Çirkinliklerle, kötülüklerle dolu yaşadığımız evrende güzel,
aydınlık, mutlu yarınlar tahayyül ve tasavvur ediyoruz. Puslu ve karanlık havalarda sığınacak yurt
arayan kuşlar gibi çaresizliğe mahkûm olmak değil, yaz güneşi koynunda özgürce
kanat çırpan ve göklerin maviliklerinde pervaz ederek süzülen kuşlar gibi
sevginin, muhabbetin, hoşgörünün, dostluğun, iyiliğin ve barışın şarklarını
terennüm etmek istiyoruz. Ancak o zamandır ki, hiçbir ihtilafa düşmeden, eşsiz
bir ittifakla adaleti, hürriyeti, müsavatı, uhuvveti, tesanüdü tahakkuk ettirip,
adaveti yok edip, nedameti cesarete dönüştürüp esaretten azad olacağız ve
görkemli geleceğimizi yeniden inşa edeceğiz, kendi terlerimizle, yaşlarımızla,
kanlarımızla, emeklerimizle. İnsanın kendisinden başka umut bekleyeceği,
kendisinden başka güveneceği, kendisinden başka inanacağı hiçbir kimse yoktur.
İnsançocuğu tarihsel süreç içerisinde yırtıcı, tamahkâr, acımasız, bencil,
çıkarcı, fırsatçı ve sömürücü bir hayvana dönüşmüştür. Başına ne geldiyse kendi
elleriyle işledikleri yüzünden gelmiştir. Çok kirli, kanlı ve karanlık bir
çarkın kurbanıdır. Her taraftan muhasara altındadır. Allah’ın mülkünün mutlak
mülke tedvir eylendiği, Allah’ın otoritesine isyan edildiği, Allah’ın dininin
afyonlaştırıldığı ve tüm ortak değerlerin birer sömürü aracı derekesine
indirgendiği bir dünyada inanacak tek bir insan yoktur. Sahte nutuklara, kof
vaatlere, söze dönüşememiş laflara ve eyleme dönüştürülemeyen sözlere
inanmıyorum. Eylemden başka hiçbir şeye inanmıyorum. Konuşma yap! Yasak meyveyi
yedikten ve bilince erdikten sonra, hayatım laf dinlemekle geçti, tek bir eylem
görmedim. Alengirli tezgâhlarla, rezil kumpaslarla, tiksindirici mugalatalarla
zaman geçti gitti. Bu yüzden de inanmıyorum. Çünkü herkesi, her şeyi çok iyi
tanıdım ve anladım. Anladıktan sonra inandım, inandıktan sonra anlamaya
çalışmadım. Binaenaleyh, zaman öğrettik ki, eylemden başka her şey yalandır!
Eylem mi? Zor olandır ve oyunu da zor olan bozacaktır. İyi olalım, güzel olalım
demeyeceksin, iyi ve güzel olacaksın. Zor mu? Sahtekârlık ve namussuzluk çok
kolay! Lafla hayatın tekeri dönmüyor bebeğim! Dünden bugüne terennüm ettiğimiz
ve bugünden yarına terennüm edeceğimiz mübrem değerlerimiz ve feragat
edemeyeceğimiz umdelerimiz vardır bizim; ahlaktır, adalettir, hürriyettir ve
tevhiddir. Bu uğurda sarsılmayan cesarete, sönmeyen fedakârlığa, bitmeyen
mücadele azmine, yıkılmayan inanca sahibiz. Nihayetinde ölüm bile olsa vazgeçemeyeceğimiz
bir sevdamız vardır bizim. Bu meyanda, kutsal, kadim ve bitmeyen kavgamız için,
yolumuz üzerinde sarih bir şekilde tecessüm etmiş ya da edecek ne varsa, önümüze
handikap teşkil edecek ne çıkarsa yok etmeye cesaretimiz ve inancımız tamdır.
