DERDİN NE?...

Özgür DENİZ - 19.06.2018

Niye hep böyle acayip şeyler yazıp duruyorsun? Senin başka işin gücün yok mu? Senin derdin ne? Evet yazıyorum ve bademada yazacağım. Başka işim gücüm de yok. Derdim de var, hem de çok. Eğitim üzerine, insanlık üzerine, okumak üzerine, bazen politika vb. şeyler üzerine bir şeyler karalıyorum ve ilanihaye de yapacağım bunu. Şahsi hazzıma ayıracak zamanım yok ve olamaz. Dünya derdine düşme gibi bir lüksüm yok ve olamaz. Mülkiyet peşinde koşmadım bugüne değin, bademada koşmayacağım ve koşamam. Ben hırsız olamam, insanlığın ortak mülkünü metazori gasp edip, insanlık üzerinde egemenlik kuracak kadar alçalamam. Üç kuruşluk dünyanın köpeği olamam. Üç kuruşluk dünya, üç kuruş etmeyecek çıkarlar için, insançocuklarının, acılardan acılara sürgün edilmelerine razı gelemem. İnsanlığa haksız yere çektirilen acılara seyirci kalamam. Kardeşimde olsa, yapamam bunu. Kardeşim de yapmaz zaten bunu. Düşüncelerimi paylaşıyorum ve paylaşmak zorundayım. Ki, bunu yapmasam zaten yaşayamam, tutunamam hayata. Okunup okunmaması da umurumda değildir. Ben okumak, düşünmek ve yazmak zorundayım. Çünkü ben yaşamak ama insanca yaşamak ve dahi yaşatmak istiyorum. Gerisinden anlamam. Kimsenin hayatı da beni ırgalamıyor. Şişeyi doldurur atarım, açan açar, açmayanın hürriyetidir. Konuşmalarım da kahir ekseriyetle teoriler ve temel meseleler üzerinedir. Ben böyleyim arkadaş, çünkü ben arıyorum, soruyorum, istiyorum. Bendeniz insanca, hakça bir düzen istiyorum. Ne ezen olsun ne de ezilen bulunsun istemiyorum. Bendeniz, barışın, kardeşliğin, emeğin, huzurun, adaletin, hürriyetin, eşitliğin, velhasıl insanlığın egemen olduğu adalet dolu bir düzen istiyorum. Herkes gülsün istiyorum. Kimse aç kalmasın istiyorum. Birlikte üretilsin, birlikte tüketilsin istiyorum. Birileri üretsin, birileri üretilenlere kanun zoruyla el koyup vampir gibi emmesin istiyorum. Böyle bir düzen olmadıkça, nasıl yaşarsam yaşayayım hiçbir şey ifade etmiyor bendeniz için. Bendeniz keyfime bakayım, hayatımı yaşayayım, yediğim önümde yemediğim ardımda olsun, diğerlerinin canı çıksın diyecek kadar şerefsiz olamıyorum. Acı çekenlerin acılarını unutup, sevinçlerimi yaşamak derdine düşemiyorum. Kitap yazma arzumda münhasıran bu sebepledir. Anlatacak şeylerim var insanlığa, söyleyeceklerim var, aktaracağım duygularım ve düşüncelerim var, biriktirdiklerim var, miras bırakacağım düşlerim var genç kardeşlerime. Dünyanın altını üstüne getireceğim ve tüm zalimleri ifşa edeceğim bir gün. Birgün, güneş gibi doğmasını, balyoz gibi inmesini istiyorum bu dünyanın tepesine demir gibi sözlerimin. Ve bunu mutlaka yapacağım. Zalimlerin tahtlarını sarsacağım. Güneşli güzel günlerin gelmesine bir faydam olacaksa yapacağım bunu. Motorlarımızı maviliklere süreceğiz birlikte, güzel günler, güneşli günler göreceğiz hep birlikte. Bu yüzden dostluğum da sıkıcıdır. Çünkü bu dünyaya ayak uyduran biri değilim. Bu dünyayı konuşmaktan hazzeden biri değilim, olamadım bir türlü. Bendeniz absürt lafazanlıklardan hazzetmem, sosyete züppelerinin beni avutmak için çevirdiği filmlerle değerli zamanlarımı heba edemem. Boş nutuklarla tatmin olamam. Malayani ile iştigal edip kıymetli dakikalarımı öldüremem. Şeytanların Allah deyip aldatmalarına eyvallah edemem. Vatan için ölürüm ama vatan diyerek uyutanların suratına tükürmekten imtina etmem. O zaman ne bırakabilirim geride? İnsanlık adına neyi başarmış olurum? İnsanlığa nasıl umut olabilirim? İnsanları gerçeğe nasıl davet edebilirim? İstiyorum ki, bu toprağın çocukları hep üretsinler, nitelikli şeylerle iştigal etsinler, benim yapamadığım bir şey mi var, onu başka birisi yapsın, başkasının yapamadığı bir şey mi var, onu ben yapayım, bu toprağın çocukları büyük şeyler üretsinler, büyük işler başarsınlar, mütemadiyen