‘’’’Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevkedeceğiz.’’’’ Meryem-86
Aslında ne düşmandır sana düşman ne sensindir düşmana düşman.
Düşman kimliğinde düşman sensindir sana düşman. Düşman değilmiş gibi görünür
senin kimliğinde düşman. Düşman kimliğinde yok oldu düşman sen düşmanın
kimliğindesin düşmansın sen. Geçelim! Kuşkusuz o mücrimler ki, baştan aşağı
masiyetlerde boğulmaktadırlar, masiyetleri ağızlarından fışkırmaktadır ve
onları ancak yanmak temizleyebilir hem de kuru bir odun kıvamında. O ateş öyle
bir ateştir ki, gözleri korkudan yerinden fırlatır, kulakları sağır eder, kalbi
eritir, aklı zail eyler ve çığlıklar, nedametler fayda sağlamaz olur.
Mustazafları yakan ateş hiç kuşku yok ki emperyalist zihniyetin taşıyıcıları olan
müstekbirleri de, kompradorları da yakacaktır. Kâfirler kurtulamayacaklar
deniyor ya, müşriklerin ve münafıkların kurtulacaklarını mı sanıyorlar. Oysa ‘’onlar
iman ettik demekle kurtulacaklarını mı sanıyorlar’’ diyor kutsal yasa. Öyle bedavadan
iman ettim deyip, her naneyi yiyip, postu yayıp, istediğin gibi yaşayıp sonrada
kurtul, bu kadar basit ve ucuz mu? O zaman bırakalım gittiği yere kadar gitsin.
Çünkü ateşin içine düştükten sonra kurtuluş yoktur. Ateşe düşmeden önce
kurtarmayan akıl, ateşe düştükten sonra kendini bile kurtaramayacaktır. İşte
böyledir hakikat; emperyalist zalimler ve işbirlikçileri cehenneme
sürüleceklerdir. Bu işbirlikçi zalimlerin kimliği, dini, dili, ırkı yoktur, her
yerden çıkabilirler. Siz kalıplara bakıp olmaz diyebilirsiniz, zaten kalıplarda
bu yüzdendir, sizi aldatmak için. Ama siz aklınızı ve vicdanınızı kullanacak ve
hakikati göreceksiniz. Kaçış yoktur ve öyle bedavaya kurtuluşta yoktur ve
başkası da kurtaramayacaktır; ahlakın kadar, adaletin kadar yani insanlığın
kadar kurtuluşa yakın olacaksın! Herkes kendi sonunu kendi elleriyle hazırlar.
Sonlar ya iyi olur ya kötü ama akıl, irade, ihtiyar boşuna değildir. Hakikat
apaçık ortadayken, o hakikati anlayacak akıl verilmişken, anlaşılan hakikati
eyleme dönüştürecek irade varken, iyiyi ve kötüyü tercih edecek ihtiyara
sahipken bir şey yapmayıpta sonunda pişman olmak ahmaklıktır ve madem
pervasızca günaha battın, cezaların amansızlığına da boyun eğeceksin. O gün
nedamet gözyaşları dökme zamanı değil, işlediklerinin bedelini ödeme zamanı
olacaktır. Tıpkı dünyada da nasıl ödeniyorsa ve mutlaka ödenirse, işte öyle. Nasıl
boyun eğdirdiyseniz, öylece boyun eğdirileceksiniz! Nasıl acılardan acılara
sürgün ettiyseniz, ateşlerden ateşlere atılacaksınız. Nasıl izlediyseniz acılar
çekilirken ve elleriniz geri çekildiyse, öylece yanacaksınız ve eller geri
çekilecek, bir yudum suya hasret kalacaksınız. Yaşasın, zalimler için alevli
ateş dolu cehennem! Varolsun, zalimleri alevleriyle yakan ateş!