VARİSLER...6...

Özgür DENİZ - 20.12.2018

‘’’’Yetimlerin mallarını zulüm yoluyla yiyenler, muhakkak ki karınlarını ateşle doldurmuş olurlar ve cehennem ateşine atılırlar.’’’’ Nisa-10

 

Bu dünyada bir inananlar vardır, bir inanmayanlar vardır, bir de inanıyormuş gibi yapanlar vardır. İnananlar zaten inanıyorlardır ve inandıklarının muktezasını yapıyorlardır ne kadar yapabiliyorlarsa, ama yaptıklarında samimidirler yani gerçekten inanıyorlardır. Gerçekten inanmak hem hayalleri zorlayıcı bir korkuya hem de yürekleri uçurucu bir ümide sahip olmaktır. İnanmayanlar da zaten inanmadıklarını saklamıyorlardır, öyledir yani, gerçekten inanmayanların inanmadıklarını saklayanlara pek rastlamadım. İnanıyormuş gibi yapanlar ise ilginç tiplerdir. İnandıklarını söylerler ama ne hikmetse inandıklarına mütenasip eylemleri olmaz hatta inandıkları istikamette eylem ortaya koyanlardan da ama gerçekten insanca bir eylem ortaya koyanlardan da hazzetmezler, gizli bir nefret duyarlar onlardan, çünkü gizli inançsızlıkları aşikâr olacak diye korkarlar, çünkü menfaatleri kaybetmek acı verir, çünkü kendini sonsuz zannetmek merhameti siler süpürür. Bu yüzden de kendileri inanıyormuş gibi yaptıklarından, gerçekte inanlardan nefret ederler hatta inanmadıklarını açıkça söyleyenlerden bile gizli gizli hazzetmezler. Bilmiyorum, okumalarımdan ve yaşadıklarımdan yaptığım çözümleme budur. İnanan biri, gerçekten korkar, ama acayip korkar ve yapılmayacak bir şeyi, yapılmaması gerektiği söylenilen bir şeyi asla yapmaz, yapamaz. Misal, yazıya bir ayetle başladık ve o ayet sonsuz açıklıkta ve muhkem bir ayet, o ayete inanan biri bir kulun hatta yetim bir kulun hakkını yiyemez. Çünkü yememesi gerektiği söylenmiştir, söylenmemiştir emredilmiştir mutlak açıklıkta ve sonucu da önceden bildirilerek. Yiyorsa inanmıyordur, kesinlikle inanmıyordur. İnandığını söylüyorsa, inanıyormuş gibi yapıyordur, tabi yedirebiliyorsa. Çünkü vicdanı olmayanın inancı da olmaz. Devlet ye dese bile yiyemez. Demez de devlet ye diye zaten. Bu dünyada kul hakkı yiyenleri ve bir kula nahak yere acı çektirenleri gerçekten merak ediyorum, hangi akılla, vicdanla, düşünceyle, hissiyatla kul hakkı yiyebiliyorlar ve bigünah bir kula nahak yere acı çektirebiliyorlar, gerçekten Allah’ın hesap sormayacağını ve affedeceğini mi düşünüyorlar? Böyle düşünmeye sevkeden inanç hangi inançtır? Üstelik öyle bir şeyin ihtimalinin bile düşünülmesine imkân tanıyan hiçbir emare yokken ve yasalar mutlak netken. Gerçekten Hz. Muhammed’le Kur’an’ı gönderen Allah’a ya da bir insanlık vicdanına inanıyorlar mı? Vicdan diyordu Victor Hugo; ‘’insanın içinde ki Tanrı’dır’’ ama biz o Tanrıyı öldüreli çoook oldu maalesef. Gerçekten O Allah’ın; siz devletin yasalarını uygulamak zorundaydınız, bu yüzden benim yasalarımı çiğnemenizde sakınca yoktu, çünkü yaşadığınız yer dünyaydı ve dünyada böyle şeyler olabilirdi, öyleyse sizler suçsuzsunuz girin cennetime diyeceğini mi düşünüyorlar? Suç mu işliyorum, şerefsizlik mi yapıyorum yoksa? Çıldırırcasına merak etmek, tahkik, tetkik ve analiz yapmak, sormak, sorgulamak (son nefesime kadar sorgulayacağım, sorgulamadığım tek bir şey kalmayacak, çünkü ömrüm boyunca bildiğim her olgunun ve gördüğüm her olayın daima ardını da bilmeye ve görmeye çalıştım) ve çözümleme yapmak bana yaratılırken sunulmuş bir armağandır. Ne lütfedilmiştir ve lütfedilebilir, ne de bahşedilmiştir ve bahşedilebilir. Yaratıcının kuluna armağanıdır sadece! Nokta… Keza inanan biri emperyalist işbirlikçisi olamaz. Çünkü emperyalizm ve emperyalist çirkindir, kötüdür. Emperyalist, başkasının toprağında o toprağın çocuklarını zehirler ve o toprağı yuva bilmiş her türlü canlıyı da zehirler. Üstelik emperyalizme dost olmak, yeryüzünün varisliğine layık görülmüş mustazaflara telafisi olmayan bir ihanettir. İnandım demekle kurtuluş olmayacaktır! Öyle olsaydı, O Allah ki, iman ettiğini söyleyen kullarına yenide iman etmelerini buyurmazdı!

