GARİPLİKLER ÜLKESİ...

Özgür DENİZ - 24.06.2019

Yalan mı bir garip ülke olduğumuz? Yalansa niçin her dem ‘’Burası Türkiye’’ der dururuz ve dediğimiz şeyler de gerçek olur, gerçekten olur? Biz böyleyiz maalesef. Biz bize benzeriz, ne başkası bize benzer ne de biz başkasına. Ama bu benzemezlik içinde biz en yüceyizdir ve bu yüzden biz benzemeyiz kimseye ve bize bezeyemez kimseler de zaten. Kimse bize benzemek istiyor mu acaba diye tek bir kez sormayız, düşünmeyiz ki sorsak. Böylece de hep olduğumuz yerde sayar dururuz. Bir adım bile ileri gidemeyiz, geri gideriz ama ilerisi yasaktır bize ve o yasağı koymuşuzdur kendi kendimize. Klişeleşmiş birkaç atasözüdür dilimize pelesenk olan ama olan da oldurmaz bir türlü bizi, çünkü hep yanlıştır olan ve öyle olduğu için yanlıştır olduracağı. Bin parçamız vardır, bir türlü bir parçaya dönüşemeyiz. Ama hep bir parçayız diye edebiyat yapar dururuz velakin yine de parçalanmaya devam ederiz, parçalanmamak adına gayret sarfetttiğimiz vaki değildir. Birbirimizi yer dururuz, biz bizi yerken başkası da hepimizi toptan yer bitirir. Akıllanmayız da, ama öyle bir akıllıyızdır ki, aklımızla dünya bize boyun eğer. Tek bir sözümüzle herkesi hizaya getiririz ama bu getirmenin mazide kaldığını ve anda mümkün olmadığını idrak edemeyiz velakin anda oluyormuş gibi serap görmeye devam ederiz. Biz asla suçlu olmayız, suçlu hep başkasıdır. Oysa açılıverse perde tüm dünya bizim suçlarımızın altında kalır. Başkası bize tuzak kurar, biz tuzağa düşeriz ama okları başka yöne fırlatırız. Biz hak yeriz ama bize hak yediren başkasıdır kesinlikle, yoksa hak yer miyiz hiç, öyle şey olur mu? Biz iftira atarız ama bize iftira ettiren başkasıdır, sümmehaşa iftira büyük günahtır ve her dem tekrar eder dururuz bunu. Biz kötülük yaparız ama birisi muhakkak gelmiştir ve dilimize, elimize, gözümüze, gövdemize, aklımıza, kalbimize kötülük yaptırtmıştır, oysa ne münasebet canım namaz kılan hiç kötülük edebilir mi? Biz bigünahız, biz çocuğuz! Ama öyle an gelir ki, biz herkesten büyüğüzdür ve bu yüzden herkes bize düşmandır. Çünkü biz tek bir emrimizle tüm dünyayı dize getiriyoruzdur ve bu durum da tüm dünyayı bize karşı birleştiriyordur! Oysa öyle bir gün gelecek ve kendisini suçladığımız ve kendisinden şekvacı olduğumuz şeytan diyecektir ki; ben sadece bir davetçiydim ve siz günaha batmaya dünden hazırdınız, benim nidamı bekliyordunuz, şimdi nasıl olurda beni suçlayabilirsiniz? Ama suçlarız, zira böyle şeylerde çok mahirizdir. Solcumuz, dine düşmanmış gibi bir algı oluşturmuştur kendi kendisi üzerinden ama faşist emperyalizmle kavga ettiğini iddia eder. Ne gariptir ki kompradorlarla teşrik-i mesai yapar da yoksullara bol kepçe dağıtmayı unutmaz, nasıl dağıtacaksa, nereden dağıtacaksa, kimin çaldıklarını alıp verecekse? Kahir ekseriyetleri kompradordurlar ama ezilmişlik edebiyatı yaparak pay kapma derdindedirler. Milliyetçimiz, kimliğinden bihaberdir, Türklüğün T’sini bilmez ama diline iliştirilen sloganlarla büyümüştür ve Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümandır ama nice dağların altında kalmıştır ve inleyip durmaktadır, mütemadiyen bekadan söz eder durur kendisinden bihaber, bekanın ne olduğunu ve nasıl temin edileceğini bilmez, bilakis bekayı daha da tehlikeye