İNSANLIĞIN ANAHTARLARI...

Özgür DENİZ - 17.02.2018

İlk evvelde şunu kesinkes bileceksin. Laubalilik yapmayacaksın, lakayt olmayacaksın. Lafta kalmayacak hiçbir şey. Ciddiyetli ve samimi olacaksın. Sen insansın. Sen insansın. Sen insansın. İnsan olarak yaratıldın. Bileceksin bunu, anlayacak ve hissedeceksin. Aklın var biliyorsun. Gözün var görüyorsun. Kulağın var duyuyorsun. Kalbin var hissediyorsun. Gövden var ayaktasın. Elin var uzanıyorsun. Ayağın var yürüyorsun. İraden var direniyorsun. İhtiyarın var seçiyorsun. Sorumlusun. Sorumluluğunu hiçbir kimsenin üzerine atamazsın. Öyleyse insan gibi yaşa!

 

Şerefli yaratıldın. Şerefsizsen, şerefsiz yaratıldığın için değil, şerefsiz olmayı seçtiğin içindir. Şerefli yaratıldın, akıl verildi, iraden ve ihtiyarın var. Nefsini kontrol edecek, nefsinin dizginlerini eline alacaksın ve asla bırakmayacaksın. Nefsinin oyuncağı olursan, şerefini kaybedersin. Öyleyse her an nefis murakabesi yapacaksın ve şerefli yaşayacaksın. Şerefinden taviz vermeyeceksin. Çünkü o sende var ve var olanı korumalısın, bir kez kaybettin mi bir daha asla kazanamazsın. Bu yüzden şerefine sahip çık!

 

Sen, seni değiştirmezsen; Allah seni değiştirmez. Önce sen, aklını, iradeni, ihtiyarını kullanacaksın ve kendini temizleyeceksin, çünkü kirlisin, kafanda kirli, kalbinde kirli. Ama bunda yani temizlenmekte samimi ve dürüst olacaksın. Eğer sen yüreğini ortaya koyup kendini değiştirmeye yönelik hiçbir hamle yapmazsan, Allah; sana, değiş diyerek, tabir caizse ‘’ol!’’ diyerek değişimini sağlamayacaktır. Çünkü O, sana, bunu yapman için akıl, irade, ihtiyar verdi. Bu yüzden önce değiş! İç âleminde, kafanda ve kalbinde bir devrim yap!

 

Eyleminle söylemin bir olacak. Kafanla inanıp, kalbinle acımasız olmayacaksın. Dilinle inanıp, eyleminle adileşmeyeceksin. Tenakuz arz etmeyecek, bilakis insicam içerisinde olacak; eyleminle söylemin. Yani sahtekâr olmayacaksın. Özünle sözün bir olacak. Dilin bir şey söyler, ayakların başka yöne giderse olmaz. Elbette her konuştuğunu yapmak çok zor olabilir, burada işin içine imkânlar ve şartlar girebilir ama bazı şeyler vardır ki yapılabilirdir ve bu yapılabilir şeyleri sadece dille ifade etmeyeceksin, ifade ediyorsan yapacaksın adam gibi. Bu yüzden, konuşma, eylem yap!

 

Güvenden asla ve kata taviz vermeyeceksin. Çünkü güvenildiğin kadar varsın. Herkes senden kesinlikle emin olmalı. Kendinden emin olunan insan ol. Sen insan satma, özünden emin ol, özün senden emin olsun, bırak o zaman, emin olmayan varsın olmasın. Kendinden emin olmayanlar emin olmazlar. Senden olmasa da satma insanları. Bu durum senden topluma sirayet edecek ve toplum, muazzam bir güven adası olacaktır. Güvenilmeyen, yok hükmündedir. Güvenin olmadığı yerde, olan ve olabilecek hiçbir şey yoktur. Güvenilmiyorsan, bitmişsindir. Kendisinden çekinilen insandan ancak kaçarlar. Öyleyse kendinden emin olunan ol!

 

Asla ve kata, insanlık ahlakına mugayir davranmayacaksın. Ahlakın diğer adı tabir caizse utanmaktır. Yani toplum içerisinde yaşarken en basit örnekle, insanların hak ve hukuklarına, namuslarına saygı göstermektir. Zaten utanmıyorsan dilediğin gibi yaşarsın ama insan gibi yaşar mısın, mesele budur. Ahlak öldüğü zaman da, ne sen kalırsın ne de insanlık. İnsanları bir anlamda diri kılan, ayakta tutan, var kılan; ahlaklarıdır. Ahlakın tükenmiş olması, ruhun çürüdüğünü gösterir ki, ruh çürüdüyse varolmak muhaldir. Bu yüzden ahlak yasalarını çiğneme!

