ŞEYTAN VE LEŞ...5...

Özgür DENİZ - 13.10.2018

Politika şeytanının iş yapmadığı hiçbir kimse, kullanıp atmadığı hiçbir değer yoktur. Dostu dosta kırdırır, seveni sevdiğinden ayırır, kardeşi kardeşe vurdurur. Acılara boğmadığı hayat yoktur hülasa. Harcamaya doymaz, harcadıkça harcamak ister, çünkü harcadıkça gücüne güç katar ve korku salar yüreklere. Bu şeytan, en büyük şeytanın emrindedir her zaman; sermaye şeytanı. Halkların terlerini, yaşlarını, kanlarını, emeklerini bir vampir gibi emer, kaynakları yağmalar, ortak mülkü tekelleştirir ve sermaye şeytanının kasasına akıtır. Yoksullaştırdıkça güçlenir, acılardan zevk alır, sevinçleri ıstıraplara dönüştürür. Gülmesi, sevmesi yalandır. Güven, lügatine hiçbir zaman girmemiştir; aldatmak, lügatinden hiçbir zaman çıkmamıştır. Tefrika, varlık mayasıdır. Çünkü tefrika ile ayırdıklarını ve ayrılıpta birbirine düşman olanları, kendine tam bağlar ve mahkûm eder. Şerefliyi şerefsiz, şerefsizi şerefli yapar. Açlıkla imtihan etmeye yeltenir. Şeksiz ve şüphesiz olarak haysiyet celladıdır. Her şeyi ticarileştirir ve alınıp satılan bir meta derekesine düşürür. Hatta insanı bile metalaştırır. Ta ki, insanlığın yegâne kutsal değerlerini bile. İnsanlar koruduklarını sandıkları her şeyi, filhakika bu şeytan için korumaktadırlar. Çünkü korunan her şeyi kendi çıkarları uğruna bu şeytandan başkası kullanmaz hatta kullanamaz, koruyan bile. Çünkü korunan her şeyden menfaat temin eden politika denilen şeytandan başkası değildir. Bu şeytanın mutlak gayesi dünya leşine mutlak şekilde malik olmak ve yeryüzü krallığını ilan etmektir ve sermaye şeytanının tanrılığa giden yolunu açmaktır. Duyguları alınmıştır, hisleri çekilmiştir, geriye saf mantığı kalmıştır bu şeytanın. Bu yüzden de acımasızdır, zalimdir, kahpedir. Herkesi bir dairenin içerisine doldurur ve oradan idare eder. Onlarca karanlık dairesi vardır ve her dairesinin bir yöneticisi vardır. O daireye sığınanları istediği gibi manipüle eder. Kendi emelleri uğruna insafsızca, vicdansızca kullanır. Duyguları, düşünceleri suiistimal eder. Örgütleri boldur bu şeytanın, şeyhleri vardır, silahı vardır, derin adamları vardır, bankaları vardır. Adamları, resmi ve gayr-ı resmi yuvaları bitmek tükenmek bilmez. Hırslarının ve arzularının peşinde koşar bitevi. Bu şeytanın gücü, insanlığın zayıflığıdır. Bu şeytanın gülmesi, insanlığın ağlamasıdır. Hep veren olmak ister ama verirken aldıkları sayesinde tedricen yok eder. Bir insançocuğunun ağzından lokmasını almaktan hicap duymaz. Bu şeytan varoldukça, insanlık yok olmaya mahkûmdur. İnsanlığın uyanması bu şeytanın uyumasına bağlıdır. Çünkü bu şeytan uyanık kaldıkça, insanın saf gerçekleri görüp uyanması kabil-i mümkün değildir. Çare; insanlığın, politika denilen şeytana sımsıkı sarılıp, onun gösterdiği yoldan gitmesi değildir. Çare; insanlığın, politika denilen şeytanın kuyruğunu bırakıp, onun göstermediği yoldan gitmesidir.

 

