AÇIK MEKTUP...22...

Özgür DENİZ - 28.07.2018

Sayın Cumhurbaşkanım! Bendeniz, şerefli halkedilmiş (İsra Suresi 70. Ayete bakılabilir) bir insan olarak (ki, inşaAllah niçin ve nasıl yaratıldıysam, yaratılış sebebime ihanet etmeden yaşayabiliyorumdur ve insan olarak anılmaya layık olabiliyorumdur) hakikate ne mesabede kopmaz bağlarla sımsıkı bağlanırsam şerefimi de o kadar muhafaza edebilirim. Bu dünyada bir tek şey için yaşıyorum; şerefim ve namusum için. Binaenaleyh hakkı ve hakikati haykırmak doğarken deruhte ettiğim ve yaşam boyu behemehâl bihakkın ifa etmek adına gayret edeceğim kutsal bir ödevdir ya da bendeniz böyle telakki ediyorum. Kim aksini iddia edebilir ve hakikati haykırıp şerefini korumaya çalıştığı için bir insançocuğunu suçlayıp, tecziye etmeye tevessül edebilir? Varsa böyle biri buyursun işte meydan, hodri meydan. Bendeniz birilerinin işte gerçek budur diye sunduklarına inanmak ve toplumda inanmam istenilen gerçeklerin apolojisini yapmak için vazifelendirilmedim, böyle bir ödevim de yok. Ta ki, hakikat bildiğim bir şey düşman bildiğim bir dünyanın işine dahi yarasa, hakikati haykırmaktan imtina etmeyecek kadar insanlık ödevime ve şerefime sahip çıkmakta inat ederim. Öyleyse gerektiği zamanda, gereken yerde, gerektiği şekilde hakikati haykırmak mecburiyetindeyim. Böyle bir şey, yaratılış sebebimle insanlığımı ilintilendirebilmem için mübremdir. Çünkü hakikati örtecek kadar alçalamam, ki hakikati örtenler, bilipte susanlar, susupta suçlara ortak olanlar alçaktırlar. Böylelerinin ahlaki bir ilkeleri olduğunu da düşünmüyorum. Ki, imandan ya da insanlıktan bahsetmeye hakları bile yoktur bu türlerin. Ki, putperest biri değilim ve bu konuda reddiyeciyim. Benim ne madde putum vardır ne de insan görünümlü putum vardır. Hakikati bile bile örtmek, gizlemek ve insanları yalanla avutmak ve bu meyanda nice masumları kurban etmek tiksindirici ve imanı katledici bir şeydir ve imanımı katletmem, katlettirmem. Düşünsenize, hakkı ve hakikati gizliyorsunuz ve nice masumların hayatları çalınıyor, yaşama sevinçleri zehirleniyor ve yaşarken ölüyorlar, diri diri toprağa gömülüyorlar adeta. Hangi vicdan buna onay verebilir, hangi akıl isyan etmez böyle bir durumda? Bunu yaptığım vakit tüm güzelliklere, en başta insanlığıma ve insan olmak şerefine ihanet etmiş olurum ve insan olarak yaşamak, varolmak gibi yüce bir erdeme layık olamam. İnsanların, hakikati niye gizlemek istediklerini de pek anlamam. Sayın Cumhurbaşkanım! Ruy-i zeminde o kadar suç işleniyor ki, takip bile edemiyorsunuz. Hem de öyle suçlar işleniyor ki, bu suçların nasıl, niçin, ne adına işlendiğini ya kimseler bilmiyor ya da biliyorlar ama susuyorlar. Ki niceleri bilipte susuyorlar ama insanlıktan dem vurmaktan da geri kalmıyorlar. Bunu bilmeseniz de, ihsas ediyorsunuz, duyumsuyorsunuz. Bu suçların kurbanları kahir ekseriyetle masumlardan intihap eyleniyorlar. Haddizatında suçla hiçbir merbutiyetleri yok ama maksat hâsıl olsun diye onlar talihsiz kurbanlar oluyorlar. İşte bendeniz de, toplumun kahir ekseriyetinin aksine, tam da burada, imanı bozan şeylerle ilgileniyorum, toplumun genel ilgisine muhalif olarak, çünkü bu toplumun üyeleri kahir ekseriyetle amel boyutunda bazı eylemleri bozan şeylerle ilgileniyorlar. Çünkü böylesi onlar için daha eğlenceli oluyor, zira iman mevzu tehlikeli bir mevzu ve burada ki gerçekler tehlikeli ve konforları bozabilir. Öyleyse, dokunma yanarsın! Masum kurbanlar her şeye boyunlarını uzatacak kadar çaresizler ve güçsüzler. Onlara suçsuz demek, suçluların isteklerine handikap teşkil edeceği için, herkes suçluların yanında yer alıyor, çünkü ekstra bi getirisi var bunun ve çarkta bu düzenek üzerinde dönüyor. Bendeniz ise, susmanın filhakika suça ortaklık anlamına geleceğini bildiğim için ve bir gün suskunluğumdan dolayı, istesem de istemesem de mesul olacağım için susmaktan yana pekte başarılı olamıyorum. Zira vicdanım buna müsaade etmiyor. Öyleyse bitevi soracağım, soruşturacağım, hakikati arayacağım ve bulduğum hakikatleri haykırmaktan imtina etmeyeceğim. Ta ki, haykıramadığım bir hakikat bulursam, kuşkusuz onu da haykırmaktan imtina etmeyeceğim. Yaptığımın yanlış olduğu iddia edilebilir mi, bunu kim iddia edebilir, hangi saikle iddia edebilir? İddiasını hangi hüccetle destekleyebilir? Yapabilecek varsa buyursun! Bendenizin yaptığım yegâne şey; münhasıran köleliği reddetmek ve insanlığıma sahip çıkıp, insanlığı savunmaktır ve böylece şerefimi korumaktır, başka hiçbir şey değil. Şuna kati surette inanıyorum, ruy-i zemin, bir gün, kölelerin, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin, hayatları çalınmışların, hakları alınmışların, şereflerini korumak uğruna her türlü acıya katlanmışların, güçsüz düşürülüp terleri, yaşları, kanları üzerinden geçinilmişlerin önderliğine şahitlik edecektir (Kasas Suresi 5. Ayete bakılabilir). Gerçek biliniyor ve biliyoruz gerçeği ama gerçeğe iman edilmiyor!

