Niye hep böyle acayip şeyler
yazıp duruyorsun? Senin başka işin gücün yok mu? Senin derdin ne? Evet
yazıyorum ve bademada yazacağım. Başka işim gücüm de yok. Derdim de var, hem de
çok. Eğitim üzerine, insanlık üzerine, okumak üzerine, bazen politika vb. şeyler
üzerine bir şeyler karalıyorum ve ilanihaye de yapacağım bunu. Şahsi hazzıma
ayıracak zamanım yok ve olamaz. Dünya derdine düşme gibi bir lüksüm yok ve
olamaz. Mülkiyet peşinde koşmadım bugüne değin, bademada koşmayacağım ve
koşamam. Ben hırsız olamam, insanlığın ortak mülkünü metazori gasp edip,
insanlık üzerinde egemenlik kuracak kadar alçalamam. Üç kuruşluk dünyanın
köpeği olamam. Üç kuruşluk dünya, üç kuruş etmeyecek çıkarlar için,
insançocuklarının, acılardan acılara sürgün edilmelerine razı gelemem.
İnsanlığa haksız yere çektirilen acılara seyirci kalamam. Kardeşimde olsa,
yapamam bunu. Kardeşim de yapmaz zaten bunu. Düşüncelerimi paylaşıyorum ve
paylaşmak zorundayım. Ki, bunu yapmasam zaten yaşayamam, tutunamam hayata. Okunup
okunmaması da umurumda değildir. Ben okumak, düşünmek ve yazmak zorundayım.
Çünkü ben yaşamak ama insanca yaşamak ve dahi yaşatmak istiyorum. Gerisinden
anlamam. Kimsenin hayatı da beni ırgalamıyor. Şişeyi doldurur atarım, açan
açar, açmayanın hürriyetidir. Konuşmalarım da kahir ekseriyetle teoriler ve
temel meseleler üzerinedir. Ben böyleyim arkadaş, çünkü ben arıyorum,
soruyorum, istiyorum. Bendeniz insanca, hakça bir düzen istiyorum. Ne ezen
olsun ne de ezilen bulunsun istemiyorum. Bendeniz, barışın, kardeşliğin,
emeğin, huzurun, adaletin, hürriyetin, eşitliğin, velhasıl insanlığın egemen
olduğu adalet dolu bir düzen istiyorum. Herkes gülsün istiyorum. Kimse aç
kalmasın istiyorum. Birlikte üretilsin, birlikte tüketilsin istiyorum. Birileri
üretsin, birileri üretilenlere kanun zoruyla el koyup vampir gibi emmesin
istiyorum. Böyle bir düzen olmadıkça, nasıl yaşarsam yaşayayım hiçbir şey ifade
etmiyor bendeniz için. Bendeniz keyfime bakayım, hayatımı yaşayayım, yediğim
önümde yemediğim ardımda olsun, diğerlerinin canı çıksın diyecek kadar şerefsiz
olamıyorum. Acı çekenlerin acılarını unutup, sevinçlerimi yaşamak derdine
düşemiyorum. Kitap yazma arzumda münhasıran bu sebepledir. Anlatacak şeylerim
var insanlığa, söyleyeceklerim var, aktaracağım duygularım ve düşüncelerim var,
biriktirdiklerim var, miras bırakacağım düşlerim var genç kardeşlerime.
Dünyanın altını üstüne getireceğim ve tüm zalimleri ifşa edeceğim bir gün.
Birgün, güneş gibi doğmasını, balyoz gibi inmesini istiyorum bu dünyanın
tepesine demir gibi sözlerimin. Ve bunu mutlaka yapacağım. Zalimlerin
tahtlarını sarsacağım. Güneşli güzel günlerin gelmesine bir faydam olacaksa yapacağım
bunu. Motorlarımızı maviliklere süreceğiz birlikte, güzel günler, güneşli
günler göreceğiz hep birlikte. Bu yüzden dostluğum da sıkıcıdır. Çünkü bu
dünyaya ayak uyduran biri değilim. Bu dünyayı konuşmaktan hazzeden biri
değilim, olamadım bir türlü. Bendeniz absürt lafazanlıklardan hazzetmem,
sosyete züppelerinin beni avutmak için çevirdiği filmlerle değerli zamanlarımı
heba edemem. Boş nutuklarla tatmin olamam. Malayani ile iştigal edip kıymetli
dakikalarımı öldüremem. Şeytanların Allah deyip aldatmalarına eyvallah edemem.
Vatan için ölürüm ama vatan diyerek uyutanların suratına tükürmekten imtina
etmem. O zaman ne bırakabilirim geride? İnsanlık adına neyi başarmış olurum?
İnsanlığa nasıl umut olabilirim? İnsanları gerçeğe nasıl davet edebilirim?