Politika denilen şeytan, hiçbir zaman vatan hayrına eylemde bulunmaz yani vatanı düşünerek iş yapmaz. Gerçek vatanseverlerin hiçbir değeri yoktur bu yüzden ve bu yüzden vatan kavramı her daim itibar kaybeder ve kalıp bağlamında ifade edersek vatan asla terakki kaydedemez. Çünkü vatanı sevenlerin pasifleştirildiği bir yerde vatanın yükselmesi muhaldir. Vatansever biri hep acı çeker de, vatansevermiş gibi görünen her zaman dem sürer. Vatanınızı ne kadar çok severseniz, değeriniz; sevginiz yükseldikçe düşer. Bu yüzden de vatanseverliğiniz zaman içinde aşınır ve artık vatanınızı, çıkarlarınızı koruduğunuz ve temin ettiğiniz müddetçe sevmeye başlarsınız ve çıkarınız zedelenecekse, vatanınızdan feragat etmekten tereddüt etmez hale gelirsiniz. Yani politika denilen şeytan vatanı hiçbir zaman gerçekten sevmemiştir, elan sevmemektedir, bademada sevmeyecektir, münhasıran kullanacaktır getirisi olduğu müddetçe. Gariptir ama gerçektir bu! Keza, politika şeytanı, hiçbir zaman dini baz alarak yolunu çizmez yahut dini asla önemsemez, önemsermiş gibi görünür. Gerçek dindarların itibarları yoktur bu yüzden. Çünkü gerçek dindarlar, hakikate taraftırlar, politika şeytanı ise hakikate muhaliftir. Gerçek dindarlar, doğrudan yana oldukları için ve doğrunun kimliği de bazen karışacağı için, böyle bir durum politika şeytanının nefretini celbeder. Binaenaleyh, dini münhasıran varlığını muhafaza etmek adına istimal eyler. Gerçek dindarlar, dindarlıklarından taviz verdikçe itibar kazanırlar. Yapılanları yani politika denilen şeytanın eylemlerini, dinin desteklediğini söyledikçe taltif edilirler, değer görürler. Dinle afyonlanıp uyuşurlarsa ne ala, yok dinle dirilmeye tevessül ederlerse artık onlar çağın sapkınları olurlar. Misal; gerçek dindarlar haramı, kul hakkı yemeyi vs. reddederler ama politika şeytanının mayasıdır kul hakkı ve haram. Çünkü birilerinin hakkını çalıp başkalarına vermedikçe kendine mürit toplayamaz politika denilen şeytan. Bu yüzden haramı ve kul hakkı yemeyi reddettikçe, politika şeytanının indinde lanetli olurlar. Mutlak hakikati haykırmaları adeta ölümleri olur, çünkü hak ettiklerinden bile mahrum kalırlar. Zira mutlak hakikat, taraf tanımaz, bilmez, olduğu gibi varlık sahnesine çıkar ve yalanın suratına tükürür, yalan kimden fışkırırsa fışkırsın. Hakeza; ahlak ve adalet konusunda da aynı renge bürünür politika denilen şeytan. Adaletten ve ahlaktan asla hazzetmez, zira politika denilen şeytanın kutsal cellatlarıdır ahlak ve adalet. Binaenaleyh, ahlaksızlaştırdıkça ve adil davranmadıkça büyür, güç kesbeder, varlığını hissettirir. Zira insançocuklarının kedisinden adalet dilenmesini arzular ve bundan da haz alır. Dostların, kendisi uğruna feda edilebilmesinden derin zevk duyar. Çünkü handiyse büyümesi uğruna bir ömür harcanan bir dostluk ağacı bir solukta kendisi uğruna feda edilmiş ve kesilmiştir, öyleyse bunu gururla alkışlar politika şeytanı. Hülasa; fıtratı mucibince bir değirmendir haddizatında. Çünkü bu şeytan mütemadi öğütür. Değer öğütür, kimlik öğütür, ahlak öğütür, dost öğütür, vatan öğütür ve öğütür insanı da fasılasız. Şahsım namına, münhasıran dostluk bağlamında bir söz söyleyecek olursam, politika şeytanı için harcayacak tek bir dostum yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır, badema da olmayacaktır. Çünkü politika şeytanı namına dost harcayacak kadar rezil değilim. Bugüne kadar da bu şeytana tek bir dostumu kurban vermedim, bademada vermeyeceğim. Çünkü bendeniz dostlarımı politika denilen şeytanın renklerine göre belirlemiyorum. Diyeceğim odur ki; bu politika denilen şeytan yaşadıkça, yaşamayacak insana dair ne varsa!

 

