KOKUŞMUŞLUK...

Özgür DENİZ - 02.11.2018

Bu hayat kokuyor. Bu hayat o hayat değil. Tiksindirici bir hayat. Haddizatında kokan hayatta değil, insan olarak tanımlanan ama tüm insani meziyetlerini yitirerek insanlıktan çıkmış ve korkunç bir hale bürünmüş yaratık. Hissediyorsunuz bunu. Görmekle, bilmekle, düşünmekle, dokunmakla çözümleyebileceğiniz ve farkına varabileceğiniz bir şey değil bu. Hissetmek çok farklı bir boyuttur. Çünkü pis koku boğuyor sizi. İnce bir bunaltı ve derin bir yorgunluk hissediyorsunuz. Kabil olsa yaşamınıza nokta koymak bile geliyor aklınıza. Her dem tatlı hatıraları yâd ediyorsunuz. İğreniyor, tiksiniyorsunuz pisliklerden. İnsani meziyetlerini kaybederek insanlıktan inhiraf eden, her güzel şeyi unutarak tükenmeye yüz tutan ve nihayet insanlıktan çıkan insan görünümlü yaratık kokmuş ve hayatı da kokutuyor. Zira ölüsü ortalıkta dolaşıyor. Yeryüzü; ölü canlar mezarlığı! Yalancılık var, sahtekârlık var, düzenbazlık var, hak yeme var, kibir var, ihanet var, iftira var, taammüden cana kıyma ve acıya gark eyleme var, daha neler var neler. Doğruyu dile getirememe, çıkar için gerçeği örtme, her önüne gelenin önünde eğilme, vicdanın haykırışlarını boğma, aklın konuşmalarını susturma, kalbin duygulanımlarını bastırma, garibe vurma, kodamanın önünde durma vb. her türlü gayr-i insani özellikler baskın hale gelmiş. Niye var bunlar? Çünkü insan ölmüş ve içinde ki pislikler hayata akıyor. Hangi kavramı kutsamışsak, ona ihanet eden o kavramı en çok kutsayan oluyor. Kavramlar eninde sonunda statükonun zavallı kurbanları oluyorlar ve basit birer sömürü aracı derekesine indirgeniyorlar. Hakikati haykırdığın zaman, yok edilmesi gereken ilk düşmansın. Papağan gibi tekrar etmen kâfi, yaşama aktarıp aktarmaman hiç önemli değil şeyleri. Çünkü hakikate düşman herkes. Hakikate düşmanlıktan kazanıyorlar zira. Putlar tekasür etmiş ve canlılık kesbetmiş. Tesis edilen kirli, kanlı ve karanlık çark, her türlü kadim değeri ezmiş, un ufak eylemiş. Ahlak sıfırlanmış. Merhamet gömülmüş. Vicdan susturulmuş. Beyin donmuş. Akıl uçup gitmiş. Hayır, mübalağa yapmıyorum. Münhasıran hissediyorum. Ve hissettiğime inanırım. Çünkü hissedilen en gerçek olandır. Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, her şeyi biliyorsunuz, korkacak bir şeyiniz de yok, peki niye gerçeği haykırmazsınız? Ağaçlar çok güzeldir, varlığın teminatıdır, peki ağacı korumak için ne yaptın, evet ne yaptın? Bunu yapanda hangi canlılık emaresini gözlemleyebilirsiniz? Bunu yapanın ahkâm kesmesi ne ifade eder ucuzluktan ve zavallılıktan başka? Kalbimi korumam gerekiyormuş? O zaman o kalbe lazım olanları korumam gerekir önce. Dedim ya, tiksindirici, boğucu ve bunaltıcı bir hayat ama insan görümlü yaratık yüzünden böyle bu hayat. Ve bu hayat, bu hayata geldiğimiz için zorunlu olarak yaşamak zorunda kaldığımız bir hayat. Şeytanlaşanlar tarafından insan kalmakta inat edenlere dayatılmaya çalışılan bir hayat! Şeytandan da, şeytanlaşanlardan da, şeytanlaşmaya zorlayanlardan da tiksiniyorum, iğreniyorum.

Tarih: 02.11.2018 Okunma: 817

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?