Bilinmezlikler, karanlıklar, anlaşılmazlıklar, cevapsız
sorular dünyası. Sırrını bilemediğimiz bir imtihan. Bilsekte bilmemek zorunda
olduğumuz, söyleyemediğimiz, söyletilmeyen şeyler. İki elin parmaklarını
geçmeyen bir şebekenin kıskacı. Toplum tarlasına döşenmiş boruları, o şebekenin
havuzuna uzatan piyonlar. Faşist emperyalizmin kıskacında çırpınan bir
insanlık. Merak etmeyen, sormayan, sorgulamayan, hipnotize edilmiş ve kesif bir
uykuya dalmış insanlık. Kazandığını sanırken bile kaybetmek. Hep başkaları için
çalışmak ama yine de çalışmak. Niye, niçin, kim için çalıştığını sorgulamadan
çalışmak. Cehalet kokulu korkunun köleliği. Geçelim! Maddi bağlamda takriben 800.000
kilometre karelik bir toprak üzerinde ve yine manevi bağlamda (zira toprak ve
insan denkleminde, toprak maddeyi, insan manayı temsil eder) takriben 85
milyonluk insanlık denizi içinde yaşayan bir insanım. Sadece insan, kimliğimde
insan yazar! Ne kadar insanım, ona da içinde yaşadığım büyük insanlık ailesi
karar verir. Zira insanın aynası yine insandır! Elbette muayyen bir nüfus
içerisinde ve muayyen bir mekân üzerinde yaşıyorum ve maddesiyle, manasıyla bu
devasa mevcudiyeti yoğun bir şekilde hissetmiyorum ama hissetmesem de
varlıklarının bilincinde olarak yaşıyorum. Bu mevcut madde ve mana dünyasının
havasını soluyan her bir insançocuğuna mesafem aynıdır. Kimseyi ayıramam.
Birilerinin ayırmamı istemesine rağmen ayıramam. Çünkü insan bölünemez! Ve
ölçüsünü ve sayısını verdiğim madde ve mana sınırları dâhilinde yaşayan her
insanı ilk bakışta ve görüşte sevmek gibi bir zorunluluğum var. Çünkü insanı
severim, ta ki tanıyana değin! Hiçbirisi kayıtsız şartsız ne düşmanımdır ne de
dostumdur. Kimisi davet, kimisi de icabet ehlidir. Oturup konuşmayı, teati
yapmayı, dinlemeyi severim. Ta ki her kim olursa olsun, ne düşürse düşünsün,
hangi kulvarda yürürse yürüsün. Konuşmadan, dinlemeden, anlamadan ama saf ve
hakiki manalarıyla bu eylemleri yapmadan tek bir insançocuğunu itham edemem ve
onu kötü bilemem. Çünkü başkalarının gözüyle bakmam, bakmak zorunda da değilim.
Öyleyse birilerine göre kötü olan bana göre iyi olabilir ve bunun kararına
başkası değil bendeniz veririm. Kötüyse niye kötü ve niçin kötülük yapıyor
anlamam lazım. Yanlış bir şey yapıyorsa, bunu niçin yapıyor, kim için yapıyor
anlamam lazım. Ama bu anlama gerçek bir anlama olmalı. Ve anlamadığım bir şeye
tepki veremem. Saf ve hakiki manasıyla anlamadan asla karşımdakini suçlayamam,
ona yafta vuramam ve onu adil olmayan şekilde yargılayamam. Bu hem
tiksindiricidir hem de kutsal yasalara mugayir olan ahlaksız ve adaletsiz bir
iştir, zalimliktir. Bendenizin görevim yargılamak değil, anlamak, sorunu tespit
etmek ve çözüm olmaktır. Yani yanlışı doğruya çevirmek, kötüyü iyileştirmek,
yoldan çıkmışı yola koymaktır. Hiçbir kimseyi ideolojisinden ve kimliğinden
dolayı yargılayamam ve tecziye edemem. Çünkü böyle bir şey, insanları bölmeyi
ve böylece insanlara hükmetmeyi arzulayan faşist emperyalizmin ta kendisidir.
