EKONOMİK SUİKASTÇININ MARİFETLERİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 18.11.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



İMF ne demek, İMF ile anlaşmak ne manâya geliyor; bunları Ekrem Şama üstat “Allah Ümüğümüğzü Korusun” başlıklı makalesiyle gayet yalın bir dille, harikulade izah etmiş.

İsterseniz, İMF'yi bir de o kurumun operasyonlarına katılmış bir ağızdan dinleyelim.

John Perkins isimli kendi deyimiyle “ekonomik suikastçı”, dünyanın tanıdığı sıfatıyla Dünya Bankası'nın ilgili ülkedeki görevli danışmanı(!), hedef ülkedeki operasyonu madde madde anlatıyor.


Söz John Perkins'de:


Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin 2 yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla.

Biz, ekonomik suikastçılar, küresel imparatorluğun yaratılmasında gerçekten sorumlu olanlarız ve bir çok farklı şekilde çalışırız.

Öncelikle şirketlerimize uygun kaynakları olan ülkeleri gözümüze kestiririz.

Ardından, Dünya Bankası veya onun kardeş kuruluşu olan bir organizasyondan söz konusu ülkeye büyük bir kredi ayarlarız.

Fakat para asla gerçekte o ülkeye gitmez. Ülke yerine o ülkede projeler yapan şirketlerimize gider.

Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar...

Bizim şirketlere ilaveten o ülkedeki birkaç zengin insanın kâr sağlayacağı şeyler.

Bunlar toplumun çoğunluğuna yaramaz. Yine de o insanlar, yani bütün ülke bu borcun altına sokulur.

Bu borç ödeyemeyecekleri kadar büyüktür ve bu da planın bir parçasıdır...

Geri ödeyemezler.

Ardından, biz ekonomikl suikastçiler gidip onlara deriz: “Dinleyin, bize bir sürü borcunuz var. Borcu ödeyemiyorsunuz. O zaman ülkenizde askerî üs kurmamıza izin verin!” veya “Askerlerimizi desteklemek için dünyanın bir yerine asker gönderin” veya “Bir dahaki BM seçiminde bizimle birlikte oy verin!”

Elektrik şirketlerini özelleştiririz...

Sularını ve kanalizasyon şirketlerini özelleştiririz ve Amerikan şirketleri veya diğer çok uluslu şirketlere satarız.

Bu mantar gibi biten bir şey ve çok tipik, Dünya Bankası ve İMF bu şekilde çalışır.

Ülkeyi borca sokarlar ve bu borç öyle büyüktür ki ödenemez.

Ardından yeniden borç teklif edersiniz ve daha fazla faiz öderler.

Koşullara bağlı veya iyi yönetim talep edersiniz.

Aslında bu onların kaynaklarını satmalarını sağlar.

Buna sosyal hizmetleri, teknik şirketleri, bazen eğitim sistemleri de dahildir.

Adli* sistemlerini, sigorta sistemlerini yabancı şirketlere satarız.

Bu, ikili - üçlü - dörtlü bir darbedir!


* * *


*: Burada yanlış bir tercüme olabilir. İsterseniz o kavramın yerine, bankaları, telekominikasyonu, petrol rafinerilerini koyabilirsiniz.

Tarih: 18.11.2008 Okunma: 718

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Adem Şahin

17.10.2008 - 11:27

Sevgili Özgür deniz uzun makalenizi zevkle okudum okuyunca ilgimi çeken şu aşağıdaki 4 satırın her şeyi özetlediğini gördüm hiç kimsenin kimseye islamcılık solculuk ,milliyetçilik özellikle cematçilik dersi vermeye hakkı yok Anlayan anlar dersini alır. "Ey milliyetçi! Ben zaten Türk’üm bana Türkçülük masalı okuma. Ey İslamcı! Ben zaten Müslüman’ım bana dindarlık masalı anlatma. Ey solcu! Ben zaten ömrümce adalet ve hürriyet için vuruşmuşum bana adalet ve hürriyet edebiyatı yapma. Ey cemaatçi! Ben zaten milyarlarca üyesi bulunan bir cemaatin müntesibiyim. Daha ne. Bana, kurtuluş cemaatimde mavraları anlatma".

