Merak ediyorum ve hep soruyorum; ben niye varım? Gerçekten
niye varım? Ve kimim ben? Soru sormak, sorgulamak, hakikati aramak gerçekten
günah mıdır, kötülük müdür, ahlaksızlık ya da zalimlik midir? Hz. İbrahim
sordu, Hz. Musa sordu, Hz. Muhammed sordu ve soru hiç bitmedi. Çünkü hakikat
soruların içindeydi ve her hakikat yeni soruları gizliyordu içinde. Her şey
soruyla doğdu, soruların kucağında doğdu. Sorular hem cennetti hem de cehennem.
Sormayı yasaklayana niçin inanayım, güveneyim ve onu niçin seveyim? Sormayana
niçin saygı duyayım? Bilakis, eğer sormak kötüyse, soranlar niçin sordular ya da
sormak günahsa, böyle bir şey inancın gereği midir yahut nefsin çıkarımı mıdır
veyahut zalimlerin bir oyunu mudur? Her şeyi birileri bilmek zorunda mıdır?
Bendeniz bilemem mi mesela, istesem de bilemem mi? Bilemeyeceksem, niçin
okuyacağım? Hayır, istediğim soruyu, istediğim gibi sorabilirim, sormalıyım,
bundan kime ne? Sordurmamak kimin haddine? Kendini bulmaya ve bilmeye çalışmak
ahlaksızca bir iş midir? İnsanlığın vahşice katliamını sessizce izleyip öylece
oturmak alçaklık değilse nedir? Durduğum yerde aynılıktan sıkılıyorum ve
rahatsız oluyorum rahatsız olmuyorlarmış gibi görünenlerden ve onları rahatsız etmek
istiyorum. Kurt gibi parçalamaya, çakal gibi kemik beklemeye, koyun gibi
güdülmeye, böcek gibi ezilmeye eyvallah edemiyorum. Dünya güllük gülistanlık
olmadığı halde öyleymiş gibi umarsızca yaşayanlardan rahatsız oluyorum. Oysa
her şey gözümüzün önünde olup bitiyor. İnsanız diyorsak kendimizce
yapabileceğimiz şeyler vardır, olmalıdır diyorum ama hiçbir şey yapılmadığını
görünce, yapılmak istenmediğini hissedince çıldırıyorum. Bendeniz, yeryüzüne
egemen olup insanlığın başına tanrı kesilmeye çalışanların yalanlarına
inanmıyorum ve onların vahşetleri karşısında susup oturacak bir alçak değilim.
Yalanlarla aram hiç iyi olmadı kendimi bildim bileli. Çünkü yalanlar hayatımdan
hep çaldılar ve eksilttiler gram gram. Bıktım vahşetlerden, alçaklıklardan,
zalimlerden, zulümlerden ve hep suskunluklardan. Bendeniz ezilenlerin
çocuğuyum. Kahpelik nedir bilmemişim, alçaklığı hiç tanımamışım, suskunluğu
tatmamışım, adım isyan olmuş hep, hakikatse şiarım. Boyun eğmek, görmemek,
duymamak, bilmemek, hakikati yok saymak için yaratılmadım bendeniz. Yitik
zamanların yazılmamış öyküsünü yazmak ve en güzel zamanlarımızı çalanlardan
hesap sormak için yaratıldım. Sanki tüm dünya benim olsaymış bile yine de aynı
olacakmışım, olurmuşum gibime geliyor. Çünkü dünyanın peşine düşmek, dünyaya
sahip olmak için yaratılmamışım, bu yüzden de dünyaya sahip olup olmamak
umurumda olmuyor ve beni değiştirecek gücü bulamıyor kendinde. Zalimleri
rahatsız etmek ve onlardan hesap sormak için yaratılmışım sanki. Hakikati bir
balyoz gibi yalanların tepesine indirmek için varolmuşum gibi. Arkamda da
hakikat olunca korkmuyorum hiçbir şeyden, hiçbir kimseden. Hayır, bendeniz bu
dünya kendilerininmiş gibi hareket edenlerden hazzetmiyorum. Bu dünyanın onlar
için yaratıldığını düşünmüyorum ve öyle rahat hareket etmeleri batıyor bana. Kendi
kafalarına göre yaşamaları, istedikleri gibi hareket etmeleri, istedikleri gibi
yaşatıp öldürmeleri, istedikleri gibi batırıp çıkarmaları, istedikleri kadar
alıp vermeleri, istedikleri kararları dayatmaları batıyor bana. Haksız olunduğu
halde haklı olmak, haklı olunduğu halde haksız olmak tüm gövdemi sarsıyor,
kalbimi acıtıyor. Doğrunun yanlış, yanlışın doğru olması ve aynıyla tatbike
yeltenilmesi ruhumu ve kafamı alt üst ediyor. Hangi hakla yapılıyor tüm bunlar
diye soruyorum, sorguluyorum ama cevap bulamıyorum, bulduğum cevapta rahatsız
ediyor beni ve çıldırıyorum o an. Hayır, bu dünyada kimse varlığını kabul
etmiyorsa da, bendeniz kabul ediyorum ve varım diyorum, işte o zamanda her şey
karışıyor ve karışmalıdır da elbette. Umutla, inançla, kararlılıkla ve
cesaretle de sormaya devam edeceğim. Terle, yaşla, emekle kazacağım bilginin
toprağını ve hakikati arayacağım. Yine soracağım her zaman; kutsallar bile
vahşetten, alçaklıktan niçin alıkoymaz insanı, alıkoyamaz? Çünkü bir insan
olarak bendenizi rahatsız eden, içimi acıtan şeyler var bu dünyada. Oturup
kendi işimi yapmak ve hiçbir şeye karışmamak için mi? Her şeye rıza gösterip,
tahammül edip, öylece beklemek için mi? Olan biten hiçbir şeyi görmemek,
duymamak, bilmemek, hissetmemek ve öylece ruhsuz bir şekilde güya yaşıyorum
sanarak yaşayıp gitmek için mi? Hayır böyle değil, böyle olmayacak, böylede
yaşamayacağım! Varolmak demek, varlık iddiasında bulunmak, yokluğu reddetmek rahatsız edicidir ve elbette rahatsız edeceğim, bilakis dünyada ki varlığım anlamsızdır ve hiçimdir.
VARIM DİYORSAM RAHATSIZ EDİYORUMDUR...
Özgür DENİZ - 08.11.2018
Tarih: 08.11.2018
Okunma: 763
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.