Her şeyin temeli eğitim! Eğitim şart! Eğitimsiz olmaz!
Gibisinden klişeleşmiş ama hakikati ifade eden sözleri dilimize pelesenk
etmişiz, temcit pilavı gibi ortaya sürüp duruyoruz. Hatta ne garip artık
dilimizde iğreti durur hale bile gelmiş. Peki, bu öncüllerin gereğini yapıyor
muyuz? Hatta söylerken ne kadar sahici ve ciddi söylüyoruz? Ne kadar dürüstüz
bunu söylerken? Bir şeyi söylem olarak dile getirmeyi çok seviyoruz. Ama o söylemi
eyleme dönüştürmeyi hiç sevmiyoruz. Ya da çok sahtekârız, riyakârız. İki
durumdan birisiyiz, hiç kaçar tarafı yok. Tıpkı bir kimlikten gururla
bahsedipte, o kimliğe dair meziyetleri taşımadığımız gibi ya da taşıyacak çapta
olmadığımız gibi. Veyahut bir hakikati ciğerlerimizi kanatırcasına bildiğimiz
ama bir türlü eyleme dökmeye yanaşmadığımız gibi, üstelik eyleme dökmekte
hiçbir sakınca ve önümüzde hiçbir engel olmadığı halde. Yoksa var mı böyle
şeyler? Biz abuk sabuk şeyler yapmayı, eğitim yapıyoruz sanıyoruz yemin
ediyorum. Kendimi bildim bileli, ilk bilince erdiğim günden bugüne, bu
manzarayla karşı karşıyayım. Ne kazandık? Ne kazanabilirdik ki? Bir kere karar
vermeliyiz. Biz hakikati seviyor muyuz, sevmiyor muyuz? Şerefim ve namusum
üzerine yemin ediyorum sevmiyoruz. Böyle konuştunuz mu, peş peşe gelen bir
yığın boş lafla karşılaşıyorsunuz. Ama hadi buyur dendi mi de apışıp kalıyoruz,
afallıyoruz, rezilleşiyoruz. Haddizatında sefilane yaşıyoruz ama çok iyi
yaşadığımızı sanıyoruz. Zihnimiz meflûç, kalbimiz meflûç, vicdanımız meflûç!
Bunun sonucunda yüce bir eylem bekleyemeyiz elbette değil mi? Zira eylemi
doğuracak kaynaklar kuru ise ya da kirli ise, eylem nereden, nasıl doğacak?
Geçelim!
Eğitim nedir? Eğitimi biliyor muyuz? Eğitimin nasıl
olabileceği üzerinde kafa patlatıyor muyuz gerçekten? Lütfen namuslu olalım,
tüm doğallığımızla, temizliğimizle, samimiyetimizle kafa patlatıyor muyuz
eğitim üzerine? Vicdanımla soruyorum bunu. Gerçekten merak ediyorum, laf
yarıştırmayı bir kenara bırakalım, fikri temelde hiçbir sorgulama yaptık mı,
yapıyor muyuz? Eğitim üzerine kaç kitap okuduk, okuduğumuz kitabın kaçını
ciddiyetle okuduk, ciddiyetle okuduğumuz kitabın kaçını anladık? Eğitim olgusu
üzerine gerçekten sonuç alabilecek ve aldığımız sonuçlara tahammül edebilecek
çözümlemeler yaptık mı? Ya da sorgulama yapabilir miyiz, yapabiliyor muyuz? Sen
biliyorsun, ben bilmiyorum, sen yapamıyorsun, ben yapıyorum gibi fasit daire
içerisinde dolaşmak yerine, şerefli halkedilmiş insanlar olarak, bu ülke için,
neslimiz için, aydınlık istikbalimiz ve tam istiklalimiz için her birimiz ne
yapabiliriz, yapabiliyoruz temel düşüncesinde birleşebiliyor muyuz? Yoksa senin
yaptığın, benim yaptığım ya da yapamadıklarımız külliyen boş işler. Bunu
hepimiz çok iyi biliyoruz, zira mütemadiyen malayani ile iştigal ediyoruz.
Mesela; hiç, bu ülkenin çocukları nasıl bilim üretebilen nesiller haline gelir,
nasıl yüksek düşünceler üreten, büyük sanat harikaları yaratan, büyük
atılımlara vesile olacak sahici ve ciddi projeler üreten nesiller haline gelir
diye hiç düşünüp, halimize bakıp, kahroluyor muyuz? Bakınız biz her şeyimizi
böyle yapıyoruz. Biz bu ülkede kitabı bile metazori okutacağız handiyse. Kitap
okumayı tavsiye eden ama kitap okuyana zerre miskal itibar etmeyen insanlarız.
