BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...28...

Özgür DENİZ - 04.07.2019

Bendenize kızanlar, höykürenler şunu bilecekler kardeşim; topraklar Allah’ın topraklarıdır, üzerinde insanlar yaşayabilirler, tamam Allah toprakları insanlara emanet etmiştir ve insanlar topraklar üzerinde yaşamak hakkına sahiptirler velakin toprakların mülkiyeti Allah’a aittir. Hiçbir insançocuğuna ait olan topraklar üzerinde yaşamıyorum. Hiçbir insançocuğunun su kaynaklarını kullanmıyorum. Hiçbir insançocuğunun rızkına göz koymuyorum. Hiçbir insançocuğunun hayatına kastetmiyorum. Toprakta Allah’ındır. Sularda Allah’ın sularıdır. Hayatta Allah’ındır, rızıkta Allah’tandır. Ha Allah’ın bunlara ihtiyacı mı var denilebilir? Kuşkusuz yoktur, O halketmiş ve insan kuluna tevdi etmiştir şeyleri ama kul insan da onu nefsine ve kafasına göre kullanamaz, dilediği gibi tasarrufta bulunamaz, münhasıran kendi inhisarına geçiremez ve bunları mutlak şekilde mülkleştiremez. Tüm bunlar kendininmiş gibi davranıp ve bunları nefsine göre kullanıp kulları kullaştıramaz, köleleştiremez. Öyleyse kullara kulluk yapamam, hiçbir beşeri otoriteye boyun eğemem. Ha yerin kanunları mı var diyeceksiniz? Eyvallah derim, ama o yerin kanunları da bir göğün kanunları üzerindedir ve üzerinde bulunduğu kanunlara mugayir olarak işletilemez. Tamam, insan işletecek elbette, tamam Allah müdahale etmeyecek, tamam insanlığın da tabi olacağı yer kanunları olmalı amma velakin beşeri kanunlar hiçbir zaman hakikat kanunlarının üzerinde olamaz ve hakikat kanunlarına mugayir şekilde işletilemez. Ne yani kafana göre bir şeyler üreteceksin, bu bir şeyleri birleşik güç oluşturup insanlık üzerinde tahakküm kurmak için kullanacaksın ve bendeniz de eyvallah edeceğim ve boyun eğeceğim öyle mi? Hadi ordan! Hiçbir insançocuğu yaşamak hakkımı da, rızkımı da elimden alamaz. Kimin haddidir böyle bir şeye yeltenmek? Hangi sebebe binaen böyle bir şeyi yapabilir? Böyle bir salahiyeti kim tevdi etmiştir ona? Yapamaz kardeşim yapamaz, yapmamalı, yapamamalı, yaptırılmamalı. Hiçbir şekilde, hiçbir sebeple yapamaz. Hiçbir yapı da yapamaz bunu ya da böyle bir şeye alet edilemez. Bendenize verilen yaşamak hakkını ve rızkı nasıl gasp edebilir herhangi bir insançocuğu? İzin vermemeliyiz kardeşim. Biz izin verirsek olur böylesi düzenbazlıklar, biz izin vermezsek bir adım bile attırmayız ama yeter ki biz bizi bilelim ve içimizde ki derin gücü ortaya çıkaralım. Biz insançocukları olarak hakkımızı bilmiyoruz, bilsekte aramıyoruz, hakkımızın gasp edilmesine zımnen razı geliyoruz. Çünkü biz kendimizi bilmiyoruz, Allah’ı bilmiyoruz, hakikati bilmiyoruz. Kulların kulluğunu yapmaya alışmışız. Karanlıkta yaşaya yaşaya karanlığa alışmışız. Aydınlığı görünce gözlerimiz kamaşıyor ve yine gerisin geri karanlığımıza çekiliyoruz. Ama behemehâl içinde bulunduğumuz karanlıktan çıkmalıyız ve artık hiçbir yapıya, metaa, şahsa kayıtsız şartsız, hesapsız kitapsız boyun eğmemeliyiz. Çünkü boynumuz bir kez eğildi mi bir daha doğrulamıyor. Ne yani, birileri Allah’a ait topraklarda diledikleri gibi hareket edecekler, istedikleri gibi at koşturacaklar ama başkaları da öylece bakınacak, susup oturacak ve her türlü zulme, haksızlığa, sömürüye boyun eğecek, yok öyle yağma diyeceğim ama maalesef var öyle yağma ama insan yok Allah’ın topraklarında.

 

