Türkiye ile Amerika arasında ilişkiler ikinci dünya savaşı sonrası gelişmeye başlar. 1947 yılında kabul edilen karşılıklı yardım ve işbirliği antlaşmaları Türk-Amerikan ilişkilerinde dönüm noktası sayılır.
1950’li yıllarda Amerikalı mühendisler, Türkiye’ye bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. Ülkenin her tarafına karayolu yapımı o sıralarda başlar. Yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok. Ama yol ve inşaat mühendisleri, işin kolayını bulmuş, dağlık arazilerde eşeği yokuşa sürüyor, arkasından elemanlar şerit çekiyor, eşeğin ayak izlerine kazık çakıp yol güzergahını belirliyorlarmış. Bu durumu gören Amerikalı bir mühendis, ne yaptıklarını merak etmiş ve sormuş:
– Bunlar
ne yapıyorlar böyle?
– Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
– Nasıl yani, anlayamadım?
– Eşek yol giderken % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izine kazık çakıp
rampada yol güzergâhı belirliyoruz, demişler.
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş:
– Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Yetkili bozgun… Cevap vermiş:
– Amerika’dan mühendis getirtiyoruz.
Eşeğin
marifetleri bununla kalmaz. Eşek iyi bir kılavuzdur. Bir defa gittiği bir
yolu unutmaz ve aslan o yoldan şaşmaz. Bu nedenle deve veya katır kervanlarının
önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlar. Doğuda
sınır boylarında kaçakçıların ısrarla eşek ve katırları kullanmasının elbette bir
nedeni olmalı.
Evet, eşek gerçekten akıllı bir hayvandır. Düştüğü çamura bir daha düşmez.
Belki de halk arasında, eşek çamura bir defa düşer, deyimi bundan geliyordur.
Fakat eşek ile eşşek arasında fark vardır anlayana. Eşek o bildiğiniz binip
yolculuk yaptığınız, en ağır yükleri taşıdığınız, az bir yem ve saman ile
yetinen dostlarımızdır. Ama bir de eşşek var. Hatır, gönül bilmez. Halk arasında
eşşek gibi, eşşek inadı gibi sık kullanılan ifadeler vardır. Hiçbir işe yaramayan,
inatçı kimseler için eşşek denir.
Bir gün, bir köylünün eşeği, evinin yakınlarındaki kör kuyuya düşer. Adam eşeğini kuyudan nasıl çıkaracağını düşünürken, bir çare bulamaz, zavallı hayvan saatlerce düştüğü kuyuda anırır durur.
Köylü sonunda hayvanın iyice yaşlanmış olduğuna ve kuyunun da artık kuruduğuna, kapanması gerektiğine ve eşeği kuyudan çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Komşularına haber gönderip, yardıma çağırır.
Komşuları birer kürek alıp, kuyuya toprak atıp, kapatmaya başlarlar. Eşek üzerine toprak atılmaya başlayınca öncesinden daha beter anırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkın bakışları altında, sesini keser. Sahibi birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz.
Eşek, üzerine düşen her kürek toprakla akıl almaz bir şey yapar. Üzerindeki toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı doğru çıkmaya basamak hazırlamaktadır. Bir süre daha toprak atama devam ederler. Etraftakilerin şaşkın bakışları altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!
Evet, hayat böyledir. Sizi kuyuya gömmek için hep üzerinize toprak atacaktır. Hayat
denilen bu kör kuyudan çıkmanın sırrı; üzerinize atılan her türlü pisliği,
kötülükleri silkeleyip atmak, adım, adım yükselmektir.