İnsan yalancı be dostum! Çok
üzücü ve kahredici ama gerçek bu, yüreğim burkuluyor söylerken bile. Ve
yalanlarla avunacak kadar kafasız insan. Ya da yalancı olduğunu bile
bilemeyecek kadar cahil. Yahut yalana alıştığı için doğruyu unutmuş. Yalan
hayatlar yaşıyoruz. Yalan konuşuyoruz, yalanlarla yaşamları çalıyoruz. İnsan
sürekli aldatıyor ve aldanıyor. Ya da yuttuğumuz yalanlarla ve o yalanlara barikat
olamayan cahil kafalarımızla zalimlerin çarklarının kolayca dönmesine aracı
oluyoruz. Niye böyle insan ya da böyle olmak zorunda mı? Niye geldik biz bu
dünyaya? Gerçekten bir mikrop gibi yaşayıp, bir mikrop gibi ölmek için mi
geldik? O zaman insan olmanın anlamı nedir? Hey dostum düşünsene, bu hayatta
doğru olsaydın yaşayabilir miydin? Kim severdi seni? Olduğun gibi görünseydin
değer görür müydün? Hakikati çırılçıplak söyleseydin yanında tek kişi kalır
mıydı? Ya da özgürce dolaşabilir miydin, ayağına dolanmaz mıydı bildiğin
hakikatler? Tek bir dostun olur muydu, sen, sen olsaydın? Ya da, sen, sen
olmadığında dostun olduğunu söyleyen, gerçekten dost olabilecek değere sahip
midir? Olduğu gibi görünen kim değer gördü? Doğruyu söyleyemeyecek kadar
korkuyor insan, bu dünyada. Çünkü doğruyu söylediğin zaman hainsin! Bu korku
öyle böyle bir korku değil. Burada ki korku, bildiğimiz korkulara da
benzemiyor. Niye korkuyorsun oğlum, kızım, arkadaşım, dostum diyemezsin böyle
bir korkusu olana. Dip derinliklerde kökleşmiş bir korku bu. Belki bu korkuyla
doğdun. Böyle olunca da yalanlarla yaşamaya alışmak zorunda kaldın. Peki, niye
böyle bu? Böyle değilse ne ve nasıl böyleymiş gibi görünüyor? Böyle olmak
zorunda mı? Böyle bir zorunlulukla mı var olduk? Öyleyse yaşamak bir avuntu,
bir sanrı mı? Ve yalan mı insan? Sorular bitmiyor ki? Sormaktan bile
korkuyorsun. Bu dünyada herkes yalan söylüyor. Herkes birbirini kandırıyor. Bir
yalan bataklığı içinde yaşıyoruz. Niye yalan söyler insan? Doğru niçin
söylenmez ya da niçin korkarız doğruyu söylemekten? Yani gerçekten ilginç değil
mi? İnsanlar doğruyu söylemekten korkuyor. Ya da kademeli bir şeymiş gibi bu
durum. Birçok gerçeği söyleyebilecek olan var ama söyleyemiyor, birazcık
gerçeği söylemesi gerekenler var ama söyleyemiyor, çok az gerçeği söylemesi
gerekenler var ama söyleyemiyor. Sonra da dürüstlükten dem vuruluyor ve
bizlerde cahil kafalarımızla atılan bu yemi mal gibi yiyoruz. Hayatlarımız,
yalanlarla göz göre göre çalınıyor ama biz ahmakça bakıyoruz. Kim korkutuyor
insanları? Nasıl korkutuyor? Bakınız bunu yapan bir insan değil aslında. Belki
insan gibi duyumsanıyor ama insan değil. İçinde insan olabilir ama bir bütün
olunca insan olmuyor. Garip bir şey! Bak onu bile ifade etmekten ürküyor insan.
