Hayatın dehlizlerine dalamadığınız
zaman hiçbir şeyi görmüyorsunuz, duymuyorsunuz, duyumsamıyorsunuz. Daldığınız zamanda
içinden çıkmanız zor oluyor. Ya hiç çıkmak istemiyorsunuz ya da çıktığınız
zaman kaybolmaktan endişe duyuyorsunuz. Çünkü her şeyin fotokopisini değil
aslını görüyorsunuz. Asılı ortaya koymak, fotokopiyi sunmaya benzemez. İnsan garip
bir varlıktır. Asılı görmeyi istemez, fotokopi ile idare eder. İdare edenler de
bunu iyi bilir. Bu yüzden hiçbir zaman hiçbir şeyin aslına uygun olmasını
istemezler. Getirirler bir fotokopi onunla idare ettirirler. Çünkü asıla
ulaşmak, asılı bulmak zahmetlidir, emek ister, çaba ister, özveri ister, sevgi
ister, uyanış ister, başkaldırı ister, isyan ister. Bu da böyle
kolaylaştırılmış, hızlandırılmış, hazırlanmış bir dünyada en zor şeydir. Öyleyse
bırak asılı, bak fasıla seansına geçilir. Bu yüzden de hiçbir şey hiçbir zaman
olması gerektiği gibi olmaz ama olması gerektiği gibi oluyormuş izlenimi
yaratılır. Herkeste metazori inanır buna, inanmasa da inanıyormuş gibi yapar,
inanması vicdanını rahatsız edecektir zira ve inanması insanlığa zorlayacaktır
onu. İnsan olmak ve vicdanla yaşamak zordur böylesi bir dünyada, sürekli kanar
durur. Öyleyse inanıyormuş gibi yapmak ve yapıyormuş gibi yaşamak kurtuluştur. İnanmak
ve yaşamak ise cesaret işidir. Oysa olması gereken, olması gerekeni oldurmaktır.
Yani asıla ulaşmaktır ve gerçek fasıla asılla geçmektir. Kendini kurtarmayanı
kimse kurtarmayacaktır, kurtaranda kurtarmak için kurtarmayacaktır, daha fazla
tutsak olman için kurtarmış gibi yapacaktır, sen kurtulmuş gibi
hissedeceksindir ve her şeyin yoluna girdiğini, yolunda olduğunu sanacaksındır.
Oysa bir süre sonra yine yolunda olmadığını hatırlatacaklardır ve yoluna
koyuyormuş gibi yapacaklardır, sen yine yolunda değilmiş ama yoluna koydular
diyeceksindir. Böylece hep hazıra konacaksın ve bunun iyi bir şey olduğunu
sanacaksın ama hazır hiçbir zaman iyi olmaz, zira emek yoktur içinde, sevgiyi
taşımaz özünde. Emeğin ve sevginin karışmadığı her şey çiğdir ve mutlaka
rahatsız eder, rahatlattığı hissi verir ama. Gerçek kurtuluş kendi hamlelerinle
olacaktır, seni hamle yapmaya sevk edici hamlelerle değil. Spontane hamle yapabiliyor
musun sana hamle yaptırıcı bir hamle gelmeden, işte o an da sen aslında hiç
istenmeyen bir hamle yapmışsındır ve işte o hamle seni kurtaracak ve
kurtarıcıları imha edecek hamledir. Ama özgür ve özgün hamleler, özgür ve özgün
insanlar isterler. Özgür ve özgün olabilmekse gerçekten uyanmayı önkoşul kılar.
Hiçbir kukla gerçek değildir, kuklaların özgürlükleri, özgünlükleri ve özgür
iradeleri olmaz. Gerçek sandığın için yaşayamıyorsun ama yaşadığını sanıyorsun.
Yaşadığının gerçek olması için gerçeğin özgür olması gerekir. Gerçeğin özgür
olmadığı yerde insanın kendisi bile yalandır, değil özgürlük. Tabularını yıkmalısın,
yalanları yakmalısın, putların olmamalı, her ne pahasına olursa olsun hiçbir
yapıya sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız, şeksiz şüphesiz itaat etmemelisin,
yalnız kalmak kader kılınacaksa da sana yalnız yaşayabilmeye cesaret
edebilmelisin yanlışları kabullenmemek pahasına. Tek tarafa değil her tarafa
bakmayı bilmelisin; tek dile değil her dile kulak kabartmayı öğrenmelisin; tek
taraftan değil her taraftan öğrenebilmeye cesaret edebilmelisin; tek pencereden
değil her pencereden bakmayı becerebilmelisin; hep kalabalığın içinden değil
bir de kenardan izlemeyi denemelisin olayları, olguların aslını nazar-ı dikkate
alarak. Uyurgezersin, uyanmalısın! Karanlıktasın, aydınlığa çıkmalısın önce…
BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...27...
Özgür DENİZ - 01.07.2019
Tarih: 01.07.2019
Okunma: 799
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.