Politika denilen şeytan vicdanı ıskat edip çıkarı konuşturan bir şeytandır. İnsanları adeta şeytanlaştırmıştır. Çünkü insanlar kesinlikle maskeyle dolaşmaktadırlar yeryüzünde. Dilleri ile kalpleri aynı değildir. Bu hâl spontane tezahür eden bir tercih olmuş ve olağanlaşmıştır. Zira politika şeytanı maskesiz dolaşanların yaşamak imkânlarına tasallut etmeye cüret etmiştir. Bu durumda insanları maskeye mahkûm etmektedir. İnsanı burada bir yere kadar mazur görebiliriz ama bir yerden sonra asla mazur göremeyiz. Maskeyle yaşamaya mahkûm edilmiştir tamam ama maskeyle yaşamaya direnmelidir velakin insan bu durumu kanıksamış hatta bu durum işine geldiği için kendi dışındakilere de dikte etmeye yeltenmektedir ve işte burada şeytanlığı tezahür etmektedir. Haddizatında politika denilen şeytanın kendisi maskeli balodadır. İnsançocukları ne koparabilirsek kârdır nazarıyla kendilerini saklamakta, maskelerini meydan da dolaştırmaktadırlar. Kendileri ise taktıkları maskelerin ardında ıstırap içerisinde yaşamaktadırlar. Tam da burası filhakika silsile halinde her şeyi mahveden, rezilleştiren, tiksindirici bir hale sokan bir detaydır ve hatta toplumsal tagayyürata yol açan bir durumdur. Çok derin bir mevzudur! Çetrefilli bir durumdur ve izahı zordur. Politika denilen şeytan önce devleti ele geçirmiştir ve artık devlet olmuştur. Devleti de kendi arzu ve hevesleri istikametinde dizayn etmiştir. Devlet tavassutu ile de insanlığa korku salmıştır ve böylece insanlık toprağında istediği gibi at koşturur hale gelmiştir. Yapamayacağı şeyleri devleti vasıta kılarak yapmaya yeltenmiştir politika denilen bu şeytan. Kendi arzu ve heveslerini devlet vasıtasıyla zımnen insanlığa empoze etmektedir. Zira politika şeytanı ile devlet aynı şey olarak algılanmakta ve anlaşılmaktadır. Politika denilen şeytandan her şeyi kurtarmamız icap ettiği gibi, devleti de kurtarmamız icap etmektedir. Devletin tek rengi olması iktiza ederken, politika şeytanının devlete tasallut etmesiyle devlet bin bir türlü renge girmiştir. Tabir caizse adeta yanlışlıklara aracılık eden bir mekanizma derekesine düşürülmüştür. Devlet kendisi de bu gerçeği fark etmelidir ve böyle bir kötülüğe kendisini feda etmemelidir. Burayla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum, bahusus devlet denilen mekanizmaya matuf olarak.  Eyyy sayın devlet! Şimdi, istediğin örgütü istediğin zaman, istediğin gibi çökertebilir misin? Şeksiz ve şüphesiz çökertebilirsin. Zaten bunu yapamıyorsan, devlet misin değil misin sorgulanır. Çünkü bu çocuk oyuncağıdır senin kudretin muvacehesinde. Faraza, haksızlık olduğu tüm akıllarca ve kalplerce onaylanacak bir şey yaptın. Şimdi burada senin varoluş koşullarını, varolma sebeplerini, bekanı düşünerek mi bir yargıya varacaz yani işte devlet zarar görmesin diye yapılan haksızlığı vicdanımıza onaylatacaz mı yoksa vicdanın eskimez, pörsümez, çürütülemez olan mutlak yasaları temelinde mi bir yargıya varacaz yani yanlış yapıyorsun deyip namusluca uyaracaz mı? Bir yön makul gösterecek ve vicdan çiğnenecek, diğer yön ise asla tensip ve tasvip etmeyecek ve vicdanı teskin edecek ve seni de düzeltmeye davet edecek zımnen. Söylesen lütfen, biz hangisine göre senin yaptığını değerlendirecez? Bu kadim bir açmazdır ama bu açmazın fevkinde olan kaç kişi vardır? Keza sonsuzcasına derin bir mevzudur bu. Yine izahı zor olan bir durumdur. Yahut böyle bir soruyu ihanetle eşdeğer görmeden, zekâsını kullanıp, akl-ı selimle hareket edip müzakere edecek yüksek düşünceye sahip akıl sahibi kaç kişi vardır? Şimdi buradan, politika şeytanın işgaline maruz kalmış sayın devlet! Sayende devlet gibi görünen her rengine sesleniyorum, kaç rengin varsa ve arka perdede o renkleri temsil eden kaç kudretli adam varsa onlara matuf sesleniyorum yani; bilin ki, sahip olduğunuz devleti severken, devleti severken sizleri de sevmiş olurken ve bu meyanda devletin mevcudiyetini muhafaza ederken aynı zamanda sizlerin de payidar olmanızı temin ederken yaşamak sevinçlerinden mahrum kalan nice insanlar, haddizatında yanlış yaptığınız insanlardır. Bunu biliyor musunuz? Naçizane fikrimce çok iyi biliyorsunuz. Peki, bu büyük yanlışı niçin yapıyorsunuz? Bilin ki, o fedakâr, cefakâr, onurlu, haysiyetli insanlar olmadan yaşayamaz-sın-ız. Gönderin istihbaratınızı, izlettirin, tetkik ettirin, karakter analizlerini yapın, bakın bakalım o insanlar nasıl yaşıyorlar, yaşıyorlar mı yaşamıyorlar mı, hangi çetin zorluklarla yaşamak kavgası veriyorlar? Aynı zamanda tam tersini de yapın bakalım yani namuslu insanları harcattıranlara da aynısını yapın. Bendeniz haklı çıkacağım ama kendinizden utanmayın! Ve sizlerde vicdanınızın sesine bir kulak verin bakalım ne duyacaksınız ve kalbinizle bakın bakalım ne göreceksiniz?  Nahak yere harcadığın her insanda harcanan ve tükenen kendinsin filhakika. Bu dünyada her şey para, güç ve dünya leşinden ibaret değildir. Bunlara değişilmeyecek ne yüce şeyler vardır. Şimdi devlete kim sahip çıkıyor ve devlete ihanet eden kimdir? Politika şeytanı için harcanmayacak hiçbir şey yoktur bu dünyada. Ama devlet içinse harcanacak tek bir insan yoktur bu dünyada. Anlaşılıyorsa mesele yoktur. Anlaşılmıyorsa akıl yoktur. Akıl yokluğu ise çok tehlikelidir!

Tarih: 13.10.2018 Okunma: 891

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?