DEVRİM
Artık bu dünyadan hiçbir beklentim, insanlıktan yana hiçbir
umudum yok. Zaten mutlak manada hiçbir zaman da böyle bir şeye kapılmadım
filhakika. Bir ara kapılır gibi olduysam da yel gibi geldi geçti. İyimser
olmaya gayret ettim sadece bir ömür ama beyhudeymiş. İyiliğin, doğruluğun,
sevginin, dürüstlüğün, insanca yaşamak gayretinin hiçbir kıymeti harbiyesi
yokmuş, eğer bir karşılığı varsa şayet o da ihanetmiş. Gerçek hainler kimler
deseler, gözüm kapalı gösterebilirim. Zaten çok şeyin sonun da geldiğine
inanıyorum, kendi ellerimizle yaptık her şeyi. Kendi ellerimizle çölleştirdik
dünyamızı, kendi ellerimizle kirlettik suyumuzu, kendi ellerimizle tükettik
oksijenimizi, kendi ellerimizle ve kendi ellerimizle davet ettik aklımızda
olupta dilimizin söyleyemediği tüm kötülükleri. Büyük çoğunluğun birleşik
sıradanlığının tevlit ettiği kötülüğün sıradanlaştığı bir dünyada yaşadık,
yaşıyoruz, görülüyor ki yaşayacağız. Şimdi derin ve uzak bir boşluğa bakıyorum.
Acı, hüzün, yalnızlık! Hiçbir kimseye, hiçbir şeye inanmıyorum. Bir hiçim,
hiçbir şeyim, hiçbir kimseyim, hiçbir yerdeyim. Kimliksiz, yersiz, yurtsuz.
Çırılçıplak sade bir insan. Bir gün hayal olup, kaybolup gidecek garip bir
yolcu. Bir varmış bir yokmuş masalı gibi bir şey. Ruh boyutunda hiçbir kişi,
kurum, yapı, mekanizma ile bağlantım yok artık, bademada olmayacak. Çünkü
hiçbirisinin anlamı ve saygınlığı yok nazarımda. Tek başına varoluş
kavgasındayım ve sadece ezilenler için kavga veren bir savaşçıyım kendimce.
Öylesine kavgadayım işte. Sorulursa, kendimde bilmiyorum neden, niçin, nasıl.
Belki de alışkanlık! Bu dünyada adaletin, vicdanın, ahlakın kesin olarak
öldüğüne inanıyorum. Her şeyi öldürdük! Ta ki yegâne yaşam kaynağını bile
kuruttuk, öldürdük ve gömdük, bir daha dirilmemecesine. Ciddiyetsiz,
samimiyetsiz, trajikomik, pespaye bir hayatın kurbanlarıyız. Mecburen
yaşıyoruz! Keşke yaşamı sonlandırmayı becerebilsek. Yarınlara da
günahlarımızdan, kötülüklerimizden başka hiçbir miras bırakmayacağız. Eğer ki
bir şeyler olacaksa, zerre umudum olmamakla birlikte, ilk evvelde köklü, derin,
sarsıcı bir zihniyet ve vicdan devriminin, akabinde de büyük insanlık
devriminin olması gerektiğine inanıyorum. Devrimsiz asla!
ZAMANLAR
Bu dünyada dört zaman dilimi çok önemlidir ve insan bu dört
zaman dilimini dikkate alarak yaşamalıdır. Dikkate almayabilirsiniz de elbette
ama bu dört zaman dilimi sizi fazlasıyla dikkate alacaktır ve hiç kuşku yok ki
mutlak adil olacaktır, elbette bu adil oluş kuşkusuz acımasız ama hakça
yargılama şeklinde tecelli edecektir. Bu zaman dilimleri gerçek-saf duyguların
ve düşünlerin apaçık şekilde tezahür ettiği zaman dilimleridir. Normal
zamanlarda, gerçek-saf duyguların ve düşünlerin ortaya konması hem insanca
yaşamı hem de birlikte yaşamı imkânsız kılar (((imkânsız kılmaz, kılmaması icap
eder ama insanlık henüz o kerteye ulaşmış durumda değil))), bu kadim bir
tespittir ve sizin elinizde olmayan bir şeydir, dünya dediğimiz şeyin özüdür
(((realiteye göre))). Mezkûr zaman dilimleri: ayrılık zamanı, kopuş zamanı,
düşüş zamanı ve ölüm zamanıdır. Ayrılık zamanı; bir yerde üstteyseniz, ya sizin
ayrılıp gittiğiniz ya da altta olanın ayrılıp gittiği zamandır. Kopuş zamanı;
her şeyden elinizi eteğinizi çektiğiniz, hem eşitlerinizden hem de eşit
olmadıklarınızdan kopup kendi dünyanıza döndüğünüz, dışa dönük ihtiyaçlarınızın
anlamsız kaldığı zamandır. Düşüş zamanı; bulunduğunuz yeri kaybettiğiniz
zamandır. Ölüm zamanı; dünya ile tüm bağlantılarınızın sonsuza kadar kesildiği
zamandır. İşte herkesin, ne olduğu, kim olduğu, karakteri, varlık âlemindeki
gerçek yerinin ne olduğu bu zamanlar da net bir şekilde tezahür eder. Ya
lanetlenirsiniz ya da şerefle yâd edilirsiniz: tercihinizi siz yapacaksınız.
Hakkınızda söz edenleri asla suçlayamazsınız, suçlayamayacaksınız. Çünkü kendi
yazdığınız hikâyenizi okuyacaksınız ya da size okunacak olan; kendi
eylemlerinizle, söylemlerinizle yazdığınız hikâyeniz olacak.