KURBAN OLAYIM BİR KEZ SOR...

Özgür DENİZ - 21.06.2019

Ey insançocuğu!

 

Nolur, kurban olayım sor, lütfen sor, Allah aşkına sor, bir kez sor.

 

Harici her şeyinden soyun (sen aslında sahipsizdin, her şey sonradan yapıştı üzerine).

 

Tabir caizse anadan doğma kal (zaten bir gün kalacaksın).

 

Adeta bir bebek gibi olduğunu hisset (önün bebeklikti, sonunda yine ona dönüş olmayacak mı? Düşün).

 

Farzet ki mutlak günahsızsın (bebekler günahsızdırlar).

 

Dünyayla hiçbir bağın yok (var mıydı, var olalı beri sen var mısın?).

 

Hiçbir şeye sahip değilsin (zaten değildin, olduruldun, buldun, oldun, aslında sahipte değilsin ya, neyse).

 

Ne kimlik, ne madde, ne de başka bir şeye sahip değilsin ve mutlak özgürsün (özgürlükte böyle bir şeydir zaten, sahip olmamak, çalınanları geri almak, sahip olmamaya çalışmak, çalanların da analarından emdikleri sütü burunlarından fitil fitil getirmek, ki gerçekte her şeyin çalınıyor ve çalınmaktadır ama sen körsün ve gördüğün hiçbir şey yok, ahmaksın ve anladığın hiçbir şey yok, birilerine sunulan nimetler, lüks ve konfor gerçekte kimin malı ve kimin cebinden çıkıyor? Düşün).

 

Gökyüzüne süzül ve oradan yeniden karanlık insanlık toprağına in, bulanık insan denizine karış.

 

Her şeye öyle bir gözle bak, her şeyi öyle bir kulakla işit, her şeyi öyle bir akılla düşün, her şeyi öyle bir kalple hisset ki.

 

Ve kenara çekilip hayata karşı öyle bir soru sor ki ve sorduğun soruya öyle bir cevap bul ki.

 

Ve öyle bir uyanışla uyan ki.

 

Bir daha seni uyutmaya tek bir kimse cesaret edemesin hatta seni uyutmaya çalışan sende uyansın.

 

Bir daha uyanamayabileceğin ihtimalini düşünerek ve uyanmanı ganimet bilerek yap bunu.

 

Hani halk arasında derler ya; ‘’bir kere insan ol oğlum bir kere’’ diye.

 

İşte o misal bir kere insan olduğunu hatırla ve insan kimliğinle çık meydana ve insan kimliğinle karanlık insanlık toprağını aydınlat, bulanık insanlık denizini dalgalandır, arındır, berraklaştır.

 

Bir kere insan ol lütfen.

 

Bir kere sor yani.

 

Lütfen bir kez yap bunu.

 

Anan belli, baban belli, kardeşlerin belli.

 

Kimse anan değil, baban değil, kardeşin değil.

 

Öyleyse başkaları yaşasınlar diye yaşama.

 

Önce sen yaşa bi.

 

Yaşamaya layık olanlar zaten yaşarlar.

 

Başkalarının kaybetmelerini düşünme.

 

Kendinin neyi kaybettiğini düşün ve kendin kaybetmemek için yaşa.

 

Kimse sen kaybetme diye düşünmüyor ve yaşamıyor.

 

Hayat bedel ödetmeden hiçbir şey vermez.

 

Bedelini ödemedikçe hayattan alabileceğin hiçbir şey yoktur.

 

Büyük mutluluklar, büyük ıstıraplardan sonra gelir.

 

Soracağın o bir tek soru, sana binlerce soruyu sunacaktır ve o binlerce soru sana aydınlık, özgür, kuvvetli, mutlu yarınları getirecektir.

 

Faşist emperyalizmin cennetidir sorusuz dünya, emekçilere cenneti sunacak olan şeyse sorularla dolu yaşamdır.

 

Sen nerede olmalısın ama neredesin bil, doğru yerdeysen olduğun yerde dur, yanlış yerdeysen yerine geç.

 

Yerini bul, bil ve asla kaybetme.

 

Faşist emperyalizm nerededir bil, nerede durmaktadır öğren, nerede olmalıdır anla ve ona göre yerini kaybetme.

 

Durduğu yeri asla unutma.

 

Bulunduğun yere ve olduğu yere göre davran.

 

Bil ve uygula!

