Maatteessüf gerçek din bizim çok uzağımızda kalmış. Gerçek
dine göre kâfiriz yahut müşrikiz veyahut münafığız ama böyle söylendiğinde siz
en kötü insan oluyorsunuz, zira söylediğiniz şey anlaşılmıyor. Çünkü gerçek
dini unutunca taş kafalı ahmaklar gürûhu olmuşuz. Uydurduğumuz din karşısında
gerçek din uydurulmuş din gibi algılanıyor, algı böyle olunca gerçek dinden
bahsetmek büyük bir cesaret istiyor. Artık anlamak ve duyumsamak yetimiz bile
kaybolmuş. Din diye bir şey dünyamızda yok ama dünyamızın dinden ibaret olduğunu
sanıyoruz. Yani bu derece sığız, alığız. Çok basit bir misal; kulundan
korktuğumuz kadar Allah’tan korkmuyoruz, yalanın hakikati katletmesine seyirci
kalıyoruz, zevahirde olmasa bile filhakika dine ihanet edenleri sitayişe
boğuyoruz vs. vs. vs. ama kendimizi dindar sanıyoruz, gerçek dine göre
yaşadığımızı düşünüyoruz. Çünkü dine ihanet edenler dindenmiş gibi görününce
ihanet normalleşiyor hatta ihanet gibi telakki edilmiyor. Filhakika gerçek dine
göre ölüden zerre farkımız yok ama ne olduğumuzu fark edecek halimiz de yok.
Biz bir vadideyiz, gerçek din başka bir vadide ama aynı vadideyiz sanıyoruz.
Geleneklerimizi, alışkanlıklarımızı, zaaflarımızı, heva ve heveslerimizi din
edinmişiz. Hayatımız yalan olmuş, yalan hayatımız olmuş. Her türlü pisliği
yapıyoruz ve yaptığımız her şeyi dine onaylatıyoruz. Dünyamız putlarla dolu,
put kırıcı tevhid baltasından yoksunuz ama kendimizi dindar sanıyoruz. Ve
dahası bu minvalde yaşayan herkesi dindar sanıyoruz ve yapılan yanlışı tenkit
edince sanki dindar birini tenkit ediyormuşuz gibi oluyoruz. Dinin çiğnenmesi
umurumuzda olmuyor da, dinleştirdiğimiz şeylere basit bir tenkide şiddetli bir
şekilde tepki gösteriyoruz. Birisi gerçek dinden bahsettiğinde yüzümüzün rengi
değişiyor. Zira öyle alışmışız ki uydurduğumuz dine, içselleştirmişiz,
kanıksamışız, anamızın memesinden süt emdiğimiz gibi emmişiz ve tüm
hücrelerimize bir kan gibi dağılmış. Bir kişi dine mugayir hatta imanı tahrip
edici dahası insanlığın zararına bir iş yaptığı zaman bizi hiç ırgalamıyor ama
bizim küçücük bir çıkarımıza darbe vurucu iş yaptığı zaman bizim yegâne düşmanımız
oluyor. Mesela; menfaatimizi zedeleyecek hareketleri acımasızca tecziye
edebiliyoruz da, dini zedeleyici hareketler umurumuzda bile olmuyor. Kişioğlu
işimize gelen bir şey yapınca göklere çıkarıyoruz ama dini tahrip ve tahrif
edici işler yaptığı zaman kılımız kıpırdamıyor, zira din maskesi ardında
yapıyor ama biz onun gerçek dindar olarak yaptığını düşünüp eyvallah ediyoruz,
zira her iki tarafta uydurulmuş dinin müritleri olmuş. Dindarız diyoruz ama
hakikatleri insanca haykırmaktan aciziz. Dindarız diyoruz ama hakikatleri
haykırana zulmetmekte zerre miskal tereddüt etmiyoruz. Atalardan kalanları din
zannediyoruz ve din zannettiğimiz şeyler üzere yaşıyoruz. Dinin içine
doğduğumuz için dinin ne olduğunu bilmiyoruz, öğretildiği gibi almışız,
aldığımız gibi kalmışız, kaldığımız gibi yaşamışız ve yaşıyoruz. Gerçek dinden
bahsedilince bir hoş oluyoruz. Gerçek din ötelenince, böylece gerçekten dinden
kurtulduğumuzu düşününce sevinçten sarhoş oluyoruz. Çünkü gerçek dine tam
anlamıyla kesin olarak yabancılaşmışız. Helakımıza ramak kaldığını düşünüyorum,
belki mühlet verildiğinin, uyarıldığımızın farkında değiliz. Böyle gidilirse
çok feci bir sonla karşılaşmamız mukadderdir bilmelisiniz. Dünya denilen lağım
çukurunun içinde debelenip duruyoruz ve her tarafa pislik sıçratıyoruz. Ama
başkalarının dünyayı pisliğe buladığını sanıyoruz. Her şeyi kirletiyoruz ve
katlediyoruz ama temizleyebildiğimiz ve yaşattığımız hiçbir şey yok. Bir gün,
sessiz duran dağların bağrından bir volkan patlayacak ve kızgın alev toplarının
altında kalacağız. HAKİKAT acıdır ve burada yani bu dünyada GERÇEK DİN
kazandırmaz! Konuşalım mı gerçek dini ve dindarlığımızı sınayalım mı, var
mıyız? Âlimlik ve şeyhlik taslayanlarda muhataptır soruma.
HANGİ DİN?...
Özgür DENİZ - 30.08.2019
Tarih: 30.08.2019
Okunma: 788
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.