Tek Çıkış Yolu Var: İlaç! Ki Tesiri Kesin!

İsmail Hakkı CENGİZ - 14.08.2018

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Uzmanlar, “çıkmaz sokaktayız” diyor. “Dibe vurduk, hatta uçurumdan yuvarlanıyoruz”, hangi tedbiri alsan, başka bir mahzuru var diyorlar. Misal, “faizleri yükseltsen yatırım dengeleri iyice bozulur, yatırım yapılamaz hale gelir, üstelik enflasyonu iyice körükler”… Misal, “Merkez Bankası piyasaya döviz sürse, ne kadar, nereye kadar”… “Üstelik bunların döviz fiyatlarını yeterince düşürüp düşüremeyeceği de şüpheli” diyorlar!

Önümüzde çözümsüz gözüken bir denklem var!

Bazen çözüm çok basit olabilir.

Hoca, sınıfa bir bilmece sormuş: Bir tren kompartımanında iki kişi seyahat ediyor, yaşlı olan gencin babasıymış ama genç yaşlının oğlu değilmiş. Sınıf bir türlü gencin kim olduğunu çözememiş. Hoca, “kızıydı” demiş.

Benim önereceğim “ilaç” da çok basit bir “tavsiye” olacak… Lâkin tesiri kesin… Bin yılların tecrübesiyle kesin! Hem de dinî bir hüküm! Haddizatında, “elhamdülillah Müslümanım” diyen bir topluluğun kolayca uygulayabileceği ama bir türlü uygulamadığı bir tavsiye:

Sofradan doymadan kalkın!

Hz. Peygamber’in hadisi… Bu hadis sahih mi? Evet, sahih olduğuna dair çok kuvvetli deliller var. Üstelik İslam akidesine, Kur’an’ın emir ve yasaklarına bütünüyle uyumlu.

Şirazlı Sadi (1213-1291) anlatıyor:

“İran şahlarından biri bir uzman hekimi Müslümanlara hizmet etmek üzere Peygamber efendimizin yanına gönderdi.

Hekim birkaç yıl Arap ülkesinde kaldı. Kimse ona başvurmadı, kimse ilaç istemedi. Bunun üzerine doktor, Peygamber efendimizin huzuruna geldi, dedi ki:

- Beni Müslümanların tedavisi için göndermişlerdi. Oysaki hizmet edebileceğim kimse çıkmadı. Burada işsiz güçsüz kaldım, görevimi yerine getiremedim.

Peygamberimiz buyurdu ki:

Benim çevremde bulunanların gelenekleri budur; iştahları gelmeyince yemezler, henüz iştahları varken de ellerini yemekten çekerler.

Hekim:

Doğru söyledin ya Resulullah, işte sağlığın temeli budur!

x   x   x

Hz. Peygamber’in, “doymadan kalkın” hadisinde nasıl bir hikmet var diye biraz kafa yordum. Saymakla bitmeyecek fayda ve faziletler var:

1. Bugün, Türkiye’de 65 milyon insan doyarken, 15 milyon insan “açlık sınırının altında” yaşıyor. Doyanlar, yeterli gıda alamayanların hakkına tecavüz ediyor, bence.  

2. Dünyada ise “açlık sınırının altında” yaşayan milyarlarca insan var. Doyanlar onların da haklarından yiyor.

3. Sofradan doyarak kalkmak son derece sağlıksız. Başta kalp-damar rahatsızlıkları olmak üzere, akla gelebilecek bütün hastalıkları davet ediyor. Türk insanı, milyonlarca tahlil, tetkik, MR, röntgen, anjiyo, ameliyat… Vs. yaptırmak, çuvallar dolusu ilaç kullanmak zorunda kalıyor. Dünkü yazıma yaptığı yorumda, sevgili Üstat Şair Nevzat Dağlı, “dövizdeki yükseliş dolayısıyla ilaçtaki fiyat artışına” dikkat çekiyordu. Tabii ki bütün şu saydıklarım dövize bağlı. Sağlık harcamalarımız petrol ve doğalgazın üzerinde. Doymadan kalkmak sağlık giderlerimizi çooook düşürebilir, hatta sıfırlayabilir.