 

Hiçbir şartta ve koşulda adaletten ayrılmayacaksın. Bilakis yer sarsılır, gök çöker, ruh harap olur, gövde yıkılır ve insan ölür, millet ölür, devlet ölür. Adalet; toplumun mayasıdır. Birliktir adalet, kardeşliktir. Kuvvettir, payidarlıktır ve varoluşun mutlak önkoşuludur adalet. İnsanın şerefine ve haysiyetine saygıdır. Adaletsizlik görülmez, hissedilir. Bu yüzden de inkârı imkânsızdır. Zaten bir insan olarak gayemiz ve gayretimiz de adalet yurdu inşa etmek değil midir, insanlık toprağında? İnsan adaletle insandır. Vatan adaletle vatandır. Millet adaletle millettir. Devlet adaletle devlettir. Adalet yoksa, ne insan, ne vatan, ne millet, ne de devlet vardır, faraza vardır, bu kuru bir varlıktır, anlamdan ve amaçtan yoksun ve sahipsiz kalmaya mahkûm. Adaletsiz bir mevcudiyet, tiksindirici bir mevcudiyettir. Bu yüzden adi değil, adil ol!

 

Hiçbir şartta ve koşulda zulmetmeyeceksin. Çünkü zulmeden insan, insanlıktan çıkmış vahşi bir yaratıktır. Psikolojini, sosyolojini bahane edemezsin zulme ve zulmünü onaylatamazsın temiz vicdanlara. Temiz bir vicdan ne zulmeder ne de onaylar zalimin zulmünü. Suçlu ile suçsuzu kati surette, her ne pahasına olursa olsun, tefrik edeceksin.  Tek bir insan bile, masum olduğu halde, acı çekmeyecek. Çünkü bunu hiçbir temiz vicdan, insan olan insan, tolere edemez. Zira mutlak masumiyet karinesine sahip olduğu halde acı çeken yüreğin acısı, acı çektiren yüreğe zehir olur. Suçluyu bağışlamak yani zalime merhamet, suçsuza yani mazluma zulümdür. Hele suçlu insanın bağışlanıpta, suçsuz insanın suçlu muamelesi görmesi vicdanın katledilmesidir, insanlığın tükenişidir ve her şeyin bitişidir. Zulmünün önünde ki en büyük barikat; mazlumun yerine kendini koyup onun ruh halini hissedebilmeyi başarabilmektir. Bu yüzden zalim olmaktan kork!

 

Midene hiçbir şartta ve koşulda bir gram dahi olsa haram girmeyecek. Çünkü midelerin haramla dolu olması, insanlığı kirletir. Kirlenen insanlıktan temiz eylemler bekleyemezsiniz. Çünkü haram yemek demek, yetim hakkı yemek demek ve bunun ne demek olduğunu insan olan insan bilir. Kul hakkına el uzatmayacaksın, uzanacak elini kıracaksın ama uzatmayacaksın. Teri, yaşı, kanı ve emeği sömürmeyeceksin ve sömürülmesine müsaade etmeyeceksin. Birinin hakkını başka birine verdiğin zaman, hakkı olmayan hakkı kedisine verdiğin insanın hayatını harama mahkûm edersin. Bunu yapamazsın değil, yapabilirsin ama yapabildiğin halde yapmamaktır adam olmak. İnsan demek, yapabildiği her şeyi yapan demek değildir. Zaten haramdan imtina etmeyecek kadarsan, insan olamayacak kadarsındır da. Ne haramla yaşa ne de haramla yaşat. Midesine bir gram haram girmeyen insan, dünyaya meydan okuyabilir ancak. Bu yüzden harama el uzatacak kadar düşme, düşük olma!

 

İşini doğru düzgün yapacaksın. Tüm samimiyetinle mücadele vereceksin. Çünkü işler doğru düzgün yapılırsa, hayatın ilerleyişi de doğru düzgün olur ve mağduriyet tezahür etmez. Elbette kusurların, eksiklerin, hataların olabilir ama olabildiğince samimi olacaksın. Zira samimiyet, kusurları, hataları ve eksikleri tolere eder. Yeter ki sen tüm samimiyetinle işini doğru yapmaya çalış. Çünkü işini namusluca yapmazsan insanlığa ihanet etmiş olursun. İnsanlara yardımcı olmaya, onların işlerini kolaylaştırmaya çalışacaksın. Kendini Kaf Dağında görmeyeceksin. Öyleyse işine odaklan ve namuslu çalış! 

 

Asla ve kata kibirlenmeyeceksin. Kendini dev aynasında görmeyeceksin. Senden büyük Allah var ve Allah kibrin hasmıdır. Unutma ki; zayıfsın, acizsin, muhtaçsın. Ne yeri delebilirsin ve ne de başın göğe değebilir. Zira sen bir insansın. Ki, kimsin ki kibirleneceksin? Dünyanın en kuvvetlisi misin? Dünyanın en zengini misin? Dünyan en şöhretlisi misin? Dünyaya niza veren, tüm insanlığa hükmeden bir yere mi sahipsin? Faraza böyle olsun, öleceksin, demek ki ölümden kurtulacak kadar güçlü değilsin, öyleyse haddini ve hududunu bileceksin. Bu yüzden kibrin varsa, bir an evvel arınmalısın!

