EĞİTİM...4...

Özgür DENİZ - 09.06.2018

Eğitim, uyandırıcı ve uyarıcı olmalıdır, uyuşturucu ve uyutucu değil. Eğitim, insana, kim olduğunu öğretendir ve kendini bilen insanı eyleme yönlendirendir. İnsana; düşmanlarını, düşmanlarının silahlarını ve düşmanın, kurşunlarını nereden, nasıl, niçin gönderdiğini ve gönderilen kurşunlara gövdelerin nasıl çelikten bir sertlikle siper olacağını öğretir. İnsanın içini boşaltmaz, bilakis doldurur. Hem de öyle bir doldurur ki, o insan bir daha asla uyuyamaz, uyutulamaz ve sömürülemez, hatta sömürgecinin hiçbir boyuttan kölesi olamaz. Eğer eğitilmiş bir insan emperyalizme sevgiyle, sempatiyle bakabiliyorsa, bakabilecek bir karaktere sahipse o insan eğitilmemiştir, güdülenmiştir. Zira kendisini sömüreni anası gibi görmektedir. Eğitilmiş insan ya da kendini eğitmiş insan öyle bir insandır ki, çelikten bir gövdeye sahiptir. Asla uyumayan bir bilince maliktir. Düşmanını öyle bir tanır ki, bir daha asla unutamaz. Eğitimle uyandırılmış bir insanı, uyutacak hiçbir yol ve yöntem bulunamaz. Eğitilmiş insanın efendisi olamaz, o kendi kendisinin efendisidir. Düşman, eğitilmiş ve eğitimle aydınlanmış insanı asla sömüremez. İşte eğitim böyle bir şeydir. Böyle bir şey yapıyorsa, böyle bir şeyi yapan şeye eğitim denir. İnsanı realitenin mahkûmu kılıyorsa, insanı hazzın ve zevkin kuklası yapıyorsa, beyni ve ruhu öldürüyorsa, o zaman eğitim nedir diye sorgulanmalıdır. Eğitim, konjonktüre göre olaylaşacak bir olgu değildir, çünkü konjonktürel bir olgu değildir. Eğitim, kültür yaratıcıdır, kültür sömürüsüne maruz bırakan değil. Eğitilmiş insan kültürünü ve değerlerini üretir, üretilen kültürün ve değerlerin zavallı bir uygulayıcısı ve taşıyıcısı olamaz. Eğitim; insanlara, kim olduklarını, niçin var olduklarını, nasıl yaşayacaklarını, kim için yaşayacaklarını öğretir. Yaşatmak için yaşamanın ne olduğunu öğretir. Geçmişle geleceği mezceden ve yeni bir gelecek inşa edecek olan insanı yaratır eğitim diyebileceğimiz şey. Akıl, nasıl kaderin atıysa; eğitim de, aklın kamçısıdır!

 

Eğer ki, eğitilmiş nesiller, neyi, niçin, kim için ve nasıl yapacaklarını bilmiyorlarsa, o nesillerden ümitvar olmak beyhudedir. Zira böyle bir nesil, kesinlikle eğitilmiş bir nesil olamaz. Çünkü eğitimin temel ve yegâne gayesi bu soruları sorabilen ve bu soruların cevabını aramaya çıkan, bulabilen ve bilen nesiller yetiştirmektir. İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı tefrik edebilecek ve verdiği kararları, başarıya giden yolda bir köprü gibi kullanıp terakki yolunda öncü olabilecek nesiller lazım bize. Yani eğitilmiş, nitelik kesbetmiş, insan olma yolunda emin adımlarla ilerleyen nesillere ihtiyacımız var bizim. Düşünebilen, hissedebilen ve ikisini mezcedebilen nesillerdir ki, eğitimden behredar olmuşlardır. İnsanla hakikat arasında bağ kurmaktır ve insanın hakikatle bağ kurmasına vasıtadır eğitim. Eğitim, umut tohumu serpmelidir gönül toprağına, umutsuzluk tohumu değil. Eğitilmiş insan yarınlarından yana belirsizlik cehennemine mahkûm olmamalı ve eğitime inanmalıdır. Eğitime olan inancını kaybetmiş bir insanın yaşama sevincini duyumsaması muhaldir. Eğitim alsa bile bir şey olamayacağını düşünen insan artık yitirilmiş insandır. Eğitim, kirletici değil temizleyicidir. Eğer eğitim çarkından insanlar kirlenerek, bozularak, yozlaşarak, daha da cahilleşerek çıkıyorlarsa o eğitim sorgulanmalıdır ve restore edilmelidir.

