ANLAYIN LAN...

Özgür DENİZ - 25.05.2019

İnsan için tek bir an vardır; canlı olduğu ve hareket ettiği, duygularını ve düşüncelerini müşahhaslaştırarak bir nevi eyleme geçirdiği an. İşte insan ne yaşayacaksa, ne yaşarsa, ne yaşamalıysa o an’da yaşamalıdır. Çünkü gördüğü, dokunduğu, hissettiği, hareket ettiği ve bir şeyler yapabildiği tek an o an’dır, peşi sıra gelen an’lar kendisi için varolmayan, kendisinin varolmayacağı an’lar olabilir. Dün yok olmuştur, yarın henüz yoktur, bizler için varolacağı da garanti değildir, varlığımız o an’dadır. Ve bizler ya o an’la varızdır ya da o an’la yokuzdur. Ya o an’la hatırlanacağızdır ya da hiçbir zaman hatırlanmak istenmeyeceğizdir. Bizler fanileriz. Diyelim ki, önemli olan o an’da bir kulun hakkını yediniz, bir masuma iftira attınız, bir cana kastettiniz ya da yok olmasına sebep oldunuz, bir kalbi acıttınız ve ölüverdiniz, nolacak? Gerçekten nolacak? Hiç düşündük mü, düşündüklerimizi anlamak çabasına girdik mi, gerçekten nolacak? Ya da gerçekten inanıyorsak böyle bir şeyi yapabilir miyiz? Biz ya Allah’a inanmıyoruz ya da sahip olduğumuz kimliğin ne olduğunu bilmiyoruz yahut bir kimliğe sahip değiliz veyahut sahibiz diye o kimlikle maişetimizi temin etmeye çalışıyoruz münhasıran. Yani Allah ile aldatarak ve dini tecimsel düzeye indirgeyerek varolmaya, varlıklanmaya çalışıyoruz. Öyle ya yarına çıkacağına kim garanti verdi, var mı elinde garanti belgesi? İnsan, o an’da insan kalabilmeli ve an be an insan olamaya doğru ilerlemeli. Çünkü insan an be an yaptıklarıyla yargılanacaktır. Ya ödül alacaktır ya da ceza çekecektir. Bizler yani faniler, ya Allah yok diye düşünüyoruz ya da Allah var ama biz Allah yokmuş gibi yaşıyoruz yani inanmıyoruz ama inanıyormuşuz gibi yapıyoruz, ki elbette Allah var ama biz inanmıyoruz ama inanıyormuşuz gibi yapıyoruz. Zira inansaydık, Allah’ın yasalarından ve yasalarının hatırlatılmasından korkmazdık ve and olsun ki, inanıyoruz dediğimiz Allah’ın yasalarından korkuyoruz ve o yasaları hatırlatanı elimizden gelse boğarız. Kaç Müslüman çıkar, Allah’ın yasaları kendine hatırlatıldığı zaman nevri dönmeyecek? İnansaydık çok başka olurdu çünkü her şey. Biz gerçekten inananlar olsaydık böyle mi olurduk ya da nasıl olurduk? Biz gerçekten inananlar olsaydık, inanmadığımız ama inandığı için bizleri önemsemeyenleri itham etmez, biz ne yapıyoruz diye kendimizi sorgulardık. Ama biz inanmadığımız halde ve bunu bildiğimiz halde bize niye inanmıyorlar diye başkalarını suçluyoruz. Çendan biz Müslümanız ve biz nasıl yaşarsak yaşayalım Müslüman olan bize inanmalıdır diye düşünüyoruz onursuzca. Yani inanmadığımız temelde tahakkuk eden eylemlerimizin tolere edilmesini umuyoruz ahlaksızca. Böyle bir şeyin nasıl olabildiğini de düşünmeye gerek yok, çünkü inanmıyoruz. Biz inanıyormuş gibi yapıyoruz ama inanmıyormuş gibi yaşıyoruz. Kanun emri diye, nefsim öyle istiyor diye haksızlık yaptığımızda, sair şeyleri haksızlığımıza aracı kıldığımızda, bizden hesap sorulmayacağını mı düşünüyoruz gerçekten? Yani işte şunun varlığını temin etmem icap ediyordu, o da öyle olsun istiyordu, bende istenileni istendiği gibi yapmalıydım, bu yüzden şimdi yargılanmam kanunlara uygun değil mi diyeceğiz? Orada hangi kanunların geçtiğini bilmiyoruz de mi? Biz saf sahtekârız, münafığız! Geçelim! Anlayın lan işte anlayın. Anlasanıza lan. Müslümanız diye sömürülmek zorunda mıyız? Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyoruz diye sömürülmek zorunda mıyız? Vatanımız uğruna canımız feda diye sömürülmek zorunda mıyız? Türk’üz diye, görevimiz yaşamak değil yaşatmaktır diye sömürülmek zorunda mıyız? Biz kardeş katili olmak istemiyoruz ve özgür bir Kürt olarak yaşamak istiyoruz ortak vatanımızda diye sömürülmek zorunda mıyız? Değiliz lan değiliz ama sömürülüyoruz işte, sömürüyorsunuz hem de göz göre göre. Her bir parçanız pençelerinizi her bir parçamıza geçirmişsiniz acımasızca, pervasızca sömürüyorsunuz. Niye yapıyonuz lan bunu? Bizi duygusallığa boğarak uyutuyor, uyurken de terimizi, yaşımızı, kanımızı, emeğimizi çalıyor ve kendi havuzunuza akıtıyorsunuz ve haram ediyorsunuz yaşamak sevincimizi. Dizilerle, filmlerle, süslü sözlerle, kuru edebiyatla, hamasetle, din’le uyutuyonuz lan bizi, kesif bir duygusallığa boğuyonuz ve tam o anda her şeyimizi kendinizin kılıyonuz. Yazık değil mi lan? Tertemiz gönüllerimiz tarumar oldu. Haysiyetimiz katledildi. Topyekûn, elbirliğiyle, tüm duygularımızı katletmeyi başardınız, evet başardınız, mutlu musunuz şimdi? Hiçbiriniz insanlığın ortak çıkarları için çaba göstermediniz, göstermiyorsunuz, bademada göstermeyeceksiniz ama münhasıran mebzul miktarda nutuk atıyorsunuz gösterdiğinize dair velakin hepiniz batasıca, yok olasıca kirli çıkarlarınız uğrunda savaştınız, savaşıyorsunuz, savacaksınız, bu hiç değişmeyecek maalesef. Her yuvaya huzur gelsin istemiyorsunuz, sadece kendi yuvalarınız huzurlu olsun diye çabalıyorsunuz. Hiçbirinize hakkımı helal etmiyorum…  Yazık, günah be, sadece insan gibi yaşamak istedik ve istiyoruz insanlık toprağında! 

Tarih: 25.05.2019 Okunma: 878

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?