Öleceksin! Kaçınılmaz ve mutlak kader. Ama öldürmeyeceksin! Akıl,
irade, tercih. Bu dünyaya belki aracılar aracılığıyla geldin (sebepsiz ve
vesilesiz hiçbir şey yoktur ve sonuçsuz da tabi. Lakin her sonuç bir sebebe
mütealliktir ve her sonuç yeni bir sebeptir ve yine her sebep zorunlu bir
sonucu tevlit eder, devran böyle sürer gider) ama yalnız geldin ve bir dünyaya
geldin; acı, ıstırap, hastalık, sağlık, zorluk, kolaylık, keder, sevinç,
mücadele, açlık, yokluk, sıcaklık, soğukluk, kin, nefret, sevgi, hüzün,
aydınlık, karanlık, zillet, izzet, esaret, özgürlük, zulüm, direniş, boyun
eğiş, zalim, mazlum dolu. Yani zıtlıklarla lebalep bir dünya. Diyalektik sürece
tabi bir varoluş mücadelesini önkoşul kılan bir dünya. Böyle bir dünyada ne
kadar da kalabalıklar içerisinde yaşıyormuş gibi olsan da filhakika yalnız
yaşıyorsun. Herkes hikâyesini kendi yazar ama onu kendisi yalnız okuyamaz!
Yalnızlığına ortak olur tüm insanlık. Tıpkı yalnız gelip, yalnız gideceğin ve
yalnız hesap vereceğin gibi. Hesap hep yalnızdır zaten! Ama herkesin göreceği
şekilde. Ve vereceği hesabı düşünerek yaşamalıdır insan!!! Öldüğünde yoksun! Ölmekte
gariptir ve türlü halleri vardır. Ne kadar da varolduğunu iddia etsen de
yoksun. Senden geriye ne kalacağı ve ne kadar kalacağın, yaşadığın yaşama
merbuttur. Öyleyse öyle bir yaşa ki, senden geriye varken olduğundan daha büyük
bir sen kalsın. Mezarına tükürülmesin! Bil ki ya gül bırakılacaktır mezarına ya
da tükürülecektir ve bunlar muhakkak olacaktır. And olsun ki olacaktır! Olmayacağını
sanma ve aldanma olamaz diye. Olacak, başka çaresi yok. O zaman dimdik yaşa,
onurlu yaşa, namuslu, dürüst ve samimi yaşa. İnsan ol, insan kal, insanca yaşa.
Ama yaşa! Yaşamamazlık etme. Asla şerefini düşürme ve çiğnetme. Çünkü geldin ve
gideceksin ama dönmeyeceksin. Onursuzluğa meyletme, onurundan hiçbir zaman,
hiçbir şatta ve koşulda taviz verme. Hiçbir dem boyun eğerek bir şeylere sahip
olmaya çalışma. Ter, kan, yaş akıt, emek ver sahip olmak için. Çünkü kolay
sahip olunan şey kolayca uçup gider ve bakınır kalırsın ardından. Nasıl
yükseldiğini bilemezsen, nasıl düştüğünü hiçbir zaman anlayamazsın ama
düştüğünde varlığını da hissetmeyebilirsin. Bırak hakkın yensin. Hak yiyen
değil hakkı yenen ol. Bırak hiçbir şeye sahip olma, hak ettiklerin bile sende
olmasın. Sen haksızca sahip olanlardan olma. Haksızca sahip olmaktansa, hiçbir
şeyin olmasın. Hiçbir şeysiz yaşa. Rahat ol korkma, elbette yaşayacaksın.
Hiçbir şeysiz yaşanmaz diye bir şey yok. Neyle geldin bu dünyaya? Neyle
gideceksin? Asla zulmetme, iftira atma, gasp etme, suçsuzları suçlu sayma ama
zulme uğrayabilirsin, iftiralara maruz kalabilirsin, suçsuzken suçlu
sayılabilir ve eziyet görebilirsin, hakkın gasp edilebilir, unutma ki bunu
söylerken bilinçli söylüyorum, zira böyle bir alçaklığa maruz kalman seninle
ilgili değildir, yapabileceğin hiçbir şey de yoktur, yine de olman gereken
şekilde kalmaya devam etmenden başka. Asla kimseyi haksız şekilde itham etme,
küçücük bir çıkar uğruna. Hele kutsal değerleri kullanarak hiç yapma bunu.
