Politika şeytanının iş yapmadığı hiçbir kimse,
kullanıp atmadığı hiçbir değer yoktur. Dostu dosta kırdırır, seveni sevdiğinden
ayırır, kardeşi kardeşe vurdurur. Acılara boğmadığı hayat yoktur hülasa.
Harcamaya doymaz, harcadıkça harcamak ister, çünkü harcadıkça gücüne güç katar
ve korku salar yüreklere. Bu şeytan, en büyük şeytanın emrindedir her zaman;
sermaye şeytanı. Halkların terlerini, yaşlarını, kanlarını, emeklerini bir
vampir gibi emer, kaynakları yağmalar, ortak mülkü tekelleştirir ve sermaye
şeytanının kasasına akıtır. Yoksullaştırdıkça güçlenir, acılardan zevk alır,
sevinçleri ıstıraplara dönüştürür. Gülmesi, sevmesi yalandır.
Güven, lügatine hiçbir zaman girmemiştir; aldatmak, lügatinden hiçbir zaman
çıkmamıştır. Tefrika, varlık mayasıdır. Çünkü tefrika ile ayırdıklarını ve
ayrılıpta birbirine düşman olanları, kendine tam bağlar ve mahkûm eder. Şerefliyi
şerefsiz, şerefsizi şerefli yapar. Açlıkla imtihan etmeye yeltenir. Şeksiz ve
şüphesiz olarak haysiyet celladıdır. Her şeyi ticarileştirir ve alınıp satılan
bir meta derekesine düşürür. Hatta insanı bile metalaştırır. Ta ki, insanlığın
yegâne kutsal değerlerini bile. İnsanlar koruduklarını sandıkları her şeyi,
filhakika bu şeytan için korumaktadırlar. Çünkü korunan her şeyi kendi
çıkarları uğruna bu şeytandan başkası kullanmaz hatta kullanamaz, koruyan bile.
Çünkü korunan her şeyden menfaat temin eden politika denilen şeytandan başkası
değildir. Bu şeytanın mutlak gayesi dünya leşine mutlak şekilde malik olmak ve
yeryüzü krallığını ilan etmektir ve sermaye şeytanının tanrılığa giden yolunu
açmaktır. Duyguları alınmıştır, hisleri çekilmiştir, geriye saf mantığı
kalmıştır bu şeytanın. Bu yüzden de acımasızdır, zalimdir, kahpedir. Herkesi
bir dairenin içerisine doldurur ve oradan idare eder. Onlarca karanlık dairesi
vardır ve her dairesinin bir yöneticisi vardır. O daireye sığınanları istediği
gibi manipüle eder. Kendi emelleri uğruna insafsızca, vicdansızca kullanır.
Duyguları, düşünceleri suiistimal eder. Örgütleri boldur bu şeytanın, şeyhleri
vardır, silahı vardır, derin adamları vardır, bankaları vardır. Adamları, resmi
ve gayr-ı resmi yuvaları bitmek tükenmek bilmez. Hırslarının ve arzularının
peşinde koşar bitevi. Bu şeytanın gücü, insanlığın zayıflığıdır. Bu şeytanın
gülmesi, insanlığın ağlamasıdır. Hep veren olmak ister ama verirken aldıkları
sayesinde tedricen yok eder. Bir insançocuğunun ağzından lokmasını almaktan
hicap duymaz. Bu şeytan varoldukça, insanlık yok olmaya mahkûmdur. İnsanlığın
uyanması bu şeytanın uyumasına bağlıdır. Çünkü bu şeytan uyanık kaldıkça,
insanın saf gerçekleri görüp uyanması kabil-i mümkün değildir. Çare; insanlığın,
politika denilen şeytana sımsıkı sarılıp, onun gösterdiği yoldan gitmesi
değildir. Çare; insanlığın, politika denilen şeytanın kuyruğunu bırakıp, onun
göstermediği yoldan gitmesidir.