 

Paylaşacaksın. Çünkü hakikatte senin olan hiçbir şey yok ve senin olduğunu sandığın şeyler üzerinde hakkı var hakkı olması gereken insanların. Bu yüzden paylaşmaktan korkmayacaksın. Sevgiyi de, acıyı da, derdi ve kederi de, sahip olduğun maddi değerleri de paylaşacaksın. Çünkü paylaşılmayan şey kirlenir. Paylaşmak temizleyicidir. Ve çoğalmaktır paylaşmak, kopmaz kökler salmaktır yeryüzüne. İnsan bile paylaşarak çoğaltır kendini. Biz azaldığını sanırız ama her şey çoğalır paylaşmakla. Paylaşmayı bilmediğimiz için azalmaktayız azar azar. Bu yüzden paylaş, korkma azalır diye, sen bilmeden çoğalır paylaştığın!

 

Seveceksin. Çünkü sevildiğin için, sevilmen için ve sevmen için halkedildin. Sevgi, kardeşliğin mayasıdır. Sevgi, birliğin zamkıdır. Sevgi kuvvettir. Hayat sevgiden mütevellittir. Sevgi korkunun celladıdır. Bu yüzden sevmekte cimri olmayacaksın. Gerekirse bol keseden dağıtacaksın sevgini tüm sevgisiz yüreklere ve sevgiye muhtaç gönüllere. Bu durum, sevgiyi değersizleştirmez, bilakis muhtaç olanların yeniden doğmalarına vesile olur. Çünkü sevgi yaratıcıdır. Bu yüzden sev ve diril sevgiyle, dirilt!

 

Okuyacaksın. Çünkü okumak için insansın. Okuyacaksın ki, insanlığını bilesin ve nasıl yaşayacağını anlayacaksın. Okuyabildiğin için sorumlusun. Okuyan bir varlık olduğun için, aklın, iraden ve ihtiyarın var ve bunlara sahip olduğun için okuyabiliyorsun, okumak zorundasın. Biteviye okuyacaksın. Okumak; cehaleti alır ve geride aydınlık kalır. Cehaletin olduğu yerde aldanma vardır. Cehaletin olduğu yerde zulüm, kan ve gözyaşı vardır. Cehaletin olduğu yerde kölelik, zillet, miskinlik vardır. Cehaletin olduğu yerde zifiri karanlık vardır. Bilginin olduğu yerde ise umut, inanç, aydınlık ve hürriyet ve hayat vardır. Okumazsan, meydan okuyamazsın kötülere ve kötülüklere karşı ve köle gibi yaşarsın. İnsan gibi ve hürriyet içinde yaşayabilmen için okuman önkoşuldur. Bu yüzden oku!

 

Aklını, kesinlikle ve kesinlikle, asla ve kata, hiçbir şartta ve koşulda, her ne sebeple olursa olsun başkasına ipoteğe vermeyeceksin, başkasının cebine koymayacaksın, başkasının avuçlarına bırakmayacaksın, başkasına teslim etmeyeceksin. Akıl, sana, kullanman için verildi ve kendin kullanacaksın. Çünkü aklınla insansın ve aklın olduğu için sorumlusun. Ve aklınla itibar sahibisin. Aklını başkasına teslim ettiysen, akılsız birinden hiçbir farkın olmayacaktır. Başkası her kim olursa olsun asla ve kata fark etmez bu. Allah, hiçbir kimseyi üstün yaratmamıştır. Bu yüzden aklını kendin kullanacaksın, sadece kendin. Çünkü düşünürken, merak ederken, severken, üzülürken, araştırırken, analiz yaparken, üretirken ve kaderini çizerken o akıl sana lazımdır. Sorarken, sorgularken, cevaplar ararken o akıl sana lazımdır. Değerlendirme yaparken, kıyaslama yaparken, senkronize düşünürken o akıl sana lazımdır. Okurken o akıl sana lazımdır. Aklını veren, cehaleti, zilleti, miskinliği, pisliği satın alır. Bu yüzden aklına sahip çık ve kullan onu!

 

