Kuşkusuz bir gerçektir ki;
insançocukları, tarih boyunca ‘’insan yönetimi’’ üzerine düşünmüşler ve tahkikat
yapmışlardır. Ve denemişlerdir de! Ve insançocukları, yaşayarak tecrübe
etmişlerdir her şeyi. Toplumsal deney, laboratuvardaki deneye benzemez. Asırlar
alır, netice vermesi. Zira deneme yanılma yoluyla olur bu yolda her şey, bir
iki madde karıştırmayla olmaz. Denedikleri her şey, yanılgıyla, hüsranla,
nedametle neticelense de denemekten asla vazgeçmemişlerdir. Bu kadim mücadele
ve arayışta, tevhid ve şirk, mütemadiyen altyapıyı teşkil etmiştir. Ezenler ve
ezilenler müsademe yapmışlardır, gerek sözlü, gerekse fiili olarak. Hiçbiri
mahiyetine mütenasip tahakkuk etmemiş, insançocukları da hiçbir zaman mutmain
olmamışlardır. Çünkü gerçeği hiçbir zaman aramamışlardır, arıyormuş gibi
yapmışlardır ama gerçekten aradıklarını sanmışlardır, gerçekte aramadıkları
içinde bulamamışlardır gerçeği. Fakat aradıklarına gerçekten inanmışlardır, zira
cehaletleri böyle bir sonuca götürmüştür onları. Bu vetirede, insançocuklarının,
gizli ya da açık, güya biteviye mücadele içinde oldukları bir sistem her zaman
kendini açık etmiştir: Kapitalizm. Ve kapitalizm, sair tüm sistemlere tesir
etmiş, hepsini bir şekilde tagayyürata uğratmış ve kendine bağımlı kılmıştır.
Karşısında olan her şeyi ekarte etmeyi bilmiştir. Zira kendini muhtelif ayak
oyunlarıyla kabul ettirmeyi becermiştir. Ve insanlığı da kendine alıştırmış,
bağımlı kılmıştır, kendisinin asla vazgeçilmez olduğuna inandırmıştır. Ayakta
kalmayı bilmiş ve başarmıştır yani. Zira o bir şeytandır! Kulu kula kul
etmiştir! Bu da onun zekasının ürünü ve sermayesinin kudreti değil, insanın
cehaletinin ve sekterliğinin elim ve dahi vahim neticesidir. Bu gidişle de her
daim kazanacağı aşikârdır. Zira kendisini her şarta ve koşula göre
konumlandırmayı bilmektedir. İnsançocukları ne de zalim, cahil ve de
nankördürler! Çünkü kapitalizm kendi kültürünü oluşturmuş ve o kültürle
yoğrulmuş insan tipini ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkardığı insan tipi de,
kendini ortaya çıkaran zihniyeti besleyecek yapılar üretmiştir. İnsanın
benliğini yoz kültürü ile dağlamış, izzetinefsini çiğnemiş ve insanı
mankurtlaştırmıştır. İnsan, kapitalist olup çıkmıştır; bir daha da kapitalizmi
içinden çıkaramamıştır! İçinde bitevi beslediğin bir şeyi, dışında öldürmen
kabil-i mümkün değildir ve böyle bir şey mantık kaidelerine ve varoluş
yasalarına mugayirdir. Ve tabir caizse adeta heyulası olmuştur
insançocuklarının. Hala da insanlığın başına musallat olmuş en adi zihniyettir,
zihniyetini sistemleştirmiş melun bir rejimdir. Her yönden kıskaca almış
bulunmaktadır dünyayı, hayatı ve insanı. Dini, vatanı, adaleti inhisarına
alarak, insanları, bu genel, ortak ve kutsal olgularla aldatmayı becermektedir.
Çünkü hedefini çok iyi bilmekte, insanı çok iyi tanımakta ve hayatı çok iyi
çözümlemektedir. İnsanda, kendini, kapitalizme adeta zincirlemiştir. Bu adi
zihniyet ve vahşi rejim, mütemadiyen insanın nefsini okşamakta, onun hırslarını
ve açgözlülüğünü beslemekte, midesine hitap etmektedir. Yüksek volümlü müzikal
eşliğinde tepinen insan suretli hayvanlar yaratmıştır adeta kapitalizm. Ve
yarattığı insanımsı hayvanlar, ruy-i zeminde başıboş dolaşmaktadırlar,
kendilerinin insan olduklarını varsayarak. Kendilerini yiyip tüketen doymak
bilmez canavarı yaşatarak. İnsançocukları bir kimlikleri olduğunu
varsaymaktadırlar, kimliksiz olduklarından bihaber.
Yekpare insançocuklarına
soruyorum! Zaten kelimler ilerledikçe bunu sarahaten müşahede edeceksiniz. Biz
gerçeği seviyor muyuz insançocukları olarak? Ciddiyetsiz, samimiyetsiz, cahilce,
yobazca cevapları sevmiyorum. Lütfen, eğer insansanız, namusluca ve dürüstçe
cevap veriniz kendi kendinize. Seviyor muyuz, sevmiyor muyuz? Seviyorsak, bunun
bir eylemi olmalı; sevmiyorsak, yine bunun bir eylemi olmalı. Eğer gerçeği
seviyorsak, birisi gerçeği izah ve izhar ettiğinde ortaya çıkan gerçeğe itibar
etmeli ve o gerçeği benliğimizde eriterek önce bilince, sonra da eyleme
dönüştürmeliyiz. Gerzek gerzek konuşmayı, eyleme gelince kaçmayı bırakmalıyız.
