Her şey güzel olsun deyipte; güzel olmamak ve her şeyin
güzel olması için çaba sarf etmemek, ben insanım nefsim var rezilliğine
sığınmak tiksindiricidir. Evet kardeşim, sonsuz net ve açık, olay budur, pislik
yapmıyorum hakikati haykırıyorum. Her şey güzel olsun deyip duranlardan değil,
her şeyi güzelleştirmek için gayret edenlerden ve güzel olanlardan olmalıyız.
Kardeşim güzellik istiyorsan buyur güzel ol, mal mal konuşup durma, edebiyat
yapma, iyilik meleği pozuna bürünüp sahte iltifatlar bekleme, güzel olmanın
önünde kendinden başka tek bir engel var mı? Varsa buyur söyle hep birlikte
kaldıralım o engeli. Her şey güzel olsun deyip duruyorsun ama bu yöne doğru tek
bir adım atmıyorsun. Adım atmıyorsun ama laf üretiyorsun, niye böyle
yapıyorsun? Çünkü sahici, ciddi, samimi değilsin, sahtekârsın, müraisin. Hasta
toplumun hasta insanlarıyız!
Anlayış, saygı, sevgi olsun deyipte; bir türlü anlayışlı
olmamak, saygılı olmamak, sevgiden uzak olmak ve sonrada garip bir şekilde
biteviye toplumun anlayışlı, saygılı, sevgili olmadığından şekva etmek
tiksindiricidir. Anlayış, saygı, sevgi olsun deyip duranlardan değil, anlayışlı,
saygılı, sevgili olanlardan olmalıyız. Lafla adam olunmuyor kardeşim. Laf
yaparak bir şey bildiğini sanma, kimse senin lafınla sana çok akıllı adam
demez. Kardeşim madem anlayışa, saygıya, sevgiye bu kadar önem atfediyorsun,
buyur gereğini yap, önüne geçen mi var, ellerini, kollarını bağlayan mı var,
ağzını bantlayan mı var, kalbini açıp zorla içine anlayışsızlık, saygısızlık,
sevgisizlik koyan mı var? Çöpe kovası mı senin kalbin, pislik doldurulup,
pislik boşaltılan? Sahtekârlık yapma, mal mal konuşup durma. Anlayışlı,
saygılı, sevgili olmanı kim engelliyor? Hasta toplumun hasta insanlarıyız!
Adaletli, ahlaklı, erdemli olunmalı deyipte; kolayca
adaletsizlik yapmak, ahlaksızlıktan imtina etmemek, erdemden uzak olmak, zora
gelindi mi ben insanım, nefsim var bahanesine sığınmak tiksindiricidir. Zaten
bir tek sen kaldın şu dünyada insan, gerisi hayvan! Adaletli, ahlaklı, erdemli
olunmalı deyip duranlardan değil, adaleti ikame edenlerden, ahlaklı yaşayanlardan,
erdemli olanlardan olmalıyız. Kardeşim adalete, ahlaka, erdeme bu kadar yüce
bir değer biçiyorsan, engelleyen yok, mal mal konuşma buyur gerçekleştir. Hem
böyle olma, hem de böyle olmanın yüceliğinden bahset, bahsedince mi
yüceleceksin? Ahlaklı ol, adaletli ol, erdemli ol, adaletli olunmalı, ahlaklı
olunmalı, erdemli olunmalı diye papağan gibi tekrar edip durma. Lafınla adamlık
bekleme, eylem yap ki adamlığın tescillensin. Hasta toplumun hasta
insanlarıyız!
Kul hakkı yemek günahtır deyipte; kul hakkını umarsızca
yemek, yerken zerre sıkıntı duymamak, ya kardeşim şuncacıktan nolacak gibi bir
zihniyeti taşımak yahut türlü bahanelerle kendini haklı çıkarmaya çalışmak ve
vicdanını güya teskin etmek, sıkışınca da her şeyi insan olmaklığa hamletmek tiksindiricidir.
Kul hakkı yemek günahtır, kötüdür deyip duranlardan değil, kul hakkı yemeyenlerden,
yememekte inat edenlerden olmalıyız. Kardeşim ahmak mısın sen? Kim zorla kul
hakkı yedirebilir bir başkasına? Mal mal sürekli kul hakkı yemek kötüdür,
kötüdür, kötüdür deyip duracağına adam ol da bir kere de yememek için diren
madem. Kim bir kulun hakkını zorla yedirebilir bir başkasına? Yiyen öküz mü?
Sorup etmez mi? Yiyorsa bilerek yiyordur muhakkak ki. Hasta toplumun hasta
insanlarıyız!
Haramdan sakınılmalı deyipte; haram mıdır, helal midir
umursamadan mideyi haramla doldurmak ve üstüne umarsızca yaşamak, sıkışınca da
haramı helali kendine göre değerlendirip temize çıkmaya yeltenmek tiksindiricidir.
Haramdan sakınmalıyız deyip duranlardan değil, haramdan kesinlikle uzak
duranlardan olmalıyız. Kardeşim sen geri zekâlı mısın, mal mısın, angut musun?