Her ne pahasına olursa olsun, asla ve kata, hatalarının, yanlışlarının, kusurlarının yüzüne karşı söylenmesinden gocunma. Ki, bunu ancak dost yapar, öyleyse dostun sözü acı gelse de tahammül edeceksin. Söyleyene de zımni ya da aşikâr eziyet etme. Bırak söylesinler insanlar. Otur, konuştur, dinle, konuş ve her şeyi yüz yüze hallet. Ki, asaletin, necabetin, insanlığın baki kalsın. Hem böylece yanlışlarını, kusurlarını, hatalarını bilirsin ve onlardan dönme fırsatı bulmuş olursun. Kimse arkandan konuşmasın, böyle yaparsan konuşamaz da, konuşursa da o bir şerefsizdir. Hayatta ki en önemli temel ilkelerden biridir: hakikatle yüzleşmek ve seni hakikatle yüzleştirene kin duymamak. Bilakis gönüllerde kalan gerçekler gün gelir hayatını cehenneme çevirebilir. Ve yine gün geldiği vakit, aşikâr edilen hakikatler, aşikâr edeni riyakâr yapmaz. Binaenaleyh, güçlüyken, hatalarının, yanlışlarının, kusurlarının yüzüne söylenmesine müsaade et ki, güçten düştüğün vakit yine saygınlığını muhafaza etmiş ol. Kendi açımdan olayı izah etmek istiyorum biraz da, naçizane: Hayat sahasında ki konumum ne olursa olsun, birlikte çalıştığım ve iletişim halinde bulunduğum tüm arkadaşlarıma, dostlarıma, sair insanlara hep şunu söylemişimdir: Eğer bende, ahlaka ve adalete aykırı bir hata, kusur, yanlış görürseniz, benden size yönelen bir zulme şahitlik ederseniz, nezaket çerçevesinde yüzüme karşı söyleyebilirsiniz, dil ve üslup varsa sorun yoktur. Ki, siz ayrılıp gitseniz ve ben kalsam da ya da ben ayrılıp gitsem ve siz kalsanız da, ardımdan, ne zalim, ne adaletsiz, ne ahlaksız, ne adi insandı demeyesiniz. Sonsuz rahat olunuz, hatamı, kusurumu ya da yanlışımı yüzüme söylediğiniz de, benden size karşı asla ahlaksız, adaletsiz, zalimane bir tavır sergilenmeyecektir. Zira bilirim ki, siz benim herhangi bir hatamı, kusurumu, yanlışımı yüzüme söylediğiniz de, benden size zulüm, ahlaki olmayan tavır ve adaletsizlik yönelecekse, asla böyle bir şeye tevessül etmezsiniz ve muhakkak herhangi bir ayrılıkta ardımdan konuşursunuz ve bunda haksız da olmazsınız. Çünkü sizlere, hatalarımı, yanlışlarımı ve kusurlarımı söyleyebilecek güveni vermemişimdir. Ve sizlerde herhangi bir ayrılıkta yanımdayken dile getiremediğiniz kötülüklerimi ardımdan söyleceksinizdir. Bu sizi ne hain, ne ahlaksız, ne de riyakâr yapmaz elbette ve benimde size söyleyebileceğim hiçbir söz olamaz. Hayatın çok önemli bir umdesidir bu. Maalesef, insanların, bizde gördükleri yanlışları yüzümüze söylemelerine imkân vermiyoruz. Söyledikleri zaman, nasıl böyle bir şeye cüret eder, ne yapmak istiyor, kime çalışıyor, benim yanlışımı söylemek senin haddine mi diyerek o insanlara karşı zalimane davranıyoruz, onlara zımnen ya da aşikarane her türlü ahlaksızlığı, adaletsizliği, zulmü reva görüyoruz ve artık bir daha hiçbir kimsenin yanlışlarımızı dile getirmelerine imkân tanımıyoruz. Ve insanlar herhangi bir ayrılık durumunda, kendilerinin ya da bizlerin ayrılmaları durumunda, bunu dile getirince de hemen o insanlara yafta vuruyoruz. Yüzüne karşı söyleyemediğini arkasından mı konuşuyorsun ve benzeri laflar ediyoruz. Bunu yapamayız, buna hakkımız yok. Ayrılık durumlarında şerefsiz, alçak, namussuz bir insan olarak anılmak istemiyorsak, insanların rahat ve özgür olmalarına ve bizim karşımızda sonsuz rahatlıkta konuşmalarına imkân tanımalıyız. Söylediğim şeyi hepimiz yapıyoruzdur. Burada suçlu, herhangi bir sebeple yüzüne karşı konuşmaktan çekindiğimiz kişidir. Ve bu sebeple hainde, riyakârda, namussuzda olmayız. Eğer böyle yapmayacaksak, o zaman yüzünüze karşı hakkı haykırmamıza, yanlışınızı söylememize müsaade edecek, imkân tanıyacaksınız. Size güvenecem. Söylediğim takdirde bana herhangi bir alçakça tavır sergilemeyeceğinize kesinlikle inanmam gerekir. Zımnen ya da aşikâr. Bu yüzden bırak insanlar sizin karşınızda sonsuz rahat olsunlar, nezaket çerçevesinde ve muayyen bir üslup temelinde hatalarınızı, yanlışlarınızı ve kusurlarınızı yüzünüze karşı söyleyebilsinler. Arkanızdan konuşmalarından daha iyidir. Öyleyse hakikatten korkma!

