Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Kardak Krizi’nin nasıl çıktığını biliyor veya hatırlıyor musunuz?
Bendeniz, olayın içinde bulunduğum halde, ayrıntıları bilmiyormuşum. Keşan’daydık. O müthiş soğuk gün ve gecelerde, arazide kaldığımız halde önemli ayrıntılardan haberdar değilmişiz.
Kardak krizinin içinde muazzam bir kahramanlık hikâyesi gizliymiş. Resmî-akademik kayıtlardan okuyalım: “Kriz, 25 Aralık 1995’te ‘Figen Akat’ adlı Türk gemisinin Kardak kayalıklarında karaya oturması ve Yunan hücumbotlarının, bölgenin Yunan karasuları olduğu gerekçesiyle yardım etmek istemesi ancak kaptanın, kaza mahallinin Türk karasuları olduğunu belirterek, yardımın Türk kurtarma ekiplerince yapılacağını söyleyerek, Yunanistan’ın yardımını reddetmesi üzerine başlamıştır.”(1)
Kaptanın bilgi ve vatanseverliğine, ülke menfaatlerini koruma şuuruna bakar mısınız?
Gemim karaya oturmuş, onu bir an evvel kurtarayım da işime bakayım fırsatçılığında bulunmuyor!
Kardak kayalıkları, en yakın Yunan adasına 5,5 mil, Türk topraklarına ise 3,8 mil mesafede… Ege’de bunun gibi binlerce adacık-kayalık var. Kaptanın, Kardak kayalıklarının Türk toprağı olduğunu bilmesi, çok iyi eğitim aldığını, iyi yetişti(rildi)ğini gösteriyor. Demek ki gayet güzel eğitim veren denizcilik okullarımız var. Sadece ticarî bilgilerle mezun olunmuyor, millî menfaatlerimiz konusundaki hassasiyetler de öğretiliyor.
Aşk olsun Figen Akat’ın kaptanına! Helal olsun bu memleketin ekmeği, suyu ona!
İnternette bütün aramalarıma rağmen, kaptanın ismine ulaşamadım.
Saklı ismi, artık tarihe geçen, bu onurlu, kahraman kaptanı selâmlıyorum.
Aynı kayıtta, çok ilginç başka bir ayrıntı daha var: “26 Ocak 1996 günü, Antenna adlı Yunan TV kanalı, Kalimnos (Kilimli) Adası belediye başkanı ve papazının Kardak Kayalıkları'na bayrak diktiklerini yayınladı. Bunun üzerine, 27 Ocak günü Hürriyet Gazetesi’nden iki muhabir (İzmir muhabirleri Aykut Fırat ve Cesur Sert), helikopterle Kardak kayalıklarına giderek Yunan bayrağını indirip, Türk bayrağını diktiler”(1)
Bugünlerde yeniden el değiştireceği bildirilen Hürriyet’in o günkü “rol” ve önemi ziyade dikkat çekici değil mi?
“Hürriyet” deyince, burada bir hususu daha bilgilerinize sunalım: Merhum Nihal Atsız, 1950’li yıllarda, Hürriyet’in kurucusu ve başyazarı Sedat Simavi’nin (1896-1953) Kıbrıs’a ilk dikkat çeken kişi olduğunu bildirir ve “Kıbrıs davasını millî bir dava diye öne sürmekle tarihte şerefli bir satır olmuş ve onun ileri attığı düşünce millî bir siyaset, bir ülkü haline gelmiştir.” diye yazar.(2)
Bir zamanlar, Hürriyet, sadece gazete değildi!
------------------------
(1) : Türk Dış Politikası-II, Anadolu Üniversitesi, S. 70
(2) : Makaleler -1-, ATSIZ, S. 39
x x x
GÜNÜN FOTOĞRAFI, Kardak kayalıklarına Türk Bayrağı diken Hürriyet Muhabirleri