VARİSLER...5...

Özgür DENİZ - 18.12.2018

‘’’’Bizim yarattıklarımız içinde öyle bir topluluk olur ki, hakka rehberlik ederler ve onunla adaleti ikame ederler.’’’’ Araf-181

 

Herhalde iman ediyoruz diye, hakkı haykırma çabasında bulunuyoruz diye, yeryüzü toprakları üzerinde ve nev-i beşer arasında hüküm süren her türlü zulme ve zulme el ayak olan emperyalist zalimlere ve işbirlikçilerine karşı isyan ediyoruz ve adaletin bihakkın ikame edilmesi uğruna kavga verme yolundayız diye itham edilmiyoruzdur. Böyleyiz napalım? Biz Hakka tapmışız, Hak karşısında boyun bükmüşüz ve boynumuzda Haktan başka yerin önünde eğilmez. Bizler Allah’a tapanlarız. Kişiler, kurumlar, şöyle böyle sosyal yapılar, ideolojiler bize göre değil, bize göre de olmadı hiçbir zaman. Zaten bizde bize göre diye bir bakışta bulunmadı, bulunmaz da. Biz yanlış kimden kime yönelirse yönelsin yanlışa yanlış dedik ve bademada demeye devam edeceğiz. Hani Yahudi bir kadın vardı da, Filistin zulmüne matuf olarak ‘’zulüm bizdense ben bizden değilim’’ diyerek isyan etmişti ve kendi devletinin tankları altında ezilmişti. İnsançocuklarının bu dünyada ki vazifeleri kendilerine emredilen şekilde yaşamaktır. Kendi ailesinin içerisinde, kendi kardeşi yanlış yapsa bile o yanlışı yanlış bilip karşı çıkmasıdır kendisini kurtaracak olan yoksa kardeşim diyerek yanlışı yok etmek değil.  Her zaman her insanın küçük dünyasını tanımaya, duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalıştık, aksini de yapamazdık zira. Çünkü hiçbir insançocuğu ne mutlak suçlu olabilirdi, ne de mutlak suçsuz.  Yanlış kendi özbenliğimden kendime karşı yapılsa da yanlıştır. Yüreğimiz tüm insanlara açık oldu her daim. Ne insan ayırdık ne de aramıza duvarlar ördüğümüz insanlar oldu. Selam verene daha güzeliyle selam verdik. Bir merhabayı esirgemeyene, yüreğimizi açtık. Merhabasız, selamsız olanlara da eyvallah dedik geçtik, kin duymadık. İnsansak, bize emanet edilmiş canı, tüm emanet canlar için feda etmek ödevimizdir. Öyleyse fazlada takmamak gerek, takılmaya değer olmayanları. Çünkü kutsal bir yolda isek, çakıl taşlarına takılacak kadar ne vaktimiz vardır ne de öyle bir lüksümüz bulunmaktadır. Bir şeyi anlamışsak, anladığımıza yüreğimizle emin olmuşsak onu haykırmayı kutsal bir ödevmiş gibi gördük ve ödevimizi yapma derdinde olduk. Yanlış kendi içimizdeyse de, yanlıştır ve onu haykırmak insanlığın gereğiydi. Hangi konuda olursa olsun farketmedi bu, yeterki anlamış olduğumuza emin olmuş olalım. İğneyle kuyu kazar gibi bir çaba içerisinde oluyorsak hakikati ararken, bulduğumuz hakikati haykırmamak döktüğümüz tere, akıttığımız yaşa, harcadığımıza emeğe, verdiğimiz kana, kalbimize, aklımıza, gözümüze ihanettir. Bizde ihanetin sokağını henüz bilemedik, bulamadık. Ki, aramadıkta! Tüm derdimiz, yeryüzü topraklarında ve nev-i beşer arasında hüküm süren ve insanlığın kanını, yaşını, terini, emeğini hiç eden sömürünün nihayet bulması, emperyalist düzenin çökmesi, mazlumların kadim acılarının son bulması ve yekpare insanlığın gülmesidir. İşte hakikati söylersem, benden olana darbe vurmuş olurum ama benden olan varolmalı, isterse küçücük adaletsizlikler yapabilir, böyle yaptı diye onu yok edemem deme gibi ne lüksümüz vardır ne de ödevimiz. Hülasa; bizim insanlık ödevimiz ve kulluğumuzun gereği, adaletin bihakkın ikame edilmesidir.   

 

Tarih: 18.12.2018 Okunma: 716

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?