HAYATIN EKSTRASI...

Özgür DENİZ - 10.03.2018

Bak dostum! Biz dostuz. Dostum diye hitap ediyorum, arkadaşım bile değil, herhangi biri hiç değil. Çünkü dostluk, ileri düzeyi ifade eden bir iletişim ve ilişki biçiminin hitabıdır. Dostluk, üst düzey bir tarzdır. Yüce bir şeydir. Dostluk, özgürlüktür! Dopdolu erdemdir. Hissiyat, hassasiyet, haysiyet temelli bir ilişki ve iletişim biçiminin hitabıdır. Bu yüzden incelik ister, özen ister, korunmak ister, beslenmek ister. Düşüncelerden, olgulara ve olaylara bakışlardan çok çok farklı bir şeydir. Hayatın ekstrasıdır!

 

Bak dostum! Birbirimizin kölesi değiliz. Dostluğumuz baki olacaksa, ilk evvelde dostluğa sadakat olacak ve dostluk olacak. Çünkü güvenin olmadığı yerde bırak dostluğu, olabilecek hiçbir şey yoktur. Sonra da olmazsa olmaz bir önkoşul olarak seviye ve düzey olacak. Dostluk, bir kölelik ilişkisi değildir. Ne sen benim kölemsin, ne de ben bir köleyim. Zaten hayatımız köleliğe isyanla geçmiyor mu? Ne ben senin gibi olabilirim, ne de sen benim gibi olabilirsin. Birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz icap eder, elbette hayata bakış ve hayatı yaşama tarzı bağlamında. Zira dostluğu dopdolu yaşamak bunu iktiza eder. Bendeniz fikir özgürlüğüne inanan biriyim. Fikrimi dikte eden biri değil ve fikir dikte edilecek biri hiç değil.

 

Bak dostum! Ne sen bana istediğin gibi davranma hürriyetine sahipsin, ne de ben sana istediğim gibi davranma hürriyetine sahibim. İstediğim gibi davranırım diyorsan, istemediğin gibi davranılır ve orada da dostluk toz olup savrulur gider. Bunu idrak edecek zekâya sahip olduğunu düşünüyorum ya da böyle düşünmek istiyorum. Hatta birbirimizi kayıtsız şartsız sevmek gibi bir mecburiyetimiz bile yoktur. Ya da Nietzsche’nin dediği gibi; ‘’’’seni seviyorsam sana ne bundan?’’’’ diyecek kadar özgürce sevebilmeliyiz, sevebilmemiz sevilme gibi bir nedene bağımlı olmadan. O zaman burada dostluk nerede diye sorabilirsin ama dostluk; bildiğinden, algıladığından, klişeleşmiş tariflerden çok çok başka bir şeydir. Ben dostluğu ya da nice başka şeyleri, toplumsal algılayışa ve anlayışa göre algılayıp, anlamam. Benim algılayıp, anladığım gibi algılayıp, anlamak zorunda değilsin elbette ama serdettiğim fikri temeli tahkik ve tetkik edebilir, üzerinde çözümleme yapabilirsin. Ya da oturup teati yapabiliriz.

 

Bak dostum! Ne sen, ben her çağırdığımda bir yere gelmek zorundasın; ne de ben, sen her çağırdığında bir yere gelmek zorundayım. Ne sen, benim her söylediğimi kabul etmek zorundasın; ne ben, senin her söylediğini kabul etmek zorundayım. Ne sen, benim düşündüğüm gibi düşünmek zorundasın; ne ben, senin düşündüğün gibi düşünmek zorundayım. Ne sen, benim yaşadığım gibi yaşamak zorundasın; ne ben, senin yaşadığın gibi yaşamak zorundayım. Ne sen, benim kadar bilmek zorundasın; ne ben, senin kadar bilmek zorundayım. Ne sen, benim bildiğimi bilmek zorundasın; ne ben, senin bildiğini bilmek zorundayım. Bu gibi yanlış telakkiler, insanı, dostluğu kasıp kavuracak hasede ve komplekse iter. Ve ben kompleks ve hasedden tiksindiğim kadar çok az şeyden tiksinirim.