Politika denilen şeytan, hiçbir zaman vatan
hayrına eylemde bulunmaz yani vatanı düşünerek iş yapmaz. Gerçek
vatanseverlerin hiçbir değeri yoktur bu yüzden ve bu yüzden vatan kavramı her
daim itibar kaybeder ve kalıp bağlamında ifade edersek vatan asla terakki
kaydedemez. Çünkü vatanı sevenlerin pasifleştirildiği bir yerde vatanın
yükselmesi muhaldir. Vatansever biri hep acı çeker de, vatansevermiş gibi
görünen her zaman dem sürer. Vatanınızı ne kadar çok severseniz, değeriniz;
sevginiz yükseldikçe düşer. Bu yüzden de vatanseverliğiniz zaman içinde aşınır
ve artık vatanınızı, çıkarlarınızı koruduğunuz ve temin ettiğiniz müddetçe
sevmeye başlarsınız ve çıkarınız zedelenecekse, vatanınızdan feragat etmekten
tereddüt etmez hale gelirsiniz. Yani politika denilen şeytan vatanı hiçbir
zaman gerçekten sevmemiştir, elan sevmemektedir, bademada sevmeyecektir,
münhasıran kullanacaktır getirisi olduğu müddetçe. Gariptir ama gerçektir bu! Keza,
politika şeytanı, hiçbir zaman dini baz alarak yolunu çizmez yahut dini asla
önemsemez, önemsermiş gibi görünür. Gerçek dindarların itibarları yoktur bu
yüzden. Çünkü gerçek dindarlar, hakikate taraftırlar, politika şeytanı ise
hakikate muhaliftir. Gerçek dindarlar, doğrudan yana oldukları için ve doğrunun
kimliği de bazen karışacağı için, böyle bir durum politika şeytanının nefretini
celbeder. Binaenaleyh, dini münhasıran varlığını muhafaza etmek adına istimal
eyler. Gerçek dindarlar, dindarlıklarından taviz verdikçe itibar kazanırlar.
Yapılanları yani politika denilen şeytanın eylemlerini, dinin desteklediğini
söyledikçe taltif edilirler, değer görürler. Dinle afyonlanıp uyuşurlarsa ne
ala, yok dinle dirilmeye tevessül ederlerse artık onlar çağın sapkınları
olurlar. Misal; gerçek dindarlar haramı, kul hakkı yemeyi vs. reddederler ama
politika şeytanının mayasıdır kul hakkı ve haram. Çünkü birilerinin hakkını
çalıp başkalarına vermedikçe kendine mürit toplayamaz politika denilen şeytan.
Bu yüzden haramı ve kul hakkı yemeyi reddettikçe, politika şeytanının indinde
lanetli olurlar. Mutlak hakikati haykırmaları adeta ölümleri olur, çünkü hak
ettiklerinden bile mahrum kalırlar. Zira mutlak hakikat, taraf tanımaz, bilmez,
olduğu gibi varlık sahnesine çıkar ve yalanın suratına tükürür, yalan kimden
fışkırırsa fışkırsın. Hakeza; ahlak ve adalet konusunda da aynı renge bürünür
politika denilen şeytan. Adaletten ve ahlaktan asla hazzetmez, zira politika denilen
şeytanın kutsal cellatlarıdır ahlak ve adalet. Binaenaleyh, ahlaksızlaştırdıkça
ve adil davranmadıkça büyür, güç kesbeder, varlığını hissettirir. Zira
insançocuklarının kedisinden adalet dilenmesini arzular ve bundan da haz alır. Dostların,
kendisi uğruna feda edilebilmesinden derin zevk duyar. Çünkü handiyse büyümesi
uğruna bir ömür harcanan bir dostluk ağacı bir solukta kendisi uğruna feda
edilmiş ve kesilmiştir, öyleyse bunu gururla alkışlar politika şeytanı. Hülasa;
fıtratı mucibince bir değirmendir haddizatında. Çünkü bu şeytan mütemadi
öğütür. Değer öğütür, kimlik öğütür, ahlak öğütür, dost öğütür, vatan öğütür ve
öğütür insanı da fasılasız. Şahsım namına, münhasıran dostluk bağlamında bir
söz söyleyecek olursam, politika şeytanı için harcayacak tek bir dostum yoktur
ve hiçbir zaman da olmamıştır, badema da olmayacaktır. Çünkü politika şeytanı
namına dost harcayacak kadar rezil değilim. Bugüne kadar da bu şeytana tek bir
dostumu kurban vermedim, bademada vermeyeceğim. Çünkü bendeniz dostlarımı
politika denilen şeytanın renklerine göre belirlemiyorum. Diyeceğim odur ki; bu
politika denilen şeytan yaşadıkça, yaşamayacak insana dair ne varsa!
