığını hiçbir
şekilde zedelemeyeceksin. Bilakis adamsan, insanların saygınlığını artırmak
yönünde hareket edeceksin. Toplum içinde insanlara hitap ederken dilin
olabildiğince temiz ve nezih olacak. Nerede, neyi, nasıl konuşacağını çok iyi
bileceksin. Çünkü dilin, senin kimliğini ve karakterini gösterir. Bu yüzden insanı sev ve saygı duy insana!
Dünyaya ot olmaya, çer çöp olmaya, akıntıda sürüklenmeye
ve toprakta otlamaya gelmedin bil ve aklından çıkarma asla. Hayat ırmağının
akıntısına kapılıp bir çöp gibi sürüklenmeyle, ömür fırtınası önündeki bir
yaprak gibi savurulmayla, başıboş bir koyun gibi otlamayla olmaz. Yatıp
kalkmakla, yiyip içmekle, gezip tozmakla, şehvetle ve eğlenmekle olmaz. Çalış
dön, dön çalış olmaz. Yat uyu, uyan kalk, dünyalık peşinde sürün olmaz. Betan
duvarlarla, teneke parçalarıyla caka satmakla olmaz. Kazanmak uğruna kafayı
yemekle olmaz. Gevezelik yapıp bilgiçlik taslamakla olmaz. İnsan değil misin
sen? Niçin varoldun? Derdin yok mu hiç? Gayen nedir? Aptallığın, anlamsızlığın,
saçmalığın girdabında çürüyüp gitmekle olmaz. Hayat süren leşten ne farkın
kalır o zaman? Leş peşinde koşandan ne farkın kalır o zaman? Hayvan gibi
yaşamak için olsaydın, insan gibi var edilmezdin. Putların gölgesinde yaşamak
gibi davan yok senin. Aklını kullanmama gibi bir lüksün olamaz. Sorusuz,
sorgusuz yaşamak gibi bir kayıtsızlık içinde olamazsın. Vicdanını birilerine
endeksleyemezsin. Birilerine göre bakamaz, göremez, duyamaz, bilemez,
algılayamaz, anlayamaz, kavrayamaz, sevinemez, ağlayamaz, düşünemez, hissedemez
ve hareket edemezsin. O zaman iraden niçin var? Aklın niçin var? Vicdanın niçin
var? Hürriyetin niçin var? İhtiyarın niçin var? Ve niçin insansın ya da insan
mısın? Bu yüzden insanlık davasının şerefli, haysiyetli, hissiyatlı ve
mesuliyetli bir neferi ol!
Neyi istediğini, niçin istediğini, kim için istediğini ve
kimden ve nasıl isteyeceğini bil. Asla ezme ve ezilme. Düşürme kendini, kimseyi
de düşürme. Çünkü isteyeceğin şeyi bilmezsen, niçin istediğini de
bilmiyorsundur ve ne adına istediğinin de farkında değilsindir. Öyleyse ne
yapacağını da bilmeyen şaşkın ördekten ne farkın vardır? Tamam, isteyen bir
varlıksın, tabir caizse istemek’sin, zaten vermek istenilmeseydi, istemek
verilmezdi ama seninde bilmek gibi bir ödevin var. Öyleyse ortaya cehaletin
değil, aklın çıkmalı ve konuşmalı aklın. Bizler neyi istiyoruz, istediğimiz
şeyi gerçekten istiyor muyuz? İsterken dürüst müyüz, samimi miyiz, ciddi miyiz?
Cevap bulmak istiyor muyuz, bulduğumuz cevapları kabul edebilecek dürüstlüğe ve
kabul ettiğimiz cevapları uygulayabilecek iradeye sahip miyiz? Önce bunun
üzerinde adam gibi düşünmek zorundayız. Bunu yapmıyorsak; gevezelik yapmanın,
nutuk atmanın, şikâyet etmenin zerre miskal kıymet-i harbiyesi yoktur. Bilakis
“en büyük sahtekâr” damgası üzerimize yapışıp kalır. Bu yüzden neyi, niçin, kim
için istediğini ve kimsen nasıl isteyeceğini bil!
Her ne pahasına olursa olsun vicdanını örtme, öldürme.
Çünkü sen, vicdanınla insansın. Sen en büyük kararları vicdanınla verirsin;
vicdanlı karar! Tabir caizse, vicdan, senin içinde ki Tanrı’dır. Vicdan berrak
bir nehir gibidir, asla kirlenmez. Sen kirlenirsin ama o hep temiz kalır, sen
onun inleyişlerini ve sesini duymazsın sadece. Sen örtersin onu ve öldürürsün.
