AKIL; Allah’ın, insana
bahşettiği, anlatmaya kelimelerin kifayet etmediği yüceler yücesi bir nimet.
İnsanı, insan eden, insanın insanca yaşamasına aracı olan, insanı hayvandan
ayıran aliyyülala bir nimet. Akıl, bambaşka bir şey, o kadar bambaşka bir şey
ki; dil tarife yeltenemiyor, yeltense de ifade edemiyor. İnsanı olduran ya da
öldüren bir şey. Aklın kadar varolursun, kendi benliğini tanırsın, sorar ve
sorgularsın. Ama aklını muhakkak kendin kullanmalısın. Birilerinin ceplerine
koymamalısın. Ne bir lider dediğine ne de bir şeyh efendiye tevdi etmemelisin.
Aklını başkasına teslim eden, sefil, zavallı, bedbaht bir köle olmaktan
kurtulamaz. Olgular ve olaylar, akılla algılanıp, okunurlar ve anlaşılırlar. Akıl, kaderin atıdır! ŞEREF; insanın, kendisine bahşedilen
akıl sayesinde sahip olduğu yüceler yücesi bir değer. İnsanı muteber yapan,
insana değer katan, insanı üstün kılan ve insanı varoluş sahnesinden belirginleştiren
aliyyülala bir değer. O kadar yüce bir değer ki, insanı sonsuzluğun
aydınlığında bile yaşatabilecek yüceliğe maliktir. İnsan ya şereflidir ya da
şerefsiz. Tabi bu ince, derin ve sırlı bir mevzudur. Dip derinliğine değin
inmek iktiza eder. Şeref; insanın
zırhıdır! VİCDAN; insanın his ve
merhamet membaı olan yüceler yücesi bir nimettir. İnsanı ya yüceltir ya da
alçaltır. Tanrı’nın, insanın derununda gizlenmiş sesidir. İnsan, insansa, o ses
insana her daim hakikati, doğruyu gösterecektir ve insanın yüreğini
yumuşatacaktır. O sese sağır olanların akılları doğru işlemeyecek, şerefleri
yitecektir. O sesi örtenler zulmün kırbacı olma zilletine duçar olmaktan
kurtulamazlar. O sese sağır olanlar, insanlığa da sağır olmaktan kurtulamazlar
ve merhametsizliğin dibinde debelenirler. Küçücük bir çocuğu bile açlığa mahkûm
edecek kadar şerefsiz olurlar. Ama bunu yaparken, yapılan nice
vicdansızlıklardan da şekva ederler. Vicdan;
aklın kırbacıdır! Akılını kaybeden her şeyden muaf oluyor, ne yaparsa
yapsın artık önem arz etmiyor, çok normal karşılanıyor yaptığı her şey.
Şerefini kaybeden bir daha bulamıyor, bulsa da alamıyor, alsa da artık
olamıyor. Vicdanını öldüren, insan olma vasfını kaybediyor, canlı bir cenazeye
dönüşüyor ve ölüm kusuyor. Binaenaleyh, insan, aklın, şerefin, vicdanın
kıymetini bilmeli, aklını kullanmalı, şerefini kaybetmemeli, vicdanının sesine
kulaklarını asla tıkamamalı. Aklını bitevi beslemeli ve işlevsel kılmalı,
şerefini de aklı sayesinde korumalı ve kaybetmemeli, vicdanını ise daima kutsal
yasalarla cilalamalı.
EKSTRA:
‘’’’Kahpe, pespaye, müptezel
ve melun Siyonizm, emin ol ki; insanlık uyanıp dirildiğinde, senin kanlı ve
kirli ellerin, insanlığın üzerinden çekilecek, düşecek ve sen gebereceksin!’’’’
Bendeniz
‘’’’Garip bi dünya! Yemin
ederim garip bi dünya! İlginç insan siluetleri! Herkes ayrı bi âlem. Bin bir
suratlı kişilikler. Dürüstlük, samimiyet, ciddiyet hak getire. Hissiyat toprağa
gömülüp üzerine beton dökülmüş. Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun, şaşıp
kalıyorsun. Hayretler içerisinde kalıyorsun izlerken, insan suretine benzeyen
siluetleri. Menfaatler, merhameti ezip geçmiş! Vicdan can çekişiyor! Kazanmak
mutlak hedef olmuş. Bi yanda patlayıp çatlayasıya kadar yiyenler, bi yanda bi
dilim ekmeğe, bi yudum suya hasret kalanlar. Vicdanın sustuğu, merhametin
öldüğü bi dünyada yaşamaksa ölümden beter. Duygusuz canavarlar sarmış dört bi
yanı. Duygusuzluktan, vahşetten şikâyetçiyiz! Kısır münakaşalarla vaktimizi
öldürüyoruz. Ciddi düşünen, ciddi hedefleri olan, samimi duygulara sahip olan
sanki yok gibi. Konuşmayı bile beceremeyen basit insanlarız. Anlamak için değil
yargılamak için dinliyoruz. Sanki büyük marifet! Yemin ediyorum, büyük değerler
namına büyük ülkülere sevdalı ve sevdasıyla yaralı olan kimse yok gibi.
Yargılamaktan haz duyacak kadar ucuz insanlarız. Oysa rüyalarımız olsaydı çok
farklı karakterler olurduk. Ucuz hesaplar, alelade gevezelikler, sert ve vurucu
bencillikler; başka bir şey yok. Maddeye sahipsek kâfi, ötesi batarsa batsın.
Sonra da gelsin iri laflar, boş lafazanlıklar. Ammenin menfaati hiçbir kimsenin
umurunda değil, yeter ki benim menfaatim gelsin konsun avuçlarıma. Başkalarının
sırtından geçinen, başkalarının ortaya koyduklarından mutluluk kotaran
asalaklara dönüşmüş bir yığın var. İnsanların ezilmesinden, acı çekmesinden
zevk alan insan suretli varlıklara dönüşmüşüz. Neyi yapmıyorsak, onu en yüksek
sesle savunuyoruz. Kendimize dönüpte bakmıyoruz, baksakta görmüyoruz. Biz pir-ü
pakız, herkes kirli! Acıdan, hüzünden, garipsemekten başka bir şey kalmıyor
geriye. Üzülüyorsun sadece. Keşke böyle olmasa diyorsun ama ne çare! Çoktan
gömülmüşüz dünya bataklığının dibine ve nasıl çıkılır bilmiyorum. Söylenecek
çok şey varda, içinde bi yorgunluk beliriveriyor, bi usanç, bıkkınlık kaplıyor
tüm gövdeni. Münhasıran konuşuyoruz, laf üretiyoruz. Becerebildiğimiz tek şey
bu!’’’’
Bendeniz