Şimdi;
kalbinizin üzerinde ki pası silin, vicdanınızın üzerinde ki örtüyü kaldırın,
aklınızı uzaklara gönderdiyseniz geri çağırın, gözlerinizi bağlayıp adalet
terazisini elinize alın, sonra ‘’emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun’’ ki ‘’şerefli
olarak halkedildiğiniz’’ gibi şerefli hareket edin. Önyargıyla çözümleme yapıp,
klişeleşmiş sözlerle düşünüp, birilerinin aklıyla hareket edip ahlaksızca ve
namussuzca vurmaya gerek yok. Önce bi okuyun, düşünün, sorun, sorgulayın,
hissedin, anlayın, sonra isterseniz ağzınıza geleni söyleyebilirsiniz, aklınız,
ahlakınız, vicdanınız ve namusunuz varsa ve böyle bir şeyi tensip ve tasvip
ederse. Haddizatında çoook uzun zamandır yazmak istediğim ama bir türlü kabil
olmayan bir mevzuydu bu, şimdi nasip oldu. Bendeniz lagalugayı sevmem.
Şerefsizliği hiç sevmem. Cehaleti ise asla ve kata sevmem. Geçelim! Şimdi
kardeşim; Allah, ‘’emrolunduğun gibi dosdoğru ol’’ diye telaffuz edilen bir
ayet indirdi mi, indirmedi mi (ki indirdi)? Şereflice cevaplar isterim her
soruma. İndirdiyse indirmiştir ve emre itaat gerekir, indirmediyse indirmedi
dersin ve dilediğin gibi hareket edersin, bizde eyvallah deriz ama ona göre de
mukabelede bulunuruz. İnsansak, insan gibi olmalı, insan gibi durmalı, insan
gibi düşünmeli, insan gibi konuşmalı, insan gibi hareket etmeli, insan gibi
yaşamalıyız. Başkasından vallahi, billahi, tallahi anlamıyorum ya da anlamak
zorunda mıyım? Sahtekârlıktan, mürailikten tiksiniyorum ve gerçekten yoruldum
bu ucube dünyadan. Bir olguyu ya da olayı dip derinliğine dek tetkik ve tahkik
etmeyi, sorarak ve sorgulayarak yaşamayı seviyorum. İkna ederek ve ikna
edilerek müzakere etmeyi uygun görüyorum. Peki, indirdiyse, bu ayeti kime
indirdi? Cevap bekliyorum, haysiyetli bir duruşla. Peki, indirdiyse, bu ayeti
niçin indirdi? Yine eğip bükmeden, kıvırtmadan, ‘ama’larla başlamadan, pisliğe
bulaşmadan, insan gibi kalarak cevap bekliyorum. Peki, ittiba edilmeyecekse bu
ayetin hükmü nedir, anlamı nedir? Dilimize pelesenk etmek ve gerektiği zaman,
gerektiği yerde temcit pilavı gibi insanlar muvacehesinde ahkâm kesmek için mi
vardır? Bu ayet bize gelmediyse kime geldi ve o kim, kim? Evet, evet, lütfen
söyleyin, kuyruğunuzu kıstırıpta tiksindirici tavırlara girmeyin. Emre itaat değil,
itaatsizlik suçtur, öyle biliyorum! Olaylardan dem vurupta şu şöyle olsaydı, bu
böyle olsaydı deyip durmayın, bir kere de olması gerekeni yapmıyoruz deyin,
kutsal yasalara mugayir hareket ediyoruz ama etmemeliyiz deyin. Bitevi düşmanın
kötülüklerinden bahsedip durmak acizliktir, bitevi başa gelen kötülüklerden
şekvacı olup durmak riyakârlıktır. Niye bir defa da olsa tüm olup bitenlerin
sebebi nedir diye sormuyoruz ve suçlu kendimiziz deme cesaretini
gösteremiyoruz? Dürüst olmuyoruz, dürüst olmayı önermiyoruz, dürüst olmamayı
eleştirmiyoruz ama insanların sahtekârlığı her ne şekilde olursa olsun
onaylamalarını istiyoruz, onaylamadıkları takdirde de bir milyon ithamda
bulunmaktan imtina etmiyoruz. Biz böyle mi şerefliyiz? Öyleyse son tahlilde;
eğer ki emrolunduğum gibi dosdoğru olmam gerekiyorsa da oluyorsam, hiçbir
kimsenin bana söyleyecek tek bir sözü olamaz, olursa da cevabını alır ve oturur
