Hafızamda olanı aktarıyorum naçizane. Yanlış biliyor
olabilirim ama yanıldığımı düşünmüyor gibiyim. Geçelim! Pazarda buğday satıyor
bir insan. Öyle bir İnsan gelir ki, kısa bir halleşmeden sonra elini buğday
çuvalının içine sokar, şöyle avuçlar gibi yapar, garip bir durum sezer, çuvalın
altı nemli gibidir, ne olduğunu anlamak ister, yağmur yağdığını buğdayın
ıslandığını söyler satıcı, O İnsan der ki; yağmur yağıyor ama buğday çuvalının
altı ıslanıyor, böyle bir şey nasıl mümkün oluyor diye sorar ama satıcı afallar,
çaresizdir, sükût etmek zorunda kalır. Ve O İnsan, asırlık bir kaideyi
dudaklarından döküverir; ‘’BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR!’’ Bakınız, bizi
aldatan bizim yanımızda durmasın değil, bizi aldatan bizim mescidimize gelmesin
değil, bizi aldatan bizim yakınımızdan geçmesin değil, ‘’bizi aldatan bizden
değildir.’’ Net, sarih, beliğ, keskin, kesin ve ne büyük bir uyarı. Uyarının
tuttuğu ya da uyarıyı tutan kaç kişi var? Ya da kaç Müslüman var bu
topraklarda? Yahut bizler gerçekten inananlar mıyız? Gerçekçi bir soru bu, laf
olsun kabilinden, kalıpsal, sığ düzeyde, öylesine sorulmuş alelade bir soru
değil. Haaa bu meyanda bakınız kimlikte yazanı, dille söyleneni de
söylemiyorum. Çünkü kimliğe biz yazmadık, belki yazmadıkta elimizde olsa!!!
Dilinde kemiği yok zaten. Müslümanlara tevcih edilmemiş olarakta düşünülmesin,
bilakis bilhassa o yöne matuftur. Kimliğinde Müslüman yazan, Müslüman olduğunu
söyleyen kaç kişi var değil, Müslüman olan kaç kişi var? Önce kendime sordum
elbette ki. Ama tabi bitevi söylüyorum, kahir ekseriyetle her kesimin havas
takımına yani üst tabakasına matuf yazıyorum, söylüyorum, soruyorum. Peki,
şimdi soralım aldatan kimdir, kimdendir? Bizden olmadığı kesindir, bizden gibi
görünse bile.
ALDATAN KİMDENDİR?...
Özgür DENİZ - 28.08.2019
Tarih: 28.08.2019
Okunma: 822
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.