Politika denilen şeytan vicdanı ıskat edip çıkarı
konuşturan bir şeytandır. İnsanları adeta şeytanlaştırmıştır. Çünkü insanlar
kesinlikle maskeyle dolaşmaktadırlar yeryüzünde. Dilleri ile kalpleri aynı
değildir. Bu hâl spontane tezahür eden bir tercih olmuş ve olağanlaşmıştır. Zira
politika şeytanı maskesiz dolaşanların yaşamak imkânlarına tasallut etmeye
cüret etmiştir. Bu durumda insanları maskeye mahkûm etmektedir. İnsanı burada
bir yere kadar mazur görebiliriz ama bir yerden sonra asla mazur göremeyiz.
Maskeyle yaşamaya mahkûm edilmiştir tamam ama maskeyle yaşamaya direnmelidir
velakin insan bu durumu kanıksamış hatta bu durum işine geldiği için kendi
dışındakilere de dikte etmeye yeltenmektedir ve işte burada şeytanlığı tezahür
etmektedir. Haddizatında politika denilen şeytanın kendisi maskeli balodadır. İnsançocukları
ne koparabilirsek kârdır nazarıyla kendilerini saklamakta, maskelerini meydan da
dolaştırmaktadırlar. Kendileri ise taktıkları maskelerin ardında ıstırap
içerisinde yaşamaktadırlar. Tam da burası filhakika silsile halinde her şeyi
mahveden, rezilleştiren, tiksindirici bir hale sokan bir detaydır ve hatta
toplumsal tagayyürata yol açan bir durumdur. Çok derin bir mevzudur! Çetrefilli
bir durumdur ve izahı zordur. Politika denilen şeytan önce devleti ele
geçirmiştir ve artık devlet olmuştur. Devleti de kendi arzu ve hevesleri
istikametinde dizayn etmiştir. Devlet tavassutu ile de insanlığa korku
salmıştır ve böylece insanlık toprağında istediği gibi at koşturur hale
gelmiştir. Yapamayacağı şeyleri devleti vasıta kılarak yapmaya yeltenmiştir
politika denilen bu şeytan. Kendi arzu ve heveslerini devlet vasıtasıyla zımnen
insanlığa empoze etmektedir. Zira politika şeytanı ile devlet aynı şey olarak
algılanmakta ve anlaşılmaktadır. Politika denilen şeytandan her şeyi kurtarmamız
icap ettiği gibi, devleti de kurtarmamız icap etmektedir. Devletin tek rengi
olması iktiza ederken, politika şeytanının devlete tasallut etmesiyle devlet
bin bir türlü renge girmiştir. Tabir caizse adeta yanlışlıklara aracılık eden
bir mekanizma derekesine düşürülmüştür. Devlet kendisi de bu gerçeği fark
etmelidir ve böyle bir kötülüğe kendisini feda etmemelidir. Burayla ilgili
birkaç şey söylemek istiyorum, bahusus devlet denilen mekanizmaya matuf
olarak. Eyyy sayın devlet! Şimdi,
istediğin örgütü istediğin zaman, istediğin gibi çökertebilir misin? Şeksiz ve
şüphesiz çökertebilirsin. Zaten bunu yapamıyorsan, devlet misin değil misin
sorgulanır. Çünkü bu çocuk oyuncağıdır senin kudretin muvacehesinde. Faraza,