O gerçek, beynimizde ve kalbimizde adeta çelikleşmelidir. O gerçek, ruhumuzu
kanatlandırıp uçurmalıdır. Bil ama yapma; bu ne menem bir sahtekârlıktır, riyakârlıktır?
Kapitalizm kötü de ama onun ürettiği kötülüklerden imtina etme, bilakis neşrine
imkân tanı. Mesela; şimdi bendeniz her boyutta, her alanda, insanla ilgili tüm
yönlerde, vahşi ve adi kapitalizmin nasıl işlediğini, tezgâhlarını,
yöntemlerini, kumpaslarını, her alana nasıl virüs gibi işleyip egemen olduğunu,
zehirli dilini vb. kendi dilimce olanca çıplaklığı ile izah ve izhar etsem, kaç
kişi bana dost olur, kaç kişi düşman? Kaç kişi o gerçeği yaşar, kaç kişi o
gerçeğe tükürür? Hadi diyeyim ki; İslamcı bir konumdan bunu yapıyorum, kaç
İslamcı buna eyvallah eder? Hadi diyeyim ki; Solcu bir konumdan bunu yapıyorum,
kaç Solcu buna eyvallah eder? Hadi diyeyim ki; Milliyetçi bir konumdan bunu
yapıyorum, kaç Milliyetçi buna eyvallah eder? Hadi diyeyim ki; Cemaatçi bir
konumdan bunu yapıyorum, kaç Cemaatçi buna eyvallah eder? Yoksa bana düşman mı
olunur? Lafa gelince herkes gerçeğin peşindedir ve gerçeği arzular değil mi?
Güya gerçeği seviyoruz öyle mi? Keşke lafla peynir gemisi yürüseydi! Bilakis
hakikatmiş gibi görünen süslü yalanlar söylememi beklersiniz, istersiniz. Çünkü
bu ülkede kim daha çok yalan söylerse, ona inanılır! Aldanmayı seven bir
toplumuz maalesef ve gerçek bu. Korku bizi ele geçiriyor ve içimize hükmediyor,
içimize hükmeden korku, o korkuyu içimize yerleştiren tanrıcıklara tapınmamızı
intaç ediyor. Kapitalizmi güya yok edeceğine inanılan ama gerçekte kapitalizme
can suyu olan süslü yalanlar bizi sahte bir dünyaya mahkûm ediyor. Gerçek,
acılar zindanında mıdır yoksa? Ben gerçeği seviyorum ve gerçeğin gücüne
inanıyorum! Ne kadar da tehlikeli olsa da, ne kadar da bağrımda bir zehir gibi
taşısam da, seviyorum gerçeği. Yalan mı; yoksulluk ve sefalet ürettiği,
alınterini, gözyaşını ve kutsal emeği sömürdüğü, insanlık ailesinin
evlatlarının namuslarını reklam pazarlarında pezevenklere peşkeş çektiği, savaşlar
çıkarıp canlar aldığı, yaşamak sevinçlerini çaldığı, faizle ve tefecilikle insançocuklarının
hakları olan ortak hazineyi soyduğu, dini ele geçirip insanları dinle aldattığı
ve kulu kula kul yaptığı yalan mı? Yalansa buyurun söyleyin, hep birlikte
gerçek diye bildiklerimize tükürelim. Evet, yalanlar cehenneminde, gerçek,
kuşkusuz ki tehlikeli olacaktır ama gerçekten başkası da insanı uyandırmayacak,
özgürleştirmeyecek ve kazandırmayacaktır. Ya insan; gerçekten uyanmak,
özgürleşmek, kazanmak istemiyorsa! İşte bütün mesele bu. İşte gerçek tehlike
bu. Olmak ya da ölmek! Cahil, zalim, nankör insan! Yaşadığın hayatı reddet!
Yüklerini boşalt! Şeytanın, seni, Allah ile aldatmasına izin verme! Temizlen!
Kalbini ve kafanı temizle! Yeniden başla! En başa dön ve yola yeniden çık! Ben
bir rüya peşindeyim. Ve o rüyama uzanan kutsal yolun taşlarını döşüyorum.
Temelim yoksa temelsizlerin kurbanı olacağım ve kurbanı olacak insançocuklarım.
Öyleyse önce temelimi atmalıyım. Çünkü temel bozuksa, üzerinde ki her şey bozuk
olacak ve bozuk olan şeylerin çarkında bozulan insan her şeyi de zamanla
bozacak. Ve bozulan insandan daha korkunç hiçbir şey olmayacak! Bozulan insan,
mütemadiyen bozacak. İnsan bozuldukça ve bozdukça da kapitalizm kazanacak.
Gerçeklik ve konformizm, hedonizm arasında bir tercih yapmalıyız. Yeter artık,
asırlardır kaybeden insan kazansın! Servet birkaç kişi arasında dönüp duran bir
şey olmasın! Sömürüye direnin ve isyan edin! Başkaldırın ve insanız biz deyin! Özgür
yarınlar, güneşli güzel günler bizim olsun. İnsançocukları olarak insanca
yaşayalım. Acıyı biz çekip, sefayı başkaları sürmesin. Allah’ın vaadi tahakkuk
etsin! Adalet yeryüzüne egemen olsun. Çünkü insanlığı güldürecek yegâne şey;
ADALET’tir. Yine insanlığı öldürecek yegâne şey; ADALETSİZLİK’tir yani
ZULÜM’dür. Ve insan; bişey yapmalıdır! Kurtuluş, mutlaka ellerimizdedir!
Birazcık cesaret!