 

EKSTRA:

 

‘’’’Bir dini yobazlık vardır, bir de din karşıtı yobazlık vardır. Şöyle ki; biri, bilmediği ve tanımadığı şeye inanmaktadır. Ötekisi ise, bilmediği ve tanımadığı şeyi inkâr etmektedir. İkisi de bilinçten yoksundur ve düşünmemektedir. Ne bilerek ve anlayarak inanmaktadır inanan, ne de bilerek ve anlayarak inkâr etmektedir inkâr eden.’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’“Sizin olmayan bir dünyanın ateşiyle aydınlanıp ısınıyorum.”’’

 

Frantz Fanon

 

''''Okuduğun kitapsın sen, uğraştığın konusun.''''

 

Sezai Karakoç

 

‘’’’Günahkârlar, kötüler, caniler, cellatlar, zalimler, düzenbazlar, ahlaksızlar, yalancılar… Ne kadar boş, anlamsız, saçma bir yer burası. Yoksa bu kadar anlamsızlığın içinde gizli bir anlam mı var? Peki nedir? Neyin içine düşmüş insan? Nasıl düşmüş? Ne para, ne şan, ne şöhret, ne makam, ne mevki… Hepsi boş, hepsi yalan, hepsi faydasız. Başka bir şey olması gerek. Ama ney? Kim mutlu, kim mutsuz, kim cellat, kim kurban belli değil. Bir zindanda mıyız, yoksa neresi burası? Kaçış mümkün mü? Nereye? Sorulardan bir fanusun içinde boğuluyorum. Beynimin içinde dönüp duruyor tüm sorularım. Fırlatamıyorum bir türlü devasa boşluğa. Güneşin bir kere doğduğu ve hiç batmadığı topraklar var mıdır? Güneş her toprağa aynı zamanda doğmuyor ve her toprakta aynı zamanda batmıyor ama her toprağa mutlaka doğuyor ve her toprakta mutlaka batıyor. Acı batıyor, acı doğuyor…’’’’

 

Özgür Deniz

 

‘’’’Dün kimsenin hakkını gasp etmedim, kimsenin canını acıtmadım, kimsenin ölümüne sebep olmadım, kimsenin kalbini kırmadım, kimsenin onurunu zedelemedim, kimseye iftira atmadım, kimseyi jurnallemedim, kimseye kötülük etmedim, kimsenin yaşama sevincini çalmadım, kimseyi ağlatmadım, herkese selam verdim, eski yeni ya da suçlu suçsuz hiçbir dostumdan yüz çevirmedim, hiç yalan söylemedim, hep gülümsedim, iyilik yapmak için kavga verdim kendime karşı. Bir çiçek gibi titredim yaşamın soğuk rüzgârlarında, bir çiğ damlası gibi düştüm yanan yürek topraklarına. Vicdanım rahat uyudum. Mutlu sabahlara uyanmak, sevgi dolu, barış dolu, kardeşlik dolu yeni bir hayata ve daha güzel bir dünyaya doğmak umuduyla uyudum. Yeni bir hayata, daha güzel bir dünyaya doğduk mu bilmiyorum. Yaşama karışacağız ve anlayacağız her şeyi. Doğmaya ölmek ne garip şey!’’’’

 

Özgür Deniz

 

“”Bir gün bu ülkenin başucuna bir not yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. Çok tatlı uyuyordun uyandırmaya kıyamadım diyeceğim.””

 

Aziz Nesin

 

“”Ve insanlar... ah benim güzel insanlarım! Yalanla besliyorlar sizi.””

 

Nazım Hikmet

 

“”Varsın hayat yalakalara şans tanısın. Ben onuruma fiyat biçmem. Yaşadığım kadar yaşasam asla tükürülecek eli öpmem.””

 

Ömer Hayyam

Tarih: 20.12.2018 Okunma: 871

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?