yerine, zira herkes haddini bilecek. Şerefsizlik yapıyorsam, yalan dolan
içindeysem, elbette ki gereken karşılık gösterilebilir, hakikat bir balyoz gibi
tepeme indirilebilir. İkna ediyorsam fikirle ikna etmek isterim,
yalanlanıyorsam da fikirle yalanlanmak isterim. Geçelim! Böyle bir yazıyı
yazmam için HDP isimli partiyle aynı istikamette düşünmem, aynı kulvarda koşmam
gerekmez, onunla iltisaklı olmam gerekmez, olgulara aynı minvalden bakmam ve
olayları aynı düzlemden müşahede etmem gerekmez ya da böyle söylemesem bile,
söylemediğim için böyle olduğu anlamına gelmez, böyle anlaşılmasını gerektirmez
ama burası bizim memleket ve söylemek isabet olur. HDP isimli partiyi ya da
yöneticilerini, vekillerini, müntesiplerini sevmem gerekmez böyle bir yazıyı
kaleme alabilmek için. Hatta ve hatta politikacı ya da bir gazeteci olmam
gerekmez, ki bu topraklarda meydana gelen olaylardan, politik bağlamda gelişen
süreçlerden etkilenen bir insanım bu toprakların bir evladı olarak, ki halktan
biri olarak mezkur zümrelerden daha çok etkilenen biriyim, öyleyse beni
etkileyen, hayatıma olumlu ya da olumsuz etkide bulunan bir konuda düşünce
serdetmem de hiçbir mahsur yoktur, olamaz, olmamalıdır. Böyle bir yazıyı yazmam
için münhasıran insan olmam, adil olmam, bir akla ve vicdana malik olmam ve bu
topraklarda yaşıyor olmam kifayet eder. Ki, bendeniz bir insanım ve özgürce
düşünebilmek gibi bir hakkın sahibiyim, hem kutsal yasalarda hem de devlet
yasalarında mahfuzdur bu hakkım ve bu hakkımı asla gasp ettirmem. Olguların
olaylaşmasından en çok etkilenenlerdenim. Haklarımızı ne kadarda
kullanamasakta, hayattan süt emzirir gibi emzirmeye çalışsakta yine de mahfuz
olan haklarımızı biliriz. Belki kullanırız da kim bilir! İstedikleri gibi
düşünüp, düşündüklerini özgürce söylemek, hatta bugün söylediğini yarın inkâr etmek
yahut dün inkâr ettiğini bugün kabul etmek gibi bir şey münhasıran bir kısım
insanlara mahsus değildir, olamaz, olmamalıdır, bundan böyle bademada
olmayacaktır. Bir kısım insanlar ittihaz etseler de, etmeseler de, o bir kısım
insanlarda bendenizle eşittirler ve bendeniz de onlarla eşitim. Birbirimizden
farkımızda, ayrıcalığımızda yoktur, hayatta ki duruş açısı haricinde. Güçten ya
da mülkiyetten sadır olan ve metazori yaratılan ayrıcalıkları, farklılıkları
izhar etmeye gerek yok, yeri de değil, ki işimizde ideal olandan, hakikatten
bahsetmek. Duruş açısı derken de fikri bazda söylemiyorum, manevi-insani bazda
söylüyorum. Şöyle örnekleyelim; bendeniz benimle aynı düşünmeyen birine saygı
duyabilirim ama başka biri aynı şekilde davranmayabilir, işte duruş açısı
dediğim de budur. Zira bendeniz nasıl yaratıldıysam o çizgide durmak adına
kavga veriyorum. Geçelim! Şimdi kardeşim; Allah, ‘’onlara karşı beslediğiniz kininiz
sizi onlara karşı adaletsizliğe sevketmesin’’ diye telaffuz edilen bir ayet
indirdi mi, indirmedi mi (ki indirdi)? Şereflice cevaplar isterim her soruma
daha önceden de söylediğim gibi. İnsansak, insan gibi olmalı, insan gibi
durmalı, insan gibi düşünmeli, insan gibi konuşmalı, insan gibi hareket etmeli,
insan gibi yaşamalıyız. Samimiyetsizlikten ve dürüst kalamamaktan tiksiniyorum.