 

Bunu yap ki, yarınlar da her şey çok güzel olsun…

 

RUHUN ÖLÜMÜ

 

Öldürülmüş bir ruhun sessiz çığlıkları haddizatında tüm bu acı yüklü terennümler. Anlaşılır mı, anlaşılmaz mı çokta bir şey ifade etmez gibi geliyor. Zaten böylesi manevi bir eyleme teşebbüs edecek olanın da olabileceğini zannetmiyorum. Ama öldürülmekte olan binlerce ruhun ölümünün bir nebze de olsa geciktirilmesi, mümkünse yeniden diriltilmesi için bir adım atılmasına vesile olabilir belki de. Artık hiçbir şeyin önemi yok. Tefessüh etmiş bir dünyayı taşımakta manasız. Ölü bir ruh dirilir mi onu da bilemem. Ölmekte olan yeniden eskiye döndürülebilir mi, bu da yapılacak tedaviye bağlı belki de. Boş bir gövde nasıl yaşar, ne kadar yaşar, neyle yaşar meçhul. İnanan aldanan mıdır bilmiyorum ama bunu sorgulamadığım tek bir an bile yok. Hayat, insan, dostluklar savrulup gidiyor hazan yaprağı gibi. Kuru bir bedenin direnci nedir böylesi savrulmalar karşısında bilinmez. Kesif duygular da boğuluyor insan tüm olup bitenler muvacehesinde. Öncesini saymazsam, 25 yıldır muayyen bir disiplin içerisinde fasılasız okur yazarım. Ne fayda gördüm? Koskoca bir hiç. Fayda görmek için mi okudum yazdım? Mutlak surette hayır. Zira elde ettiğim ya da elde etmek için teşebbüste bulunduğum tek bir menfaat yok. İnanarak aldandığımı hissediyorum. Dürüstlüğün olmadığı bir dünyada dürüst olmaya; çalışmanın hiçbir şey ifade etmediği bir dünyada ter, yaş, kan akıtmaya ve emek sarfetmeye; nefretin egemen olduğu bir dünyada sevgi ekmeye; savaşın yüceltildiği bir dünyada barışın türküsünü terennüm etmeye; düşmanlığın biteviye canlı tutulmaya gayret edildiği bir dünyada kardeşliği canlandırmaya; hakikatin olmadığı bir dünyada hakikatçi olmaya; namusun ve şerefin olmadığı bir dünyada namuslu ve şerefli olmaya; kitapsızlığın hüküm sürdüğü bir dünyada kitabı yüceltmeye çabalamışız beyhude. Yalan, yalan, yalan... Her şey yalan, herkes yalan, insan yalan, dünya yalan, hayat yalan. Önüm yalan, ardım yalan, sağım yalan, solum yalan, altım yalan, üstüm yalan. Tek başına varoluş savaşı verebilmek mümkün belki ama canlı ve doğru kalabilmek yalan. Tek bir gerçek var: ÖLDÜ!

 

ACI VERİCİ

 

Ne garip bir toplumla karşı karşıyayız; şiir okumaz, fikirden anlamaz, sanattan uzak. Duygusuz, robot gibi. Her şey para. Yeter ki para bulsun ama nasıl bulursa bulsun. Psikoloji ve sosyoloji yasalarını altüst eden ne berbat, kaotik, absürt bir hayat ve umutsuz, hedefsiz, karanlık bir toplum. Ve içinde yaşadığı toplumun genetiğine uygun bir nesil. Egemen olan her politika tarafından aklı ve ruhu gram gram öldürülen bir toplum ancak böylesi bir resim verebilirdi. Her şeyi tüketmişiz, tükettikçe tükenmişiz, tükendikçe tüketmişiz. İlimsiz, irfansız, fikirsiz, hikmetsiz, hülasa; kitapsız bir toplumuz. Maddeye göre değerlenen ve değersizleşen bir insanlık.

 

POLİTİKACI-EĞİTİMCİ

 

Politika çemberine giren politikacıları, görünmeyen dünyalarda ter, yaş, kan akıtmadan, emek sarfetmeden milyonları yutan ama eğitimcisini sefalete mahkum eden, metazori ek iş yapmaya yönlendiren yani eğitimcilerini göz göre göre sokağa düşüren bir millet alçalmaya mahkumdur. Bir milletin alçakta ve yüksekte olma durumu, eğitimcisinin içinde bulunduğu durumla mütenasiptir.

 

YASA

 

Yasalarının, güçlüye örümcek ağı, güçsüze demirdağ olduğu bir devlet, hükmettiği toplumun çocuklarının ruhunu öldürmekten başka hiçbir şey yapmaz. Ruhu öldürülen bir toplum da, o devleti yaşatacak kudreti kendinde bulamaz. Ölü bir toplum ve kuvvetsiz bir devlette, vahşi toplumlarla ve devletlerle dolu böyle bir alemde varlığını uzun süre idame ettirmez.

 

TERAKKİ

 

Her on yılda bir kendi içinde ki kavgalarla başbaşa bırakılmış, sessizce kendi çocuklarının birbirlerini yemesine yol verilmiş, enerjisini başına musallat edilen beyhude işlerle iştigal etmeye hasretmesine zemin hazırlanmış bir millet hayati meselelerini çözmeye ve terakki kaydetmeye kendinde kuvvet bulamayacaktır.