 

Ayrıca eğitimin muhakkak bir felsefesi olmalıdır. Felsefesi olmayan bir eğitimle bir adım dahi gidilecek mesafe yoktur ve olamaz. Tüm bunlar için bir eğitimcinin olabildiğince şuurlu ve bilinçli olması icap eder. Kanunlarla kafayı bozandan, prosedürden başka bir şey bilmeyenden eğitimci olamaz ve onun insanlığa sunacağı hiçbir katkı da yoktur ve olamaz da. Eğitim çarkı kanunlarla hakikatleri öğütmek için değil, hakikatlerle hakikatli insan yetiştirmek hatta kanunları insanileştirmek, kanunların insanı yok edecek değil yaşatacak duruma gelmesini sağlamak içindir. Bir eğitimcinin, sorumsuzluk, kayıtsızlık ve malayani ile işi olamaz. Eğitim, mazi üzerine güçlü bir istikbal inşa etme vetiresidir. Mazinin ışığıyla belirsiz yarınları belirginleştirmek, karanlıkları yara yara aydınlığa mülaki olmaktır eğitimcinin görevi ve bunu sağlayabilecek olanakları yaratmaktır eğitimin işlevi. İnsan, aklı ve vicdanı eğitilen bir varlıktır. Akıl nasıl kaderin atıysa, eğitim de aklın kırbacıdır ve bitevi kırbaçlanan akıl olgunlaşır ve yaratıcı düzeye yükselir. İnsanın kendisi eğitilendir ama insan da eğitendir, bu yüzden eğitmek için tüm tabiatın kendi emrine verildiği insanın en üst düzeyde eğitilmesi şarttır. İnsan, tüm gövdesiyle eğitime ihtiyaç duymaktadır ve bunu da adeta haykırmaktadır. İnsan gövdesinde ne varsa hepsi eğitilmek içindir; gözler, kulaklar, eller, ayaklar, kafa, ruh. Ve insan gövdesine iliştirilmiş tüm bu unsurların her birinin ayrı ayrı eğitilmesi gerekir ama aynı zamanda bir bütünlük içerisinde gerçekleştirilmelidir bu eğitim. Ki, hepsi eşgüdümlü faaliyet içerisinde olabilsinler. Zira bugün insan gövdesinde ki bu unsurların hepsi sanki birbirlerinden bağımsızlarmış gibi hareket etmektedirler. Birisi iyi yaparken, diğer kötü yapabilmektedir. Bu da insanın parçalanmış olmasından ve her parçasının farklı şekilde eğitilmesinden neşet etmektedir. Her bir unsur farklı telden çalmaktadır, bu da insanın istikametindeki insicamı nakzetmektedir. Bu durumda ciddiyetsiz ve disiplinsiz bir eğitimin neticesidir.