 

İnsan namusu için yaşar ve namusuna göz dikildiği vakit, dikilen gözleri oyar. Kimsenin namusuna göz dikmeyeceksin. Namussuzlaşmayacaksın. Çünkü seninde bir namusun var. Namusuna göz dikilmesini ister misin? İnsan namusu için yaşar ve namusu kadar vardır. Namusun yoksa yani namussuzsan, var gibisindir ama yoksundur. Namusunu kaybettin mi, bir daha asla kazanamazsın. İnsanın, kaybedince bir daha asla ve kata bulamayacağı ve onsuz bir hiç olacağı şeyler vardır. Namus böyle bir şeydir. Bu yüzden namusuna sahip çık ve namusları, namusun bil!

 

Kardeşlik hukukuna riayet et. Kardeşliği asla bozma. Zira kardeşlik demek kuvvet demektir, umut demektir, inanç demektir, birlikte direniş demektir, kavganın gücü demektir. Bir kardeşin varsa, bir bekleyenin vardır, sana uzanmış bir el vardır, yüreğinde umut vardır, zorluklarda doğacak güneş vardır. Paylaşmak vardır ve ne güzeldir kardeşle paylaşmak, kardeşçe paylaşmak. Ne güzeldir bir sofrada birlikte oturmak, kırlarda dolaşmak, doğacak güne birlikte uyanmak ve ne güzeldir kavgaya sırt sırta girmek. İşte bu yüzden kardeşliğin değerini bil ve kardeşine ihanet etme!

 

Ahde vefa göster, dosta vefa göster. Dostunu asla satma, satmayı hayal bile etme, hayal etmeyi bile hayal etme, böyle yapacak kadar alçalma, dostunu kendin bil, kendini dostun bil. En zor zamanda dostuna kapını açmakta tereddüt etme. Kavgada dostunu bırakıp kaçma. Bırakıp kaçacağın ve bırakıp kaçacak dostlar edinme. Öyle dostların olsun ki, onun için vereceğin başa zerre acıma, çünkü gün gelecek o da başını vermekten imtina etmeyecektir. Bir bedende iki ruh olabilecek dostlar edin. Tıpkı Hz. Muhammedin dostu Ali gibi dost ol. Yatağına yat ve ölümüne yat. Düşman gelmeden ruhunu teslim et ki, o ruh, özgürlüğünde öyle yücelsin ki, ateşleri korkutsun. İyi gün dostu olma. Dost dosta kara günde ihtiyaç duyar unutma. Dostluğa sadakat ve dosta güven; adamlığın şiarıdır. Dünyadaki en önemli değerlerden biri dostluktur. Dost, kendini bile emanet edebildiğindir.  Bu yüzden dost ol ve dosta yol bul!

 

Dil yani üslup, insanın karakteridir, kişiliğidir. Görünmeyeni görünür kılandır dil. İçeridekini dışarı aktarandır, bu yüzden de gerçek insanı yani gerçek seni ortaya çıkarandır. Binaenaleyh, insan üslubudur denilmiştir. Dilinin temizliğine sonsuz özen göstereceksin. İnsanlara hitap ederken olabildiğince hassas olacaksın. Kalp kırmaktan hatta incitmekten, cehennem ateşinden korkar gibi korkacaksın. Alışveriş yaparken, bilgi paylaşırken, iletişim kurarken adam gibi konuşacaksın. Cıvıtmayacaksın, cıvıklaşmayacaksın. Seviyeni düşürmeyeceksin. Argo kullanmak, saçma sapan konuşmak, adice hareketler yapmak, karşındakine laubali şekilde davranmak ve seviyeni düşürüp, karşındaki insanı zımnen düşürmeye yeltenmek adamlık değildir. Ciddiyetini muhafaza edeceksin, eylemlerinle ve söylemlerinle. Pislik akmayacak dilinden. Olabildiğince nezaketli olacaksın. İnsanlara karşı olabildiğince mütevazı olacaksın, saygılı davranacaksın, tek bir kalbi incitmeyeceksin. İnsanların isteklerine edeplice cevap vereceksin. Birisi bir şey istediyse, seni adamdan sayıp istemiştir, bunu fırsat bilip, isteyeni düşürmeye çalışmak düşüklüktür. Sabredeceksin ama kötü söz söylemeyecek, edepsizce davranmayacaksın her ne pahasına olursa olsun. Bu yüzden diline sahip çık, dil ya esir kılar ya hür, ya zillete düşürür ya da yüceltir!