Sen zulmedersin o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için kulakların
sağırlaşmıştır, duymaz. Sen harama el uzatırsın, yetimin hakkını yersin o inler
ama sen onu örtüp öldürdüğün için gözlerine perde çekilmiştir, görmezsin. Sen
haksızlık yaparsın o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için aklın gitmiştir,
düşünmezsin. Sen içinde ki nefreti çoğaltıp sevgiyi azaltırsın o inler ama sen
onu örtüp öldürdüğün için kalbin kararmıştır, hissetmezsin. Vicdanın öldüğü
zaman insanlığında ölür. Yaşasan kaç yazar! Vicdanınızı örten putları akıl
baltası ile kırınız ve vicdanınızın üzerinde ki örtüyü kaldırıp onu özgürleştiriniz,
vicdanınızı diriltiniz. Bilakis bakışınız, görüşünüz, anlayışınız,
kavrayışınız, duyumsayışınız ve eyleminiz vicdansızca olacaktır. Bu yüzden vicdanını
hep diri tut, daima diri tut, inadına diri tut!
Asla ve kata, her ne pahasına olursa olsun, hangi şartlar
ve koşullara tabi olursan ol, masum bir insanın acıları üzerinden sevinçler
üretmeyeceksin. Çünkü o sevinç, sevinç sansan da bir zehirdir ve içersen
zehirler. Bir damlasını dahi yudumlamaktan korkacaksın, cehennem ateşinden
korkar gibi, kaçar gibi. Öyle bir sevinç gelip yüreğine konsa dahi, kalmasın,
uçur gitsin. Dikkat et zehirlenirsin! Binaenaleyh, kendim sevineyim diye masum
birine iftira edip hayatını zehir etmeye çabalama. Dünyalık bir çıkara erişmek
adına ve kendini pahalıya satma uğruna, temiz bir insana iftira edecek kadar
alçalma. Can düşmanın dahi olsa, evet can düşmanın dahi olsa iftira etmekten
hayâ et. Bunu sadece hisset, çünkü ancak o zaman gerçekten anlayabilirsin ne
kadar alçakça ve kahpece bir şey olduğunu. Unutma ki, o iftira birgün gelir ve
seni mutlaka bulur ve vurur, hem de can evinden vurur. Canını acıttığın insanın
vereceği acıdan korkmalısın. Bil ki, yakarsan, muhakkak yanacaksın! Yakarsan,
her gün yanacağın günü bekleyeceksin, her gününün o gün olabileceği korkusuyla yaşamı
yaşayamayacaksın, yanacağın gün mutlaka o günlerden bir gün olacaktır çünkü. Yaşamak
haram olacak, hayat zindan! Bu yüzden iftiradan, cehennem ateşinden kaçar gibi
kaç, korkar gibi kork!
Son tahlilde; şimdi şöyle düşün: tüm bu yüce erdemleri,
insanı insan eden erdemleri, insanlığın tezahür etmesini sağlayan erdemleri,
herhangi bir düşünceden ve toplumsal teşekkülden, yapıdan bağımsız olarak var
olan ve münhasıran insana ait olan erdemleri, birilerinin tavassutu ile mi
hayata aktarmak, eyleme dönüştürmek ve yaşamak zorundasın ya da başka birisiz
bunu yapamaz mısın? Sahtekârlık yapma, düşüklük etme, samimi ve dürüst ol.
Zevzeklikte etme, edebiyatta parçalama, felsefe de yapma. Bunları illa birileriyle
mi yapmak zorundasın? Kendin yapamaz mısın? Aciz ve zavallı mısın? Kesinlikle
ve kesinlikle hayır! Aklın var, kalbin var, hürsün, iraden var, ihtiyarın var
ve varolmayan neyin var? Öyleyse bunlar lafta kalmayacak, eylemle müşahhas
olarak tezahür edecek. Dininde, kimliğinde, ideolojinde, cemaatinde, herhangi
bir sivil ya da resmi teşekküle-yapıya vb. mensubiyetinde zerre miskal umurunda
olmaz hiçbir kimsenin. Yaşamına bakılır, insanca duruşuna bakılır. Herkes böyle
bakmıyor mu, illa ki birileri böyle bakıyordur. Sen insan gibi yaşama, ama
dinim var de, kimlik sahibi olmandan bahset, düşüncenden dem vur, cemaatini
gururla söyle, hadi işine sahtekâr, riyakâr sefil. Geçelim! Hangisi zor?
Hiçbiri zor değil. Yeter ki yüreğimiz temiz olsun. Yeter ki samimi, dürüst ve
namuslu olalım. Bunları dilinde ve kafanda tutmayacaksın. Sonra boş boş
zevzeklik etmeyeceksin. İnsan gibi uygulayacaksın. İnsansan uygularsın zaten.