Şereflice cevap verin bana, bu ülkede kitap okuyan insan mı daha değerli, yoksa
cebi dolu kodaman mı hatta pezevenk olduğu halde kasası güçlü olan biri mi? Bu
bizi mahvediyor biliyor musunuz? Biz dürüst insanlar değiliz maalesef! Herkesin
gözü, kulağı, birbirinin yaptığında ve birbirinin ayağını nasıl
kaydırabileceğini düşünür bizim ülkede kahir ekseriyet.
Bu hayatta en büyük yanılgılarımızdan birisi, her şeyin
kanunlarla olup bittiğine inanmak ve bu minvalde hareket etmektir. Oysa hiçbir
olgu yoktur ki, kanun temelinde ideal düzeyde olaylaşmış olsun. Büyük başarılar
elde etmiş hiçbir kimse yoktur ki, elde ettiği başarıları kanunları bildiği
için başarmış olsun. Aksine kanunlar gerileticidir haddizatında işin özünde, en
dibinde. Elbette bu tür şeyleri en dibine kadar, tüm tafsilatıyla izah ve izhar
edeceğim ömrümün bereketi olacak olan eserimde. Oysa böyle basit ve saçma
şeyleri bırakıp daha yüksek düşünmeliyiz. Zira herkes farklıdır, farklı
kabiliyettedir ve herkes elinden gelenin en iyisini yapacaktır, yapmalıdır. Gerçekten
bu sorular üzerinde tüm samimiyetimizle, ciddiyetimizle, mutlak doğallığımızla,
insan olmaklığımız temelinde dürüst ve namuslu olarak kafa yoruyor muyuz? Yani
insan nedir, insan niçin vardır, insan eğitilmeli midir, eğitilmemeli midir?
Niçin eğitilmelidir? Nasıl eğitilmelidir? Eğitilebilen bir varlık mıdır insan?
İnsanın bu dünyada ki ihtiyaçları nelerdir? İnsan, hayatı boyunca ne ile
yaşamaktadır? Ahlakın eğitimle ilişkisi var mıdır ve nedir? İnsan, ahlaklı
olsun diye mi eğitilir? İnsan, kendi kafasıyla düşünemeyecekse, düşündüğü
zamanda tehlikeli addedilecekse, düşündüklerini izah ve izhar edemeyecekse, eğitimin
gayesi nedir? Kafa ve kalp, eğitim olgusunun kapsama alanında mıdır? Okul
nedir, niçin vardır, faydası var mıdır, yok mudur? Okulsuz da olabilir mi?
İnsan nasıl yetiştirilmelidir? Yoksa zaman mı dolduruyoruz, bulunduğumuz yeri
muhafaza etmek adına malayani ile iştigal ederek kendimizi görünmez kılıp
zarardan korunma yolunu mu seçiyoruz?
İnsanı hangi yönde yetiştirmeliyiz? İnsanı, insana düşman
paradigmaların kuklası olarak yetiştiriyor olabilir miyiz acaba? Şayet böyle
ise biz hangi eğitimi veriyor olabiliriz ya da eğitim veriyor olabilir miyiz? Ne
garip ki, düşünen ve düşündüğünü olduğu gibi ifade eden insanlar tarih boyunca
hep sakıncalı olarak görülmüştür. Çünkü kalıplaşmış düşünceleri sarsmışlar ve
alışkanlıkları bozmuşlardır. Şahsım olarak eğitimi bildiğimizi düşünmüyorum.
Eğitim üzerine düşünüyor muyuz? Düşündüğümüze de inanmıyorum, düşünüyoruz
denilirse de, bunun büyük bir yalan olduğunu düşünürüm. Çünkü eğitim üzerinde
düşünüyorsak çıkarımlarımız barizdir, eğitimi biliyorsakta yapacaklarımız
barizdir. Biz sadece yaptığımızın bir eğitim işi olduğunu sanıyoruz. Bir yığın
akademik lafazanlıklar üretmeyi ve eğitim diye saçma sapan şeyler yapmayı
becerebiliriz ancak ve buna da eğitim deriz. Eğitim; bir ruh terbiyesidir, kafa
disiplinidir. Ya da gerçekten böyle midir, bu mudur? İnsanın eğitilmesi işidir.
İnsanın, insan olmasının yolunda ki engellerin izale edilmesi işidir ama
bilinçli ve farkında olarak. Hani insan var. İnsanın bir ruhu var, kafası var.
İnsan bir dünyada yaşıyor. İnsanın yaşayacağı bir hayat var. İnsan bir toplum
içinde bulunuyor. İnsanın ruhunun ve kafasının bir şekilde iyi işlemesi
gerekir. Aklı, iradesi, nefsi var, bu yüzden insanın eğitilmesi gerekir.
Eğitmek; başlı başına disiplinize etmek, düzene sokmak işidir. Ne disiplinize
edilir, düzene sokulur? İnsan denilen canlı varlık! Peki, biz hangi eğitimi
yapıyoruz? Eğitimi kim için yapıyoruz? Eğitim yapabiliyor muyuz?