AÇIK MEKTUP...30...

Özgür DENİZ - 04.09.2018

Sayın Cumhurbaşkanım! Bu dünyada her şeye alıştım da, bir ölüme alışamadım, bir suskunluğa, bir de sorgulamadan yaşamaya. Ölüm hep garip geldi bana, nedendir bilmiyorum. Bir yandan garip bir şekilde umut olurken, diğer yandan çaresizliğimi katladı da katladı ve bendenizi ekstra acımasız yaptı ama adil acımasız. Suskunluğu, mazluma yapılan zulme ortaklık olarak algıladım. Ve zulme ortaklıktan asla hazzetmem, böyle bir konuda tereddüde düşmek bile ruhumu azaplara gark eyler. Hatırladığım kadarıyla ilkokuldan beri haksızlığa karşı hep isyan etmişimdir. Haksızlık yapanın, gücüne dayanarak haksızlık yaptığını gördüm hep, bu yüzden de haksızlığa uğrayana hep acırım, merhametim depreşir ve ekstra acımasız olurum. Çünkü haksızlığa uğrayan hep gariptir, çaresizdir, elleri kolları bağlıdır, onun o anda ruhunda ki depremleri ruhumun derinliklerinde hisseder gibi olurum ve izahı imkânsız duygulanımlar yaşarım, kendimi onun yerine koyarım ve o anda ezilirim, ezilirim, hep ezilirim, çığlıklar büyür içimde. Güçten iğrenmeme varır bunun ucu. Hayatımın tek bir anında bile güçlü olayım da ezeyim diye düşünmedim ama gücün adaletle birleşmesine hep hayran kalmışımdır, büyük ve derin saygı duymuşumdur. Gücün doğurduğu haksızlık karşısında bir şey yapamamak, beni daha da acımasız yapar. Zihnim ve yüreğim darmadağın olur. Sorgulamamayı da, aldanmaya gönüllü olmak olarak gördüm her daim. Sorgusuz yaşamanın, her zaman birilerinin işine geldiğini düşünürüm,  sorgulamaya ne gerek olduğunu fısıldarlar hep kulaklara. Gidişatın kabullenilmesini dikte ederler. Ama böyle bir şeyi kabul edemedim hiç. Olması gereken varken niçin olmaz da, olmaması gereken olur hep ve bir de bunun kabullenilmesi istenir ki? Niye kabul edeyim ki? Çünkü kimseyi, kendimden daha akıllı ya da akılsız görmedim, bu sebeple hiçbir kimseyi mutlak olarak onaylamadım. Nihayetinde görmek istediklerimi görmeden, yaşamak istediklerimi yaşamadan ölmeyi hiç istemedim. Elbette elimde olan bir şey değil ama istemedim işte. Mazlumların acıları da yüreğimin sızılarını her daim çoğalttı ve konuşmama sebep oldu, çünkü çığlıklarım çığ oldu ve taştı, acıları durduramasam da duyurmak gerektiğini düşündüm. Sorgulamayan ve sorgulayanların sömürülmesine yol veren gönüllü aldananlarda acımasızca sorgulamamın yolunu açtı ve zamanla, bendenizi biraz daha sertleştirdi. Hala garibime gider, sorgulamadan nasıl yaşanır diye? Sorgulamadan yaşayıp, sorgulayanları da ahmakça yargılayanları hala anlayamam. Hayır, niye sorgulamaz ki insan, nasıl hesapsız, kitapsız, umarsız her şeye olduğu gibi inanabilir ki? Bir de şu yüreğimi çözemedim bir türlü! Nasıl böyle oldu, niye böyle oldu, ne zaman hisle doldu taştı anlayamadım gitti. Böyle olmasaydı olur muydu, olmaması elimde miydi, olması isteğimle miydi? Duygusuz, acımasız, zalim, merhametsiz birisi olsam daha mı iyi olurdu? Bilmiyorum… Çünkü bazen öyle oluyor ki, en acımasız zalime bile merhamet ediyormuşum gibi oluyor.

 