Peki, indirdiyse, bu ayeti kime indirdi? Cevap bekliyorum, haysiyetli, ahlaklı
ve namuslu bir duruşla. Peki, indirdiyse, bu ayeti niçin indirdi? Yine eğip
bükmeden, kıvırtmadan, ‘ama’larla, ‘işte’lerle başlamadan, yan çizmeden, insan
gibi kalarak cevap bekliyorum. Peki, ittiba edilmeyecekse, bu ayetin hükmü
nedir, anlamı nedir? Evet, evet, lütfen söyleyin, kuyruğunuzu kıstırıpta utanç
verici tavırlara girmeyin. Öyle bol keseden ahkâm kesmekle olmuyor. Hiçbirine
olumsuz anlamda cevap veremezsiniz asla ve kata, öyleyse ayete mugayir hal ve
tavır içine de giremezsiniz. Ve dahi bendeniz ayete mütenasip hareket ettiğim
için bendenizi de ahlaksızca ve adaletsizce yargılayamazsınız. Şayet aksini
yapıyorsanız da ayetten iki de bir söz etmeye ve sanki ayetin muhatabıymışsınız
gibi ahkâm kesmeye hakkınız olamaz. Böyle yaparsanız da yediremezsiniz kusura
bakmayın. Geçelim ve gelelim sadede! Şimdi kardeşim; HDP isimli bir parti var
mı, yok mu? Evet, evet, olabildiğince katı bir ciddiyetle soruyorum, var mı,
yok mu? Var yani değil mi? Kabul ediyorsun değil mi var olduğunu (bana
‘ama’larla, ‘işte’lerle kurulan cümlelerle gelme, bendeniz münhasıran var mı,
yok mu onu soruyorum, nasıl olduğunu değil) hayali konuşmuyoruz burada ve
düzenbazlıkta yapmıyoruz. Samimiyeti, ciddiyeti, tutarlılığı ve akılcılığı
severim. Namuslu duruşu her şeyden çok severim. Herhalde yok diyecek kadar
ahmak ve öküz değilizdir. Samimi ya da değil, sahte ya da gerçek, Kürt kardeşlerimizin
yaşamlarına matuf retorikler üreten, kahir ekseriyetle Kürt kardeşlerimizden oy
alan, hazineden yardım verilen, Mecliste gurubu bulunan bir parti değil mi? Doğru
değil mi bu? Yoksa yalan mı söylüyorum, o zaman doğrusu ne? Yani bir Meclis yok
mu, o Mecliste bu partiye ayrılan koltuklar yok mu, o koltuklarda bu partinin
seçilmiş vekilleri oturmuyorlar mı? Hatta bu topraklarda ciddi bir ağırlıkları,
temsil oranları yok mu, sayıca az olmayan bir kitleye hitap etmiyorlar mı? Aksini
iddia etmek trajikomik olur. Biz mahiyet olarak bakmıyoruz, şu an kalıp olarak
bakıyoruz. Öyle mahiyet olarak bakılıyormuş gibi algılayıpta, kafaya göre
yargılamalara yeltenilirse çok ağır küfrederim. Şerefsizliğe lüzum yok, şerefli
olarak halk edildik ve öylece davranmak zorundayız. Davranmıyorsakta,
gösterilen karşılığı sineye çekmek zorundayız. Böyle bir parti var, varlığı
somut bir gerçekliktir, Mecliste grup sahibidir, kendisine hasredilmiş
koltuklar mevcuttur, hazineden pay ve Kürt kardeşlerimizden de oy almaktadır. Toplum
tarlasına vakti zamanı geldiğinde dağılıp tüm insanlardan oy istemektedirler. Biz
ister kabul edelim, ister reddedelim, gerçek asla değişmeyecektir. Gerçeği
kabul edip ikrar etmekte bizi asla suçlu yapmaz, yapmayacaktır. Biz öyle değil
deyince, öyle olanın öyle olmayacak hali yoktur, böyle bir şey kabil de
değildir. Devletin yasalarına tabi midir bu parti? Hiç kuşkusuz tabidir. Yoksa
tabi değil midir? Tabi değilse hangi müeyyidelerle karşılaşmaktadır? Ve
insanların gövdelerini zincirleyebilirsiniz ama kafalarına asla
hükmedemezsiniz. Burada münhasıran bir önermeden söz ediyorum yoksa farklı bir
şey söyleme derdinde değilim, bu sebeple doğru algılanıp, anlaşılmalıdır ve ona
göre hareket edilmelidir, namussuzluğun lüzumu yoktur. Binaenaleyh, bazı şeyleri
bu hakikati de göz önüne alarak düşünmek zorundayız. Bu topraklar üzerinde mi
varolmuştur, varolmaktadır, varolacaktır. Şimdi işimiz komplo teorileri üretmek