İstiyorum ki, bu toprağın çocukları hep üretsinler, nitelikli şeylerle iştigal
etsinler, benim yapamadığım bir şey mi var, onu başka birisi yapsın, başkasının
yapamadığı bir şey mi var, onu ben yapayım, bu toprağın çocukları büyük şeyler
üretsinler, büyük işler başarsınlar, mütemadiyen okusunlar, öğrensinler,
bilinmeyenleri bilinir kılsınlar, mucit olsunlar icat etsinler, bilim adamı
olsunlar hastalıklara şifa olacak ilaçlar bulsunlar, büyük sanat eserleri
ortaya koysunlar. Bilimle iştigal etsinler, akıllarına güvensinler. Bir gecede
tek bir safsata ile gelecekleri karartılmasın. Ama ne mümkün böyle bir şey,
hasedin ve kompleksin egemen olduğu, ehliyetin ve liyakatin hiçbir anlam ifade
etmediği, çalışanın ve namuslu olanın ve üretenin hiçleştirildiği bir dünyada
ne mümkün böyle bir şey. Dinin bile paraya, çıkara, dünyaya hizmet ettiği bir
yerde nasıl imkân dâhilinde olacak böyle bir şey? Böyle bir toplumda üretmek,
farklı bir şey ortaya koymak nasıl olacak? Boş işlerle, senlik benlik kavgası
ile, o gitsin ben geleyimlerle, şu şöyle demiş ne demek istiyorlarla, şu kim ne
düşünüyorlarla, şu bana dost mu düşmanmılarla nasıl olacak? Büyük işlerle
iştigal edeceğimize, küçük işlerle iştigal ede ede küçülüp gitmişiz. İnsanların
düşüncelerine bakıyoruz, bizden değilse namussuzdur ve yok et gitsin. Kimseyi
konuşturmuyoruz, herkesi korkuya mahkûm ediyoruz ve susturuyoruz. Nasıl
ilerleyecek insanlık bu şekilde? İstesem, bende, dünyanın gidişatına çok kolay
şekilde ayak uydurup adapte olabilirim. Yer, içer, gezerim. Lak lak eder günümü
tüketirim. Bunu yapamam mı, yapacak gücüm yok mu? Kuşkusuz bal gibi de yaparım,
yapacak gücüm de var. Hiçbir şeyi umursamam, kafama takmam, gerekirse hayatımı
para mabetlerine ipotek ederim ve dünyayı dibine kadar yaşarım. Böyle yapmasam
bile mevcut imkânlarımla bile bal gibi de yaşar giderim istediğim şekilde. Gezerim
tozarım, yerim içerim, istediğim gibi yaşayabilirim. Ama benim istediğim bu
değil. Bu kadar basit olamam. Çünkü temel meseleler halledilmedikten sonra ve
sağlam temellerde yürümedikten sonra yaşamak mümkün mü? Ben yaşamak istiyorum
ama onurluca yaşamak istiyorum. Diz çökerek değil, korkarak değil, ayakta ve
insanca yaşamak istiyorum. Önce her şey güzel olacak ki, sonra güzelce
yaşayabileyim. Böyle bir şeyde, yaptığım şeye bağlı. Ben dünya derdine düşeyim,
hazlarımın esiri olayım ve birileri hep yaşasın, ben ise yaşamadan yanayım. Ben
yazarak yaşamayı getirme çabasındayım. İstiyorum ki, insan kazansın, ben
kazanayım, insanlık kazansın. Bu da leyim ley yaşamakla olmuyor! Kafalardan
kafalara paylaşmak gerekiyor, kafalarda ki tıkalı damarları açmak gerekiyor ve
beyinleri uyandırmak gerekiyor. İnsanları eyleme sevk etmek gerekiyor.
İnsanların gerçeği görmeleri gerekiyor. Benim, senin, onun, bunun, şunun,
velhasıl hepimizin beyinlerimizin uyanması gerekiyor. Niçin kapitalizm kazansın
ilelebet? Niçin beni ürettiği oyuncaklarla avutsun, uyutsun ve ben avunurken,
uyurken o dilediği gibi yaşasın, dem sürsün? Üstelikte ben kendi topraklarımda,
terimi, kanımı, yaşımı karıştırdığım topraklarımda, yaşamaktan mahrum kalayım
ama üzerinde yaşadığım topraklarda gram harcı olmayan namussuzlar kazansın öyle
mi? Hayır bayım bu olmayacak! Bunun olmaması için okuyacağız, öğreneceğiz,
uyanacağız, üreteceğiz ve ellerimiz kenetlenecek. Vatan benim diyeceğim ama
benim dediğim vatanımda yaşayamayacağım. Yaşayanlar hep kompradorlar olacak
öyle mi? politikacı madrabazlar olacak öyle mi? Tamam mı diyelim, öyle olsun mu
diyelim? Demeyeceğim, demeyeceğiz! Kapitalizmin ürettiği aşağılık ve lanet
oyuncakların esiri olmayacağız, oyuncakların oyuncağı olmayacağız,
uyumayacağız, münhasıran tüketici olmayacağız. Kapitalizme köpeklik edenlere
köpeklik etmeyeceğiz. Senlik benlik kavgalarının basit birer figüranı
olmayacağız. Büyük düşler kuracağız, büyük düşüneceğiz ki, büyük yaşamlara
merhaba diyebilelim. Ya insan ölecek, bu düzen yaşayacak kapitalizm kazanacak,
ya bu düzen çökecek, kapitalizm ölecek ve insan kazanacak! Üçüncü bir yol yok!