 

Her insan saygıdeğerdir ve onurunun zedelenmesine müsaade etmez ya da onurunun zedelenmesini istemez. Bulunduğun yere güvenerek, dayanarak hiçbir insanın onurunu zedelemeye hiçbir kimsenin hakkı yoktur, ki böyle bir hakta olamaz zaten. Faraza bir dilenci bile olsa aynıdır bu. Zaten insan evladı bir insansan böyle bir şeye tevessül edecek kadar alçak değilsindir. Amirsen memura, zenginsen fakire, güçlüysen zayıfa, astsan üste, üstsen asta saygıda, sevgide kusur etmeyeceksin. Ki tefrik etmek bile yanlış haddizatında. Zira insanız ve insan olan, insanlığını insanca göstermelidir. Herkes, haddini, hududunu, sınırını bilmelidir. Bulunduğun yer, malik olduğun imkânlar seni büyütmez ve senin büyüklüğünü de göstermez. Geçici olan şeylerle de büyüklük taslanmaz. Sahip olmadıklarınla da küçülmezsin. İnsana insan olduğu için değer vereceksin. İnsanları asla ve kata kimliklerine ve yaşam tarzlarına göre değerlendirmeyeceksin. Kimsenin kitabına, dostuna, müziğine, düşüncesine vb. müdahale etmeyeceksin ve bunlara göre o kişiye tavır belirlemeyeceksin. Çünkü bu haddin değildir ve hududunu aşmaktır. Zira herkes sınırlarını bilmek kaydıyla özgürce yaşama hakkına sahiptir. İnsanların saygınlığını hiçbir şekilde zedelemeyeceksin. Bilakis adamsan, insanların saygınlığını artırmak yönünde hareket edeceksin. Toplum içinde insanlara hitap ederken dilin olabildiğince temiz ve nezih olacak. Nerede, neyi, nasıl konuşacağını çok iyi bileceksin. Çünkü dilin, senin kimliğini ve karakterini gösterir.  Bu yüzden insanı sev ve saygı duy insana!

 

Dünyaya ot olmaya, çer çöp olmaya, akıntıda sürüklenmeye ve toprakta otlamaya gelmedin bil ve aklından çıkarma asla. Hayat ırmağının akıntısına kapılıp bir çöp gibi sürüklenmeyle, ömür fırtınası önündeki bir yaprak gibi savurulmayla, başıboş bir koyun gibi otlamayla olmaz. Yatıp kalkmakla, yiyip içmekle, gezip tozmakla, şehvetle ve eğlenmekle olmaz. Çalış dön, dön çalış olmaz. Yat uyu, uyan kalk, dünyalık peşinde sürün olmaz. Betan duvarlarla, teneke parçalarıyla caka satmakla olmaz. Kazanmak uğruna kafayı yemekle olmaz. Gevezelik yapıp bilgiçlik taslamakla olmaz. İnsan değil misin sen? Niçin varoldun? Derdin yok mu hiç? Gayen nedir? Aptallığın, anlamsızlığın, saçmalığın girdabında çürüyüp gitmekle olmaz. Hayat süren leşten ne farkın kalır o zaman? Leş peşinde koşandan ne farkın kalır o zaman? Hayvan gibi yaşamak için olsaydın, insan gibi var edilmezdin. Putların gölgesinde yaşamak gibi davan yok senin. Aklını kullanmama gibi bir lüksün olamaz. Sorusuz, sorgusuz yaşamak gibi bir kayıtsızlık içinde olamazsın. Vicdanını birilerine endeksleyemezsin. Birilerine göre bakamaz, göremez, duyamaz, bilemez, algılayamaz, anlayamaz, kavrayamaz, sevinemez, ağlayamaz, düşünemez, hissedemez ve hareket edemezsin. O zaman iraden niçin var? Aklın niçin var? Vicdanın niçin var? Hürriyetin niçin var? İhtiyarın niçin var? Ve niçin insansın ya da insan mısın? Bu yüzden insanlık davasının şerefli, haysiyetli, hissiyatlı ve mesuliyetli bir neferi ol!

 

Neyi istediğini, niçin istediğini, kim için istediğini ve kimden ve nasıl isteyeceğini bil. Asla ezme ve ezilme. Düşürme kendini, kimseyi de düşürme. Çünkü isteyeceğin şeyi bilmezsen, niçin istediğini de bilmiyorsundur ve ne adına istediğinin de farkında değilsindir. Öyleyse ne yapacağını da bilmeyen şaşkın ördekten ne farkın vardır? Tamam, isteyen bir varlıksın, tabir caizse istemek’sin, zaten vermek istenilmeseydi, istemek verilmezdi ama seninde bilmek gibi bir ödevin var. Öyleyse ortaya cehaletin değil, aklın çıkmalı ve konuşmalı aklın. Bizler neyi istiyoruz, istediğimiz şeyi gerçekten istiyor muyuz? İsterken dürüst müyüz, samimi miyiz, ciddi miyiz? Cevap bulmak istiyor muyuz, bulduğumuz cevapları kabul edebilecek dürüstlüğe ve kabul ettiğimiz cevapları uygulayabilecek iradeye sahip miyiz? Önce bunun üzerinde adam gibi düşünmek zorundayız. Bunu yapmıyorsak; gevezelik yapmanın, nutuk atmanın, şikâyet etmenin zerre miskal kıymet-i harbiyesi yoktur. Bilakis “en büyük sahtekâr” damgası üzerimize yapışıp kalır. Bu yüzden neyi, niçin, kim için istediğini ve kimsen nasıl isteyeceğini bil!