Sahi şaka mısın sen? Senin ağzını zorla açıp içine haram yiyecek mi koyuyorlar,
içecek mi döküyorlar? İradesiz bir zavallı mısın sen? Madem haram yemek
rezilcedir, o zaman buyur elinin tersiyle it gitsin haram olanı ve asla elini
uzatma. Zor mu bu? İnsan evladıysan zor değil. Ha gizli bir hoşlantı duyuyorsan
haramdan, ona bi şey diyemem ama o zamanda boş boş konuşmayacaksın haram kötü
diye. Hasta toplumun hasta insanlarıyız!
Kardeşlik, dostluk, arkadaşlık güzeldir deyipte;
kardeşlik, dostluk, arkadaşlık yapmamak, bilakis tam anlamıyla tam tersini
yapmak ve aynı şekilde sıkışınca işi insan olmaklığa bağlamak tiksindiricidir. Kardeşlik,
dostluk, arkadaşlık güzeldir deyip duranlardan değil, kardeş, dost, arkadaş
gibi olabilenlerden ve bu yüce değerlere sadakatli kalabilenlerden olmalıyız.
Gerçekten insan nasıl bir varlıktır anlayamıyorum. Yav kardeşim, hiçbir
güzelliği ve iyiliği ortaya koymak için, kimseye muhtaç değiliz ve kimsenin de
bizi engellemeye gücü yetmez. Hatta bunları konuşmak bile saçma haddizatında.
Hayır ya, kim, senin göstereceğin kardeşliğini, dostluğunu, arkadaşlığını
engelleyebilir, bozabilir, eğer sen bozuk bir adam değilsen? Hasta toplumun
hasta insanlarıyız!
Adam satmak iğrençtir deyipte; adamlıktan
nasipsizmişçesine ve umarsızcasına adam satmak ve vicdanının hiçte bundan rahatsızlık
duymadığını düşünmek ve üstelik toplum içinde sanki yüzünde yılan dersi
geçirilmiş gibi hiçbir şey olmamışçasına yaşamaya devam etmek ve ne garip ki,
sanki tam tersini yapmıyormuş gibi aynı şeyleri yine ve yine konuşmaya devam
etmek tiksindiricidir. Adam satmak iğrençtir deyip duranlardan değil, adam
satmayanlardan, adam satacak kadar alçalmayanlardan ve ucuzlaşmayanlardan
olmalıyız. Başına silah mı dayıyorlar şunu bunu gammazlayacaksın,
jurnalleyeceksin, satacaksın diye? Kusura bakma ama böyle bir şey yok, fakat
sen adam değilsin. Hasta toplumun hasta insanlarıyız!
İftira, nefret, kin kötüdür deyipte; bu kötülükleri
yapmak, kalbinde ve beyninde mütemadiyen bu kötülükleri taşımak ve tüm bunları
insan olmaklığa ve nefse bağlamak, bir de sanki bunları yapmıyormuş gibi çok
rahat olmak ve toplum içinde ahkâm kesmek tiksindiricidir. İftira, nefret, kin
kötüdür deyip duranlardan değil; iftira atmayanlardan, yüreğinde kine ve
nefrete yer vermeyenlerden, hatta hasede ve komplekse de uzak olanlardan, tam
aksine tüm bu aşağılık bir kişiliğin özelliklerinden olan davranış
yöntemlerinden ateşten korkarmış gibi korkup kaçanlardan olmalıyız. Hayır ya
biri bana söylesin, kim kime, zorla, silah zoruyla başkasına yönelik iftira
attırabilir, yüreğinde nefret taşıtabilir, kalbinde kin besletebilir yahut kim
kimi metazori olarak hasid ve kompleksli yapabilir? Hasta toplumun hasta
insanlarıyız!
Paylaşmak iyidir, güzeldir deyipte; azalır diye
paylaşmaktan korkmak, durmadan biriktirmek, biriktirdiğini kendi bile
kullanamamak, üstelikte haram helal demeden biriktirmek, açlıktan canı
çıkanları düşünmeden, umursamadan biriktirmek ve bunları da sırf güzel yaşama
hakkı gibi ucuz bir bahaneye sığınarak yapmak tiksindiricidir. Paylaşmak
iyidir, güzeldir deyip duranlardan değil, paylaşanlardan olmalıyız. Ki,
paylaşmamız gereken zaten kendimize ait olan bir şey de değil. Sahi bir kişinin
kendine ait olanı paylaşmasını kim engelleyebilir, kendi nefsi engellemiyorsa? Yahut
kendisine bile ait olmayanı paylaşmasını kim engelleyebilir? Tabi ya nasıl
bilemem, biz insanız ve bir nefsimiz var öyle ya. Ah be insan görünümlü sefil
yaratık! Hasta toplumun hasta insanlarıyız!
