Bu hayat kokuyor. Bu hayat o hayat değil. Tiksindirici bir
hayat. Haddizatında kokan hayatta değil, insan olarak tanımlanan ama tüm insani
meziyetlerini yitirerek insanlıktan çıkmış ve korkunç bir hale bürünmüş
yaratık. Hissediyorsunuz bunu. Görmekle, bilmekle, düşünmekle, dokunmakla
çözümleyebileceğiniz ve farkına varabileceğiniz bir şey değil bu. Hissetmek çok
farklı bir boyuttur. Çünkü pis koku boğuyor sizi. İnce bir bunaltı ve derin bir
yorgunluk hissediyorsunuz. Kabil olsa yaşamınıza nokta koymak bile geliyor
aklınıza. Her dem tatlı hatıraları yâd ediyorsunuz. İğreniyor, tiksiniyorsunuz
pisliklerden. İnsani meziyetlerini kaybederek insanlıktan inhiraf eden, her
güzel şeyi unutarak tükenmeye yüz tutan ve nihayet insanlıktan çıkan insan
görünümlü yaratık kokmuş ve hayatı da kokutuyor. Zira ölüsü ortalıkta
dolaşıyor. Yeryüzü; ölü canlar mezarlığı! Yalancılık var, sahtekârlık var,
düzenbazlık var, hak yeme var, kibir var, ihanet var, iftira var, taammüden
cana kıyma ve acıya gark eyleme var, daha neler var neler. Doğruyu dile
getirememe, çıkar için gerçeği örtme, her önüne gelenin önünde eğilme, vicdanın
haykırışlarını boğma, aklın konuşmalarını susturma, kalbin duygulanımlarını
bastırma, garibe vurma, kodamanın önünde durma vb. her türlü gayr-i insani
özellikler baskın hale gelmiş. Niye var bunlar? Çünkü insan ölmüş ve içinde ki
pislikler hayata akıyor. Hangi kavramı kutsamışsak, ona ihanet eden o kavramı
en çok kutsayan oluyor. Kavramlar eninde sonunda statükonun zavallı kurbanları
oluyorlar ve basit birer sömürü aracı derekesine indirgeniyorlar. Hakikati
haykırdığın zaman, yok edilmesi gereken ilk düşmansın. Papağan gibi tekrar
etmen kâfi, yaşama aktarıp aktarmaman hiç önemli değil şeyleri. Çünkü hakikate
düşman herkes. Hakikate düşmanlıktan kazanıyorlar zira. Putlar tekasür etmiş ve
canlılık kesbetmiş. Tesis edilen kirli, kanlı ve karanlık çark, her türlü kadim
değeri ezmiş, un ufak eylemiş. Ahlak sıfırlanmış. Merhamet gömülmüş. Vicdan
susturulmuş. Beyin donmuş. Akıl uçup gitmiş. Hayır, mübalağa yapmıyorum.
Münhasıran hissediyorum. Ve hissettiğime inanırım. Çünkü hissedilen en gerçek
olandır. Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, her şeyi biliyorsunuz, korkacak bir
şeyiniz de yok, peki niye gerçeği haykırmazsınız? Ağaçlar çok güzeldir,
varlığın teminatıdır, peki ağacı korumak için ne yaptın, evet ne yaptın? Bunu
yapanda hangi canlılık emaresini gözlemleyebilirsiniz? Bunu yapanın ahkâm
kesmesi ne ifade eder ucuzluktan ve zavallılıktan başka? Kalbimi korumam
gerekiyormuş? O zaman o kalbe lazım olanları korumam gerekir önce. Dedim ya,
tiksindirici, boğucu ve bunaltıcı bir hayat ama insan görümlü yaratık yüzünden
böyle bu hayat. Ve bu hayat, bu hayata geldiğimiz için zorunlu olarak yaşamak
zorunda kaldığımız bir hayat. Şeytanlaşanlar tarafından insan kalmakta inat
edenlere dayatılmaya çalışılan bir hayat! Şeytandan da, şeytanlaşanlardan da,
şeytanlaşmaya zorlayanlardan da tiksiniyorum, iğreniyorum.
KOKUŞMUŞLUK...
Özgür DENİZ - 02.11.2018
Tarih: 02.11.2018
Okunma: 817
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.