Biz insana inanıyoruz ve insan kimliğiyle dolaşıyoruz, tek kimlikli yeryüzünde
ve tek gezegenli bir evrende. Sevgi bayrağımızdır ve kalbimizin toprağında,
beynimizin göklerinde ebedi dalgalanacaktır. Bizler yarınları düşlüyoruz;
güzelliklerle dolu, sevgiyle, barışla, adaletle, ahlakla, umutla, hürriyetle ve
en mühimi insan-lık-la dolu. İnsanlık altyapısı üzerinde yükselen sevgi, umut,
inanç yüklü bir toplum rüyasıyla yaşıyoruz. Hikmet ve marifetle örülmüş bir
erdem kenti tesis etme düşüyle koşuyoruz mütemadiyen. Sevginin sonsuz
avuçlarında ve ayrık otlarından arınmış temiz insanlık toprağında kolektivizmin
güzelliğini yaşamak için çalışıyoruz, yoruluyoruz. Ben yok biz vardır rüyasını
kurduğumuz, sevdasıyla yaşadığımız dünyamızda. Yarınlarda ki ulvi, kutsal,
görkemli rüyalarımıza insanlığı ortak etmek ve kavuşacağımız dünyamızda insan-lık-la
buluşmak istiyoruz. Şeksiz ve şüphesiz bir insanlık suçu olan ve ahlaka,
adalete, barışa, uhuvvete, müsavata ve hürriyete amansız adavetiyle müsemma
olan adi, vahşi, kan-ter-yaş emici ve emek sömürücü melun emperyalizme ve
şerefsiz, kimliksiz, kişiliksiz kompradorlara karşı tek can ve tek fikir
olamaya ve aynı gövdede binlerce ruh olup dirilmeye çağırıyoruz onurun,
haysiyetin, hassasiyetini, mesuliyetin, masumiyetin, samimiyetin, dürüstlüğün,
cesaretin, fedakârlığın ve güvenin mümessili, taşıyıcısı, yaşayıcısı,
yaşatıcısı, yayıcısı olan insan yürekli güzelinsanları. Yoksul ama temiz
yürekleri, acının ve ıstırabın yurt eylediği ocakları yakan cehennem ateşini
hep birlikte söndüreceğiz. Ezilenlerin, sömürülenlerin, kanları, terleri,
yaşları ve emekleri berhava edilenlerin görkemli yarınlarını hep birlikte inşa
edeceğiz. Sefaletin, acının, bitmeyen dertlerin zehirli şarkılarını değil,
yaşamın umut ve inanç yüklü şarkılarını terennüm edeceğimiz ülkeyi hep birlikte
var edeceğiz. Yalnızlığın çaresizliği, bitevi acı doğurdu, ölüm getirdi,
umutları berhava etti, şarkıları zehirledi, uhuvveti hançerledi, aydınlığı
karanlığa tedvir eyledi, hürriyeti çaldı, adaleti ve ahlakı öldürdü ve
insansızlığı tevlit etti. Nihayet dünya tamusal bir görünüm arzeden yere dönüştü.
Dürüstçe yaşamak ve namusluca savaşmak yenilmez ve yıkılmaz kılar insanı.
Konuşma yaşa ey insan!
Bilinmeli ve unutulmamalı ki; okumayan, anlamaktan çok
inanmayı tercih eden, hayalleri ve düşleri olmayan, düşünmeyen, soru sormayan, hesapsızca,
umarsızca ve amansızca sorgulamayan, kendini düşünmeyen ve kendi varlığını
başkalarının varlığına adayan bireylerden oluşan toplumlar çürümüş
toplumlardır. Çürümüş toplumların, rüyasını kurabilecekleri bir yarınları ve
yarınları olacak bir ülkeleri yoktur. Konuşma yaşa ey insan!
Kaç kez daha doğuracağız güneşi ve kaç zaman daha doğacak ay
üzerimize biliyor muyuz? Sevgiden behresizsek, dostluk ateşi aydınlatmıyorsa
gönül otağımızı, yüreğimiz nefret çukuruna dönüşmüşse, hayatımız fitneden,
fesattan, kinden, hasedden ibaretse, güzel düşlerimiz yoksa, nesiller
sefaletin, yoksulluğun, ahlaksızlığın kıskacında yanıyorsa, adalet dillerde
pelesenk olmaktan başka hiçbir şey değilse, insan insanlığını unutmuşsa dünya
bizim olsa ne fayda! Konuşma yaşa ey insan!