değil (binaenaleyh olayı farklı mecraya sokmadan devam edelim). Zira onunla
iştigal edecek zamanımız yoktur. Şu an kahir ekseriyetle kalıba göre düşünceler
serdetmekle meşgulüz. Ki, yasalar bile kalıba göre hareket ederler. Çünkü niyet
okunan bir şey değildir. Her şey kesinlikle söylediğimiz şekildedir, başka
türlüsünü düşünmek muhaldir. Öyleyse HDP diye bir partinin varlığını yok
sayabilir miyiz? Eğer böyle bir şey yaparsak, ona oy verenleri de yok saymış
olmaz mıyız ve böyle bir şey neleri intaç edebilir düşünüyor muyuz? Eğer bir
Türkiye varsa ve o Türkiye kapsadığı herkesinse, tek bir kişiyi dışarıda
bırakmak o Türkiye’nin birliğinde ve bütünlüğünde garip bir eksiklik meydana
getirmez mi? Söylediklerimizin harekete yansıması olmazsa, söylenilen şeyin
hükmü nedir, etkisi nedir? Onun varlığını yok sayarak bu ülkede büyük bir
birlik tahayyül ve tasavvur edebilir miyiz? Edebiliyorsak edebiliriz deyin ve
kalbimi, aklımı ikna edin. Etmek kabil değilse de şayet, gerçeği ikrar insanı
düşürmez ama yükseltir. O partiyi bir şekilde tarihten silebilir miyiz? Ha
silebiliyorsak ve yokluğa mahkûm edebiliyorsak, o zaman biraz önceki
söylediğimiz şeye de istediğimiz gibi cevap verebiliriz yani onsuz bir Türkiye
düşünebiliriz. Ona karşı dilediğimiz gibi tavır alabilir, yaptırımlar
uygulayabilir, onu tecrit edebiliriz. Ama mütemadiyen onun adını anarak, onunla
kavga vererek yaşarsak, işte o zaman söylediklerimizin zıttı yönde hareket
ederiz ve sahtekârlık, samimiyetsizlik damgası yeriz. Eğer ki HDP suç işleyen
bir partiyse, devlet niye var? Eğer ki HDP dinsiz bir partiyse Müslümanım
diyenler nerede, görevleri ne? Eğer HDP vatana ihanet ediyorsa, vatansever
oldukları iddiasında olanlar niçin vatan sevgisini kendilerine izah etmezler ve
ihanetin kötülüğünü bilimsel temellerde ortaya koyup kendilerini ihanetten
döndürmezler? Konuşmadan bir şey çözülür mü? Nefret ederek konuşmak kabil mi?
Oturup konuşmuyorsak, suçlamak nasıl olur ve böyle bir şeyin adına ne denir?
Peşinen suçlamak haddizatında temelli kaybetmeye giden yol değil midir? Bakınız
burada HDP nin mahiyetine ve mahiyeti minvalinde işlediği suçlar varsa onlara
girmiyorum, çünkü devlet diye bir şey varsa, herhalde boşuna var değildir de
mi? Misal; bendeniz HDP müntesibi biriyle konuştuğum zaman suçlu olmam değil
mi? Çünkü onun suçlu olup olmadığını bilemem, bilmediğim içinde suçlanamam ve tecziye
edilemem. O zaman devlet niye var diye sorarım. O partiye oy verenleri bu
topraklardan sürebilir miyiz? O zaman buyuralım sürelim ve onunla
ilintilendirilen tüm meseleler bir an da tarih olsun gitsin ve tüm kötülükler
bitsin, huzur gelsin yurduma. Ve rahat bir nefes alabilelim. Aksi takdirde
bırakalım da, önümüze geleni HDP isimli partiyi bahane ederek damgalamaya
tevessül etmeyelim. İnsanların özgürce iletişim kurmalarının,
muhabbetleşmelerinin, farklılıklardan haz almalarının önüne geçmeyelim. Kendimiz
istediğimiz gibi hareket edip, başkalarının istedikleri gibi hareket
etmelerinin önüne geçmeyelim. Lütfen rasyonel düşünelim, duygusallığa boğulupta
küçük düşüncelerin kurbanı olmayalım. Yahut HDP müntesibi biriyle iletişim
kurdu diye herhangi biri telin edilebilir mi? Misal; hayat içerisindeyiz,
insanız, aynı topraklar üstündeyiz, aynı devlet mekanizmasının yasalarına
tabiyiz, hülasa aynı dünyadayız. Şimdi böyle olan bir durumda, bendeniz HDP
müntesibi biriyle muhabbet edemez miyim, onunla oturup çay içemez miyim? Devlet
iletişim kurunca iyi, aydınlar, partiler iletişim kurunca iyi, hatta istihbarat