Ki, uygulamıyorsan zaten insan gibi yaşamıyorsun demektir. Hatta insan
değilsindir. Zira bizim en büyük rezilliğimiz ve kepazeliğimiz de bu,
biliyormuş gibi yapıp asla uygulamamak. Sonra da insanların bizi sevmelerini
bekleriz, sevmeyince de kin duyarız, nefret ederiz, ona gücümüz varsa zulmederiz.
Bre ahmak, bre alçak, sen şereflice yaşamıyorsan, ben bir şerefsizi niye
seveyim ki, sevgime niye zulmedeyim ki? Samimiyetini ve ciddiyetini asla ve
kata kaybetmeyeceksin. O zaman gör bak dünya nasıl cennet oluyor ve şikâyet
edecek tek bir kötülük kalmıyor. Bunları yapmayıpta, kötülüklerden şikâyet
etmek haysiyetsizliktir. Bunları bir partiyle, bir ideolojiyle, bir cemaatle ya
da herhangi bir teşekkülle yapmak zorunda değilsin, zaten böyle bir şey de
ahmaklıktır. Ben şöyle olursam böyle olurum, şurada durursam böyle davranırım
gibi bir şey olamaz. Bunları yaparak yaşıyorsan da, bunların hiçbiri umurunda
olmaz. Sen böyle yaşa, hiçbir şeyi de umursama, bırak yalnız ol, yalnız kal,
yalnız yaşa. Başkasından bekleme, bir insan olarak sen yap ki, başkası da
yapsın. Dünya cennet olsun. Sende başlar sende biter her şey! Bunları yaparsan insan
gibi insan, şerefli bir varlık olursun ve toplum şereflenir, millet şereflenir
ve şerefli bir insanlık ailesi teşekkül eder. Bilakis sonsuza dek SUS!
En son tahlilde; işte bendeniz, şahsım adına, bunlara
inanıyorum. Böyle yaşıyorsan başımın üstündesin, gönlümün derinliklerindesin.
Kim olduğun, ne düşündüğün, nerede bulunduğun, neye sahip olduğun, kimden
olduğun zerre miskal umurumda olmaz, bendenizi ırgalamaz da. Sen yaşamıyorsan,
şu yaşıyorsa, yaşayanadır sevgim ve saygım. Yaşamayandan yana mutlaka vardır
kaygım. Bendeniz insandan yanayım, insanlığı savunuyorum. İnsanı seviyorum,
saygı duyuyorum insan olana. Misal; insanların acısından sevinç çıkaran biri,
her kim olursa olsun, bendenizin indinde aşağılıktır, şerefsizdir, pisliktir,
soysuzdur. Eğer böyleysen, bana, ben şucuyum, ben bucuyum, ben ocuyum diye
gelme, her ne bilmem ne olursan ol toz ol. Hiçbir kimseye inanmıyorum. Hiçbir
kimseden değilim. Hiçbir tarafta yokum. Ben insanın tarafındayım. Ben insanca
yaşamaktan yanayım. Ben insanların safındayım. İnsan yoksa, insanlık bitikse,
ben de yokum, çoktan buhar olup uçup gitmişim. Öyleyse yeniden üstüne basa basa söylüyorum: Ciddiyetli
ve samimi ol. Şerefine sahip çık! İç âleminde, kafanda ve kalbinde bir devrim
yap! Eyleminle söylemin bir olsun. Güvenden asla ve kata taviz verme. Ahlak
yasalarını çiğneme! Hiçbir şartta ve koşulda adaletten ayrılmaya. Hiçbir şartta
ve koşulda zulmetme. Midene hiçbir şartta ve koşulda bir gram dahi olsa haram
girmesin. İşine odaklan ve namuslu çalış! Asla ve kata kibirlenme. Paylaş. Sev. Oku. Aklına sahip çık ve kullan
onu! Her ne pahasına olursa olsun, asla ve kata, hatalarının, yanlışlarının,
kusurlarının yüzüne karşı söylenmesinden gocunma ve söyleyene zulmetme.
Hakikatten korkma! Namusuna sahip çık ve namusları, namusun bil! Kardeşliğin
değerini bil ve kardeşine ihanet etme! Ahde vefa göster, dosta vefa göster.
Diline sahip çık! İnsanı sev ve saygı duy insana! İnsanlık davasının şerefli,
haysiyetli, hissiyatlı, hassasiyetli ve mesuliyetli bir neferi ol! Neyi, niçin,
kim için istediğini ve kimsen nasıl isteyeceğini bil! Her ne pahasına olursa
olsun iftiradan hazer et. Her ne pahasına olursa olsun vicdanını örtme,
öldürme! İnsan ol! İnsan ol! İnsan ol! Ya da öl!