Yekpare insanlığı ezen, sömüren, köleleştiren küresel faşist emperyalizm. Çünkü
sekter, bağnaz, dar kafalı ve kimlikçi değilim. Ta ki birileri yargılayacaksın,
o senin düşmanın dese dahi. Ve dahi karşımdaki kişi her kim olursa olsun bunu
yaparım. Yapmak zorundayım. Düşmanlarımı ve dostlarımı kendim seçerim! Ve bir
kimsenin bendeniz için düşman mı yoksa dost mu olduğuna münhasıran bendenizin
aklımdan ve vicdanımdan başkası karar veremez. Çünkü bendeniz birilerinin ideolojilerinin
kölesi ve kendilerini daha akıllı sanan birilerinin kuklası değilim. Ve ne tek
bir kişi, ne tek bir gurup, ne hiçbir yapı geneli kapsayan olguların sahibi
değildir ve ne o olgular adına karar verebilir ve ne de sanki o olguların
mutlak sahibiymiş gibi başkalarına dayatmada bulunabilir, sevmek ve nefret
etmek duygularıyla ilgili olarak. Belki yapabilir ama kabul eden için, aklını
ve vicdanını öldüren için, sürüleşen ve köleleşen güruhlar için, velakin
bendeniz için değil. Ve bendeniz vazifemi bihakkın yapmadıkça hiçbir kimseyi itham
edemem, töhmet altında bırakamam, ta ki suçlu olsalar dahi, zira önce bendeniz
vazifemi ne kadar hakikat yönünde, temelinde ve bihakkın yapabildiğime bakarım.
Yani bir suçlu varsa önce kendimi bilirim. Çünkü suçluyu acımasızca
yargılamadan evvel, onu suça itenin yüreğine ve onu suça iten şeylerin
mahiyetine bakmak iktiza eder. Bu bendenizin akli, vicdani ve hür bakışımdır,
ki zaten öyle de olması icap eder, zira başkalarına göre bakacak halim yoktur,
bana nasıl emrolunuyorsa öyle yaşamam gerekir. Bendeniz köle değil, kulum ve
özgür bir bireyim, ne kimse benden daha akıllıdır, ne de kimse benden daha
akılsızdır. Ki ayrıca, ya bendenizden daha akılsızsa gibisinden bir soru
sormaya da hakkım vardır elbette. Öyleyse birilerini akıllı kabul edipte,
onların aklına kayıtsız şartsız uyup, onların bakışlarına ve görüşlerine göre
kendimi konumlandırmam ve onlarla aynı pencereden bakmam gibi bir durum sözkonusu
olamaz ve öyle bir zaruretim de yoktur. Ve bendenizin görevi, tek bir
insançocuğuna bile nefsi duygu ve düşüncelerle yaklaşmak değildir. Keza,
başkalarının düşünceleriyle kendi dışımdaki insançocuklarına yaklaşmak gibi bir
vazifem de yoktur. Bendeniz insanım ve insan ve hakikat odaklı bakarım her
şeye. Cehalete teslim olmam, korkuya yenilmem, aldatana aldanmam, şeytanın
oyuncağı olmam. Köle değilim ve olmam, olmayacağım! Çünkü bendeniz insanım!
Duyduklarınızı işitirseniz;
Baktıklarınızı görürseniz;
Algıladıklarınızı anlarsanız;
Duyumsadıklarınızı hissederseniz;
Öğrendiklerinizi ve bildiklerinizi düşünürseniz;
Merak ettiklerinizi sorarsanız;
Her şeyden şüphe ederseniz;
Şüphe ettiklerinizi sorgularsanız;
Gerçekler aleyhinize de olsa kabul etmekten korkmazsanız;
Korkularınızı mutlak bir şekilde yener ve artık korkuyu yüreğinizden
ve aklınızdan silerseniz;
Ve bir de AKLINIZI ve VİCDANINIZI tam bağımsız ve hür bir
şekilde kullanırsanız;
Hayata dair kararlarınızda isabet edersiniz, hayata dair
doğru tercihler yaparsınız, hayata dair yönelimlerinizde yanılmazsınız, attığınız
her adımı sağlam basarsınız, asla ve kata aldanmazsınız ve muhakkak ama muhakkak
KÖLELİKTEN kurtulur ve İNSAN gibi yaşarsınız.
CUMHURİYETİN AYDINLIĞI İLE KALINIZ...