‘’’’Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en
kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.’’’’ Enfal-22
Bakarsınız ama görmezsiniz, görürsünüz ama algılamazsınız,
algılarsınız ama anlamazsınız. Okursunuz ama düşünmezsiniz, düşünürsünüz ama
hissetmezsiniz. Nihayet karanlığın içinde debelenir durursunuz. Sonra da
akıldan bahsedersiniz, ahkâm kesersiniz. Fakat ne gariptir ki, sevgiden
korkarsınız, adaletten korkarsınız, merhametten korkarsınız, samimiyetten ve
dürüstlükten korkarsınız yani işin hülasası; insanlıktan korkarsınız ama hepte
insanlıktan bahsedip durursunuz. İnsançocuğu kendisinde olmayanı başkasında
gördüğünde içinde gizli bir nefret büyütür ve o nefret ateşiyle iyi olan, güzel
olan ne varsa yok etmeye çalışır. Kendisinde olmayanın kimse de olmasını
istemez, böylece de olanı da oldurmamaya çabalar. İşte cehalet böyle bir şeydir
ve böyle bir cehalet emperyalizmi beslemekten başka hiçbir işe yaramaz. Böyle
bir cehalet emperyalizmin yolunu temizlemekten başka hiçbir işlev görmez. Ezilenlerin
ise böyle bir lüksü yoktur. Emperyalizme vurulacak her bir darbe, ezilenler
için doğacak güneşin enerji kaynağıdır. Çünkü karanlık yeryüzüne bir güneş
doğacaksa, o güneş ezilenlerin nasırlaşmış ellerinin ürettikleriyle doğacaktır.
Bu yüzden ezilenler tüm olguları çok iyi okumalı ve olayları olguların
mahiyetine mütenasip üretmelidirler, gerçekleştirmelidirler. Keza olguları ne
derece iyi okurlar ve anlarlarsa ve üzerinde sağlam bir akılla düşünürlerse,
olayları da bir o kadar iyi tahkik ederler, olaylara matuf derinlemesine
çözümleme yaparlar ve gerçeğe çarçabuk ulaşırlar ve bu aldatılmamak için en
büyük koz olur. Ezilenlerin en büyük düşmanı cehalettir, en büyük fırsatları
ezenlerin vicdansızlıklarıdır. Çünkü ezenlerin ayrım yapmadan ezdiklerini tüm
ezilenler yüreklerinde hissederek görmektedirler, bilmektedirler, bu da
ezilenler için büyük birliğe giden yolu açacaktır, büyük kavga için aynı safta
durmalarının ve ellerinin birleşmesinin işareti olacaktır. Kendileri çok
okumalıdırlar, derin düşünmelidirler ama bunun yanında ezenlerin
vicdansızlıklarını da hissetmelidirler ve ona göre yollarını ve yönlerini
belirlemelidirler. Şahit oldukları ve ruhlarında hissettikleri emperyal
vicdansızlık, kendilerinin kutsal kavgalarına olan aşklarını bileylemelidir.
Saflarını, sınıflarını asla unutmamalarını tevlit etmelidir. Fakat vicdanın da
en iyi mümessili olmalıdırlar bu meyanda. Çünkü vicdanlı olmak, insanlığın
karşısında bir umut ışığı olmak demektir. Vicdanını yitirenin, evini sevmesi,
ev ahalisine bağlı olması kabil midir? Kesinlikle hayır. Mugalatalara karnımız
toktur. Ezilenler emperyalizmden intikam almak için doğmuşlardır ve hiç
şüphesiz alacaklardır. Tarih ezilenlerin amansız kavgasına ve görkemli
zaferlerine muhakkak şahit olacaktır. Adaletin silahı, zulmün celladıdırlar,
emperyalizmin de heyulasıdırlar ezilenler. Analarını ağlatanların analarını
ağlatmak için vardırlar ve emperyalizmin ve işbirlikçilerinin anasını
ağlatacaklardır. Ezilenler hem evlerini hem de kardeşlerini severler. Kavgaları
da, evlerini ve kardeşlerini koruma kavgasıdır zira. Emperyalizm, ezilenleri bitevi geçmişin
acılarıyla uyutur, yarınlara umutla bakmalarını ve yarınlara dair düşler
beslemelerini önler, bu da kavga için büyük bir handikaptır. Çünkü böyle bir
şey anlamayı ve düşünmeyi yok eder. Binaenaleyh, ezilenler geçmişe değil geleceğe
bakmalıdırlar ve inatla, inançla, dirençle yarınlara yürümelidirler. Keza,
emperyalizmin, büyük insanlık değerlerini nasıl ve ne şekilde kullandığını da bilmeli
ve bu oyununu bozmalıdırlar. Büyük insanlık değerlerinin hoyratça sömürülmesine
ve değerler sömürülürken zımnen kendimizin de sömürülmemize geçit vermemeliyiz.
Akıllı olunmalıdır!