ANLAMAK ANAHTARDIR...

Özgür DENİZ - 23.08.2019

Sayısızsınız, tarifiniz yapılamaz sayılarla

Habersizsiniz kendinizden

Sayılarda değildir güç

Bir ruh bin gövdeyi yere serebilir

Belki tek bir söz sallar yeryüzünü

Ağızdan çıkan söz tükürük gibidir

Kirlidir ve kirletir

Kalpten çıkan söz ok gibidir

Temizdir ve direk kalbe saplanır

Kalp o sözle paklanır ve aydınlanır

Kalpleri birbirine bağlar köprü gibi

Ve dağılmış hakikat o köprüyle toparlanır

Toparlar dağınık olanları

Azalıyorsunuz dağılarak

Oysa çoğalmalısınız toplanarak

Ruhlarınız tek, farklı da olsa gövdeleriniz

Ama yabancısınız birbirinize

Körsünüz, fakat açıverseniz gözünüzü

Görüverseniz gizlenmek isteyenleri

Gizlenenler aşikar olunca

Aşikar olanla sizler kendinizi bulunca

Bulduğunuz kendinizle gerçek yerinizi alınca

Aldığınız yerinizde, yerinde olanlarla tanışınca

O vakit kavuşma vaktidir

Geri almalısınız sizin olanı

Gerçeğe dönün yüzünüzü

Gerçeğin çiğ tanesi soğukluğunu hissedin teninizde

Uyanıp bir aslan gibi kükreyin

Birleşik gücünüzle bir avuç güce boyun eğmek yakışmaz insanlık onuruna

İsterseniz kırabilirsiniz zincirlerinizi

Niye zincire vuruldunuz ki

İstemeniz gerekeni istemiyorsunuz

Hayal gücünüz birleşik gücünüzü doğursun

Birleşik gücünüz olmaz olanı oldursun

Bir avuç gücün ellerinde ki küre gibisiniz

Elden ele dolaşıyorsunuz

Siz almalısınız avuçlarınıza, sizi avuçlarına alanları

Ve avuçlarınıza aldıklarınızı bırakıverin boşluğa

Ve ardından nasılda savrulduklarını, bir hiç olduklarını görün

Ta ki siz hiçleştiğiniz için hep olduklarını anlayın

Anlamaktır ki, anahtarıdır kilitli kapıların

 

KÖPEK

 

Sen, insanım diye yeryüzünü kirleten it (((haddizatında ağzımı asla bozmazdım ama bozmak zorunda kaldım, belki de yanlış yapıyorum, daha güzel bir dille konuşabilirdim ama ite de it olduğunu bilerek davranmak gerek, hele bu it iki ayaklı bir itse))), bilmiyorsun ki rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür. Sen, hayvan (((ki domuz bile senin yanında pir-ü paktır))) bile olamayacak pislik, hangi meziyetinle, niteliğinle, kalitenle, liyakatinle yüksek perdeden konuşma salahiyetini kendinde buluyorsun? Ki, böyle bir durum olsa bile, haddini ve hududunu bilmelisin. Zira insan dediğin bir seviye üzerinde varolmuştur. Sen, toprak olmadan ağaç olabileceğini mi sanıyorsun alçak yobaz? Sen, hangi karanlığa küfredebilir, ışık olabilir, hangi aydınlığa taraf olabilirsin? Sen, hangi cehaletle savaşabilir, hangi kiri temizleyebilirsin? Sen ki, zaten karanlık ruhlu, cahil ve paçalarından kir akan bir yaratıksın. Sen, ruh olmadığı zaman et yığınına dönecek olan gövdenden bihabersin. Sen, hiçbir yere hiçbir şey katamazsın ama katılmış ve katılmakta olan ne varsa hepsini tek kalemde silip atarsın. Ama silip atmadan silinip atılmalı ve kendi pisliğinle baş başa bırakılmalısın. Bilakis, seni bünyede tutmaya devam edenler pislikten kurtulamazlar. Sen, denizi kirletir, toprağı çölleştirir, ağacı kurutur, insanı öldürürsün ama her şeyin sebebine tükürmeye yeltenirsin. Kimsin lan sen it oğlu it? Filhakika, silinip atılacak, hiçbir değeri olmayan sefil bir yaratıksın. Sen, durduğun yerde durdukça, durdukları yerde olanları da değersizleştireceksin. Kime yaranmaya çalışıyorsun müptezel, pespaye yaratık? Köpeğin dudağı değdi diye deniz kirlenir mi sanıyorsun? Bembeyaz, pir-ü pak, varlığında zerre miskal leke olmadığı halde yine de varlık sahnesine arındırılarak gönderilmiş ve mevcudiyetin vücuduna sebep olmuş can’a leke sürmeye mi yeltenirsin? Becerebilir misin sanıyorsun soysuz pislik? Olamadığını olmadan, olduğunu sandığın şeyi olmuş mu olursun, olabileceğini mi sanırsın sefil cahil?

