‘’’’Hayır, o kitap kendilerine ilim verilenlerin sinelerine
sinmiş olan apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile
inkâr ederler.’’’’ Ankebut-49
Ey köleler, ezilenler, mazlumlar, hakikatin sinlerine sindiği
masum ve onurlu yürekler! Asla zalim olmayın, çünkü zalimler korkaktırlar ve
hakikati de bu yüzden inkâr ve reddederler. Ki, emaneti zalim olarak hak
edemezsiniz ve size tevdi de edilmez zaten. Sizler gerçek manasıyla hak
ettiğiniz zaman emanet size tevdi edilecek ve sizler insanlığa önderler ve
kutsal egemenliğin varisleri olacaksınız. Hakikat sizlerin yegâne kurtuluş
ışığınızdır. Bırakın korkanlar korkmaya devam etsinler ama siz korkmayın!
Korkanlar korkutmak için yaşarlar, çünkü korkularını korkutarak
yenebileceklerini sanırlar. Bu yüzden sürekli yalanlarla beslerler sizi, kolayca
yedireceklerini düşündükleri için. Cellatlar öldürürler ama onlar öldürdükçe
çoğalırlar kurbanlar, işte böyle bir şeydir buradaki paradoksta. Korkutmak
isteyenler şunu bilsinler ve asla unutmasınlar ki; biz korkmayız, susmayız,
aldanmayız, geri çekilmeyiz. Çünkü bizim korkmamız hakkın korkmasıdır, bizim
susmamız hakkın susmasıdır, bizim aldanmamız hakkın aldanmasıdır, bizim geri
çekilmemiz hakkın geri çekilmesidir. Bizim yenilgimiz, insanlığın yenilgisidir.
Hak bizim bayrağımızdır, o bayrak düşerse biz de düşeriz! Ne zindanlar korkutup
yıldırabilir bizi, ne kelepçeler bileklerimizi ağrıtır, ne barikatlar hedefimize
ulaşmamıza handikap teşkil edebilir, ne bukağılar ayaklarımızı yorabilir, ne de
prangalar gövdemizi yıkabilir. Bu yola çıkmışsak, bedelini bilerek çıkmışız. Devrim
yolu bir yerde ölüm yoludur! Mazluma umut, zalime korku vermek için çıkmışız.
Mazlum kim olursa olsun, zalim kim olursa olsun farketmez. Zalimin diline,
dinine, ırkına, rengine bakmadığımız gibi, mazlumun da diline, dinine, ırkına,
rengine bakmayız. Her dilden, dinden, ırktan, renkten zalimde çıkabilir,
mazlumda. Mazlum mazlumdur, zalim de zalim. Ne zalimlerin yalanlarına kanarız
ne de mazlumları acılarıyla baş başa bırakırız. Biz adalet için çıktık yola ve
aradığımız şey adaletti ve aradığımız adalet; kitap ne vakit ortaya kondu ve
karar kitaba göre oldu, işte odur aradığımız adalet. Çünkü biz, insanlığa
önderler olacaksak, bu ancak adalet temelinde tahakkuk edecektir, ki bizatihi
saf adaletin tecellisi olacaktır filhakika. Binaenaleyh, korkuyla savaşıyorum
ve korkuya karşı ayetlerin gücüne sığınıyorum. Korkutanları Allah’ın ayetleriyle
korkutuyorum. Allah ile aldatanları da Allah’ın ayetleriyle korkutuyorum ve
yalanlarını yutmadığımı haykırıyorum. Ama hayır hakikatin acılığı korkutuyor
korkakları. Çünkü korkakların yalandan başka sığındıkları bir liman yok ama o
limanda da sığınılacak yer yok. Çünkü gözlere, kulaklara, kalplere ok gibi
saplıyorum hakikatleri ve yerini bulan hakikat asla unutturmuyor kendisini. Ve
çürük gövdeye ağır geliyor hakikatler, acıtıyor, sızlatıyor, ağrıtıyor. Zira hakikatler
yönünü değiştirebilir insanın ve değişen yönle hayatlarda değişebilir ve değişen
hayatlar kendisi üzerinde kumar oynatmazlar ve yeni kumarbazlar yaratmazlar ve
değişen hayatlar değişmez zannedilen emperyalist sömürü düzenini yerle yeksan
edebilirler. Ey ezilenler, köleler, mazlumlar, hakikatin sinelerine sindiği
masum ve onurlu yürekler! Sizler zorun ve acının çocuklarısınız. Zor ve acı
öyle bir eğitir ki insanı, o insanı tüm dünya birleşse yıkamaz, çünkü onların
mukavemetleri keskin olur. Çünkü onlar hakikatin bekası için çalışırlar ve
hakikat var olduğu müddetçe varlıklarını ortaya koyabilirler, varolabilirler.
Bu yüzden diyorum ki her zaman; ey ezilen, sömürülen, aldatılan, kanı, teri,
yaşı ve emeği çalınan köleler asla zordan ve acıdan korkmayın, rahatlıktan
korkun ki, rahat olanlar rahat olamasınlar. Siz ki, ne çocukluğunuzun tadını
çıkarabildiniz, ne gençliğinizi yaşadınız, ne de yaşlılığınızı yaşayacaksınız,
siz birileri çocukluklarının tadını çıkarsınlar diye, gençliklerini yaşasınlar
diye, yaşlılıklarında keyif sürsünler diye, birileri ya da size hiçbir faydası
olmamış şeyler hep var olsunlar diye yaşadınız, yaşıyorsunuz, yaşayacaksınız,
çünkü böyle yaşamaya zorluyorlar sizi ama böyle yaşamamalısınız, kendiniz için
yaşamalısınız ve kendi bekanızı düşünmelisiniz, asla yalanlara aldanmamalısınız.
Zira sizler kendi hayatınızı kendiniz yaşayın ki, yaşadıklarınızdan sadece
kendiniz hesaba çekileceksiniz. Hesabını yapayalnız vereceğiniz bir hayatı,
başkaları uğruna harcamayın. Çünkü size yaşadığınız müddetçe, yanan yüreklerin
yangınlarını söndürebilirsiniz ancak! Zeki bir kafa, cahil bir kafanın
kusmuklarını benimseyemez! Beyni küçücük olan ve kokuşmuş kafasında ki
safraları insanlık sofrasına boşaltıp insanlığa yutturmaya yeltenen ahmaklara
inanamayız.