 

Niçin eğitiyoruz? Kimi eğitiyoruz? Nasıl eğitmeliyiz? Bu sorulara ciddiyetli, samimi ve sahici cevaplar aradığımız oldu mu hiç ya da bir cevap bulduğumuz? Tüm benliğimle ve bilincimle yemin ediyorum ki, sanmıyorum. Zira yolda ki yürüyüşümüz, yola nasıl çıktığımızın hüccetidir. Ya da kendi arzu ve isteklerimizin gölgesinde kalıyor hayata dair önemli ve aciliyeti olan ne varsa. İnsanın, eğitilmek için halk edildiğinin bile farkında ve bilincinde olduğumuzu sanmıyorum toplum olarak. Zira eğitime ve eğitimciye verdiğimiz önemin ve gösterdiğimiz saygınlığın derecesi, eğitimle ilgi düşüncemizin şifrelerini de verir bize. Eğer ki, bir eğitimcinin toplumsal saygınlığı ciddi düzeyde düşük ise, o toplumda eğitimin anlaşıldığına dair hiçbir emare yoktur ve bulunamaz. Eğitimciyi yüceltiyorsak eğitime önem atfediyoruzdur, şayet eğitimciyi alçaltıyorsak ve toplum nezdinde küçük düşürecek eylemlere tevessül ediyorsak eğitimin hiçbir değeri yoktur bizim nezdimizde. Biz, her şeyin dille söyleyince hemen oluvereceğini sanıyoruz hatta emin olun ki ciddi ciddi böyle düşünüyoruz. Mesela; ünlü mütefekkir Nurettin Topçu üstadın eğitimle ilgili o meşhur kitabının okunmasını söyleyince her şeyin vehleten düzelivereceğini sanıyoruz. Bir şeylerin düzelmesi için, o kitabı okumanın, okuduğunu anlamanın, anladığını uygulamanın gerektiğini akıl edemiyoruz. Belki akıl ediyoruz ama işimize gelmiyor, bilmiyorum. Zira eğitim davasında ciddiyetli ve samimiyetli olmak, yapılması gerekeni söylemekle değil yapmakla belli olur.

 

Şahsen bilincim şekillendi şekilleneli, bu ülkede eğitime önem verdiğimize matuf kati hüccet teşkil edecek hiçbir eyleme şahitlik etmedim. Eğitim önemlidir, şarttır, olmazsa olmazdır demekten başka hiçbir şey yapmadık maalesef. Eğitimin önemsiz olduğuna dair hiçbir söyleme şahit olmadım, eğitimin önemli olduğuna dair hiçbir eyleme de şahit olmadım. Mütemadiyen, alelade, sığ, kof işlerle, kanunları bir yumruk gibi kullanmakla, saçma sapan prosedürlerle iştigal ettik durduk ve eğitim işi yapıyoruz sandık. Yanıldık ve çakıldık! Mesela, eğitimcilerin 3600 meselesini bile çözemedik, eğitimciye güya kendisinin önemsendiğini söylediğimiz ve bunun üzerine bol nutuklar irad ettiğimiz günlerinde bile bir ikramiye vermeyi beceremedik. Ama eğitim sonsuz önemlidir, eğitimci değerlidir!!! Ha elbette madde burada bir örnek olarak verilmektedir, mesele madde değildir, madde ne kadarda hayatın olmazsa olmazlarından bir unsur olsa da. Biz manevi sahada bile yapılması gerekenleri yapmıyoruz, yapamıyoruz maateessüf. Ne gariptir ki, eğitim sonsuz öneme haiz bir meseledir ama mahiyetine mütenasip olaylaştırılmasına gerek olmayacak kadar da basit bir meseledir aynı zamanda. Dehşetli paradoks! Yalancıysam söyleyin ve yüzüme tükürün. Burada bir nevi naçizane fikir teatisi yapıyorum ve indi mülahazalarımı serdediyorum, kendi kendimle de olsa. Söylesen hükmü olmayan, sussan da gönlü razı edemediğin bir dilemma! Beynen ve kalben beyhude çırpınışlar gibi geliyor ve ince bir sızı kaplıyor tüm gövdenizi. Oysa hiçbir değer cehaletle üretilmez ve korunmaz ama eğitimle üretilir ve muhafaza edilir. Ve Allah; nesillerin terbiye edilmesi ve korunması gerektiğini emreder!

Tarih: 09.06.2018 Okunma: 748

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?