okusunlar, öğrensinler, bilinmeyenleri bilinir kılsınlar, mucit olsunlar icat etsinler, bilim adamı olsunlar hastalıklara şifa olacak ilaçlar bulsunlar, büyük sanat eserleri ortaya koysunlar. Bilimle iştigal etsinler, akıllarına güvensinler. Bir gecede tek bir safsata ile gelecekleri karartılmasın. Ama ne mümkün böyle bir şey, hasedin ve kompleksin egemen olduğu, ehliyetin ve liyakatin hiçbir anlam ifade etmediği, çalışanın ve namuslu olanın ve üretenin hiçleştirildiği bir dünyada ne mümkün böyle bir şey. Dinin bile paraya, çıkara, dünyaya hizmet ettiği bir yerde nasıl imkân dâhilinde olacak böyle bir şey? Böyle bir toplumda üretmek, farklı bir şey ortaya koymak nasıl olacak? Boş işlerle, senlik benlik kavgası ile, o gitsin ben geleyimlerle, şu şöyle demiş ne demek istiyorlarla, şu kim ne düşünüyorlarla, şu bana dost mu düşmanmılarla nasıl olacak? Büyük işlerle iştigal edeceğimize, küçük işlerle iştigal ede ede küçülüp gitmişiz. İnsanların düşüncelerine bakıyoruz, bizden değilse namussuzdur ve yok et gitsin. Kimseyi konuşturmuyoruz, herkesi korkuya mahkûm ediyoruz ve susturuyoruz. Nasıl ilerleyecek insanlık bu şekilde? İstesem, bende, dünyanın gidişatına çok kolay şekilde ayak uydurup adapte olabilirim. Yer, içer, gezerim. Lak lak eder günümü tüketirim. Bunu yapamam mı, yapacak gücüm yok mu? Kuşkusuz bal gibi de yaparım, yapacak gücüm de var. Hiçbir şeyi umursamam, kafama takmam, gerekirse hayatımı para mabetlerine ipotek ederim ve dünyayı dibine kadar yaşarım. Böyle yapmasam bile mevcut imkânlarımla bile bal gibi de yaşar giderim istediğim şekilde. Gezerim tozarım, yerim içerim, istediğim gibi yaşayabilirim. Ama benim istediğim bu değil. Bu kadar basit olamam. Çünkü temel meseleler halledilmedikten sonra ve sağlam temellerde yürümedikten sonra yaşamak mümkün mü? Ben yaşamak istiyorum ama onurluca yaşamak istiyorum. Diz çökerek değil, korkarak değil, ayakta ve insanca yaşamak istiyorum. Önce her şey güzel olacak ki, sonra güzelce yaşayabileyim. Böyle bir şeyde, yaptığım şeye bağlı. Ben dünya derdine düşeyim, hazlarımın esiri olayım ve birileri hep yaşasın, ben ise yaşamadan yanayım. Ben yazarak yaşamayı getirme çabasındayım. İstiyorum ki, insan kazansın, ben kazanayım, insanlık kazansın. Bu da leyim ley yaşamakla olmuyor! Kafalardan kafalara paylaşmak gerekiyor, kafalarda ki tıkalı damarları açmak gerekiyor ve beyinleri uyandırmak gerekiyor. İnsanları eyleme sevk etmek gerekiyor. İnsanların gerçeği görmeleri gerekiyor. Benim, senin, onun, bunun, şunun, velhasıl hepimizin beyinlerimizin uyanması gerekiyor. Niçin kapitalizm kazansın ilelebet? Niçin beni ürettiği oyuncaklarla avutsun, uyutsun ve ben avunurken, uyurken o dilediği gibi yaşasın, dem sürsün? Üstelikte ben kendi topraklarımda, terimi, kanımı, yaşımı karıştırdığım topraklarımda, yaşamaktan mahrum kalayım ama üzerinde yaşadığım topraklarda gram harcı olmayan namussuzlar kazansın öyle mi? Hayır bayım bu olmayacak! Bunun olmaması için okuyacağız, öğreneceğiz, uyanacağız, üreteceğiz ve ellerimiz kenetlenecek. Vatan benim diyeceğim ama benim dediğim vatanımda yaşayamayacağım. Yaşayanlar hep kompradorlar olacak öyle mi? politikacı madrabazlar olacak öyle mi? Tamam mı diyelim, öyle olsun mu diyelim? Demeyeceğim, demeyeceğiz! Kapitalizmin ürettiği aşağılık ve lanet oyuncakların esiri olmayacağız, oyuncakların oyuncağı olmayacağız, uyumayacağız, münhasıran tüketici olmayacağız. Kapitalizme köpeklik edenlere köpeklik etmeyeceğiz. Senlik benlik kavgalarının basit birer figüranı olmayacağız. Büyük düşler kuracağız, büyük düşüneceğiz ki, büyük yaşamlara merhaba diyebilelim. Ya insan ölecek, bu düzen yaşayacak kapitalizm kazanacak, ya bu düzen çökecek, kapitalizm ölecek ve insan kazanacak! Üçüncü bir yol yok! Anladın mı şimdi?