 

Sayın Cumhurbaşkanım! Bu dünyada faniliğe hüküm giymiş insançocuklarıyız hepimiz. Dünya denizinde yüzen hayat gemisinin yolcularıyız, bir ol’la olduk, bir öl’le öleceğiz kuşkusuz ve bu hakikatin bilincindeyiz tüm benliğimizle (tabi kaçımız bu bilince sahibiz bilmiyorum), ubudiyet toprağında gerçekleşen her şeye şahitlik ediyoruz. Birgün insanlık mahkemesi kurulduğunda ve sanıklar sanık sandalyesine oturduklarında tanıklık edeceğiz kuşkusuz. Bendeniz, her gün yaşamak sevinçlerinin çalınmakta olduğu ve küçücük, tertemiz ve masum çocukların çok kolay bir şekilde katledildiği bu dünyayı asla benimsemeyeceğim ama yaşamak ekstra ıstıraplı da olsa bir zaruret ve yaşayacağım, elbette verilen süre kadar ama bu sure içinde her an doğal bir gözleme tabi tutacağım her şeyi ve bırakabileceğim bir şey varsa bırakmadan gitmeyeceğim inşaAllah. Gerçek diye açıklanmış ne kadar şey varsa ve açıklanmamış ne kadar gerçek varsa kimse engel olamayacak, bir gün elbet tüm teferruatlarıyla sarahaten açıklanacak her şey. İşte o zamanı çok merak ediyorum. O gün yüzlerin nasıl olacağını bitemeyen ve sönmeyen bir hasret ateşiyle bekliyorum. Susan yüreklerin, suçlara ortaklık edenlerin hangi sebeplerle böyle bir acımasızlığa ortaklık ettiklerini anlatacakları o günü merak ediyorum. Hakikati gizlemeye neyi sebep göstereceklerini ve o sebeplerini neyle izah edeceklerini dinlemek istiyorum. Allah şahit olsun ki, o günden kimse kaçamayacak ve hiçbir kimse hiçbir günahını inkâr edemeyecek (Şuara Suresi 47. Ayete bakılabilir), sebepleri de kendilerinden kabul edilmeyecek, çünkü hakikati örtmeye hiçbir sebep gösterilemeyecek, gösterilen sebeplerde yüzlere çalınacak ve o gün sadece adil olunacak. Çünkü her zalim yüreği kahreden, acıtan yegâne şey; adalettir. Adalet ise, Allah’ın mutlak ve muhakkak emridir. Öyleyse emir işitilmiştir ve emre itaat edilecektir. O gün adalet çığlıkları intikam hırslarına galebe çalacaktır. Yaşamları ölüm kılınanların, hakları çalınanların, karınları aç kalıp açlıktan kanı çekilenlerin, işlemedikleri günahlardan dolayı hayatları acılardan acılara sürgün eylenenlerin, hangi nedenlerle böyle bir acıya mahkûm edildikleri sorulacaktır. Hiçbir nedamet gözyaşı fayda etmeyecektir. Zira nedamete gerek olmayacak kadar zamanı var herkesin ve herkesin böyle bilinmesi istenir. Ne yapılmışsa bilerek ve isteyerek yapılmıştır, öyleyse itirazlar ittihaz edilmeyecektir. Suç mutlak hüccetlerle sübuta erince ceza ertelenmeyecektir. Zira o gün, nefsin yasaları muktezasınca değil, hakikatin ve vicdanın yasaları muktezasınca hesaba çekilecektir herkes. Biz insançocukları, bu dünyada istediğimiz gibi hareket etmek için gelmedik, tüm hareketlerimizden mesul olacağımız bilgisine sahip olarak geldik. Öyleyse hiçbir hareketimizden yana kendimizi masum göremeyiz. Zira her hareketin arkasında, bir istek, bir tercih, bir irade, bir akıl, bir duygu gizlidir ve bunların hepsi bir bilincin ürünüdür, kuvvetli ya da zayıf farketmez. Öyleyse, öyle bir hayat yaşamalıyız ki, yaşadığımız hayatla hayatlar hayatlanmalıdır ve yaşamımız, başkaları için yaşamak sebebi olmalıdır. Çünkü bizler münhasıran yaşamaya gelmedik, iktiza ediyorsa yaşatmak için yanmaya geldik, yaşamak için yakmaya gelmedik!

Tarih: 28.07.2018 Okunma: 791

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?