4. Doymadan kalkmak konusunda toplumun önderleri öncü olmak, önder olmak, örnek olmak zorunda… Müslümanım diyen herkes bunu yapmakla yükümlü… Şaka değil, iş son derece ciddi. Çünkü Peygamber Hadisi! İşlerin başındakiler “daha az yemeliler”! Ayrıca, bu Hadis’in mecazi anlamını da uygulamalılar. “Doymadan kalkmak”, sadece tıka-basa yemeyin anlamına gelmez. Daha iştahın varken kalkmak demektir. Her türlü lüksten vazgeçmek demektir. Arabadan, konuttan, yattan, kattan, hatta makamdan/koltuktan daha doymadan kalkmak demektir.

5. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”. Sağlam kararları ancak sağlam kafalar alabilir. Tıka-basa doymuş vücutlar sağlam kafalar taşıyamaz, çünkü kendilerini taşıyamazlar. Bu kafaların alacağı kararlar daima sakat, daima çürük olacaktır. 

Ben yazıyı daha fazla uzatmayayım, siz, “doymadan kalkın” hükmünü akla gelen her yere genişletin/yayın, her şeye uygulayın. İşte o zaman, ne Amerika’ya ne de onun dolarına bir muhtaçlığımız kalır!

Çözüm budur. Çok basittir! Yeter ki “nefse ağır gelmesin”! 

x   x   x

GÜZEL VATANIM!


Fakat o sıralar başka bir hakikati daha fark etmiştim. Vatan düştükçe, bazı insanlar yükseliyor, millet bahtına küserken, bazıları şans atına binmiş koşturuyordu.

Elveda Güzel Vatanım, Ahmet Ümit, Everest yayınları, Aralık 2015, S.412

x   x   x

GÜNÜN FOTOĞRAFI, YENİÇAĞ’dan…


Tarih: 14.08.2018 Okunma: 821

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Özgür Deniz

02.08.2017 - 09:10

Saygıdeğer Paşam! Maalesef bu mesele sonsuz derin ve karanlıktır. Düşünüldüğü zaman tehlikelidir. Şu hendek olayları bile bir gariptir! Uğur Mumcu gibi değerli bir aydını yemiştir bu mesele. Sadece şu söylenebilir ki; derin plan tıkır tıkır işliyor bence. Tabi düşünmelerimin sonucu bu sözlerimi söylüyorum. Türk Milleti mankuttlaştırıldığı için düşünememekte, düşünemediği için bakamamakta, bakamadığı için görememekte, göremediği için algılayamamakta, algılayamadığı için anlayamamakta, anlayamadığı için kavrayamamakta, kavrayamadığı içinde yapması gerekeni yapamamaktadır.

Derin ve kalben saygılar saygıdeğer Paşam.

Özgür Deniz

02.08.2017 - 09:10

Saygıdeğer Paşam! Maalesef bu mesele sonsuz derin ve karanlıktır. Düşünüldüğü zaman tehlikelidir. Şu hendek olayları bile bir gariptir! Uğur Mumcu gibi değerli bir aydını yemiştir bu mesele. Sadece şu söylenebilir ki; derin plan tıkır tıkır işliyor bence. Tabi düşünmelerimin sonucu bu sözlerimi söylüyorum. Türk Milleti mankuttlaştırıldığı için düşünememekte, düşünemediği için bakamamakta, bakamadığı için görememekte, göremediği için algılayamamakta, algılayamadığı için anlayamamakta, anlayamadığı için kavrayamamakta, kavrayamadığı içinde yapması gerekeni yapamamaktadır.

Derin ve kalben saygılar saygıdeğer Paşam.