özgür deniz

17.10.2008 - 16:49

sonsuz teşekürler canım abim.saygıyla

Ekrem Şama

17.10.2008 - 21:21

Özgür kardeşim yazınca her şeyi yazmadan kalemi bırakmıyor. Ne yalan söyleyeyim, çok vakti bol olan bir insan değilim. Keşke daha kısa ve özet olsa. Ya da parçalara bölünse. Çok faydalı konular olduğunu anladım ama, pür dikkat okumak için fırsatım olmuyor. Selam ve sevgilerimi sunuyorum. Başarılar diliyorum...

özgür deniz

18.10.2008 - 13:38

EKREM ŞAMA canım abim sizi anlıyorum ama dediğiniz gibi yapamıyorum. İNŞAALLAH öyle yapmaya gayret ederim. ALLAH razı olsun. en derin saygıyla

Adem Şahin

18.10.2008 - 18:45

Ben önceleri internet ortamında öykü ve makaleri tam sayfa yayınlardım bilirsiniz birde uzun tutulmuş bir öyküyü düşünün internet ortamında okumayı. Bir dostum bana bir öneride bulundu ve bana çok mantıklı gelince bölmeye başladım daha güzel oldugunu gördüm . Ekrem Şama iyi ve dogru der lütfen kusurumuza bakmayın bizimkisi bir tavsiyedir. Uzun olan makale ve öykülerinizi bölerek yayına alırsanız okuyucuyuda sıkmadan daha iyi anlaşılır bir ortama götürmüş olursunuz diye düşünüyorum saygılar

Adem Şahin

17.10.2008 - 11:27

Sevgili Özgür deniz uzun makalenizi zevkle okudum okuyunca ilgimi çeken şu aşağıdaki 4 satırın her şeyi özetlediğini gördüm hiç kimsenin kimseye islamcılık solculuk ,milliyetçilik özellikle cematçilik dersi vermeye hakkı yok Anlayan anlar dersini alır. "Ey milliyetçi! Ben zaten Türk’üm bana Türkçülük masalı okuma. Ey İslamcı! Ben zaten Müslüman’ım bana dindarlık masalı anlatma. Ey solcu! Ben zaten ömrümce adalet ve hürriyet için vuruşmuşum bana adalet ve hürriyet edebiyatı yapma. Ey cemaatçi! Ben zaten milyarlarca üyesi bulunan bir cemaatin müntesibiyim. Daha ne. Bana, kurtuluş cemaatimde mavraları anlatma".

özgür deniz

17.10.2008 - 16:49

sonsuz teşekürler canım abim.saygıyla

Ekrem Şama

17.10.2008 - 21:21

Özgür kardeşim yazınca her şeyi yazmadan kalemi bırakmıyor. Ne yalan söyleyeyim, çok vakti bol olan bir insan değilim. Keşke daha kısa ve özet olsa. Ya da parçalara bölünse. Çok faydalı konular olduğunu anladım ama, pür dikkat okumak için fırsatım olmuyor. Selam ve sevgilerimi sunuyorum. Başarılar diliyorum...

özgür deniz

18.10.2008 - 13:38

EKREM ŞAMA canım abim sizi anlıyorum ama dediğiniz gibi yapamıyorum. İNŞAALLAH öyle yapmaya gayret ederim. ALLAH razı olsun. en derin saygıyla

Adem Şahin

18.10.2008 - 18:45

Ben önceleri internet ortamında öykü ve makaleri tam sayfa yayınlardım bilirsiniz birde uzun tutulmuş bir öyküyü düşünün internet ortamında okumayı. Bir dostum bana bir öneride bulundu ve bana çok mantıklı gelince bölmeye başladım daha güzel oldugunu gördüm . Ekrem Şama iyi ve dogru der lütfen kusurumuza bakmayın bizimkisi bir tavsiyedir. Uzun olan makale ve öykülerinizi bölerek yayına alırsanız okuyucuyuda sıkmadan daha iyi anlaşılır bir ortama götürmüş olursunuz diye düşünüyorum saygılar