haksızlık olduğu tüm akıllarca ve kalplerce onaylanacak bir şey yaptın. Şimdi
burada senin varoluş koşullarını, varolma sebeplerini, bekanı düşünerek mi bir
yargıya varacaz yani işte devlet zarar görmesin diye yapılan haksızlığı
vicdanımıza onaylatacaz mı yoksa vicdanın eskimez, pörsümez, çürütülemez olan
mutlak yasaları temelinde mi bir yargıya varacaz yani yanlış yapıyorsun deyip
namusluca uyaracaz mı? Bir yön makul gösterecek ve vicdan çiğnenecek, diğer yön
ise asla tensip ve tasvip etmeyecek ve vicdanı teskin edecek ve seni de düzeltmeye
davet edecek zımnen. Söylesen lütfen, biz hangisine göre senin yaptığını
değerlendirecez? Bu kadim bir açmazdır ama bu açmazın fevkinde olan kaç kişi
vardır? Keza sonsuzcasına derin bir mevzudur bu. Yine izahı zor olan bir
durumdur. Yahut böyle bir soruyu ihanetle eşdeğer görmeden, zekâsını kullanıp,
akl-ı selimle hareket edip müzakere edecek yüksek düşünceye sahip akıl sahibi
kaç kişi vardır? Şimdi buradan, politika şeytanın işgaline maruz kalmış sayın
devlet! Sayende devlet gibi görünen her rengine sesleniyorum, kaç rengin varsa
ve arka perdede o renkleri temsil eden kaç kudretli adam varsa onlara matuf
sesleniyorum yani; bilin ki, sahip olduğunuz devleti severken, devleti severken
sizleri de sevmiş olurken ve bu meyanda devletin mevcudiyetini muhafaza ederken
aynı zamanda sizlerin de payidar olmanızı temin ederken yaşamak sevinçlerinden
mahrum kalan nice insanlar, haddizatında yanlış yaptığınız insanlardır. Bunu
biliyor musunuz? Naçizane fikrimce çok iyi biliyorsunuz. Peki, bu büyük yanlışı
niçin yapıyorsunuz? Bilin ki, o fedakâr, cefakâr, onurlu, haysiyetli insanlar
olmadan yaşayamaz-sın-ız. Gönderin istihbaratınızı, izlettirin, tetkik ettirin,
karakter analizlerini yapın, bakın bakalım o insanlar nasıl yaşıyorlar,
yaşıyorlar mı yaşamıyorlar mı, hangi çetin zorluklarla yaşamak kavgası
veriyorlar? Aynı zamanda tam tersini de yapın bakalım yani namuslu insanları
harcattıranlara da aynısını yapın. Bendeniz haklı çıkacağım ama kendinizden
utanmayın! Ve sizlerde vicdanınızın sesine bir kulak verin bakalım ne duyacaksınız
ve kalbinizle bakın bakalım ne göreceksiniz? Nahak yere harcadığın her insanda harcanan ve
tükenen kendinsin filhakika. Bu dünyada her şey para, güç ve dünya leşinden
ibaret değildir. Bunlara değişilmeyecek ne yüce şeyler vardır. Şimdi devlete
kim sahip çıkıyor ve devlete ihanet eden kimdir? Politika şeytanı için
harcanmayacak hiçbir şey yoktur bu dünyada. Ama devlet içinse harcanacak tek
bir insan yoktur bu dünyada. Anlaşılıyorsa mesele yoktur. Anlaşılmıyorsa akıl
yoktur. Akıl yokluğu ise çok tehlikelidir!