Sayın Cumhurbaşkanım! Düşünüyorum da, ne garip bir dünyada yaşıyoruz diyorum kendi kendime. Bu dünya, insanın dünyası değilmiş gibime geliyor. İnsan dediğimiz canlı, ne garip bir varlık değil mi? Özünde ne kadar da garip, mazlum ve masum değil mi? Merhamete muhtaç, sevgiye, şefkate muhtaç. Hissedebiliyorum bunu. Keşke hissiz olaydım! Niye ruhum böyle hissediyor? Keşke diyorum bazen, keşke insan gibi görünsem bile vahşi bir yaratık olsaydım. Hiç olmazsa acılarım olmazdı! İnsan olmayanlar için değil düşüncelerim, hislerim kuşkusuz. Çünkü insan dediğimiz canlı, it değil, çakal değil, domuz değil. Belki de, it, çakal, domuz, insanlıktan çıkandan daha iyi. Bendenizin ruhum niye böyle? Niye ekstra hassasım ki? Çok acı çekiyorum. Her güzel şeye hasretle yaşıyorum. Baharı çok seviyorum, hep özlüyorum! Toprağın çiçeklerle dolduğunu görmek istiyorum. Kuşların cıvıldaşmaları ne güzeldir değil mi? Bazen bu dünyadan yükselsem ve yıldızların arasına karışıp gitsem, kaybolsam ve artık yeryüzünde dolaşanların arasında olmasam istiyorum. İnsanların kardeşçe barış içinde yaşadıklarını görmek istiyorum toprağın üstünde, göklerin altında. Renklerin cümbüşü ne de güzeldir değil mi? Gülmek, acıyı dindirir mi? Güldürmek ne güzeldir değil mi? Yaşamayı hak edenlere yaşamayı haram etmenin vebali nedir ki? Böyle bir veballe yaşanır mı, bu vebal taşınır mı? Dağlardan damar damar suların aktığını, nehirlerin berrak sularla dolup taştığını görmek istiyorum. Böyle bir dünyayı bir türlü kabullenemiyorum. Git gide her şeyden soğuyorum. Çünkü başka bir dünyaya layık olduğunu ve öyle bir dünyaya layık olması gerektiğini düşünüyorum insançocuklarının. Yaşamla ölüm arsında ince bir çizgide yürüyoruz. Yaşamla ölüm; bu da garip bir söz dizimi işte! Sonumuz ne olacak, son söz nasıl söylenecek ve kim söyleyecek diye merak ediyorum. Olmayacak şeyler oluyor, olacak şeyler olmuyor. Çok boş yaşıyormuşuz gibi hissediyorum bazen. Çünkü dipsiz bir anlamsızlığın kuşattığını duyumsuyorum, her şeyi. Yaptığımız hiçbir şeyin sahiciliği, anlamı, mahiyeti, muhtevası yok. Samimiyeti diriltmek muhal artık. Öylesine ömür tüketiyormuşuz hatta çürütüyormuşuz gibime geliyor. Anlamsız şeyleri anlamlı gören, hiçbir işe yaramayan şeyleri, sanki işe yarıyormuş, yarayacakmış gibi düşünen zavallılarız sanki. Kimisi şarkısını haykırarak terennüm ederken, kimisi sessizce terennüm ediyor. Şarkılarını sessizliğe gömenlerin şarkıları duyulmaya başladığında dünya nasıl bir yer olur diye sormak geliyor içimden. İnsana yaşama sevincini haram eden şey nedir? Yapmasakta yaşayacağımız ama yaptığımız zaman öleceğimiz şeyler nelerdir diye hiç sorar mı ki insan kendi kendine? İnsan yapmasa bile hiçbir sorun olmayacak şeyi niye sorun eder de, yapmadığı zaman kendini yokluğa sürükleyecek şeyleri niye umursamaz ki? Ölüler de konuşur birgün!

Tarih: 04.09.2018 Okunma: 719

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İsmail Hakkı Cengiz

20.08.2017 - 09:29

Çocuklar ve yarınlar için şuur dolu bir belge... Bir hediye! Yüreğine sağlık. Çocukların bu şuurdaki hocalara emanet edildiğini umuyor, bu şuurun katlanarak çoğalması için dua ediyorum. Selâmlar...

Özgür Deniz

20.08.2017 - 09:41

sonsuz teşekkürler Saygıdeğer Paşam.
umarım güzel sözlerinize layık olabilmiş bir hediyedir.
aynı duygu ve düşüncelerle kalben bilmukabele.
sizlerinde yüreklerinize, gözlerinize, ellerinize sağlık.
umarım, çocuklarımız, yarınlara,yarınlarda daha güzel daha aydınlık daha temiz bir dünya inşa edecek şekilde hazırlanırlar ve umarım onları hazırlayanlar bu bilinci onlara verecek bilinçtedirler.
derin ve kalbi saygılarımı sunuyorum Paşam.
Cumhuriyetin aydınlığı ile.

İsmail Hakkı Cengiz

20.08.2017 - 09:29

Çocuklar ve yarınlar için şuur dolu bir belge... Bir hediye! Yüreğine sağlık. Çocukların bu şuurdaki hocalara emanet edildiğini umuyor, bu şuurun katlanarak çoğalması için dua ediyorum. Selâmlar...

Özgür Deniz

20.08.2017 - 09:41

sonsuz teşekkürler Saygıdeğer Paşam.
umarım güzel sözlerinize layık olabilmiş bir hediyedir.
aynı duygu ve düşüncelerle kalben bilmukabele.
sizlerinde yüreklerinize, gözlerinize, ellerinize sağlık.
umarım, çocuklarımız, yarınlara,yarınlarda daha güzel daha aydınlık daha temiz bir dünya inşa edecek şekilde hazırlanırlar ve umarım onları hazırlayanlar bu bilinci onlara verecek bilinçtedirler.
derin ve kalbi saygılarımı sunuyorum Paşam.
Cumhuriyetin aydınlığı ile.