Anladın mı şimdi?
İnsanlığı köleleştiren,
yeryüzünü insana cehennem eden, adaleti hiç eden, kardeşliği piç eden, barışı
suç eden bu düzen çökecek, yeryüzü cennet, insanlık mutlaka özgür olacak ve
insanlığın şarkısı bir daha asla susmayacak! Bu tamamen bizim ellerimizde
inanın. Geleceğimizi biz belirleyeceğiz. Kaderimizi biz çizeceğiz, bütün
insanlığın kollektif bilinciyle, emeğiyle, eylemiyle. Biz insanlar büyük bir
aileyiz, çoğuz. Ve istedikten sonra başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.
Korkmayın! Korkmayın! Korkmayın! Korkarsanız her gün, cesur olursanız bir kere
ölürsünüz. Dizleriniz üzerinde sürünerek şerefsizce yaşayacağınıza, ayaklarınız
üzerinde insanca ölün. İşte yaşamak budur!
Bu dünyada herkesin acı
çekme ihtimali vardır. Acılara seyirci kalırsan, çığlıklara kulaklarını
tıkarsan; çektiğin acılara merhamet edecek yürek bulamazsın, çığlıklarını
duyuramazsın. Unutma bunu ey insan! İnsanlık herkese lazım…
HOŞÇAKALIN!
Bu yazımla şimdilik elveda
dostlarım! Suskunluğa bu vicdan razı gelir mi bilmiyorum. Yenilmedim ama
yenemedim de dünyayı. Bu örtülü bir itiraf mı, yenemediğimi ve yenildiğimi
kabullenme mi bilmiyorum. Böyle hissetmiyorum! Ben hiçbir şey vermek
istemiyorum, dünya çok şey istiyor benden ama tek bir şey bile veremeyecek
kadar yorgunum. Galiba silbaştan başlayacağım ve dünya ile anlaşacağım. Ya da
ne anlaşacağım ne de başlayacağım. Aslında anlaşmakta değil ama ifade edecek
kelime bulamıyorum. Bundan böyle hiçbir konuda ama hiçbir konuda hiçbir şey
bilmiyorum, yeniden öğreneceğim her şeyi ama her şeyi. Bu yüzden de günahsızım,
suçlarımı ölüme mahkûm ediyorum. Ötelerde hatalarım, günahlarım, suçlarım olursa
da, dünyaya alışmak kolay değil biliyorsunuz. Her şeye yeniden bakacağım, her
şeyi yeniden anlayacağım, her şeyi yeniden tanımlandıracağım ve son kararımı da
ona göre vereceğim. Bu yüzden mazur görün beni, her konuda ki cehaletimi. Ne
sorum olacak, ne de sorulacak sorular cevap bulacak. Çünkü artık bir cahilim ve
öğreneceğim. Evet, cahilim ve cehaletimi kabulleniyorum! Böyle hayatın içine
tüküreyim. Kokuşmuş, karanlık, rezillik dolu bir dünya. Nereye el atsan pislik
fışkırıyor. Handiyse insanın olmadığı bir dünya. Her şeyden tiksiniyorum,
hiçbir şeyden tiksinmediğim kadar insan görünümlü yaratıklardan tiksiniyorum,
rahat olun lütfen, zira genelleme yapmıyorum, çünkü hala insanların bulunduğuna
inanıyorum. Şimdilik bu dünyayı ve bu dünyaya ait her şeyi reddediyorum. Eğer
alışırsam böyle düşünür müyüm onu da bilmiyorum. Cehalet esir almış her şeyi ve
kol geziyor karanlık sokaklarda ama artık bundan böyle susuyorum, cahilim! Yeni
doğdum sayıyorum kendimi ve bir yabancıyım hayatın içinde, ağır ağır alışacağım
alışabilirsem. Bir şeyler anlatabilecek kadar temiz olanlar var mı bakacağım,
bulacağım, dinleyeceğim, anlamaya çalışacağım. Hoşçakalın!