Sayın Cumhurbaşkanım! Kallavi evlerde oturuyor muyuz,
oturmak istiyor muyuz, iki ise üç, üçse dört, dörtse beş odalı olsun istiyor
muyuz? İçerisini en lüks şekilde donatmayı ve gözlere hitap etmesini istiyor
muyuz? Gücümüz kifayet etse tüm aksesuarlarını altın kaplamalı yaptırmak ister
miyiz? Full konforlu son model arabalara biniyor muyuz, binmek istiyor muyuz,
aşağısı kurtarıyor mu? Giydiklerimizi markasına bakarak giyiyor muyuz, giymek
istiyor muyuz, dilimizde güya çok düşman olduğumuz yerler aklımıza geliyor mu
markayı alırken ve kullanırken? Yalan işimize geldiğinde yalan, doğru işimize
geldiğinde doğru söylüyor muyuz? Ama her zaman doğru söylemeli deyip duruyor
muyuz? Ama doğru söyleyeni de en ağır şekilde tecziye etmekten imtina ediyor
muyuz? Farklı bir düşünce ile çözüm üretmeye çalışanı düşman ilan etmekten hayâ
ediyor muyuz? Eğer bir koltuk kapacaksak her türlü taklayı atıyor muyuz?
Oturduğumuz koltuk, bir kulun hakkını yemekle payidar olacaksa, o kulun hakkını
yemekten imtina ediyor muyuz? Ben yiyeyim de, başkası gelip yeniden hakkını
iade etsin diyor muyuz? Velakin o hak asla iade edilmeden öylece kalmıyor mu?
Eğer cebimiz para görecekse, bu paranın cebimize nasıl girdiğini umursuyor
muyuz? Eğer birinin evladı bir şeyi hak etmişse ve o şeyi hak etmek için bizim
evladımız da sıraya girmiş ama hak edememişse, sırf evladımız için hak edenin
elinden hak ettiğini almakta tereddüt ediyor muyuz? Bir insanın ömrü boyunca
didinip, çalışıp, ter, yaş ve kan akıtıp, emek verip elde ettiği şeyi, hiç
acımdan ve umursamadan bir kalem de hiç ediyor muyuz? Bunu da münhasıran dünya
için yapmıyor muyuz? İşimize geldiğinde helali haram, haramı helal ediyor
muyuz? Tartıştığımız birine ya da işimize gelmeyen bir şey söyleyen birine
vicdanımızı öldürerek iftira atabiliyor muyuz? İftiraya uğrayan insanın suçlu
olup olmadığını tahkik etmeye gerek duymadan tecziye ediyor muyuz? Bir insanı
itham etmekte acele edip, suçlu olup olmadığını tetkik etmekte gecikmiyor
muyuz? Hakkı tavsiye eden birine, senin ne haddine deyip, günahımızı ortaya
çıkardığı ve yüzümüze vurduğu düşüncesiyle ona her türlü kötülüğü yapmaktan
imtina ediyor muyuz? Kardeşimizi yemekten, kendimizi sorgulamaya fırsat
bulabiliyor muyuz? Makamımıza gelen birine, münhasıran o makamda oturduğumuz
için kibir yapıp tepeden bakmakta ve haysiyetsizce davranmakta tereddüt ediyor
muyuz? Aklını ve kalbini kullananları düşman ilan etmekte acele etmiyor muyuz?
Merhamet diyenlere en ağır merhametsizliği yapmaktan imtina ediyor muyuz?
Adalet diye haykıranı ve adaletin bihakkın ikame edilmesini isteyeni
adaletsizliğe mahkûm etmekten gocunuyor muyuz? Sevgilerimizi çıkarlarımız
belirlemiyor mu? Dostluğumuzu küçücük bir çıkarımız için bir kalemde bitirmekte
tereddüde düşüyor muyuz? Amme malını yemekten dolayı vicdanımız da küçücük bir
sızı duyumsuyor muyuz? Hayatımız pislikle dolu olduğu için nefis muhasebesi ve
murakabesi yapmaktan korkmuyor muyuz? İmkânımız olsa en lük otellerde
konaklamaktan çekinir miyiz, zaten bunun için yanıp tutuşmuyor muyuz? Hangi
yoldan olursa olsun yeterki kazanalım istemiyor muyuz? Azalacak diye paylaşmaktan
korkmuyor muyuz? Verdiğimiz sözde durmadığımız zaman içimiz hiç acıyor mu?
Fitneden, fesattan, hasedden hayâ ettiğimiz oluyor mu hiç, yoksa bunları
hayâsızca yapmaktan hoşlanmıyor muyuz? Aldatmaktan utandığımız oluyor mu hiç?
Elimizden gelse, kompradorlarla, çalışanların ve üretenlerin ibadethanelerini
bile ayırmaktan tereddüt eder miyiz? Hatalarımızdan dolayı uyaranları hemen
aklımıza yazıp, ona hangi kötülüğü kolayca, çaktırmadan yapabiliriz diye
düşünmüyor muyuz? Bize kim düşman şimdi? Biz kime düşmanız? Peki, biz hangi
Müslümanlıktan bahsediyoruz? Peki, biz hangi İslam’a inanıyoruz? Peki, biz
hangi Allah’a, hangi Muhammed’e, hangi Kur’an’a inanıyoruz? İnandığımız bir
ahiret ve hesabından korktuğumuz bir mahkeme var mı? Naçizane düşünceme göre,
bizler Müslüman olmadığımızı söyleyip, İslam’ın izzet ve şerefini korumalıyız.
Yoksa kendimizi kaybettiğimiz gibi dinimizi de kaybetmeye mahkûmuz. Yüreği
yeten, aklına güvenen, vicdanı olan biri çıksın ve yalan söylüyorsun desin,
işte er meydanı, kendine güvenen buyursun çıksın. Haaa belki de bendeniz çok
ideal olandan bahsediyorumdur ve hayat kitaplarda yazılan gibi değildir ve
hayat münhasıran reelden ibarettir öyle ya, unutmuşum napayım aciz bir kulum!!!
AÇIK MEKTUP...28...
Özgür DENİZ - 31.08.2018
Tarih: 31.08.2018
Okunma: 779
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.