 

İnsanlığı köleleştiren, yeryüzünü insana cehennem eden, adaleti hiç eden, kardeşliği piç eden, barışı suç eden bu düzen çökecek, yeryüzü cennet, insanlık mutlaka özgür olacak ve insanlığın şarkısı bir daha asla susmayacak! Bu tamamen bizim ellerimizde inanın. Geleceğimizi biz belirleyeceğiz. Kaderimizi biz çizeceğiz, bütün insanlığın kollektif bilinciyle, emeğiyle, eylemiyle. Biz insanlar büyük bir aileyiz, çoğuz. Ve istedikten sonra başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. Korkmayın! Korkmayın! Korkmayın! Korkarsanız her gün, cesur olursanız bir kere ölürsünüz. Dizleriniz üzerinde sürünerek şerefsizce yaşayacağınıza, ayaklarınız üzerinde insanca ölün. İşte yaşamak budur!

 

Bu dünyada herkesin acı çekme ihtimali vardır. Acılara seyirci kalırsan, çığlıklara kulaklarını tıkarsan; çektiğin acılara merhamet edecek yürek bulamazsın, çığlıklarını duyuramazsın. Unutma bunu ey insan! İnsanlık herkese lazım…

 

HOŞÇAKALIN!

 

Bu yazımla şimdilik elveda dostlarım! Suskunluğa bu vicdan razı gelir mi bilmiyorum. Yenilmedim ama yenemedim de dünyayı. Bu örtülü bir itiraf mı, yenemediğimi ve yenildiğimi kabullenme mi bilmiyorum. Böyle hissetmiyorum! Ben hiçbir şey vermek istemiyorum, dünya çok şey istiyor benden ama tek bir şey bile veremeyecek kadar yorgunum. Galiba silbaştan başlayacağım ve dünya ile anlaşacağım. Ya da ne anlaşacağım ne de başlayacağım. Aslında anlaşmakta değil ama ifade edecek kelime bulamıyorum. Bundan böyle hiçbir konuda ama hiçbir konuda hiçbir şey bilmiyorum, yeniden öğreneceğim her şeyi ama her şeyi. Bu yüzden de günahsızım, suçlarımı ölüme mahkûm ediyorum. Ötelerde hatalarım, günahlarım, suçlarım olursa da, dünyaya alışmak kolay değil biliyorsunuz. Her şeye yeniden bakacağım, her şeyi yeniden anlayacağım, her şeyi yeniden tanımlandıracağım ve son kararımı da ona göre vereceğim. Bu yüzden mazur görün beni, her konuda ki cehaletimi. Ne sorum olacak, ne de sorulacak sorular cevap bulacak. Çünkü artık bir cahilim ve öğreneceğim. Evet, cahilim ve cehaletimi kabulleniyorum! Böyle hayatın içine tüküreyim. Kokuşmuş, karanlık, rezillik dolu bir dünya. Nereye el atsan pislik fışkırıyor. Handiyse insanın olmadığı bir dünya. Her şeyden tiksiniyorum, hiçbir şeyden tiksinmediğim kadar insan görünümlü yaratıklardan tiksiniyorum, rahat olun lütfen, zira genelleme yapmıyorum, çünkü hala insanların bulunduğuna inanıyorum. Şimdilik bu dünyayı ve bu dünyaya ait her şeyi reddediyorum. Eğer alışırsam böyle düşünür müyüm onu da bilmiyorum. Cehalet esir almış her şeyi ve kol geziyor karanlık sokaklarda ama artık bundan böyle susuyorum, cahilim! Yeni doğdum sayıyorum kendimi ve bir yabancıyım hayatın içinde, ağır ağır alışacağım alışabilirsem. Bir şeyler anlatabilecek kadar temiz olanlar var mı bakacağım, bulacağım, dinleyeceğim, anlamaya çalışacağım. Hoşçakalın!

Tarih: 19.06.2018 Okunma: 817

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?