Çünkü o zaman kutsal değerlerini az bir paha değişen biri olarak damgalanırsın.
Ki, yeryüzü bu damgayı yiyenlerle dolu. Her şeyli yaşasan da, hiçbir şeysiz
yaşasan da zaten neyi yaşayacaksın, yaşamadığın ne olacak? Her elde ettiğin
şeyin içinde, bir kavga, alınteri, gözyaşı, kan, emek olsun. Hatta bırak zulüm
yoluyla bunlarda alınsın senden. Dahası kendin ver her şeye sahip olmuş ama
doyamamış açlara, alçaklara! Hayır, bir dakika; sus ve otur demiyorum bunun
karşısında, bilakis sen insanca yaşa ve kavganı yine insanca ver ama ver, fakat
kavganı verirken ve yaşarken insanca; ayağın kaymasın, gönlün incinmesin,
gövden eğilmesin, mazlumuyetin ve masumiyetin yitmesin. Unutma ve bil ki;
zalimlerin hesap verecekleri gün çok çetin olacaktır ve işte o gün, sen zalim
olmamakla övünecek, mazlum olduğun için sevineceksin. Ve adalet karşısında
zalimler kahrolacaklar, yaşadıkları günleri yaşanmamış sayacaklar. Çünkü büyük
insanlık mahkemesi huzurunda hesabın verilişine tüm insanlık hem tanık, hem de
şahit olacaktır. Umutların yıkılmasın, hayallerin yakılmasın, düşlerin
yasaklanmasın. Altında ki toprak çatırdamasın, üstündeki gök çökmesin. Zamanın
görünmez mezarlıklarında kaybolmasın gövden, göklere yükselsin temiz ruhun. Masallara
inanma ama yine de sevdalanmaktan geri kalma en güzel masallara. Hey be
yiğidim, zaman nasılda geçiyor ve nasıl da kayıp gidiyor bir yıldız gibi insan…
Kutsal kinlerini çoğalt, gövdeni diri tut ve kendinle kavganı ihmal etme… Ve
sabırla bekle aydınlık yarınları! Bil ve inan ki; insan zulmeder, kader adalet
ve zaman hep aynı kalmaz…
EKSTRA:
“”Olan şeyin ne olduğunu, neyi oldurduğuna bakarak
görebilirsiniz. Bu yüzden, neyin oldurulduğuna bakmadan, oldurulanı olduranın
ne olduğunu bilemezsiniz. Olan şeyin oldurduğu, olması gereken şeyin olduğunu
gösteriyorsa, o zaman oldurulan şeyi olduranın aslında göründüğü gibi
olmadığını da gösterir. Binaenaleyh, olanı olduran şey hakkında söylenenler
haddizatında oldurulanın göz önünden kaçırılması, olduranın da göz önüne
konulması içindir. Çünkü çoğu kez gözler öncüllere takılır kalır ve oradan
çıkarak tespitlerde bulunur ama böyle bir şey fazlasıyla yanıltıcı olabilir.
Oysa asıl bakılması gereken yer olanın neyi oldurduğudur ve oldurulanı
olduranın niye olduğudur. Gerçek bilgi oradadır.””
Özgür Deniz
‘’’’Duyduklarınızı işitirseniz;
Baktıklarınızı görürseniz;
Algıladıklarınızı anlarsanız;
Duyumsadıklarınızı hissederseniz;
Öğrendiklerinizi ve bildiklerinizi düşünürseniz;
Merak ettiklerinizi sorarsanız;
Her şeyden şüphe ederseniz;
Şüphe ettiklerinizi sorgularsanız;
Gerçekler aleyhinize de olsa kabul etmekten korkmazsanız;
Korkularınızı mutlak bir şekilde yener ve artık korkuyu
yüreğinizden ve aklınızdan silerseniz;
Ve bir de AKLINIZI ve VİCDANINIZI tam bağımsız ve hür bir
şekilde kullanırsanız;
Hayata dair kararlarınızda isabet edersiniz, hayata dair
doğru tercihler yaparsınız, hayata dair yönelimlerinizde yanılmazsınız,
attığınız her adımı sağlam basarsınız, asla ve kata aldanmazsınız ve muhakkak
ama muhakkak İNSAN gibi yaşarsınız.’’’’
Özgür Deniz