 

BAHÇIVAN

 

Bir bahçıvan var. Bir apartmandan sorumlu. Sorumluluğunu muntazaman ifa ediyor. Apartmana sadık. Apartmanı ayakta tutan değerlere bağlı. Kurban olduğum valla, billa, talla bağlı. Apartmanda oturanlara saygısında, sevgisinde, muhabbetinde kusuru yok. İşini yılarca yapmakta yani işinde tecrübeli ve en güzel çiçeklerin yetişmesindeki katkısı tarif edilemez. Yaptığı işin yan alanları ile ilgisi olsa da, belki de gerçek işi o yan alanlar olsa da, o yan alanlarla fazla ilgisi olmamış yani mevcudiyetini bahçıvanlığa adamış, ömrünü bu işe hasretmiş. Yönetimin gerek gördüğü durumlarda ve komşu apartmanlardaki bahçıvanların olmadığı vakitlerde o apartmanlara da gereken ilgiyi ve özeni göstermekte, ricaları kırmamakta. Yani tabir caizse belki kendisinin de gönlü var ama kötü niyet olmasa da kullanılmış. İhaneti yok, ihanet ihtimali de yok. Apartmanın üzerinde bulunduğu topraklara bağlığı üst düzeyde. Apartman mukimlerinin gönül bağı olan büyük insanlık kütlesiyle ve o kütlenin istinat ettiği kutsal değerlerle de uyuşmazlığı yok, bilakis sonsuz sadakatli. Valla, billa, talla hakikat bu hatta hakikatin öpözü. Velakin o da bir insan ve kuşkusuz onurlu yaşamak en büyük hakkı. Bu sebeple gerekli durumlarda fikrini beyan etme salahiyetine sahip. Ki, bu fikirlerin hiçbiri de apartmana ve sakinlerine zararlı olan şeyler değil. Ki, sonsuz masumiyet dahilinde spontane izhar edilen fikirler. Zira iştigal ettiği işi en iyi o bilir. Yani apartman yönetiminin ve mukimlerinin nefsi istek ve arzularını tatmin etmek gibi bir vazifesi de yok. Öbür taraftan nefsi istek ve arzuları tatmin etmediği için öfkeyi celbetmesi gibi bir durum da söz konusu olamaz ve olmamalıdır da. Ya olursa ve böylesi bir durum da bahçıvanlığı nihayete erdirilirse ve hiç anlamayan birisi bahçıvan yapılırsa nolur? Yemin ediyorum böylesi bir durumu Allah kabul etmez ve buna razı gelmez. Akıl isyan eder, vicdan dayanamaz ölür bu durum muvacehesinde. Kurban olayım sizler söyleyin, Allah, Muhammed, Kur’an ve İnsanlık aşkına sizler söyleyin buna yürek dayanır mı? Bu nasıl iştir? Burada ahlak ve adalet var mıdır? O bahçıvanı ekmeğinden etmek, hem de münhasıran nefsi sebeplerle bunu yapmak nasıl bir şeydir? Kurban olduğum Allah’a ihanet değil midir bu? İnsanlık ilkelerine ihanet değil midir bu? Nasıl yapılır ve kim yapar bunu? Allah’a yemin ederim ki, yazık, ayıp, günah!

 

ADALETE SUSUZLUK

 

Vurun öldürün lan beni. İsterseniz tüm haklarımı elimden alın. Gerçek niye var, niye varım ben ve kimim ben? Hatta daha isterseniz yaşamak hakkımı alın elimden. Sürüm sürüm süründürün lan beni. Kime garezim, kime kinim var benim? Kime dostum, düşmanıyım kimin? Ne kimseye dost olduğum için yazıyorum, ne de düşmanı olduğum için tek bir kişinin. Hakkı haykırıyorum sadece. Ben insanlığın, adaletin, sevginin, barışın, kardeşliğin, aydınlığın dostuyum. Ezilenlerin, paylaşanların dostuyum ben. Düşmanıyım zalimin, zulmün, esaretin, cehaletin, karanlığın, sekterliğin, düşmanlığın. Ve düşmanıyım ezenlerin, sömürenlerin. Yerler, gökler, dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar, çiçekler, böcekler, ormanlar, ağaçlar, sabiler, sübyanlar ve masivaya dair her şey adalet diye ağlıyor. Yalan mı lan yalan mı? Yalansa, yaratan Allah kahretsin beni. Gerçekse de, emrolunduğum gibi dosdoğru olmayacaksam, gerçeği haykırmayacaksam pervasızca ve korkusuzca kahrolayım daha iyi. Bıktık ulan sizin tiyatronuzdan. Sağcınızla, solcunuzla, islamcınızla, milliyetçinizle, gazetecinizle, aydınınızla, şeyhinizle, kompradorunuzla hep birlikte, el ele, kol kola oynadığınız tiyatronuzdan, ne inanıyorum ne de izliyorum yalan fışkıran tiyatronuzu, bilakis tiksiniyorum. Hayat bir kere de insançocuklarına bayram olsun lan. Hep size mi bayram olacak?

 

YÜCE SÖZLER

 

“”Yerler ve gökler ve arasındaki her şey adaletin varlığı ile vardır, kaimdir.””

 

Hz. Muhammed (sav)

 

“”Allah, adaleti ve iyiliği emreder.””

 

Allah (cc)

Tarih: 21.06.2019 Okunma: 943

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?