 

Bak dostum! Ne sen toplum içinde seviyeni düşürmek zorundasın, ne de ben toplum içinde seviyemi düşüremem. Seviyesizlik, dostluğun celladıdır. Seviye, dostluğun kutsal özüdür. Seviyesizlik, insanı çirkinleştirir ve ben, seviyesizlikten tiksinirim, iğrenirim. İnsan, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına o şekilde davranmalıdır, davranmak zorundadır. Davranamıyorsa, ağzına kilit vurup, dilini öldürmelidir. Ne yaptığının, nasıl yaptığının, niçin yaptığının farkında olmalıdır, bir şey yaparken. Ne konuştuğunun, nasıl konuştuğunun, niçin konuştuğunun farkında olmalıdır bir şey konuşurken. Dostunun fark etmeyeceğini ve anlamayacağını düşünmemelidir, dostunu kendisi gibi dar kafalı, sığ düşünceli olarak görmemelidir.

 

Bak dostum! Ne senin her konuştuğunu her yerde konuşma hakkım vardır, ne benim her konuştuğumu her yerde konuşma hakkın vardır. Zaten böyle bir hakkın olduğunu varsaydığın an, varsaymayı bırak, bunu bir an düşünüp, hissettiğin an dostluğu toprağa gömmüşsündür. Toprağa gömülen dostluğun bir daha toprak üstüne çıkma ihtimali muhal ender muhaldir. Binaenaleyh, olabildiğince teennili hareket etmek zorundasın, tabi dostluğa iman etmişsen.

 

Bak dostum! Bir şey isterken ya da bir şey verirken seviyeni düşürmeyeceksin. Bir şey istiyorsan nasıl isteyeceğini bileceksin. İsteklerin karşılanamıyorsa, kafanda dostluğu bitirmeyecek ve tenkite tevessül etmeyeceksin. Zira kabil olan bir şeyin olmama ihtimali yoktur, bu yüzden niyetini bozmayacaksın. Zaten dost isen, olabilecek bir şeyi geri çeviremezsin. Bu, dostluğun, yüreğinde ki yerine bağlıdır elbette. Eğer olabilecek bir şeyi geri çeviriyorsan ve dostunun bundan haberi yoksa ve senin yüreğin yaptığın şey yüzünden sızlamıyorsa, sen gerçek bir dost değilsindir.

 

Bak dostum! Bir şey veriyorsan ya da bir iyilik yapıyorsan davul çalarak onun anlamını yerle yeksan etmeyeceksin. İsteyeni istediğine pişman etmeyeceksin. Zaten gerçek bir dost isen bunu yapmazsın. Ki, şunu asla unutma ki; dostluk, hissedilen bir şeydir! Ve dost olan, olumsuz hislerin tevlidine sebep olacak davranışlar sergiliyorsa şüphe tezahür eder ve şüphe, bazen ölümcüldür. Ne kadarda kutsal bir öze sahipse de!

 

Bak dostum! Anlayacaksın. Çünkü anlamazsan ya yıkılırsın ya da yıkarsın. Bu şekilde de yol yürünmez. Birlikte yürümek için anlamak gerekir. Anlamadığınla anlaşamazsın zaten, anlaşamıyorsan da birlikte yürüyemezsin. Anlamak zorunda mısın? Kesinlikle anlamak zorundasın. Anlamadığın zaman, dostunun hürriyetini tahdit etmiş olursun. Çünkü özgürce konuşmak, anlamak erdeminin boy gösterdiği yerde tezahür edecek onurlu bir edimdir. Senin gibi bakacaksam, düşüneceksem, konuşacaksam, yaşayacaksam, seninle dost olmamın hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur benim için. Zira dostluk, bir anlamıyla zenginlik demektir ve bu zenginlik hiçbir zenginliğe benzemez.

 

Bak dostum! Beni seviyeli bir şekilde istediğin gibi eleştirebilirsin ve ben, bu sebeple küsüp gitmem, dostluğu bozmam, ihanet etmem. Ama sen de aynısını yapabilecek iradeye, dirayete, seviyeye, erdeme malik olmalısın. Zira en ufak bir tenkitte küsüp gideceksen, kaçacaksan, ihanet edeceksen, bil ki; korkakların dostluğu tehlikelidir ve ben bu dostlukta olamam. Merhaba dostum! Hoşçakal dostum! Özgürlük Güneşinin ışığında ki nice yüce dostluklara…

Tarih: 10.03.2018 Okunma: 850

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?