 

Her ne pahasına olursa olsun vicdanını örtme, öldürme. Çünkü sen, vicdanınla insansın. Sen en büyük kararları vicdanınla verirsin; vicdanlı karar! Tabir caizse, vicdan, senin içinde ki Tanrı’dır. Vicdan berrak bir nehir gibidir, asla kirlenmez. Sen kirlenirsin ama o hep temiz kalır, sen onun inleyişlerini ve sesini duymazsın sadece. Sen örtersin onu ve öldürürsün. Sen zulmedersin o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için kulakların sağırlaşmıştır, duymaz. Sen harama el uzatırsın, yetimin hakkını yersin o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için gözlerine perde çekilmiştir, görmezsin. Sen haksızlık yaparsın o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için aklın gitmiştir, düşünmezsin. Sen içinde ki nefreti çoğaltıp sevgiyi azaltırsın o inler ama sen onu örtüp öldürdüğün için kalbin kararmıştır, hissetmezsin. Vicdanın öldüğü zaman insanlığında ölür. Yaşasan kaç yazar! Vicdanınızı örten putları akıl baltası ile kırınız ve vicdanınızın üzerinde ki örtüyü kaldırıp onu özgürleştiriniz, vicdanınızı diriltiniz. Bilakis bakışınız, görüşünüz, anlayışınız, kavrayışınız, duyumsayışınız ve eyleminiz vicdansızca olacaktır. Bu yüzden vicdanını hep diri tut, daima diri tut, inadına diri tut!

 

Asla ve kata, her ne pahasına olursa olsun, hangi şartlar ve koşullara tabi olursan ol, masum bir insanın acıları üzerinden sevinçler üretmeyeceksin. Çünkü o sevinç, sevinç sansan da bir zehirdir ve içersen zehirler. Bir damlasını dahi yudumlamaktan korkacaksın, cehennem ateşinden korkar gibi, kaçar gibi. Öyle bir sevinç gelip yüreğine konsa dahi, kalmasın, uçur gitsin. Dikkat et zehirlenirsin! Binaenaleyh, kendim sevineyim diye masum birine iftira edip hayatını zehir etmeye çabalama. Dünyalık bir çıkara erişmek adına ve kendini pahalıya satma uğruna, temiz bir insana iftira edecek kadar alçalma. Can düşmanın dahi olsa, evet can düşmanın dahi olsa iftira etmekten hayâ et. Bunu sadece hisset, çünkü ancak o zaman gerçekten anlayabilirsin ne kadar alçakça ve kahpece bir şey olduğunu. Unutma ki, o iftira birgün gelir ve seni mutlaka bulur ve vurur, hem de can evinden vurur. Canını acıttığın insanın vereceği acıdan korkmalısın. Bil ki, yakarsan, muhakkak yanacaksın! Yakarsan, her gün yanacağın günü bekleyeceksin, her gününün o gün olabileceği korkusuyla yaşamı yaşayamayacaksın, yanacağın gün mutlaka o günlerden bir gün olacaktır çünkü. Yaşamak haram olacak, hayat zindan! Bu yüzden iftiradan, cehennem ateşinden kaçar gibi kaç, korkar gibi kork!

 

