BİLMEYENLER VE OLMAYANLAR...

Özgür DENİZ - 30.04.2018

Bu dünyada, komprador, servetinden dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, fakülte okuyan, memurluğundan dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, aydın (!), çok okuduğu için bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, sanatçı, şöhretinden dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, politikacı, politik gücünden dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, makam sahibi, koltuğundan dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, din adamı, bir din adına konuştuğu için, bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, din sahibi, bir dini olduğundan dolayı bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, milliyet sahibi, bir milletten olduğu için bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, ideoloji sahibi, bir ideolojisi olduğu için bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

Bu dünyada, cemaat müntesibi, bir cemaati olduğu için bir şey bildiğini sanıyor ama bir halt bilmiyor.

 

Aynı zamanda;

 

Böyle oldukları için bir şey olduklarını sanıyorlar ama hiçbir şey olmadıklarının farkında bile değiller.

 

Bu dünyada, kahir ekseriyet hiçbir şey bilmiyor ve hiçbir şey değil, hem de haddinden fazla kahir ekseriyet. Bilmek ve olmak çok farklı bir şey azizim, çoook farklı. Tamam, böyle bir dünyada hiçbir anlam ifade etmiyor ve acıdan, ıstıraptan başka hiçbir şeyde sunmuyor ama en azından aldatılmıyor, uyutulmuyor, köleleşmiyorsun. Bu olmuyor ama yaşamak sevincini de duyumsayamıyorsun tüm gövdenle ve yaralayan da bu. İnsan olarak varolma mücadelesi veriyorsun acılardan acılara sürgün olarak. Böyle olunca bir halt mı oluyor, olmuyor ama başka ne yapabilirsin ki? Gönül kırgınlığıyla yıkıntılar arasında avunuyorsun kendi kendine. İnsanlar cahil azizim. Gerçekten cahil. Cahil olmasalardı bu dünya çok farklı olurdu, çoook. İnsan kendi kendisini yönetebilecek kabiliyete malik olurdu. Konuşmasını bilirdi, gülmesini bilirdi, ağlamasını bilirdi, acıyı bilirdi, kederi ve hüznü bilirdi, merhamet etmesini bilirdi, paylaşmayı bilirdi. Kendi olurdu en basitinden. İnanırdı, inancına kendini adayacak kadar asil olurdu. Kimse fikrin derinliğine inip hakikatin tezahür etmesini istemiyor. Çünkü uyanmak, rahatını bozmak, konforunu kaybetmek istemiyor. Ruhu ve beyni çürümüş, konuşamıyor. Boş ruhlardan ve kafalardan kibir fışkırıyor münhasıran. Kibir de komplekse ve hasede yönlendiriyor boş ruhu ve kafayı, buradan da kötülükler fışkırıyor. Neyine kibirlenir ki cahil? Zer, zor ve tezvirin arasında sıkışıp kalmış bir zavallı maalesef insan denilen cahil yaratık. Herkes kendi tarafının egemen olmasını istiyor. Kimse, kendi tarafının yanlışlarını, karşı tarafın doğrularını görmek istemiyor. Görmedikçe, duymadıkça, bilmedikçe, çıkarlarını koruyacağına inanıyor. İnsan denilen cahil yaratık küçük azizim, o kadar küçük ki, bu küçüklüğünü büyüklük olarak görecek kadar küçük ve cahil. Bu durum, merhametten ve hüzünden nasipsiz yürekleri acıtmıyor, hakikatten nasipsiz beyinleri kaynatmıyor. Gariptir ki, tam tersini yapıyorsan kaybediyorsun, eziliyorsun, insanlığın, değerlerin ve tüm yaşamın gasp ediliyor. Kimse, hiçbir kimse, insan denilen cahil yaratığın aklını kullanmasını, hakikati bilmesini, uyanmasını istemiyor. Çünkü bunun yeri sallayacağını, göğü çökerteceğini varsayıyorlar ve bu varsayım feci şekilde korkutuyor, insan denilen cahil yaratığın cehaletinden istifade eden herkesi. Hiçbir kimse, insanın yani adaletin, barışın, hürriyetin, müsavatın, uhuvvetin egemen olmasını istemiyor. Bu dünyanın insanları cahil, mürai, sahtekâr, düzenbaz, dalkavuk azizim. Pisliği temizlik sanacak kadar pislik. Gününü kurtaran, çıkar çarkını döndüren akıllı sayılıyor bu dünyada. Gemisini yürüten kaptan oluyor. Kendine dokunmayan yılan bin yaşasıncı oluyor. Ha kazanan da bunlar oluyorlar maalesef ama bilmiyorlar ve cahiller. Kazanmak, biliyor olmak anlamına gelmez azizim. Hakikati tersyüz etme becerisini, bilmek sanıyorlar. Herkes, herkesçe aldatılıyor ama bunu bilmiyorlar. Tilki gibi kurnaz olmak, çakal gibi kemik yalamak, iti gibi yal beklemek, koyun gibi güdülmek, domuz gibi umarsız olmak, iftiralarla hayatları çalmak, kaldırılmaya muhtaç insanı düşürmek, süslü yalanlarla aldatmayı başarmak, yaşamak sevincini öldürmek, düşürerek kazandığını sanmak bilmek oluyor! İnanmak ne demek, nasıl bir şey azizim! Hangi inanmak, nasıl inanmak, niçin inanmak, kime inanmak! Ama yine bendeniz kötüyüm, pisliğim, rezilim, lanetliyim, öyle olsun be azizim, öyle olsun. Hakikati haykırdığım için böyleysem, böyle olmaya devam edeceğim.  Bendeniz, insanlığa aykırılığı kabul edemiyorum, yüreğimi susturamıyorum! Bu yürek hiç susmayacak azizim, susmak bana aykırı geliyor. Bendeniz doğallığı seviyorum, duygularım var benim, insan olarak gelmişim buraya azizim! Bu yüzden susmak bana aykırı geliyor. Kendime ihanet gibi görüyorum susmayı! Bildiğin bir şeyler varsa susamıyorsun işte! Beynin ve ruhun bir garip oluyor susunca.