 

EKSTRA:

 

“”Hicaz’a (hacca) gidiyorsunuz, Peygamberin huzuruna varıyorsunuz, şeytan taşlıyorsunuz, dönerken kilolarca hurmalarla, çantalar dolusu tesbihlerle, onlarca seccadelerle dönüyorsunuz. Peki, Hz. Muhammed’in Ahlakıyla, Hz. Ebubekir’in bağlılığıyla, Hz. Ömer’in adaletiyle, Hz. Osman’ın hayâsıyla, Hz. Ali’nin şecaatiyle dönebiliyor musunuz?””

 

Muhammed İkbal

 

“”İnsanlar hile konusunda o kadar ustalaşmışlar ki, şeytanın bu konuda ki şöhreti unutulup gitmiş.””

 

Nabi

 

“”Farz edelim ki, karşı görüşte bulunanlar görüşlerinde isabet etmemiş olsunlar, isabetli zannettikleri görüşleri, tam tersine zararlı ve sakınmamız gereken görüşler olsun. Niçin ikna edici delillerle bunu meydana koyup anlatacak yerde yalnız şahıslarına düşmanlık ediliyor ve meselenin kendisi bırakılıp kişilikleri kötüleniyor?!””

 

Namık Kemal

 

“”Bir sürü şerefli insan var, canım, emeklerinin karşılığını alamasalar da, kimseye boyun eğmeyen, kimseden ekmek istemeyen insanlar var.””

 

Dostoyevski

 

“”Sence halkın ezici çoğunluğu hakikatin ne olduğuna aldırıyor mu? Umurlarında bile değil! Sadece rahat bırakılmak ve hayal güçlerini besleyecek masallarla kandırılmak istiyorlar. Peki ya adalet? Şahsi ihtiyaçları karşılandığı sürece onlar için bu kavramın da zerre kadar önemi yok.””

 

Vladimir Bartol

 

“”- Hey okumuş adam! Neden gençler ölüyor? Neden insanlar ölüyor? Söyle bana.

- Bilmiyorum.

- Bütün o kitapların ne işe yarıyor? Sana bunu anlatmıyorlarsa, ne anlatıyorlar?

- Bana... senin sorduğun tip soruları cevaplayamayan insanların ıstıraplarını anlatıyorlar.

- Onların ıstıraplarına tüküreyim..!””

 

Nikos Kazancakis

 

“”Ahhh kadınlar! Masum, mağdur, mazlum ve güzel kadınlar; insan kadınlar, melek kadınlar, varlığı var eden kadınlar; hayatın supabı, varlığın anlamı kadınlar; özgürlüğün, barışın, aydınlığın, varoluşun teminatı kadınlar; sevgi çiçeği, hayat güneşi kadınlar, canavar ruhlu alçak erkeklerin kurbanları kadınlar, canından can üreten kadınlar, anne kadınlar, anne adayı kadınlar; nasıl olurda bir hayvana eş, karanlık ruhlu bir barbara güneş olabilirsiniz? Yollarınız nasıl buluşur canilerle anlayamam bir türlü. Ya siz ey karanlık ruhlu barbarlar, cani yaratıklar, vahşi hayvanlar, nasıl olurda sevmeyeceğiniz, üstüne titremeyeceğiniz, örselemekten imtina etmeyeceğiniz, bir çiçek gibi üstüne titremeyeceğiniz, yaşamak sevincini tattırmayacağınız ve daha iğrenci onursuzca canına kıyacağınız kadınlara musallat olursunuz ki? Madem yaşatmaktan acizsiniz, bıraksanız, musallat olmazsanız da yaşasalar olmaz mı?””

 

Özgür Deniz

 

“”Kadının takva ve iffetini işte böyle muhafaza ettik; duvar ve zincirlerle. Bir insana yaraşır biçimde; düşünce, şuur, eğitim ve bilinç ile değil. Onu eğitilemez, ehil olamaz, vahşi bir hayvan olarak gördük. Onu engellemenin tek yolunun; onu kafese tıkmak olduğuna inandık. Kafesin kapısı açık kaldığı vakit kaçacak, elimizden uçup gidecek sandık. Sanki onun namusu, güneşi gördüğünde yok olan bir şebnemdi.””

 

Şehit Doktor Ali Şeriati


Tarih: 23.08.2019 Okunma: 769

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?