Ey insançocuğu! Ölümün gövdeni delip
geçeceği, hayatına dair her şeyi silip geçeceği ve senin bir hiç olacağın
hayatın yolcusu, hanın misafiri değil misin? Sen geride bıraktığınsın ve hep
öyle kalacaksın. Sen sevmek, sevdirmek için değil misin? Nefret etmek ve nefret
ettirmek için misin? Zorlaştırmak değil kolaylaştırmak gerekmiyor mu hayatı,
şeyleri? Kurtul artık seni sarıp sarmalayan şu karanlıktan, uyan artık
kâbuslarından. Bak yaşamak gülümsüyor sana, koşsana! Özgürlüğe doğru koş,
merhaba de kırlara, baharlara, çiçeklere, böceklere, kuşlara, insan
kardeşlerine. Bağlanıp kalma şeylere, post serme yerlere, köleleşme, kökleşme.
Ağırlıklar uçmanı, göklerde özgürce kanat açıp süzülmeni engeller, yük düşürür
insanı yerlere. İnsan olduğunu hatırla! Ne getirdin, taşıdığın ne, ne
götüreceksin? Yaşamaktan hazzet, hisset yaşadığını, hissedinceye değin savaş
yaşamak için. İnsanı insandan ayırma, bir kısmını dostum deyip kayırma, hayâ
perdesini yüzünden sıyırma. Özgürlüğünü yok edenleri ayıkla insanlık
tarlasından ama yine de merhamet et onlara. Kin, nefret, haset, fesat tohumu
ekenleri ayıkla, sevgiyle düzelt onları, onlar cahillerdir bilmiyorlar. Sev
insanı ve saygı duy insanlığa. Sev bir kere ya sev, ölür müsün seversen? Hem de
ayrım yapmadan sev, özü insan olanı, sözü insan olanı, yüzü insan olanı sev.
Sev insansa! Kalbin birazcık yumuşasa, gövden birazcık esnese olmaz mı, yapamaz
mısın bunu? Kibrin insanı alçalttığını bilmiyor musun? Kıskançlığın, kompleksin
insanı ne hallere düşürdüğünü hissedemiyor musun? Ne kaybedersin seversen, ne
kazandın sevmedin de? Gökyüzüne bak, şarkılar söyle, şiirler oku, kucakla
kardeşini, koparmadan kokla çiçekleri. Çık kırlara, kendini atıverinceye değin
koş, doğal yaşa, özgürce coş. Coşsun gönlün ummanlar gibi. Aklını başına al,
ellerini vicdanına koy. Sen seni değiştirmezsen kimse seni değiştirmez,
değiştiremez, değiştirmekte istemez. Değiştirilirsin ama zalim avcıların
arzularına hizmet edeceğin şekilde yani kendine bir türlü gelemeyeceğin ve asla
yaşamak sevincini duyumsayamayacağın şekilde. Oysa sen istendik değişimlerin
aracı değil, istenmedik değişimlerin aracı olmalısın yani kendi özgür iradenle,
kendi aklınla, kendi ihtiyarınla, kendi yüreğinle değişimin öznesi olmalısın
yani büyük insanlık devriminin mimarı olmalısın. Sen bir avsın zalim avcıların
elinde. Çünkü sen nimetlere ulaşmanın aracısısın. Böyle bir aracıyı uyandırmak,
böyle bir avı ürkütmek isterler mi zalim avcılar? Yaşam tükenip gidiyor be
insançocuğu! Bırak nefreti, kini, ayrılığı. Muhabbetle diril, sevgiyle geril,
hasretle atıl yaşamın içine. Bırak sahip olma, kaybedeceğin ve sonuna kadar
elinde tutamayacağın şeylere sahip olmak cehaletten başka nedir ki, yaşamı
daraltmaktan başka ne olabilir ki? Sana seni kaybettiren sahip olmak değil mi?
Seni bana düşman kılan sahip olmak güdüsü değil mi? Sana her şeyi öldürten, yok
ettiren, tükettiren sahip olmak güdüsünden başka ne olabilir ki? Yaşamak diye
bir şey var be. Sen yaşadığını mı sanıyorsun? Yaşamıyoruz be insançocuğu.
Kardeşimize bile hatasını söyleyemiyoruz. Tatlı kızmalarımızla, tatlı sert
uyarılarımızla dostluk ateşimizi söndürüyoruz. İncir çekirdeğini doldurmayacak
şeyler yüzünden birbirimize darılıyoruz, küsüyoruz, dostluğumuzu öldürüyoruz.
Bu nasıl yaşamaktır? Böyle ucuz, basit bir yaşamı yaşayabilir mi insan olan?
Uyarılarımız bizi düşman yapıyor ama düştüğümüzde uyanıyoruz velakin bu arada
uyarıcılarımızı kaybediyoruz. Çok basit, bayağı, banal yaşıyoruz. Paranın
kölesi, kuklası olmuşuz adeta. Para diye çıldırıyoruz, parayı yaşamaya tercih
ediyoruz. Birlikte yaşamak varken, birlikte üretmek, birlikte tüketmek,
paylaşarak mutlu olmak varken, üç kuruşumuz cebimizden çıkıp gidecek diye
ödümüz patlıyor. Bankada ki paramızı cebimizde taşıyamaz duruma gelmişiz, bir
dost çıkarda hadi şurada bir şeyler içelim der diye. Buna mı yaşamak diyorsun
be insançocuğu? Yaşamıyorsun, yaşamıyorlar, yaşamıyoruz, yaşatmıyorlar. Ama sen
yaşamak için savaş ey insançocuğu, sahip olmak ve sahip olarak herkese, her
şeye sahip olmak için değil, sahip olmak için savaşırken yaşamayı öldürmek için
değil, inadına yaşamak için, sevmek için, özgürlük için, kırlarda koşmak,
sevgiyle coşmak, insanla kucaklaşmak, doğan güneşi ve bir dilim ekmeği
paylaşmak için yaşa.
BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...26...
Özgür DENİZ - 30.06.2019
Tarih: 30.06.2019
Okunma: 816
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.