Nasıl bir şey bu? Niye böyle bir şey? İnsanı ilgilendiren her şey bir yalan
havuzunun içerisinde ve dışarıya yalan olarak savruluyor ve her şey hakkında
söylenen tüm şeyler yalan. Korkularla örülmüş duvarın içerisinde her şeyini
kaybetmiş insan; vicdanını, merhametini, sevgisini, kardeşliğini, cömertliğini
ve insanlığını ve kaybetmiş yaşamı. Ama ben yaşamak istiyorum dostum! Yalansız,
dolansız bir hayat istiyorum. Yalanlarla, yaşamak sevincimin çalınmasını
istemiyorum. Kendim olmak istiyorum. Sevmek, hep sevmek, herkesi sevmek
istiyorum. Kimseyi dışarıda bırakmak istemiyorum. İnsanlar kendileri olsunlar
istiyorum. Kendileri olan insanların, yaşamı zenginleştireceklerine inanıyorum.
Bir uçurtma gibi özgürce savrulmak istiyorum gökyüzünde gerçek rüzgârla.
İnsanlar kendileri olmasınlar istersem, onları yalan bir hayata sürüklemiş
olmaz mıyım? Ben ağız dolusu gülmek istiyorum.
Bazen kırlarda haykırmak istiyorum. Ben çiçeklerle yaşamak istiyorum. Ben
insanlarla kucaklaşmak ve hep birlikte, barışın, kardeşliğin, paylaşımın
türküsünü terennüm etmek istiyorum. Düşüncelerden ötede değerli olan şeylerin
olduğunu hissediyorum, kavga değil barış, düşmanlık değil kardeşlik istiyorum.
Peki, niye olmuyor tüm bunlar? Mücadele mi verilmiyor, mücadele verildiği halde
mi olmuyor, olması imkânsız da mı olmuyor, olması mümkünse niye olmuyor? Bu
nasıl oluyor?
İnsan hasta be dostum!
Vallahi, billahi, tallahi hasta ve yaşamayı bilmiyor insan. Gözünün önünde ki
sahtekârlığı bile anlayamayacak, idrak edemeyecek, hissedemeyecek kadar cahil.
Önüne ne korsan mal gibi yiyor insan maalesef. İnsan, insanlığın diliyle değil,
hırsların, kin ve nefretlerin, düşmanlığın diliyle konuşanlara yüzsuyu döküyor.
Dili var konuşamıyor, aklı var düşünemiyor, kalbi var hissedemiyor, vicdanı var
merhametten yoksun. Lanet olasıca dünya, hasta etmiş insanı. Gerçekten hasta,
üstelik hastalığını da bilemeyecek kadar hasta. Yalan söyleyen insan hastadır
be dostum. İnsan haram yemekten çekinmiyor, kul hakkına el uzatmaktan utanmıyor
ve üstelik bunları kanıksamış, çok normal görüyor. Olması gerekiyormuş gibi
algılıyor. Olmadığında şaşırıyor. Bu yüzden de hiç rahatsızlık duymuyor. Bu
insan gerçekten sağlıklı olabilir mi? Bi araba, biraz para, dört duvar, hadi
yaşa. Ya git keyfini sür hayatın ya da gönder aldıklarını. Bu işte her şey! Bu
kadar basit, bu kadar küçültücü. Kaybetmekten korkuyorsun ve katlanıyorsun
zorla, yalan bir yaşama. Ve elinden alırım diyerek korkutuyor ve seni mahkûm ediyor,
bu kadar zavallıca her şey. Ben yalanlara inanmak, günahlara ortak olmak,
hastalanmak, hastalanmış insanlığa uyum sağlamak zorunda mıyım? Zorunda değilim
ve olmamalıyım be dostum? Öyle değil mi ama? Hadi be dostum, konuşsana! Ben fani değil miyim? Öyleyse nedir bu tasa,
keder ve nedir ömrü heder ettiren şey? İnsan neye adamalı kendisini? İnsan
nasıl olmalı? Ahhh be dostum! Ne cinayetler işleniyor yalanların arkasında ve
işlenen bu cinayetlerde ne insanlar ölüyorlar masumca. Böyle olmuyor be dostum!
Vicdan kabul etmiyor bunu. İnsan nasıl kurtulabilir böyle bir dünyadan?