Kafa değişecek kardeşim kafa. Kafa değişmedikçe değişecek hiçbir şey yok. Tüm gövdeyi o kafa yönetiyor kardeşim. Her şeyi kafa üretiyor kardeşim. O kafa var ya o kafa çok değerli kardeşim ama değerini, kıymetini bilmeli. Karanlıkta o kafanın içinde, aydınlığı üretecek olan da o kafadır. Önce kafalarda sarsıcı ve acıtıcı bir devrim yapmak icap eder. Kafa da devrim olmadıkça gövde çürümeye mahkûmdur. Kafa hareket etmezse, teori üretmezse; gövde sarsılmaz, eyleme geçemez. Nihayet kendimizi tekrar eder dururuz. Ki her şeyde öyle de oluyor. Ivır zıvırla iştigal edilmeyecek ama ediliyor maalesef. Mütemadiyen kâğıt kürek çoğaltıyoruz her işimizde, kurduğumuz sistemler üzerinde yeni modüller açıyoruz, insandan kopuk planlar vb. bilmem neler üretiyoruz, insanı insanla bir türlü baş başa bırakamıyoruz. İnsanı saçma sapan şeyler içinde göz göre göre boğuyoruz. Hiçbir zaman asıl meseleyi ortaya koyamadık, bunu yapamadığımız içinde sorunu tespit edip çözüm üretemedik. Her daim kısır meselelerle iştigal edip durduk. Varlığın öznesini bir türlü keşfedemedik ve o öznenin yüklemini bir türlü bulamadık. Nihayet sığlıklar, yavanlıklar, basitlikler içinde çakıldık kaldık ve boğuluyoruz. Niye fikir üretemiyoruz? Niye büyük mucitler çıkaramıyoruz? Niye küresel bazda isim yapacak çapta bilim adamlarından yoksunuz? Niye gerçekten kaliteli aydınlarımız, büyük sanatçılarımız yok? Niye âlim dediklerimiz din cahili? Ki her şeyden öte niye büyük insanlara sahip değiliz? Çünkü hepsi nato kafa nato mermer kardeşim. Politikacımız dersen, yağmur yaparken küpleri doldurma derdinde oldu her devirde. Yani devrin adamı oldu ve devirmediği çam kalmadı. Ayaklarımızın önüne bir top atılıyor, nerden ve niçin atıldığını, kimin attığını sormadan, öğrenmeden, bilmeden peşinden koşturup duruyoruz. Bir türlü ne yapacağımızı bilemiyoruz, çünkü bilmek istemiyoruz. Kafamız müsait değil! Dünya neyle iştigal ediyor, biz neyin peşinden koşturuyoruz? Bir dakika durup düşünmüyoruz, sormuyoruz, sorgulamıyoruz. Önümüze bir sorun yumağı bırakıveriyorlar, ahmakça onu çözmeye çalışırken, zamanımızı buna hasredip, eforumuzu buraya harcarken, sorunlar yumağını önümüze bırakıverenler daha büyük işlerle iştigal ediyorlar, insanlığın kaderine dokunuşlarda bulunuyorlar, eforlarını varoluş yolunda sahici ve anlamlı eylemelere sarfediyorlar. Ve biz öylece bakınıyoruz, küçük işler peşindeyiz! Sonra da insanlık sömürülüyor, halkların kaynakları yağmalanıyor diye bağırıyoruz. Bağırmak keşke haklı çıkmak demek olsaydı! Sen boş işlerle uğraşırken, elin insanı dolu işlerle uğraşır ve üretiyor, üretirse de elbette sen hem tüketeceksin hem de tüketirken tüketilen sen olacaksın. Kafalarımızı karanlıktan çıkarmalıyız!

 

Bakınız kardeşlerim! Bizleri, biz insançocuklarını, sözde politikacılar, sözde âlimler, sözde aydınlar, sözde gazeteciler, her türden sözde sanatçılar, sözde şeyhler, yalanın merkez üssü olan yazılı ve görsel basınlar, kifayetsiz bürokratlar hastalandırdılar, cahilleştirdiler ve karanlığın ortasına bırakıverdiler. Bunlara inanmayın kardeşlerim. Bunların hepsi birbirleriyle iltisaklıdırlar. Ama birbirlerinden kopuklarmış gibi, birbirleriyle ilişki ve iletişim içerisinde değillermiş gibi poz verirler. Çünkü hepsi birleşik güç olarak ürettikleri tefessüh etmiş kültüre hizmet ederler ve sizlerin de o kültürün taşıyıcısı olmanızı isterler. Ama hiçbir şeyin de farkında olmanızı istemezler. Ta ki evlatlarınızın hayatlarını bile şimdiden kirletirler ve ipotek altına alırlar. O kültür, emperyalizmin kendisini pazarlamak için ürettiği kültürdür. Bilakis sizleri asla sevmezler. Bunların üzerlerinde öyle ağır bir vebal vardır ki, asla altından kalkamayacaklardır. Bunların dünyasında değerli olan değersiz, değersiz olan değerlidir. Bunların, ezilen, sömürülen, gadre uğrayan insanlığa borçları vardır ödemek zorunda oldukları ve bir gün mutlaka ödeyecekleri. Bakınız bunlar bu ülkede olup biten nice şeylerden haberdardırlar ama sizleri asla haberdar etmezler, zira uyanmanızı istemezler. Her şeyin gördüğünüz gibi olduğuna inanmanızı arzularlar. Çünkü siz uyandığınız vakit bunların hiçbir anlamları kalmayacaktır. Hakikat ortaya çıkarsa yalanın hükmü kalır mı? Asıl tebarüz ederse, fotokopinin işlevi kalır mı? Siz uyandığınız vakit, bunlar korkudan çil yavrusu gibi dağılacaklardır. Büyük bir gürültüyle ürkmüş eşeğe döneceklerdir. Bunlar için hayat zevkten, eğlenceden, yiyip içmekten, giyip gezmekten ibarettir. Bunların hayatlarında anlam yoktur. Bunların hayatlarında erdemden emare bulunmaz. Bunlar karanlığın çocuklarıdırlar! Sizler aydınlığın evlatları olmak istiyorsanız, karanlığın çocuklarının karanlık egemenliklerinden kurtulmanız önkoşuldur. Hiçbir zaman istediğinizi alamazsınız, ne verdiyseniz size o verilecektir.

Tarih: 04.07.2019 Okunma: 762

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?