iletişim kurunca iyi ama vatandaş olarak bendeniz kurunca mı kötü? Burada ki
ahlakiliği ve adaleti merak ediyorum. Lütfen bendenizi mazur görünüz. Çünkü bir
şeyi iyice anlamadıktan sonra tolere edemiyorum. HDP isimli partiyi PKK ile
özdeşleştirip (özdeşte olabilir ve beni ırgalamaz) orası devletin bileceği bir
iştir, ne devletim, ne de yasayım. Bendeniz kendi dünyasında yaşayan, kendi
maişetini temin etme derdinde olan, kendi kabında, kendi tadında, kendi
hayatını sürdürmeye gayret eden biriyim, normal bir vatandaşım. Toplumu bir
çiçek bahçesine benzetirim ve her çiçeğe dokunmaya çalışırım. Napayım
kozmopolit bir ruha sahibim, insanlığı ayıramıyorum. Ama dokunduğum hiçbir
çiçeğin özünü bilemem. Böyle yapıpta HDP üzerine yazıp söyleyeni PKK ile
eşdeğer görmek dünyanın en büyük ahlaksızlığıdır. Ortada suç varsa suçlu
bulunur ve cezasını çeker. Suçlunun cezasını, suçsuzlara çektirmek kabil
değildir, hiçbir yasada böyle bir şey yoktur, insanlığa da mugayirdir böyle bir
şey. Lütfen münhasıran öğrenmekle kalmayalım anlayalım. Lütfen bir şeye
inanmadan önce ondan şüphe edelim, ona dair sorular soralım ve sorgulamalar
yapalım. En önemlisi de, her şeyden önce mutlaka ama mutlaka aklımızla ve
vicdanımızla istişare yapalım. Niye gerçeklerden korkarız ki? Gerçeklerden
korktukça ve gerçekleri yok saydıkça daha mı iyi oluyoruz ve böyle yapınca
olmayacak şeyler gerçekten olmuyorlar mı? Bugüne kadar nice şeyler söyledik,
yorumlar yaptık, düşünceler serdettik, Allah, Muhammed, Kur’an ve İnsanlık
aşkına hangisinde yanıldık, hangisinin tersi çıktı? Handiyse tüm dediklerimiz,
tezahür eden olaylar neticesinde gördük ki, gerçekleşti. Şöyle olursa şöyle
olur, böyle olursa böyle olur dedik ve aynıyla çıktı yemin ediyorum. Demek ki
bizde suç yok ve biz insanlığımızın muktezasını ifa ettik. Hakikat aydınlıktır,
yalan karanlıktır. Hakikat özgürlüktür, yalan esarettir. Hakikat birliktir,
yalan bölünmektir. Hakikat varlıktır, yalan yokluktur. Hakikat yaşamdır, yalan
ölümdür. Hakikat insanlıktır, yalan insansızlıktır. Hakikat akıldır, yalan
cehalettir. Hakikat her zaman kazandırır, yalan daima kaybettirir. Hakikat
iyiliktir, ilericiliktir; yalan kötülüktür, gericiliktir. Ve devlete ihanet
etmedikçe, istediğim gibi konuşabilir, istediğim gibi yaşarım, tek bir kişiyi
de ırgalamaz. Kimsenin kölesi, kulu değilim, özgür bir bireyim. Yaşasın
hakikat, kahrolsun yalan! Son bir soru; HDP gerçekten bu vatanı bölmek için mi
var yoksa kendisi üzerinden vatanı bölecekmiş algısı yaratılarak arka planda ki
büyük düzene hizmet eden bir unsur mu? Yani, haddizatında, varlığı ile başka
varlıklara varlık, güç ve rant sunan bir araç mı? Yani çok kullanışlı bir unsur
mu ve kullanılırken hem kendisi kazanan, hem birilerine kazandıran ama her
hâlükârda ezilenlere, sömürülenlere kaybettiren bir mekanizma mı? Hatta tüm
bunlar olabileceği gibi filhakika bir beka garantörü de olabilir mi (bunun, ‘nasıl
yani’ şeklinde ki açılımı çoook uzun hikâye, binaenaleyh şimdilik kafa yormaya
lüzum yok)? İnsanım, aklı ve vicdanı hür bir bireyim, öyleyse istediğim soruyu
sorabilirim. Soru sormak yasak mı yoksa? Herhalde sorular da hain olmaz de mi?
Bendenizin tarafım yok, tarafım HAKİKAT! Hakikat dışında hiçbir şeyi, hiçbir
kimseyi bilmem, tanımam, anlamam.
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ ÜZERİNE...
Özgür DENİZ - 22.05.2019
Tarih: 22.05.2019
Okunma: 730
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.