 

LÜTFEN:

 

Ey garipler! Ey mazlumlar! Ey çaresizler! Ey güçsüzler! Ey mustazaflar! Ey sığınaksızlar! Ey yüreği acı ve ıstırapla kavrulanlar! Ey kalbi ve kafasıyla insan olanlar! Ey Allah’tan başka sahibi olmayanlar! Bugün öyle bir dua edin ki ama öyle bir dua edin ki, gerçekten ve yürekten öyle bir dua edin ki, ciğerleriniz yırtılırcasına, gövdeniz parçalanırcasına, beyniniz kaynıyormuşçasına olsun. Ey garipler! Ey mazlumlar! Ey çaresizler! Ey güçsüzler! Ey mustazaflar! Ey sığınaksızlar! Ey yüreği acı ve ıstırapla kavrulanlar! Ey kalbi ve kafasıyla insan olanlar! Ey Allah’tan başka sahibi olmayanlar! Bugün öyle bir dua edin ki ama öyle bir dua edin ki, gerçekten ve yürekten öyle bir dua edin ki, arş çöküyormuşcasına, yer sarsılıyormuşcasına, melekler şaşıp kalıyormuşcasına olsun. Ey garipler! Ey mazlumlar! Ey çaresizler! Ey güçsüzler! Ey mustazaflar! Ey sığınaksızlar! Ey yüreği acı ve ıstırapla kavrulanlar! Ey kalbi ve kafasıyla insan olanlar! Ey Allah’tan başka sahibi olmayanlar! Bilin ve unutmayın ki; dua, amansızca, tüm kalbinle ve bilincinle saldırır gibi diretiyormuşçasına olursa mukabele görür.  Ey garipler! Ey mazlumlar! Ey çaresizler! Ey güçsüzler! Ey mustazaflar! Ey sığınaksızlar! Ey yüreği acı ve ıstırapla kavrulanlar! Ey kalbi ve kafasıyla insan olanlar! Ey Allah’tan başka sahibi olmayanlar! Bugün öyle bir dua edin ki ama öyle bir dua edin ki, gerçekten ve yürekten öyle bir dua edin ki, karşılığını bulacağınıza dair içiniz sonsuz bir umutla dolsun taşsın. Dua, mazlum, mustazafın, garibin, çaresizin, güçsüzün, sığınaksızın, yüreği acı ve ıstırapla kavrulanın, beyni ve kafasıyla insan olanın, Allah’tan başka hiçbir sahibi olmayanın yegâne, mutlak, muhakkak silahıdır ve o silah muhakkak hedefi bulur ve vurur. 

Tarih: 30.04.2018 Okunma: 823

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?