Kurtulabilir mi? Nereye gidebilir? Adanıyorsan yanıyorsun, yakıyorsan
yaşıyorsun bu dünyada. Biliyor musun dostum? Bu dünyada, yaşamayı, çok az insan
hak ediyor aslında? Hak etmeyenler zaten bilmiyorlar ki yaşamayı, onlar
yaşadıkları için, ölüyorlar diğerleri. Hiç vicdanınla baş başa kaldığın oldu
mu? Vicdanının sessiz çığlıklarını işittin mi ya da vicdanın işitti mi sessiz
çığlıklarını? Kaçtığı, buluştuğu, konuştuğu bir vicdanı vardır her insanın be dostum.
Ne diyor vicdanın sana? Çocukları göz göre göre öldürüyoruz be dostum. Oysa her
şey çocuklar gülsün diye olsaydı ne güzel olurdu değil mi? Onların gülmeleri ne
güzeldir be dostum! Taaa yürekten gülerler, öylesine saf, öylesine temiz, öylesine
doğal, öylesine masumca. Sahi hiç düşündük mü, çocuklara nasıl bir dünya
bırakıyoruz diye ve ardı gelmeyen sorular sorduk mu bunun için? Çocuklar ölmese
keşke değil mi? Aç kalmasalar hiç? Aç kalan bir çocuğun acısını hissedebilir
misin dostum? Eğer sadece bunu hissedebilseydik, nasıl bir dünya olurdu burası?
İnsan çok şey elde etmiş, çok şey kazanmış ama kendini kaybetmiş ve kaybettiği
yerde öylece donup kalmış. İnsanın, kendisini adayabileceği yüce şeyler yoksa,
insanın var olmasının hiçbir anlamı yoktur bu dünyada. Ve adanmak çok farklı
bir şeydir. Hayatını hakikate, hürriyete ve adalete adamak, bir haysiyet,
hissiyat, hassasiyet, mesuliyet, şeref ve şahsiyet meselesidir dostum! Bunun
için de, yürekli gazeteciler, yürekli aydınlar, yürekli âlimler, yürekli bilim
adamları, yürekli sanatçılar velhasıl yürekli insanlar lazım bu dünyaya, yalan rüzgârlarını
dağıtacak, karanlığı aydınlatacak, bataklığı kurutacak, yalan hayatı yok edip
hakikatli hayatı ve yaşamı getirecek. Karanlığı yok edip aydınlığı dünyamıza
taşıyacak. Toplum içinde yaşamanın sevincini kaybetmek ne demektir dostum,
biliyor musun? Sahtelik, yalan, dolan, kibir, kompleks, haset, fitne, fesat,
haram, kötülük, zulüm, adaletsizlik, ahlaksızlık ile dolu hayat boğuyor insanı
ve kovuyor. Belki de beni kirlettiler, bende seni kirletirim, girme içime
diyor. Kahroluyorum, üzülüyorum, umudumu, yaşama sevincimi kaybediyorum yavaş
yavaş. İnsanlığımdan utanıyorum dostum! Daha korkutucu olanı, insanlığımı
kaybetmekten korkuyorum be dostum!
BAYRAM MESAJI
Allah, insana, kula kulluğu
ve köleliği reddedecek bilinç versin. Adalete şerefiyle iman edecek yürek
versin. Kötülük, zulüm, adaletsizlik yapana, bendendir deyip eyvallah etmeyecek
şahsiyet versin. Dinin özünü anlayacak ve hakikati görecek feraset ve basiret
versin. Haksızlık karşısında asla boyun eğmeyecek cesaret versin. Korkusuzca
yaşayacak irade versin. Hakikati kabullenebilecek yürek versin. Özgürce
kullanacak ihtiyar yetisi versin. Aklını kendisine kullandıracak mesuliyet
şuuru versin. Şuurlanmayı hızlandıracak okuma gücü ve aşkı versin. Kendi
kaderini kendisinin belirleyeceği iman, zekâ ve kuvvet versin. Bu topraklara ve
yeryüzünün tüm mazlum topraklarına bayramla birlikte baharı ve güneşli güzel günleri
getirecek gayret versin. İnsan olmak, insan kalmak ve insanca yaşamak umuduyla.
Ey insan! Tüm kalbimle, bilincimle bayramını kutluyorum. Sadece insan
olabilmişlerin, insan kalabilmişlerin ve insanca yaşayabilenlerin bayramlarını
kutluyorum.