Tüm bunları çoğalttıkça çoğaltabiliriz. Tabi geniş
perspektiften bakabiliyorsak, çok boyutlu algılayabiliyorsak, dar bir ufka
sahip değilsek ve her şeyden önemlisi hissedip anlayabiliyorsak. Biz böyleyiz,
biz malız, biz hastayız kardeşim. Biz münhasıran laf üreten ve lafla adam
olmaya çalışan hasta insanlarız. Sadece konuşan bir toplumuz, konuşan toplumun
zevzeklik yapan mensuplarıyız. Ayrıca kişiliksiz, karaktersiz, sahtekâr
mahlûklarız. Ya kardeşim söyleyin lütfen, bu hayatta güzelliği, iyiliği,
adamlığı konuşmayan kim? Peki konuştuğunu yapan kim? Peki, konuşmakla ne olur?
Peki, yapmakla ne olmaz? Peki, yapmayana zorla yaptırmayan birileri mi var?
Hastayız kardeşim hasta. Aşağılık ve hasta yaratıklarız. Hayat nutuk atmak
değildir, eyleme geçmektir. Hayat samimiyetsizce boş konuşmak değil,
samimiyetle konuşmak, dürüstçe yapmaktır. Hayat; hissiyat, hassasiyet,
samimiyet ve mesuliyet temelinde haysiyetli bir duruş sergilemektir. Hayat sahtekârca
gösteriş yapmak değil, namusluca gösterişsiz iş yapmaktır. Konuşup duruyoruz
ama yapmıyoruz, peki yapmamıza engel olan mı var, öyleyse söylediğini yap o
zaman insan görünümlü rezil ve sahtekâr mahlûk. Zaten söylediğini yaptığında o
çok istediğin şey olur. Bunu idrak edemeyecek kadar malsan, cahilsen, geri
zekâlı isen, o vakit bu vasıflarla tarif edildiğin için kızma. Çünkü tüm
bunlardan sonra başka bir sonuca ulaşmak kabil değil. Sanma ki benim ağzım
bozuk. Hayır, bilakis gerçekler bizatihi serttirler, ağırdırlar ve acıdırlar!
Ve yaralarla dolu bir yürek gerçeği olduğu gibi haykırmaktan başka hiçbir şey
yapamaz.
EKSTRA:
‘’’’Bir kuşu özgür bırak ki uçsun, geri dönerse senindir, dönmezse
üzülme, zaten hiç senin olmamıştır.’’’’
Anonim
“”İnsan; insan olduğunu, hissederken idrak eder, bakıp
gördüğü ve düşündüğü zaman değil. Akıl yalnız başına yanıltabilir belki insanı
ama his asla yanıltmaz, hele bir de akılla mezcolursa. Çünkü insanlığın tezahür
ettiği an, hissin vehleten tebeyyün ettiği andır. İnsan, merhamet edene dendiği
için, merhametin anasının da hissetmek olduğu için, insan ancak hissettiği anda
insanlığını görür ve gösterir. Hissetmeyende hayvanlığın izleri görülür.
Göklere doğru el açtığınızda gözleriniz niçin yumulur ve tam kalbinizin
ortasında bir garip hareket belirir, küt diye? Keza ağlarken niçin yumulur
gözleriniz? Kalbinizin derinliklerinde kıpırdanışlar olur çünkü. Hakeza
sevdiğinizi öperken aynı şekilde gözleriniz yumulur, çünkü o öpme eylemi
kalbinizden gelir ve yine direkt kalbinize döner. Ve hakeza bir dilekte
bulunurken yine yumulur gözleriniz. Çünkü taaa kalbinizden temenni edersiniz.
En insani ve en güzel şeyleri gözle göremezsiniz ama kalbinizde hissedersiniz.
Gerçek ve insani olanlar, hissedilenlerdir. En çok, hissedenlerin kalpleri
acır. En gerçek dua, hissedilerek yapılan duadır. En yüce eylem, hisle
beslenen, düşünceyle bileylenen ve hissin meyvesi olan eylemdir. En pervasız ve
dürüst konuşanlar, hissederek konuşanlardır. Kötülük yapmaktan ve zulümden
çıldırırcasına korkup uzak duranlar, kul hakkı yemekten ateşten kaçar gibi
kaçanlar hissedenlerdir. Hissedenler, dünyanın realitesine boyun eğmezler ve
direnirler. Çünkü realite, hakikatin düşmanıdır ve insanca yaşamanın önündeki
en büyük engeldir ve kabullenilmiş bir durumdur. Hissiz insan, ölüdür!””
Bendeniz
“”Karanlık dünyaya hakikat güneşi doğdu ve o güneş hiç
batmadı ama insançocukları hakikat güneşine yüzlerini dönmek yerine karanlıkta
kalmayı tercih ediyorlar. Çünkü insan yaptığı kötülüğün görülüp bilinmesinden
hoşlanmıyor. Karanlıkta nefsine göre yaşamayı tercih ediyor. Bu yüzden de
hakikat güneşinden kaçıyor hatta nefret ediyor. Ağzıyla seviyormuş gibi
görünüp, gönlüyle bir bağ kurmuyor. İyilik yapan ve iyilik peşinde koşanlar ise
karanlıktan korkarlar ve hakikat güneşine doğru koşarlar. Çünkü yargılanmaktan
korkmazlar. Allah’ın adaletine inanırlar. Ancak Allah’ın adaletine inananlar
sonsuz yaşama kavuşacaklar.””
Bendeniz