sokacak şekilde hareket eder ama öyle haykırır ki sanki insanlık korkup kendi önünde diz çökecektir. Oysa acımanın suskunluğu vardır yüzlerde! Milletin suskunluğunun, korkusundan ve kendisine inandığından olduğunu sanır. İslamcımız, dinin d’sinden bihaberdir ama cennete gidecek yegâne tayfa kendileridirler. Dini tebliğ etmek gibi bir görevleri olduğunu, böyle bir görevleri olduğu için daha hassas davranmaları gerektiğini bir türlü idrak edememiştir. Allah’ın ayetinden söz edersin, korkar ve hemen türlü yaftalarla seni korkutmaya teşnedir, ayetin kendisine karşı kullanıldığı sanrısıyla hafakanlar basar kendisini, kendisi korkak olduğu için karşısındakini de korkutacağını sanır. Allah doğruyu söylemeyi emretmiştir ama onlar doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Cemaatçimiz, imandan söz eder, imanları kurtarmaya namzettir ama henüz şeyhinin eteklerinden kurtulup Allah’a perestiş etmeye vakti yoktur. Kendi ahlakını Allah’ın ahlakının önüne geçirmiştir ama bitevi Allah ahlakından söz etmekten de geri durmaz. Batıl ve bidatler içinde boğulmuştur, gerçek dini izah ve izhar etmeye çalışanı tövbeye çağırır, tövbeye diğerlerinden ziyade kendisinin muhtaç olduğunu bilmeden. Politikacımız, kendisinden başka kimsenin bizi kurtaramayacağını terennüm eder durur ama yağmur yağarken küpünü doldurma derdindedir gizlice. Bu ülkeye her türlü belanın, musibetin, sefilliğin, sefaletin, esaretin, cehaletin, sekterliğin, karanlığın, her nev’inden yobazlığın kendisi yüzünden çöküp kaldığını bilmez, belki de bilir de söylemez ama bilecek kadar aklı olduğunu sanmıyorum. Kemalistimiz, Mustafa Kemal Atatürk der başka bir şey demez ama ne gariptir ki Mustafa Kemal Atatürk’ü de bilmez. Bir türlü Mustafa Kemal Atatürk’ü ticaret malzemesi yapmaktan kurtulamaz. Zaten her şey herkes için bir ticaret malzemesi olmuştur bu ülkede. Olgular kasaları doldurmak için birer araçtırlar. Gazetecimiz, kukladır, taşerondur. Aydınımız, cahillerin cahilidir, zırcahildir, karacahildir ve karanlıktan başka ürettiği hiçbir şey olmaz. Basınımız, resmen kötülüklerin, pisliklerin fışkırdığı bir bataklıktır, yalan çöplüğüdür, hakikatin mezarıdır. Halkımız ise, tüm bunlara inanmaya teşnedir, cahildir ve cehaletiyle bunları besler durur ve tek bir şikâyette de bulunmaz. Kendisinin yaşadığı görülmemiştir ama niceleri yaşatmak için yaşamından feragatte bulunmuştur. Bu milletin, bu ülkenin, bu devletin iyi, temiz, güçlü, güzel, hür ve bağımsız olması için namusluca, şereflice, insanca kavga verenler ise her daim tehlikelidirler, kötüdürler, ekarte edilmesi gereken yaratıklardır ve hepte böyle olmuştur, böyle görülmüştür ve gereken de yapılmıştır maateessüf. Biz böyleyiz, bir garip milletiz, bir acayip ülkeyiz. Niye ve nasıl böyleyiz, böyle olmuşuz tek bir kişi de bilmez ama hep bilirmiş gibi laf salatası yapar dururuz. Biz hiçbir zaman yüksek olamayız, büyük olamayız ve kimse de bize benzeyemez! Biz bir birimizle iletişim kurmayı bile beceremeyen bir millet ve hiçbir işi doğru düzgün gitmeyen bir ülkeyiz maalesef. İlk taşı günahsız olan atsın desek, kim cesaret edebilir? Yazık!

 

NOT: Pazar sabahı yazısıydı ama mümkün olmadı.

Tarih: 24.06.2019 Okunma: 781

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?