‘’’’O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de
oldukları yerde çöküp kaldılar.’’’’ Hud-67
Kuşkusuz çöküp kalacaklar! Mukadderat ne acele eder ne de
gecikir, muhakkak vakti zamanı gelince gelir ve bulur, olacak olan olur. Her
şey halk içindir ve halk için olmalıdır, bu dünyada halkedilen her şey halkın
ortak malıdır, hiçbir şeyi hiçbir insançocuğunun kendi inhisarına geçirmesi
kabul edilemez ve düşünülemez. Kimin mülkünden kimi kovuyorsun? Belki zevahirde
insançocuklarının kendi inisiyatiflerine göre kullandıkları şeyler olabilir ama
batında her şey büyük ortaklığa aittir. Bu yüzden de hiçbir kimsenin, Bir’in,
birler için halkettiği ama yine de mutlak malikin Kendisi olduğu mülk üzerinde
mülkü mutlaklaştırması ve monopolüne geçirmesi tolere edilemez ve böyle bir şey
kabil-i mümkün de değildir, velakin metazori olarak böyle bir ihanete teşebbüs
edilirse orası başkadır ama orada da mukadderat konuşacaktır ve mukadderatın
konuşmasına halk tavassut edecektir, o zaman herkes susacaktır. Halk susturduğu
zaman kimsenin konuşmaya mecali kalmayacaktır. Zira dünyada ki tüm
musibetlerin, felaketlerin, büyük acıların, ateşli yaşamların ardında böylesi
sefil bir zihniyet ve aşağılık eylem vardır. Mülke tasallut edip, mülkün
sahibine ihanet edip, ortaklığı bozmak ve mülkü inhisarına geçirmektir. Zira
var eden öyle var etmiştir ve var edilenin nasıl var edildiğine muhalefet etmek
ve var olanı tersyüz etmek kimsenin haddi değildir. Binaenaleyh hiçbir şey
halksız düşünülemez, tasarlanamaz ve halktan bağımsız varsayılamaz. Halk için
olmayan her şey halka ihanettir, ta ki halk cehaletinden dolayı bunun fevkinde
olmasa da. Ama halka ihanet edenler muhakkak halkın gürültüsüyle dizlerinin
üzerine çökeceklerdir. Çünkü her şey halk için halkedilmiştir. Halk için
olmayan her şey anlamsızdır ve kendi fanusunda tükenir gider. Halkın acılarını
anlatmayan, sevinçlerini paylaşmayan, dertlerini azaltmayan ve halkın büyük kalbine
dokunmayan her şey hiçbir şey anlatamaz, anlatsa da anlamsızdır. Bir kere
yeryüzü zalimlerinin acımasız ve vahşi zulümleri altında inleyen, hakkından
mahrum olan, terleri, kanları, emekleri ve yaşları sömürülen, ortak mülk
üzerinde ki hiçbir beşerin bahşetmediği haklarından metazori olarak mahrum
bırakılan halk uyandığı vakit hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yeter ki onu
uyandıracak aklı ve uyanmaya cesareti olsun. Korkun o günden! Halk yeter ki
hayal kurmasını bilsin, acılardan korkmasın ve ucuza da satmasın acılarını ve
dahi çoğaltsın sevinçlerini. Duygudaş olunduğu gibi fikirdaşda olunabilir,
velakin kalpler aynı duyguyla çarpmasa bile, kafalar aynı düşünceyle çarpabilir
ve çarpışabilir. Halkın zayıf olduğu tahayyül ve tasavvur edilebilir, ki
zayıftır da. Yaşam halkı sıkar, ezer ama acıyla iyileştirir ve güçlü kılar onu
ve o gücün karşısında durabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Halk konuştuğu zaman
öyle bir konuşur ki, çığlıklar yükselir yerin derinliklerinden ve yerin üstü
kaynar, çığlıklar çığ olup yeryüzünde yuvarlanır, toprağın damarlarında kan
gibi dolaşmaya başlar. Allah vermesin ama sel geldiğinde önünde durulabiliyor
mu, her şeyi sürükleyip yok etmiyor mu? Vazgeçmezler, hissedersiniz
vazgeçmeyeceklerini ve çöker kalırsınız dizlerinizin üzerine. Halk uyanırsa
yenilemez ve Allah, asla sözünden dönmez!
EKSTRA:
‘’’’Çalışmadan,
yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela
haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini
kaybetmeye mahkûmdurlar.’’’’
Mustafa Kemal ATATÜRK