Son tahlilde; şimdi şöyle düşün: tüm bu yüce erdemleri, insanı insan eden erdemleri, insanlığın tezahür etmesini sağlayan erdemleri, herhangi bir düşünceden ve toplumsal teşekkülden, yapıdan bağımsız olarak var olan ve münhasıran insana ait olan erdemleri, birilerinin tavassutu ile mi hayata aktarmak, eyleme dönüştürmek ve yaşamak zorundasın ya da başka birisiz bunu yapamaz mısın? Sahtekârlık yapma, düşüklük etme, samimi ve dürüst ol. Zevzeklikte etme, edebiyatta parçalama, felsefe de yapma. Bunları illa birileriyle mi yapmak zorundasın? Kendin yapamaz mısın? Aciz ve zavallı mısın? Kesinlikle ve kesinlikle hayır! Aklın var, kalbin var, hürsün, iraden var, ihtiyarın var ve varolmayan neyin var? Öyleyse bunlar lafta kalmayacak, eylemle müşahhas olarak tezahür edecek. Dininde, kimliğinde, ideolojinde, cemaatinde, herhangi bir sivil ya da resmi teşekküle-yapıya vb. mensubiyetinde zerre miskal umurunda olmaz hiçbir kimsenin. Yaşamına bakılır, insanca duruşuna bakılır. Herkes böyle bakmıyor mu, illa ki birileri böyle bakıyordur. Sen insan gibi yaşama, ama dinim var de, kimlik sahibi olmandan bahset, düşüncenden dem vur, cemaatini gururla söyle, hadi işine sahtekâr, riyakâr sefil. Geçelim! Hangisi zor? Hiçbiri zor değil. Yeter ki yüreğimiz temiz olsun. Yeter ki samimi, dürüst ve namuslu olalım. Bunları dilinde ve kafanda tutmayacaksın. Sonra boş boş zevzeklik etmeyeceksin. İnsan gibi uygulayacaksın. İnsansan uygularsın zaten. Ki, uygulamıyorsan zaten insan gibi yaşamıyorsun demektir. Hatta insan değilsindir. Zira bizim en büyük rezilliğimiz ve kepazeliğimiz de bu, biliyormuş gibi yapıp asla uygulamamak. Sonra da insanların bizi sevmelerini bekleriz, sevmeyince de kin duyarız, nefret ederiz, ona gücümüz varsa zulmederiz. Bre ahmak, bre alçak, sen şereflice yaşamıyorsan, ben bir şerefsizi niye seveyim ki, sevgime niye zulmedeyim ki? Samimiyetini ve ciddiyetini asla ve kata kaybetmeyeceksin. O zaman gör bak dünya nasıl cennet oluyor ve şikâyet edecek tek bir kötülük kalmıyor. Bunları yapmayıpta, kötülüklerden şikâyet etmek haysiyetsizliktir. Bunları bir partiyle, bir ideolojiyle, bir cemaatle ya da herhangi bir teşekkülle yapmak zorunda değilsin, zaten böyle bir şey de ahmaklıktır. Ben şöyle olursam böyle olurum, şurada durursam böyle davranırım gibi bir şey olamaz. Bunları yaparak yaşıyorsan da, bunların hiçbiri umurunda olmaz. Sen böyle yaşa, hiçbir şeyi de umursama, bırak yalnız ol, yalnız kal, yalnız yaşa. Başkasından bekleme, bir insan olarak sen yap ki, başkası da yapsın. Dünya cennet olsun. Sende başlar sende biter her şey! Bunları yaparsan insan gibi insan, şerefli bir varlık olursun ve toplum şereflenir, millet şereflenir ve şerefli bir insanlık ailesi teşekkül eder. Bilakis sonsuza dek SUS!

 

En son tahlilde; işte bendeniz, şahsım adına, bunlara inanıyorum. Böyle yaşıyorsan başımın üstündesin, gönlümün derinliklerindesin. Kim olduğun, ne düşündüğün, nerede bulunduğun, neye sahip olduğun, kimden olduğun zerre miskal umurumda olmaz, bendenizi ırgalamaz da. Sen yaşamıyorsan, şu yaşıyorsa, yaşayanadır sevgim ve saygım. Yaşamayandan yana mutlaka vardır kaygım. Bendeniz insandan yanayım, insanlığı savunuyorum. İnsanı seviyorum, saygı duyuyorum insan olana. Misal; insanların acısından sevinç çıkaran biri, her kim olursa olsun, bendenizin indinde aşağılıktır, şerefsizdir, pisliktir, soysuzdur. Eğer böyleysen, bana, ben şucuyum, ben bucuyum, ben ocuyum diye gelme, her ne bilmem ne olursan ol toz ol. Hiçbir kimseye inanmıyorum. Hiçbir kimseden değilim. Hiçbir tarafta yokum. Ben insanın tarafındayım. Ben insanca yaşamaktan yanayım. Ben insanların safındayım. İnsan yoksa, insanlık bitikse, ben de yokum, çoktan buhar olup uçup gitmişim.  Öyleyse yeniden üstüne basa basa söylüyorum: Ciddiyetli ve samimi ol. Şerefine sahip çık! İç âleminde, kafanda ve kalbinde bir devrim yap! Eyleminle söylemin bir olsun. Güvenden asla ve kata taviz verme. Ahlak yasalarını çiğneme! Hiçbir şartta ve koşulda adaletten ayrılmaya. Hiçbir şartta ve koşulda zulmetme. Midene hiçbir şartta ve koşulda bir gram dahi olsa haram girmesin. İşine odaklan ve namuslu çalış! Asla ve kata kibirlenme.  Paylaş. Sev. Oku. Aklına sahip çık ve kullan onu! Her ne pahasına olursa olsun, asla ve kata, hatalarının, yanlışlarının, kusurlarının yüzüne karşı söylenmesinden gocunma ve söyleyene zulmetme. Hakikatten korkma! Namusuna sahip çık ve namusları, namusun bil! Kardeşliğin değerini bil ve kardeşine ihanet etme! Ahde vefa göster, dosta vefa göster. Diline sahip çık! İnsanı sev ve saygı duy insana! İnsanlık davasının şerefli, haysiyetli, hissiyatlı, hassasiyetli ve mesuliyetli bir neferi ol! Neyi, niçin, kim için istediğini ve kimsen nasıl isteyeceğini bil! Her ne pahasına olursa olsun iftiradan hazer et. Her ne pahasına olursa olsun vicdanını örtme, öldürme! İnsan ol! İnsan ol! İnsan ol! Ya da öl!

Tarih: 17.02.2018 Okunma: 980

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?